hesabın var mı? giriş yap

  • doğruları okumak isteyenlere -- neredekal.com

    toplam 25 madde var ben bir kaçını paylaşıyorum

    1- barış parkı
    atatürk'ün ''yurtta sulh, cihanda sulh'' sözü temel alınarak tasarlanan barış parkı; bu anlayışı temsil edecek şekilde yabancı ülkeler ve ülkemizin bazı bölgelerinden getirilen fidanlarla oluşturulmuştur. abd, afganistan, almanya, avusturya, belçika, çin, danimarka, finlandiya, fransa, hindistan, ırak, ingiltere, ispanya, israil, italya, japonya, kanada, kıbrıs, mısır, norveç, portekiz, yugoslavya ve yunanistan'dan getirilen ağaç ve fidanlar da dahil; 104 farklı türde yaklaşık 49.000'e yakın süs ağacı ve süs bitkileri yer almaktadır.

    2- anıt bloku
    anıt bloku, esasında bir bölüm değil farklı bölümleri kapsayan genel bir yere işaret etmektedir. anıtkabir tasarım icabı olarak barış parkı ve anıt bloku olarak iki kısımdan oluşturulmuştur. anıt bloku ise kendi içinde üç bölüm taşımaktadır: aslanlı yol, tören meydanı ve mozole.

    3- aslanlı yol
    ziyaretçileri, ulu önderin huzuruna hazırlamak için yapılmış aslanlı yol toplam 262 metre uzunluktadır. yolun iki yanında oturmuş pozisyondaki 24 aslan heykeli bulunmakta olup; bu tercih pek tabii ki tesadüfi değildir. atatürk'ün anadolu ve türk tarihine verdiği önemden hareketle, anadolu'da uygarlık kurmuş hititlerin sanat üslubunu yansıtacak şekilde hüseyin özkan tarafından tasarlanmış olan aslanlar kuvvet ve sükuneti temsil etmektedir. 262 metrelik aslanlı yol'da 24 aslan bulunmaktadır. bu rakam tesadüfi bir tercih değildir. zira aslanlar, 24 oğuz boyunu temsil etmektedir.

    4- istiklal kulesi
    aslanlı yol'un sağ başında yer alan ve iç duvarlarında ayakta durarak iki eliyle kılıç tutan bir genç ile onun yanındaki kaya üzerine konan kartal figürünün işlendiği yapı; istiklal kulesi'dir. mitolojide ve selçuklu sanatında güç, istiklal ve bağımsızlık sembolü olan kartal ve istiklali savunan türk milletini temsil eden kılıç tutan genç figürleri; zühtü müridoğlu'nun eseridir. kulenin duvarlarında atatürk'ün istiklalle ilgili sözleri yer almaktadır. kulenin içinde ise anıtkabir maketi ile anıtkabir'i tanıtan ışıklı panolar vardır.

    5- kadın heykel grubu
    istiklal kulesi'nin önünde duran, ulusal kıyafetler giymiş üç kadından oluşan heykel grubudur. bu kadınların kenarda yer alan ikisi, yere kadar uzanan geniş bir çelenk taşımaktadır. başak demetlerinden oluşan bu çelenk, ülkemizin bereketli topraklarını temsil etmektedir. soldaki kadın ise, elini ileriye uzatarak atatürk'e tanrıdan rahmet dilemekte; ortadaki kadın ise ağladığı için eliyle yüzünü kapatmaktadır. türk kadınlarının atatürk'ün ölümünün derin acısını yaşarken dahi ağırbaşlı, gururlu ve azimli oluşunu tasvir eden bu yapıt grubu hüseyin özkan eseridir.

    6- hürriyet kulesi
    aslanlı yol'un sol başında yer alan ve içindeki kabartmada elinde kağıt tutan melek figürüyle meleğin yanında şaha kalkan bir atın tasvir edildiği yapı, hürriyet kulesi'dir. bağımsızlığın kutsallığını simgeleyen ve elindeki kağıtla hürriyet beyannamesini taşıyan melek figürü ile hürriyeti ve bağımsızlığı sembolize eden at figürleri zühtü müridoğlu'nun eseridir. kulenin duvarlarında atatürk'ün hürriyet ile ilgili sözleri yer almaktadır. kulenin içinde ise anıtkabir'in inşaat çalışmalarını gösteren fotoğraf sergisiyle inşaatta kullanılan taş örneklerine yer verilmiştir.

  • toplamda 310 saat dinlemeye ulaştığım platform. bilen bilir benim gibi konsantrasyon sorunu olanlar için bu bir mucize. bu vesileyle tecrübelerimi ve tavsiyelerimi paylaşmak istedim;

    doğrusunu söylemek gerekirse, sesli kitaba bu derece bağlanmadan önce seslendirenin bu kadar etkili olabileceğini düşünmüyordum. hiç ilgilenmediğim alanlardaki kitapları saatlerce dinleten, en sevdiğim kitapları ise ilk 5 dakikada kapattıran seslendirmeler var. kötü seslendirmeler için belki isim vermem gerekiyor ama saatlerce uğraşan seslendiriciye * bu emeği karşılığı kötü bir şey yazmak içimden gelmiyor. bazı ünlü isimler ise tamamen hayal kırıklığı yarattı bende. ilk denemelerinde bırakanlara tavsiyem farklı seslendirmeleri de denesinler ve mümkünse yüksek puan alan seslendirmelerden başlasınlar. ben şuraya favori seslendiricileri iliştireyim.

