hesabın var mı? giriş yap

  • misal, 10-15 yıl önce öyle olsaydı ben üniversite okuyamayacaktım.
    çünkü maddi imkanım yoktu.
    kredi mi?.. üç kuruş öğrenim kredisi bile vermemişlerdi o zaman.

    sonuçta, üniversitede okuyamayacaktım.
    şu anda yaptığım mesleği yapamayacaktım.
    tanıdığım benim gibi onlarca arkadaşım gibi...
    çok muhtemeldir ki, çocuğuma da üniversitede okuma şansını, yani parayı sağlayamayacaktım.
    işçi çocuğuydum.
    işçi olarak kalacaktım.
    çocuğum da öyle kalacaktı..

    ama aldığım her nefes için vergi ödemeye devam edecektim.
    peki her bir boku devletten parayla satın alabileceksem, ben neden bu kadar çok vergi ödüyorum anasını satayım? bir tek polisin copu mu bedava kamu hizmeti olacak bu ülkede?

  • bir venezuelalı'nın st.petersburg'da(rusya) 10 dk içinde çıkarttığı pasaporta gözümle şahit olduktan sonra, hala çıkıp "devletin ne suçu var amuğa goyyum" şeklinde beyanat verenlerin suratına tükürmek istediğim kriz bu.

    zaten dünyanın en pahalı pasaportu ulan devletinin sana reva gördüğü 40 sayfalık defter. sen hala nasıl olur da bunu savunursun. nasıl olur da bunu normal bir şeymiş gibi göstermeye çalışırsın be hey dürzü!

    senin devletin değil mi bu 40 sayfalık defteri "değerli evrak" statüsünde sana satan, senin devletin değil mi 40 sayfalık defter için neredeyse bir aylık asgari ücret talep eden, senin devletin değil mi bir de çıkıp "pasaport bitti, dağılın lan!" diyen..

    senin devletin arkadaşım senin devletin! benim devletim değil bu, senin devletin. eğer sen hala çıkıp bunu normal bir şeymiş gibi göstermeye çalışıyorsan, yok firmanın bilmem neyi filan diyorsan senin devletin, benim değil!

    o zaman devlet çıksın yine aynı değerli evrak statüsündeki hazine bonolarına da bitti desin ya? demez di mi, diyemez. çünkü neden, çünkü soyulacak kaz çok. daha durun vatandaşın cebindeki 10 kuruşu almadı bu devlet.

    unutma arkadaşım unutma!

    seyahat özgürlüğü bir lüks değil, insan hakkıdır. sen eğer buna devlet olarak maddi-manevi engel oluyorsan en büyük suçlusun. eğer vatandaş olarak da sessiz kalıyorsan da onun yandaşısın ve suç ortağısın.

    başka hiçbir şey değil..

  • uzun hali buradaelim ayağım titredi gerçekten. mevzu nedir bilmiyorum ama haraç gibi bir şey ise ülkenin gidişatı gerçekten çok kötü. tekelcide de silah var. buna rağmen dükkanı basanlar kendi canını da tehlikeye atıyor ve gözünü kırpmadan cinayet işliyorlar. tekelci yine insaflı ayağına sıkmaya çalışıyor. ama sonradan gelen çocuk doğrudan öldürme amaçlı ateş ediyor. birinin belinde uzi gibi bişey var can güvenliğimiz allah'a emanet. hapse girmekten de mi çekinmiyorlar anlamak imkansız.

  • hiç de bile aklımı yitirmediğim olay. gecede 20-30 kişi gelip kilot değiştiriyor bizim benzinlikte. alıştık yani artık. kapiş!

  • atatürk'ü neden sevmediklerini görüyorsunuz değil mi?

    -ühü ühü karımı rahat aldatamadım
    -ühü ühü çocukları taciz edemedik ya niye atatürk geldi ki bu ülkeye

    zihniyetleri ile atatürk'ü eleştiriyorlar. bu kafalar atatürk'ü eleştirdikçe atama olan sevgim artıyor. vallahi ne büyük adammış, atatürk olmasa bu zihniyetin kelepçeleri altında yaşıyorduk. başını kapatmayan kadınları zorluyorlardı şimdi, erkeklere ne olurdu? diye düşündüm ama bize bir şey bulamadım. şaka maka şeriatta vs. bize bir şey olmuyor ama kadınların hayatı tamamen değişiyor.

    yani kadınlar atatürk'e erkeklerden çok daha fazla minnet duymalı.

