hesabın var mı? giriş yap

  • belli ki marifettir. burada gururla anlatıldığına göre hırsızlar tarafından yönetiliyor olmamız şaşırtıcı değil. hırsızlar yönetici olarak kimi seçecek ya? tabii ki içlerinde en becerikli olanları. yazık benim annem çağ dışı kalmış, bize hırsızlık yapmamayı öğretti, sonra biz kopya bile çekmedik hırsızlıktır diye. meğer ahlak algısı değişeli çok olmuş, hırsızlık marifet olmuş. zavallı annem, zavallı ben. siz burada yediğiniz küçük (!) boku böyle keyifle anlatırsanız başka hırsızlar tabii övünür gemicikleriyle. aranızda hiçbir fark yok, biliyor musunuz? sizin çaldığınız küçük bir şey değil, onların imkanları sizde olsa aynı boku yiyeceksiniz. midem bulandı...

    edit: hiç gençlik aklı demeyin, ben de genç oldum. koca üniversiteyi bir tane kot pantolon, iki çift ayakkabı ile bitirdim. ama böyle şeyler yapmadım. ahlaksızsınız sadece.

  • türkiye'de uygulanması zor bir uygulama çünkü başımızdakiler genelde yararlı ve verimi yükseltecek adımları atmaktansa, nerde performans düşürücü, insanın ruhunu emen, psikolojik olarak çökerten uygulama varsa onu hayata geçirir.

    bütün dünya 3 gün tatil yapıp 4 gün çalışsa türkiye'de durum tam tersine çalışma günü 7 gün olur tatili kaldırırlar öyle garip bir coğrafya burası artık ne sikim şanssa.

    mesela (bkz: kış saati uygulamasının kaldırılması)

  • albert camus bu sözü gezegene armağan ederken yüksek olasılıkla sosyal fobi için etmemiştir. fakat bu hastalığı en iyi anlatan cümle bence kendisine aittir:

    "bazı insanların sırf normal olabilmek için olağanüstü enerji sarf ettiklerini kimse bilmez."

  • benim de içinde bulunduğum topluluk. sadece cafede yalnız oturmakla sınırlı kalmıyor benim durumum, sinemaya, konserlere, tiyatroya, basketbol maçlarına hep tek başıma giderim. yalnız takılan diğer insanlar gibi dizüstü bilgisayarım yoktur, telefon var ama hiç açmam bu sürelerde telefonu, yalnızlık tuhaf ama çekici gelmiştir her zaman. tanıştığım insanlarla derin muhabbetler kurmaktan imtina ederim, çabuk unutur, çabuk unutulurum. paylaşmayı sevmediğim için yalnız kaldığımı söylerler ama ben yalnızlığı sevdiğim için paylaşamadığımı düşünürüm. her neyse, sonuç olarak yalnızlık iyidir, özgürlüktür. şu hayata bir kez geliyorsunuz, başkalarına göre hareket etmek, bir şeyler yapmak için başkalarını beklemek yerine kendi istediğinizi yapın. yalnız kalmaktan korkmayın, korktukça daha yalnız kalırsınız emin olun.

  • 20.yy portekiz edebiyatının büyük ismi.yaşadığı dönemde cok az insan tarafından tanındı, bir kitap yayınladı, ölümünden sonra sandığında bulunan yayınlanmaya hazır eserleri ailesi tarafından portekiz hükümetine satıldı. pesoa portekizce kişi anlamına gelir ve romalı oyuncuların maskesi olan personadan gelmektedir.maske, hayali kişi, hiç kimse tüm bu kelimeler aslında pesooanın şiirini, kaybolmuş kimliği arayışını anlatmaktadır. hayali şairler, takma isimler* bir başkasının varlığında yol alan özgür arayış.

  • şimdi efenim fıkramız şöyle...
    3 işletmeciyle 3 mühendis aynı trenle istanbuldan ankaraya gidiyorlarmış.. 3 işletmecinin hepsi kendileri için birer bilet almalarına rağmen mühendislerin sadece 1 bilet aldıklarını görmüşler.. doğal olarak şaşırmışlar ve trene binmişler.. zaman ilerlemiş kondüktör bilet kontrole gelince bunu gören mühendislerin üçü birden tuvalete girmişler.. kondüktör kapıyı çaldığında birisi elindeki bileti kondüktöre uzatmış ve böylece 3 kişi tek biletle yolculuklarını tamamlamışlar.. bunun üzerine dönüşte işletmeciler topluca 1 bilet almışlar fakat mühendisler hiç bilet almamış.. işletmeciler tekrar hayrete düşmüşler.. yolculuk sırasında kondüktörün geldiğini gören işletmeciler topluca tuvalete girmişler.. mühendislerden biri hemen gidip tuvaletin kapısını çalıp işletmecilerin biletini almış ve mühendisler diğer tuvalete girmişler ve bu fıkra da böylece bitmiş.. :)