hesabın var mı? giriş yap

  • ligin son haftası şampiyonluk gitmiş...
    .
    ikisi de beşiktaşlı olan oğullarımla izlediğim maç.yaşları 10-17

    aralarında şöyle bir diyalog geçti...

    -küçük oğlum:...- abi.. ben hala beşiktaşlıyım .seviyorum yaa. nedense içim kıpır kıpır...
    -büyük oğlum:...-dur oolum daha ne yaşadın ki..? hemen karar verme 11 yaşına kadar takım değiştirebilirsin.
    -küçük oğlum:...- yok yok ben eminim. hiç kazanmasa da beşiktaşlıyım. son kararım...hem böyle saçma bi konuşmayı niye yaptık ki..?

    ben.. (içimden).-tanrım çaresiz hastalık vereceksen böylesini nasip et...(belli belirsiz gözyaşı..)

    özel not: büyük umutsuz... küçük kendini kurtarabilirdi...fakat o da olmayacak gibi görünüyor.

    zorlu bir hayat var önlerinde...

  • babamın anlattığı masallara dair en güzel hatıralarım, saçlarının henüz ağarmadığı, daha genç olduğu hali.

    zaman geçiyor ve buna karşı koymak için yapabileceğim hiçbir şey yok. bütün hayatıma damga vuracak yegane çaresizlik, sevdiğim insanların etrafımda yaşlanmalarını seyretmek olacak. günün birinde, bedensel varlıklarından geriye hiçbir şey kalmayacağını ve buna tanık olmak zorunda kalacağımı, gözlerinin içine baktığımda görmek, ruhumu ezen ağır bir yük. onları zamanın etkilerinden koruyamıyorum, gücüm yetmiyor.

    yetişkinliğimde daha fazla ihtiyacım var masallara. beni teskin edip hayatın gerçekliğinden uzaklaştırsınlar diye değil; gerçeğin masalsı güzelliğini öğretsinler diye. voyager 1'in uzaya nasıl gönderildiğini anlatan belgeseli izlerken, zihnimde, küçük bir gezegende yaşayan koca yürekli cücelerin karanlıktan korkmamayı nasıl öğrendiklerine dair bir masal uyduruyorum.

    barry marshall'a don kişot kıyafeti giydirip, herkesin dalga geçtiği bir yolculuğa çıkarıyorum ve yolculuğunun sonunda ona ölümcül bir zehir içirip, ölmediğini gördüğünde zaferini ilan ettiği bir masal kurguluyorum.

    kendi bedeninde yalnızlığa mahkum bir türüz. bedenimize bir başkasını sokup dindirebileceğimiz türden bir yalnızlık da değil bu. türümüze mal olmuş zaferlerle avunmayı kabullenmek, belki de en büyük kahramanlığımız.

    babam gazetede okuduğu astronomiyle ilgili haberlerin detayını konuştuğumuz zamanlarda sorduğunda, 33 yaşında bir çocuğun heyecanı ile, elimdeki hayali kılıcı sallayarak bir masalmışçasına anlatıyorum. çocukken beni her türlü kötülükten koruyacağını bildiğim insanı, büyüdüğümde zamanın en büyük kötülüğünden koruyamadığım için, onu bir masalın başrolüne oturtuyorum.

  • cinsiyet anormallikleri de bir hastalık sayılır. ameliyatın 2.5 milyon tl olması ise tamamen uydurmadır. çünkü böyle bir masraf yoktur, ameliyat tıp fakültesinde veya devlet hastanesinde oluyorsa bu ameliyatı yapan doktorun cebine girecek maksimum para 1000 tl'dir.
    baştan sona yalan beyanlarla dolu bir konuşma. hiç bir kanıt yok, sallamış beyefendi.

    edit: pek çok mesaj gelmiş, arkadaşlar bu ahmet akın denilen yalancı adam tıp doktoru değil psikoloji profesörüdür. söylediği sayılar tamamen uydurma ve mesnetsizdir. ameliyat fiyatlarını merak edenler ilgili hastanelere başvurup öğrenebilirler.

    'hormon haplarını katarsanız 3-4 milyona çıkıyor' demesinden uyanmanız lazımdı. artık mesajla rahatsız etmeyin lütfen.

  • sevgili kış lastiği, adam 150 bin tl' ye mercedes alıyor, ama seni almıyor.
    ne yapacaksın işte. türk halkı böyle

    edit: 2020 de fiyat güncellemesi 450 bin tl ye mercedes alıyor
    edit : 2021 biterken en ucuz mercedes 800 bin galiba değil mercedes, lastiği alacak para kalmadı

  • aynı özverili çalışmayı kural dinlemeyen, ışık tanımayan , yolcu kapma uğruna duraklara dalıp onlarca kişinin hayatıyla oynayan pek kıymetli taksi ve dolmuş şöförleri için de bekliyoruz. ama olmayacak.

    e: imla

  • 1 liralık mısırı 30 liraya itelerken cebine indirdiklerini benimle yemediklerine göre batmaları da zerre umrumda değil.

