hesabın var mı? giriş yap

  • tarım dışında bir şeyi olmayan sovyetler'de doğmuş, uzaya adam gönderen, atom bombası yapan, abd'ye kafa tutan, ağır sanayinin her türlüsünün olduğu olduğu sovyetler'de yaşamış, bürokratik ahlaksızlığın toplumsal çözülmelere yol açtığı sovyetler'de ölmüştür.

  • bir de böyle heryerde bayrak açmıyorlar mı çok ilginç adamlar bunlar çok.

    madem ülkeni çok seviyordun neden kaçtın? her şeyi geçtim bunlar çok garipler, utanma desen yok. rahatlıkla takılıyorlar. ne desem bilemedim, bildiğin işgal ediyor adamlar gittikleri yeri.

  • bu pazar yaptığım eylem. dünya tatlısı bir sözlük yazarı ile tanıştım. hatta enteresandır birbirimizi neredeyse hiç görmeden tanıdık, tanıştık sıcak bir cay içtik aynı sıcaklıkta bir sohbet ettik.

    bu ilk değil aslında, gerçek hayatta görüşmeye devam ettiğim bir sürü dostum oldu. hatta geçen sene evde kızılca kıyamet kopup ben pılımı pırtımı toplayıp evi terkettiğimde, bu dostlarımdan biri öğrenir öğrenmez "ev bomboş duruyor, anahtar komşuda al, gir istediğin kadar kal" diyen jet hızında bir mesaj çekti taa londra'dan.

    bir başkası avukat dedi istediğin an. bir başkası iş dedi hatta "düşünüyorum, ne yapabilirsin diye 3 gündür, istersen buraya gel" dedi. tabi ki istisnalar vardır ama insanlar her yerde tanışıyorlar her yerde arkadaş, dost, sevgili olabiliyorlar. iyi insanlarla, kötü insanlarla karşılaşma ihtimali her yerde var. bu ihtimal galiba sizin ne aradığınızla da alakalı.

    sonuç olarak şu ana kadar, gerçek hayatta karşılaşıp, dost olduğunu zannetiğim kadar zarar görmedim henüz hiç birinden. demek ki o kadar da kötü bir şey değil.

  • black mirror'ın 2. sezon 2. bölümünün ismidir.

    white bear adlı bölümde ise, insanoğlunun tanrıcılık oynamasıyla karşı karşıya kalıyoruz. suçlu bir insana verilebilecek en ağır ceza nedir? sorusu yöneltiliyor bu kez izleyicilere. karanlık bir atmosfere sahip bölüm baştan sona dek büyük bir dikkatle takip edildiğinde kurgu ancak kavranabiliyor. öteki bölümlere nazaran farklı bir anlatım tekniğinin kullanılmış olduğunu gözlemlemek mümkün.

    victoria adlı suçlu bir kadın çevresinde şekillenen senaryoda, çevrelerine karşı duyarsızlaşan ve yaşananları sorgulamayan bir toplum tasviri yapılmaktadır. sorumsuz bir toplum sebebiyle daha fazla gücü kendinde bulan sıra dışı adalet örgütü ise, suçlu olduğuna kanaat getirdikleri kişiye karşı 1 ay boyunca vahşi bir şekilde oyun oynamayı sürdürmektedir. insanlar tepki göstermek yerine, ellerinde fotoğraf ve video çeken aletlerle, kahkahalar eşliğinde bu yaşanan insanlık dışı eylemin takipçisi olmaktadırlar.

    hafızasını kaybetmiş bir şekilde uyanan victoria, konsolun üzerindeki fotoğraflar aracılığıyla evli ve bir de kızı olduğu sonucuna varır. evden dışarı adım attığındaysa ellerindeki kameralarla kendisini görüntülemeye çalışan ve bunu yaparken de hiçbir açıklama yapmayan bir güruhla karşılaşır. bu topluluk bir yandan da kendisinden kaçmaktadır. bunun yanı sıra, bazı yüzü maskeli insanlar da, ellerinde silahlarla her şeyden bihaber olan kadını kovalamaya başlarlar.

    bu bölümü izledikten sonra bireylerin ve bireylerin bir araya gelmeleriyle oluşan toplumların yani kısaca insanlığın acımasızlığında sınır olmadığı çıkarımını yapmak mümkün. bir insanı cezalandırmanın en katı yollarından birinin sergilendiği senaryoda en ilgi çekici noktalardan biri ise hiç kuşkusuz cezayı çekmek zorunda kalan insanı izlemekle ve hiçbir açıklama yapmamakla yükümlü olan halkın çeşitli seanslarla bu göreve hazırlanması.

    elbette halkın yanı sıra, 1 ay boyunca ortama uyum sağlayacak oyuncuların varlığını da es geçmemek gerek. izleyicilerin bölüm sonuna kadar gerilmesini sağlayan ve finalde ise şok etkisi yaratan kısmında o kişilerin etkisi büyük. koca bir tiyatro sahnesinde, hiçbir şeyden habersiz victoria’nın yardım çığlıkları kulaklarımızı çınlatsa da, onun bir suçlu olduğu gerçeği de aklımızı kurcalamaya devam ediyor. fakat işlenilen suç, böylesine ağır bir cezalandırmayı gerektirir mi gerçekten?

    bu bölümde de çok net bir şekilde bir “iletişimsizlik” örneğinin sergilendiğini görebilmekteyiz. suçlu insanın çok ağır bir uygulama karşısında çaresiz kalışını izlemek yeterince vahşet yansıtmıyormuş gibi, çevresindeki insanların ona bir açıklama yapmak yerine fotoğrafını ve videosunu çekerek kaçmaları da yine eşit miktarda vicdansızlık örneğidir.

    white bear’ı diğer tüm bölümlerden ayıran en önemli unsur ise, betimlenen dünyanın kimilerine göre bir distopya, kimilerine göre ise bir ütopya olmasıdır. vahşice suç işleyenlerin vahşice bir şekilde cezalandırılması gerektiğine inanan sayısız insanın bulunduğu gezegenimizde, çıkarılan sonucun tamamen zıt kutuplarda olmasına şaşmamak gerekir.

  • akp rozetini takıp resmi üye olacak.

    bunlar ohal'i de "milletimize müjdemiz var" diye getirmemişler miydi darbe sonrası?