hesabın var mı? giriş yap

  • bir çalışanın her gün her saat aynı verimlilik ve performansta çalışabileceğini düşünen yönetici olmuş çalışanların haklı gördüğü durumdur.

    neymiş efendim, çalışanlar yaptıkları işi değil çalışma sürelerini hesaba katıyorlarmış; çalışmanın tanımı bu zaten. iş yerine adımını attığın anda çalışıyor sayılırsın. adam daha bunu bile bilmiyor, adamı yönetici yapmışlar bir de. üstüne bi de gelmiş burda kapitalizmin vahşi çarklarını yağlıyor.

    tabi suç bu tip çakma yöneticilerde değil, suçlu hep çalışan olur. ya az çalışır ya bilgisizdir, cahildir vs

  • aşiretten bir milletvekili çıkar “bir yanlış anlaşılma olmuş” der, olay kapanır. zaten kim uğraşacak devletin malına, doktoruna zarar veren 100 tane şerefsizi bulmaya?

  • sistemi rahatsız etmiştir.
    neden içinde bulunduğu durumu paraya çevirmiyor?
    voleyi vurup köşeyi dönmüyor?
    evlenme programlarına çıkıp sirk hayvanı rolü üstlenmiyor?
    fırında çalışıp bize dürüst mütevazi rolü mü oynuyorsun?
    al işte cezanı bul, çalıştığın yeri deşifre eder, seni yine sistemin içine çekeriz. oraya gelip sana laf atanlar olsa, kavga etsen, aksiyon yaşansa ne güzel ne güzel.

    bu ülkede biri azıcık da olsa doğruları yapsa, herkes rahatsız oluyor. çünkü dürüst, namuslu biri, böyle olamayan herkesin seçimlerini sorgulatıp, kötü hissettiriyor. o yüzden yaşama şansı yok. mutlaka tüketilmeli. yok edilmeli.

  • episode 7'a göre daha karanlık ve psikolojik olacağı fragmanından hissedilen film. episode 7 zaten, "hey biz yeni 3'leme çekiyoruz, bu da ilk halkası," şeklinde tanıtım amaçlıydı. ama şu fanatiklerin "efsane" yorumlarına gülüyorum - george lucas bile yeni seriden umudunu kesmişken, filmi efsane diye yorumlamak size mi kalmış? ota boka efsane deyip esas efsane 4-5-6'ya hakaret etmeyin bari. fanatikliğin her türlüsü boktan!

    fragmanda da bayağı güzel kesip biçip ekleme çıkarma yapmışlar. birbirine bakan, konuşan, ateş eden tiplerin yarısından fazlası filmde başka şekilde gözükecek, bariz belli yani.

  • justine trietin yönettiği bir drama gerilim filmi. senaryoyu eşi arthur harari ile birlikte yazmışlar. karı koca ilişkisinin detaylı, gerçekçi ve güzel anlatımı bu yüzden olsa gerek. hikaye anlatımı, müzikler, diyaloglar, oyunculuklar çok başarılı. dram sevsem de açıkçası konu çok sıkıcı diye izlemeyi ertelemiştim ki ciddi manada yanılmışım. sandra hüllerkarakteri oynamamış, resmen yaşamış, snoop köpüşüne ise bayıldım, nasıl tatlış, nasıl akıllı, nasıl bir oyuncu, hayalimde "and the oscar goes to snoop" diyerekten alkışladım kendisini. insan ilişkileri, çoğu evlilikte rastlanan birinin yükselişi, diğerinin düşüşü şeklinde gelişmiş ve sorgulamalar, kavgalar bu temelde gitmiş. çok ilginç diyaloglara sahip film. çocukla anne ilişkisi, bakış açısının kişinin yargısındaki etkisi, kendini ifade ederken dilin önemi, başarısızlığı kabul etme ve çözüm arama yerine karşındakini suçlama davranışları vs çok akıcı şekilde işlenmiş. finalinde kendi adıma kim suçlu kim değil daniel gibi ben de kararımı verdim. filmin amacı veya sorusu bu değildi elbette ama yorum yapmazsa ölecek hastalığına sahip üyelerden biri olarak illaki finali de yorumlayıp netleştirmem gerekiyordu kendi adıma.
    --- spoiler ---

