hesabın var mı? giriş yap

  • izmir depreminde umke ekibi olarak denizli'den izmire geldik. deprem alanına gideceğiz ama ekip aceleyle çıktığı için yemek yiyemedik. yol üzerinde köfteci yusuf yazan yere girdik. şefim, bize en hızlı ne oluyorsa getiriver dedik. üzerimizde umke forması olduğu için yardım ekibinden olduğumuzu anladılar. bize getirdikleri köfteyi hızlıca yedik. hesabı istedik.
    sizler iyi ki buradasınız. bunlar, müesseseden diyerek tüm ısrarlarımıza rağmen para talep etmediler. ne yalan söyleyeyim, duygulandım. böylesine ince, temiz düşünen vatansever firmalara şahit oldukça duygulanıyorum.

    köfteleri lezzetli, yanında getirdikleri salata, meze, meşrubatı bitirmekte zorlandık. daha önce hiç gitmemiştim ama bundan sonra sürekli uğrayacağım.

  • yüzme kırmızı kasların, vücut geliştirme beyaz kasların hacmini artırır.
    yüzme dayanıklılığı, vücüt geliştirme gücü artırır
    yüzme aerobiktir, vücut geliştirme anaerobiktir
    yüzmede eklemlere binen yük çok azdır, vücut geliştirmede eklemlere çok daha fazla yük biner.
    yüzmede sakatlık riski yok denecek kadar azdır, vücut geliştirmede sakatlık ihtimali çok yüksektir.
    yüzme kardiyovasküler sistemi çok sağlıklı çalıştırır, vücut geliştirme kardiovasküler sistemi zorlar.
    yüzmede vücut yağ tabakası oluşturmaya yatkınken vücut geliştirme kas hacmini artırır.
    yüzmede çoklu kas sistemleri çalışırken vücut geliştirmede tekli veya birkaç grup çalışır.
    yüzme sakinleştirir, vücut geliştirme saldırganlaştırır.
    yüzmede östrojen, vücut geliştirmede testesteron daha fazla salgılanır.
    yüzme beynin sağlıklı çalışmasına katkı sağlar, vücut geliştirme motor beyinle yapılır.
    her ikisinde bireysel olmasına rağmen yüzme asosyal, vücut geliştirme daha sosyal bir spordur.
    her ikiside mantari hastalıkların tehdidi altındadır.
    yüzme her yaş için faydalı iken vücut geliştirme 18-35 yaşlar arasında yapılması en uygundur.

  • tomas karakas adli 80 yaslarinda bir amca, 1959'da gelmis brezilya'ya. büyükelçilik araciligiyla beni bulmus. isyerime geldi, kapida "merhaba tomas bey" diyerek karsiladim. burada çok az turk oldugundan 1974'de karisi oldugunden beri türkçe konusmazmis, turkçe duyunca bana sarilip hungur hungur agladi. 8 tane ince belli çay bardagim vardi, dordunu tomas amcaya hediye ettim ozlem gidersin diye. tavla da oynadik.
    (bkz: birden duygulanmak)

  • taraftarlarından biri -ki yakın kız arkadaşım olur kendisi-, yeni bir ilişkiye başlamanın verdiği aymazlıkla, sevimli sevimli malum soruyu sormuş*; ''hapisteydim yedi senedir, yeni çıktım.'' cevabıyla karşılaşmıştı. öyle hep romantik sonuçlar doğurmuyor yani, tatar ramazana denk gelme ihtimali var, şımarmanın alemi yok.

  • başlıkta kundak aradım, bulamadım. demek ki kimse yazmamış, ben yazayım.

    sebebi yetiştirilme şekli. bebekliğini dört bir yanını saracak şekilde kundakta, çocukluğunu "aman çocuğum üşütüp hasta olacaksın şu kazağı ve montu da giydirelim sana" sözlerini işiterek ve çevredeki herkesten soğuk betona oturma, terli terli su içme gibi kibar uyarıları alarak geçiren biri büyüdüğünde soğuk havada tişört giyemez. soğuk havada kazağının altından belin açıkta kalsa cırcır olacak şekilde geçer hayatın.

    abd'de mesela soğuk havada yürü sırtına montu geçirip, sokaklarda kıçında şort ayağında şıpıdık terlikli insanlar görürsün. sen montunun ceplerine ellerini iyice sokuştururken düşünürsün bu adam nasıl üşümüyor diye.

    anadolu insanı kundağı sever. ister ki bebeğinin, çocuğunun açıkta bir yeri kalmasın, üşütüp hasta olmasın. hayatımızın ilk bir kaç yılını ne kadar giyinik geçirdiysek, geri kalanını da aynı oranda giyinik geçiriyoruz.

    insanımızın evladına olan aşırı ilgisi karakterimizi de olumsuz olarak şekillendiriyor. örneğin, sendeleyip düşen bir çocuğa koşup, daha durumunu tespit etmeden ve kendi kendine kalkıp kalkamayacağını bile beklemeden elinden tutup ayağa kaldırıyoruz. tek başına bir halt yapamayacağını düşündüğümüzü ve zor anlarında hep başkalarından yardım beklemesi gerektiği mesajını çocuğun beynine beynine veriyoruz. oysa doğrusu, ciddi bir durum olmadığı belliyse çocuğun kendi kendine ayağa kalkmayı denemesini beklemek. memleketimizde malesef, her düşen çocuk bir yerine zarar gelmemiş olsa dahi ağlar. gel der, sen de gidersin. ağlamak daha kolay, o yüzden kendi çabasıyla ayağa kalkmayı denemez bile çocuk artık. güçlü bir birey olarak yetişmekten uzaklaşır. sadece türkiye'ye özel olmayan kültürel bir sorun sanırım.

    neyse, nereden nereye. anlayış değişse de yeni nesilller marul gibi gezmese bari.

  • iş çıkış saatlerinde yaklaşık 1 saat kadar süren yoğunluğun görüntüsü. 5 sene önce de aşağı yukarı aynıydı.

    başka şehirlerde iş ve yaşam alanı açmayı becerememiş ve 16 milyon insanı bi şehre tıkıştırmış 20 yıllık iktidarın vasatlığı da bizim çilemiz.

    büdüt: entrylerinin %90'ı siyasi ve iktidar şakşakçılığı olan pırasa sapının, entrylerinin %20'si siyasi olan beni chp'nin paralı trollüğüyle itham etmesi de müthişmiş. * azıcık zeka kırıntısı olan kimin para karşılı iş tuttuğunu anlar diye tahmin ediyorum...

  • dün gece maruz kaldığım dizi. yamaç karakterinin mükemmelliği bende mide bulandırması uyandırdı resmen.

    pros:
    + yakışıklı
    + karizma ismi var
    + esprili
    + başarılı bir kimyager
    + istanbul'da bahçeli evde oturuyor
    + müzisyen ve sahneye çıkıyor
    + erkin koray'in kankası (yaşıyor mu lan adam?) ve onun gitarına sahip
    + bir kerede altı aylık kirayı çıkarıp sayabiliyor
    + herkesle çok iyi diyaloğu var
    + gamer
    + delikanlı, yeri geldiğinde gözü kara
    + şövalye
    + güzel sevisiyor
    + özel uçakla gezmeler falan
    + fluent fransızca
    + bu özelliklere rağmen yalnız (en azından kalbi)
    + prens (mafya ailesi veliahtı)

    affedersin erkek halimle ben bile hayır demem bu adama.

    kızın özellikleri ne?

    - güzel
    - kedi seviyor

    hass