hesabın var mı? giriş yap

  • sağ gösterip sağ vurmak ya da kısaca sağ vurmak şeklinde özetlenebilecek vuruş şekli fazla tahmin edilebilir hale gelince sağ gösterip sol vurmak taktiğini geliştiren vurucuların, bu taktiğin de tahmin edilebilir hale gelmesiyle geliştirdikleri taktik. başa dönüş. kulağını tersinin tersinden gösterme.

    özellikle sinema, edebiyat alanlarında boy gösteriyor. diyelim bir filmde yönetmen gözümüze katilin uşak olduğu yönünde birçok ipucu sokuyorsa, ilk etapta şöyle düşünüyoruz: "sağ gösterip sol vuracak pezevenk, şüpheler çok fazla uşağa çekiliyor, aslında katil uşak değil oğlum". fakat daha sonra yönetmenin tam olarak biraz önceki şekilde düşünmemizi isteyip istememiş olabileceğine kafa yoruyoruz ve düşüncemiz şu hale evriliyor: "oğlum düşündüm de katil aslında gerçekten uşak. yönetmen özellikle şüpheleri uşağın üzerine çekerse katilin uşak olmadığını düşüneceğimizi biliyor, vay ipne".

    fakat anlaşılacağı üzere bokunun çıkarılmasına çok müsait bir denklem bu. sağ gösterip sol vuracakmış gibi yapıp sağ vuracakken birden sol vurmak gibi. bir kademe ilerisi ise resmen terbiyesizlik. örneğin bir futbolcu bu kadar feyk atarsa ya rakibi kafa göz girişir, ya da bir noktadan sonra kontrolünü kaybedip topu kaybeder. yapmayın. yolunuz yol değil.

  • birçok farklı dava kapsamında uzun süre tutuklu kalmış subayların konuk olduğu program. açıp izlemenizi tavsiye ederim. bomba gibi bir yayın olacak gibi duruyor.

    konuklar:

    emekli koramiral kadir sağdıç
    emekli tümamiral semih çetin
    emekli binbaşı levent bektaş
    emekli deniz kurmay albay ali türkşen
    emekli kurmay albay eray güçlüer
    emekli kıdemli albay prof. dr. tayfun uzbay

    özellikle semih çetin öyle şeyler anlatıyor ki, zamanında birilerinin savcılığını yaptığı davalar sayesinde kimlerin hangi görevlere nasıl getirildiğini, nerelere nasıl sızdırıldığını görmemizi sağlıyor.

    edit: hepsi adeta birer galaksi olan komutanları yayına çıkarıp 3 kuruşluk aklıyla sürekli konuşmalarını kesen ahmet hakan'ın çirkinleştirdiği yayın.

    karşındaki adam tayfun uzbay!! ve bu adam 'ben şizofreninin tedavisini buldum, milyarlarca dolarlık bir sektörü tehlikeye attım, bundan dolayı beni tutuklamış olabilirler diyor.' ahmet hakan efendi de 'sadede gelelim' diyor. yahu bu bilgi bile fetö denen şeyin yalnızca fethullah gülen'e bağlı bir grup insandan oluşmadığını, arkasında çok daha büyük küresel güçlerin olduğunu ortaya koyuyor.

    sen ne biçim gazetecisin, ne biçim televizyoncusun be adam? böyle bir bilgiyi sen nasıl geçiştirebiliyorsun? yazıklar olsun.

    edit2: 3.5 yıl yok yere tutuklu kalmış ali türkşen 'bunların bir amacı vardı bizi de onun için harcadılar, ben hakkımı helal ediyorum' diyerek noktayı koymuştur. sonrasında söylediklerini de burada yazmaya bile yürek yetmez. bu memleketi böyle adamlar kurdu, böyle adamlar yaşatacak.

    edit3: simbolmina'nın uyarısıyla linki değiştiriyorum. programın tamamı için: *

  • 16 sene bim'in tedarikçi firmalarından birisinde çalıştım. politikaları gerçekten bu şekilde. sürümden kazanmak deyimi var ya buna harfiyen uyuyorlar ve çalıştıkları firmalardan da bunu bekliyorlar. yüzde 10 karlı bir fiyat gönderdiğimiz zaman artı eksi yüzde 2 oranında bir maliyetle geri dönüp hedef fiyat veriler ve sizin de %5 civarı para kazanmanızı beklerler. zararına fiyat çok nadir teklif ederler. zararına fiyat teklif ediyorlarsa da kesin sizin verimlilik sorununuz vardır. maliyet konusunda cidden kararlı bir firma.

    bu arada alt marka dediğimiz markaların hepsi fason üretim, sadece isim hakkını satın alıp kime isterse ona ürettiyorlar. bim kendisi bir şey üretmez. haa al sat yapar ithal ürünlerde, ithalatçı firmada ayrı para kazanır ona lafım yok. ithalat firması 200 milyon dolar ciro yapar %30 kar eder onu bilemem. ama 16 senede benim gördüğüm kar marjı gerçekten %5 seviyesinde. hem tedarikçileri hem kendisi için.

  • çok doğru demesidir.
    insanın da çöp olanı vardır, mesela aktroller.
    parası neyse verelim biz de bu çöpleri afganistan'a dökelim.
    afganistan'da aşık oldukları afganlar bunları sabahtan akşama kadar badelerler, tam bir win-win siçueyşın olur.

  • o zaman arkadaş bile olmadığımız, 2. kez görüştüğümüz - başbaşa değil, aynı ortamda olmak sadece- bir şekilde yan yana oturduğumuz bir anda, " elindeki dikiş izleri de nedir? geçmiş olsun" dediğimde, memnuniyet, çokça da şaşırma ifade eden şekilde bakmıştı bana ve :
    "bunca yıldır arkadaşlarım bile farketmezdi.. sen nasıl farkettin, şaşırdım.." dedi.
    aradan yıllar geçti..
    bir akşam kendi evimizde, kucağımızda bebeğimiz varken dedi ki, "işte o soruyu sorduğun gün var ya, o an ben senle evleneceğimi biliyordum.. buraya kadar geleceğimizi biliyordum.. o an hissettim, sen benim eşimdin"..
    bir erkeğe yara izinin hikayesini sormak, tüm hayatınızı değiştirebilir, hikayeniz olabilir...

  • kendi evlerinde nedense hiçbir sıkıntı yaşamayan arkadaşlar, yurda gidince ayilip bayılmaya başlıyorlar.

    sebebi ne? sevgilisiyle kavga etmiş, "bak ben ne kadar üzüldüm de hastaneye kaldırıldım" diye story paylaşacak.. babasının evinde yapamaz bu hareketleri...