    sandra, hayallerini gerçekleştirmiş iyi bir roman yazarı, eş ve anne. sorumluluklarını yerine getirdiğine inanan, kaza sonrası oluşan oğlunun görme engeline güçlü ve akılcı şekilde yaklaşabilen gerçekçi ve güçlü bir karakter. samuel ise yazar olma hayali için öğretmenlik mesleğini bırakan, kazada sorumluluğu olduğuna inanan, sürekli gerçeklerden kaçan, kendi öfkesini ve iç sesini bastırmak için yüksek ses müzik dinleyen, arayış içinde olan, son dönemde yazma yeteneğini de yitirmiş olan mutsuz bir karakter. oğlu ile olan ilişki belirsiz, arabada olan diyaloğu ise bize daniel'in anlattığı kadar, o diyaloğun gerçekliğinden bile emin değiliz. iyi bir baba mıydı emin değilim. daniel bir kaza sonucu görme engeli oluşan, zeki, bilinçli, sorumluluk sahibi, yetenekli, kurgu konusunda anne ve babasından çok daha başarılı bir çocuk. film, samuel'in taşındıkları dağ evindeki odasından düşüp ölmesinin sorgulanması etrafında dönüyor. mahkeme salonunda evliliklerinin kirli yönleri ile karşılaşıyoruz. sandra'nın dediği gibi anlatılanlar ne tam olarak kendisini ne de samuel'i anlatıyor. yaşamdan belli kesitlerle bir insanı anlamak da anlatmak da imkansız. daniel'in verdiği çok zekice ifade ile bir yılı aşkın süren davanın sonucunda sandra suçsuz bulunuyor. film isminden de anlaşılacağı üzere "düşüş" ü anlatıyor, yalnızca fiziksel olarak düşme değil, kesinlikle mutluluk, başarı, hedefler, hayaller vs konusundaki düşüş çok ön planda. samuel'in kayıt altına aldığı diyaloglarda sandra'ya tuzak sorular ve yönlendirmeler olduğu çok açık. duvar yumruklama, başını duvara vurma gibi öfke kontrolü olmayan davranışları var. benim düşündüğüm samuel son 6 aydır kurgusunu yaptığı sona ulaştı ve ruhsal düşüşünü fiziksel olarak da sandra'yı kaosun ortasına koyarak gerçekleştirdi. başarısızlıklarımız için başkalarını suçlamak en acısız çözüm, elinin altında o kadar seçenek varken ki yaşam alanı olarak da kendi isteğini gerçekleştirme gücüne sahip olduğunu görüyoruz, sandra'yı suçlamak çok korkakça bir davranış. hayır diyecek gücünüz yoksa o ilişkiden uzaklaşmak en doğru seçenek aslında. suçluluk duygusu, başarısızlığın getirdiği hayal kırıklığı, aldatılmanın verdiği öfke ve karısın başarısının kıskançlığı büyük olasılıkla onu bu yola itmiş olabilir. sandra'nın bu fiziksel düşüşte payı olduğunu gösterecek ne bir mimik, ne bir söz ne de davranışa rastlamadım. daniel'in kucaklaması, köpeğin ise gelip kucağında yatması suçsuzluğunun göstergesi. daniel'in kurgulama yeteneğinin babasından gelen genlerden olduğuna da şüphe yok. avukat vincent'in dostluğu ve yönlendirmeleri de elbette çok etkili, sandra'nın en büyük şanslarından biri. sonuç olarak çok başarılı bir sinema eseri, çok zevk alarak izledim.
    --- spoiler ---

  • sanırım 13-14 senedir kullandığım browser, chrome vb yokken firefox bizi internet explorer gibi bi kamyon tekeri browserdan kurtarmıştır, o browser kıtlığında firefox sayesinde insan gibi internet'te gezmeyi başardık.

    şimdi chrome gelince herkes firefox'u sattı, vefasız ipneler, hala süper ötesi browserdir, ipneliğin luzumu yok şimdi gidip yükleyin kullanın.

  • avrupa enayiligini kullana kullana adamlarda iyi niyet bırakmadınız. malesef oraya gidenler oradaki gibi durust olmayi, gercekten ahlaklı olmayı ogrenmedi. orada ortadoguyu yasamaya devam etti.
    avrupa sistemi icin kimsenin gozunun yasına bakmamalı.
    sosyalistler,liberaller yuzunden tum ortadogu,afganistan avrupaya dolustu. hala akillanmadilar. gelen insanlar oradaki degerlere
    uymaya onlari benimsemeye gelmiyor malesef. cok kulturluluk zenginlik olayi fena patladi. ama sjwlere laf anlatilmiyor.
    edit: ahlak is ahlaki,devletin kurallarina uyma,devletin sosyal imkanlarindan hakkin kadar yararlanma. ne anliyorsunuz su yazilanlardan cok acayip kafalar var. avrupa ahlaksız diye kufur edenler
    -avrupada taksiye bindiginde seni dolandırıyor mu?
    -avrupada girdigin bir dukkan seni turist gorunce sana fazla fiyat cekiyor mu?
    -avrupadaki insanlar kendi devletlerini dolandırıyor mu?
    ....
    senin ahlak sandıgın ahlak degil. aynen kufur ettigin gibi batının ahlakını alman gerekiyor once,o ahlak olmadan
    teknolojiyi alsan da olmuyor.