    şerif erol : bu beyefendi ağzından çıkan her kelimeyi dinletiyor. ben; tutunamayanları, don kişot'u, 1984'ü, suç ve ceza'yı ve hayvan çiftliği'ni bitirdim. tutunamayanlar'da özellikle selim'in günlükleri bölümü mükemmel.

    tolga korkut : yine muhteşem bir okuyucu ancak benim asıl dikkat ettiğim karakterleri o anki duygu durumlarına göre tiyatral bir şekilde seslendiriyor ve bunu koca koca kitaplarda bile tek bir sefer olsun atlamadan yapıyor. dinlenen diğer kalın kitaplarla kıyaslandığında bunun ne kadar zor olduğunu fark ediyor insan. ben millenium serisini dinledim yaklaşık olarak 35-40 saat arası falan. kitap zaten güzel okuyucu da iyi olunca storytel boş zaman aktivitesi olmaktan çıktı tabi. işte, evde, yemek yerken. her an dinlemeye başlandı,

    canan çiftel : anna karenina'yı başarılı bir şekilde seslendirmiş. 2 haftada bitirmiştim 33 saatlik kitabı.

    zeynep aşkın: bu hanfendi storytel'de yok ama seslendirme üstadlarından söz açmışken kendisinin büyülü sesini es geçmek olmaz. youtube'da mevcut.

    benim favorilerim şimdilik bunlar. diğer yandan aynı seslendiricilerin seslendirdikleri diğer kitaplara odaklandığımdan henüz keşfetmediğim seslendiriciler de vardır elbet. ama yeni başlayanlar için bu isimler yardımcı olabilir.

    bunun dışında kategori olarak sesli sahne ve radyo tiyatrosu var sevdiğim. yurtdışındayım doğal olarak kendi dilimde tiyatroya, oyuncunun pür sesine hasret kaldım. belki o yüzden bu kadar sevdim. şu sesli sahne kategorinizi biraz zenginleştirin artık diyerek eleştirimi de yapayım.

    podcastler kategorisini ilginç bir şekilde kaldırmışlar. kategori içeriği duruyor ama başlığı yok. o yüzden tek tek aramak gerekecek. o kategoride tavsiyem nilay örnek - nasıl olunur. nilay örnek'de konuklar var sadece sevdiğiniz konuğu dinlemenizi tavsiye ederim. bazı konuklar aşırı sıkıcı.

    dergilerden episode'u sevdim. notos'da iyi ama bazı seslendiriciler bazı bölümleri aceleye getirmiş gibi. çok fazla pazarlama, kişisel gelişim dergisi var ilgilenmediğim için dinlemedim ama ilgilisi için iyi olabilir.

  • bu virüse inanmayan pezevenkler. şu yaşanan kapanmalar, insanların işsiz kalması, ölümlerin artışı... hepsi sizin sorumluluğunuzdur. hepsine siz sebep oldunuz. olmaya da devam ediyorsunuz.

    avustralya, g. kore, japonya, tayvan örneklerine bakın. insanlar önlemlerini toplu şekilde aldığında hiç bir sorun olmadan normal yaşantısına devam ediyor. ama o maske var ya maske. sanki ırzınıza geçiyorlar. sanki bir yerlerinize sokun diyorlar. namusunuzu ondan daha az korursunuz. sanki özellikle bir yerden bu hastalık yayılsın diye finans alıyorsunuz. bu kadar boş beyinler olamaz çünkü. sanki caddede fosur fosur sigara içmeden duramıyorsunuz. sanki o sıçtığımın sigarası ağzınıza girip mikrobunuzu milletin suratına suratına üflediğinizde size para veriyorlar. bu kadar mal millet başka yerde yoktur. okumuşundan okumamışına kadar.

  • dünya lideri türkiye’nin diplomasız baş ekonomistinin ülke ekonomisini getirdiği hal: merkez bankası memurları kapalıçarşıda tekerlekli çelik sandıklarla döviz toplarken görüntülenmiş.

    yakında tarım bakanlığı memurlarına da pazarda limon sattıracaklar.

    edit: iletişim başkanlığı, yayımladığı dezenformasyon bülteni adlı, ismiyle müsemma belgede bu haberi yalanlamış. "türkiye cumhuriyet merkez bankası (tcmb), kapalıçarşı’da doğrudan herhangi bir döviz alım satım işleminde bulunmadığı gibi, haberlere konu olan görsellerde herhangi bir tcmb çalışanı bulunmamaktadır" demiş.

  • yaratıcı değiller. sürekli aynı kalıpları kullanarak birbirlerini gazlıyorlar.