  • - iyi günler, fbi mı?

    - evet, nasıl yardımcı olabiliriz?

    - ben üzerinde fbi yazan bir şapkayla, bir tişört almıştım. iki yıkamada çekti... kime şikayet edeceğiz?

    - evet bir ara çok modaydı onlar ama biz üretmedik onları beyefendi.

    - yalan konuşmayın birader, paramı yedirtmem size...

    - bakın bayım neden üretici firmayı aramıyorsunuz?

    - üzerinde fbi yazıyordu...

    - bakın gerçekten vaktimizi alıyorsunuz, görüşmeyi bitirmek zorundayım.

    - allahsızlar!!! haram zehir zıkkım olsun, alcam olum sizden parasını... beni tanımıyorsunuz siz, mekanınıza gelecem lan...

    - gerek yok bayım, türkiye'deki ekiplerimiz sizin için yola çıktı bile.

    - değiştirecekler mi tişörtümle şapkamı?

    - hayır...

    - lan bak canınızı sıkarım sizin, uğraşırım sizinle, delirtmeyin lan beni..

    - on saniye içinde ekiplerimiz yanınızda olacak...

    - şu anda camdan gaz maskeli beş kişi girdi... onlar mı?

    - evet...

    - e ama dövüyorlar beni şimdi...

    - döverler...

    - kapatıyorum o zaman?

    - kapat.

  • yine lokalizasyondan gidersek,

    -çevirdiğiniz metinleri ingilizceden, almancadan fransızcadan çevrilmiş gibi değil, türkçe yazılmış gibi durmasına özen gösterin. başka bir deyişle kelime kelime çeviri asla yapmayın. örneğin '‘you may want to get up before you speak.’’ gibi bir cümleyi asla ve asla ‘’konuşmadan önce ayağa kalkmak isteyebilirsiniz.’’ şeklinde çevirmeyin. biz onu güzel türkçemizde ‘’konuşmadan önce ayağa kalkın.’’ şeklinde kullanıyoruz.

    - çevirdiğiniz metinde her kelime tutarlı bir biçimde çevrilecek terim değildir, bunu unutmayın. bazı şeylerin metne yedirilmesi gerekir. çevirirken ''ben bunu hedef dilde en akıcı ve rahat nasıl ifade ederim'' diye düşünürseniz çok yararını görürsünüz.

    - ''make sure’’, ‘’be sure’’ gibi kalıpları çevirirken dikkatli ve esnek olun. türkçe’de ‘’müşterilerimize iyi bir hizmet verdiğimizden emin olmak için satış kurallarımıza uyarız’’ gibi bir cümle yoktur. ‘’müşterilerimize iyi bir hizmet vermek için satış kurallarımıza uyarız.’’ gibi bir cümle vardır.

    - ‘’bir’’ kelimesinin kullanımını hunharca sınırlandırın. hatta zorunlu kalmadan kullanmayın bile. hele cümle başlarında asla kullanmayın. ‘’ bir müşterinin ihtiyaçlarını nasıl karşılarız?’’ değil, ‘’müşterinin ihtiyaçlarını nasıl karşılarız.’’ yazın. o ‘bir’ leri saçını başını yolarak silecek ve sizin adınızı bir kenara yazacak redaktörü düşünün.

    - tek bir cümle içinde birden fazla ‘ve’ kullanmayın. iki ‘ve’ kullanmak yerine sözcük çiftlerinden uygun olan birini ‘ile’ kullanarak bağlayın. fazla 've’ kullanımının kulağa ve göze ne kadar kötü geldiğini bilemezsiniz.

    - anglosakson milleti bağlaçlarla cümleleri birbirine bağlayıp dört satır boyunca süren mega cümleler kullanmaya bayılır. aynı hataya düşmeyin. kısa cümlelerle konuşmak gibisi yoktur.

    örneğin: ‘’using your common sense while serving the customers leads to better results, so the customers come back to buy from you.’’
    ''müşterilere hizmet ederken sağduyunuzu kullanmak daha iyi sonuçlar almanızı sağlar. böylece müşteriler alışveriş için yine size gelirler.''

    - yazım denetimi yapın demiş miydim?