    - çok mu güzeliz ne..
    - o senin güzelliğin canım..
    - ee çekene de bakmak lazım..
    - çok ösledim canım ya, bi ara buluşalım..
    .
    .
    .
    böyle gider bu..

  • acemi veya değil çoğu sürücüyü tırstıran, hatta evinin yolunu değiştirmeye mecbur bırakan sürücü aktivitesi.

    ancak bazen bu aktivite için vites, debriyaj, fren ve hatta el freni dahi yeterli olmamaktadır. çözüm adeta bir herkül gibi arabayı yokuşta kas gücü ile kaldırmaktan geçmektedir.

    true story

    fulya'nın ünlü yokuşlarının birinde kafa kafaya gelinen bir aracın öküz sahibi ile kavga etmekten kaçınan ben, adamla levye savaşına girmektense aracımı kenara doğru çekerek elemana yol verdim. yoluna gitmesini beklediğim kekan yanımdan geçerken saçma sapan sözler söyleyince bastırmaya çalıştığım kroluk damarım kabardı ve ani hareketler ile yokuş aşağı kendimi hafifçe bırakıp ilk sola dönüp ani bir hareket ile tekrar yokuşa verdim burnumu. araç otomatik vites olunca bu tür durumlarda daha rahat oluyor insan. neyse; gaza basmama rağmen aracın kıpırdamaması bir süre sonra dikkatimi çekti. bu bir süre dediğim çok da uzun bir süre değil tabi. el frenini çekip tekrar denedim, sonuç aynı. arkadan gelen beyaz duman ve aracın gazı yedikçe çıkardığı ilginç sesler eşliğinde sağ arka sabit olmak şartıyla sola doğru yönlenmesi durumun anlaşılmasına sebep olmuştu.

    evet, arabanın sağ arka çamurluğu anlık kro reflekslerimin farkına varmamı engellemesinden ötürü kaldırıma takılmıştı ve sağ arka teker hafiften boşa dönmekteydi. yokuşun ortasında çük gibi kalmanın ötesinde yavaş yavaş trafik oluşmakta ve "bu mal bu arabayı nasıl bu hale getirmiş lan?" diye fısıldaşmalar da duyulmaktaydı.

    neyse ki sevgili yokuş trafiği sakinleri çeşitli önerilerini sunmaya başlamışlardı ki benim gözüm yokuşu yavaşça çıkan, duruşuna kurban olduğum, bıyıklı bir amcaya takıldı. asıl fikir kesinlikle ondan gelicekti. olayı çöze çöze çıkıyordu yokuşu. belli ki matematiksel denklemleri ve gerekli kas gücünü hesaplıyordu. tekerin altına taş sokma fikrinin çeşitli sebeplerden ötürü elenmesinin ardından artık yokuşu çıkan amca ile aynı şeyi düşünüyorduk. amcanın da yanıma gelmesi ile gerekli psikolojik desteği yakaladım. hiç konuşmadık. sadece birbirimize baktık. arabaya bindim. kontağı kapattım, vitesi park'a aldım ve el frenini son kez çektim. sonuçta naim süleymanoğlu benim belime geliyordu ve kilolarca ağırlığı "hıpppps" diyip kaldırabiliyordu. bakışlar üzerimde yoğunlaşmıştı ve "yooo yooo saçmalama" dediklerini hissediyordum. sağ arkaya geçtim. amca tatktik vermeye bile gerek duymadan sadece "bismillah" dedi. yaradana sığınıp kaldırdım aracın arkasını. beklediğimden çok daha kolay olmuştu. bunun da gazıyla hepten yüklendim arabanın arkasını ve aracı kaldırımdan kurtarmakla kalmayıp, düzledim de. işte o anda bugün hala fulya'da hatırlanan, ingiliz taraftarların direkte patlayan şut sonrası verdikleri uuuuuuvvvvvvvvv tepkisine benzer bir tepki yükseldi.

    balkonlardan gelen alkışlar eşliğinde bindim arabama ve yokuşu yavaş yavaş tırmanmaya başladım. ancak biliyorum ki o amca olmasaydı, o bana güvenmeseydi bunu başaramazdım.

  • hepimizin başına geldiğini düşündüğüm bir durumdur. bir aracı satın alırsınız, aylarca hatta belki yıllarca binersiniz. sonra bir gün temizlik yaparken ya da belki yolculuk esnasında her zaman kullandığınız bir düğmeye 2 kere basınca, her zaman çektiğiniz kolu 3 sn falan çekili tutunca, cd-mp3 çaların bir tuşuna belli aralıklarla basınca gibi rütinin dışında bir hareket yapınca aracın farklı bir özelliğini keşfedersiniz. en acısı ise bu özelliği bilmediğinizi fark eden bir arkadaşınızın size mal muamelesi yapmasıdır.

    2 yıldır kullandığım fiat punto evo 'mun sinyal kolunu 3 sn arayla 2 defa sola çevirdiğimde aracın turbo konumuna geçmesi beni işbu entryi girmeye sevk etmiştir. şaka lan şaka, 77 beygir araba zaten, ne turbosu. sinyal koluyla ilgili dandik bir özellik keşfettim sadece.

    edit :imla