  • bir mağara adamından daha kurtulmuşuz.

    bir melek daha melek olmadan ülkenin adaletsiz sisteminden önce kendi adaletini buldurmuştur dedirten haber...

    ekleme : edepsizce mesaj yazan bazı ucubeler var onları kaale almadığımı bildirmek istiyorum. hani 'oo küfrettik haddini bildi ekleme yapıyor' falan gibi düşünülmesin.. mesaj ile medeni şekilde tarafıma ulaşan arkadaşların dediklerine istinaden ekliyorum...

    haklısınız , bu girişte adalet yerine yanlışlıkla şiddeti övüyormuş onu destekliyormuş gibi gösterdim. şiddet yanlısı bir insan hiç olmadım. olmam. ailemden böyle birşey görmedim. çevrem aynı şekilde iletişim becerileri biraz da olsa gelişmiş bir topluluk...

    asıl anlatmak istediğim kadınlara yapılan şiddetin karşılıksız kaldığı bu ülkede , karşılık verebilen kadınların da bulunabildiği ve şiddet yanlısı mağara adamlarının korkmalarına biraz da olsa çekinerek 'ulan kadınlar adamları öldürmeye başladı bizimki de akşam evde bıcakla beklemesin 'dedirterek sindirmeyi anlatmak isteyen bir yaklaşımdır.

    ülkenin adalet sistemi şayet birgün tam sistem oturursa bu girişim beni utandırsın ve ne kadar yanlış yazmışım toplumu şiddete meylettirmişim diye düşünüp sileyim...

  • özellikle pandemi başladığından beri dikkatimi çeken ve kullanımı giderek artan hadise.

    telefonu veya bilgisayarı açıyorum, yemek söyleyeceğim. fiyatlara bakıyorum, şu neymiş 24.99 yazıyor, açıyorum bir bakıyorum fiyatın yanında "kişi başı" yazıyor. ulan bu ne?

    meğer menünün yanında "2 kişilik" yazıyormuş. verdiğin bir tane sıradan, bir tane de dandik hamburger. birkaç patates, taş çatlasın 1 litre kola.

    ilk çıkan ikili menüler nedense kişi başı fiyatla çıkmıyordu? ya sen kimsin benim alacağım menüye kişi başı fiyat yazıyorsun. (bkz: sen kimsin ya)

    bunu denetleyecek bir kurum yok mu ? bunun yasak olması lazım değil mi yani?

    6lı tabak çanak setine de 300 lira yerine kişi başı 50 yazsınlar. ne bileyim araba firmaları da arabalar 5 koltuklu olduğu için 500.000 liraysa kişi başı 100.000 diye satsın. böyle bir şey olabilir mi ya?

    bu hadsizliğe biri dur demeli. kimse benim yiyeceğim menüyü ikiye bölemez.

  • üst bilgi: meraklı bir kişiliğe sahip olduğumdan kaynaklı, gün içerisinde okumalar yaparken böyle bir gerçekle karşılaştım meraklanıp şöyle bir araştırdım. umarım beğenirsiniz.

    2. dünya savaşı dünya tarihi içinde en çetrefilli ve belkide gerçek manada tam bir dünya savaşıdır. böyle söylememin nedeni bir çok insanın dolaylı ve direkt olmak suretiyle savaşın acı yüzünü görmüş olmalarıdır.

    türkiye'de bu savaşa katılmamış olmasına rağmen bu savaşın gerçekleriyle yüzleşmiş kayıplar vermiştir.

    -ilk olay refah şilebi faciası
    savaş patlak verince naziler hızlı bir şekilde türkiye sınırına doğru ilerlemişlerdir. o zamanın hükumet başkanı olan ismet inönü bu durumdan ciddi bir şekilde rahatsızlık duymaktadır. almanya ankara büyükelçisi franz von popen, türkiye’de oluşan tedirginliği gidermek ve türkiye’yi ingiltere’ye karşı kazanmak için hitler’in mektubunu ismet inönü’ye 04 mart 1941’de takdim etmiştir. hitler, mektubunda '' alman ordularının türkiye sınırlarına yaklaşmayacağının garantisini verilmiş ve ege ve trakya’dan türkiye lehine toprak verilmesinden de söz edilmiştir.'' ismet inenü bu duruma sıcak bakmıştır fakat tedirginliğinin dinmediğini belirtmiştir. bunun üzerine hitler türkiye’ye 10 yıllık saldırmazlık anlaşması önermiştir

    tabi almanya ve türkiye arasındaki bu irtibat ve anlaşma müttefikleri oldukça rahatsız etmiştir. japonlarında alman tarafına geçmesinin de etkisiyle amerika türkiye üzerindeki kısıtlamaları kaldırmıştır. bunun üzerine türkiye almanlardan 28 adet fw-58 savaş uçağı satın almıştır. bu alış veriş almanya ile türkiye ilişkilerini iyice pekiştirmiş. hitler bunun üzerine türkiye üzerinde bir emelleri olmadığını hatta bu sebeple alman birliklerinin türk sınırına yaklaşmaması emrini verdiğini belirtmiştir.

    bu durumdan iyice kıllanan ve rahatsız olan ingiltere hemen karşı atağa çıkarak, tersanelerinde yapılan 4 türk gemisinin hazır olduğunu ve türkiye’nin teslim alabileceğini bildirmiştir, birde üstüne dört denizaltının ve iki filo uçağınında verileceğinin sürprizini yapmıştır. oysa ki bu gemileri, ingiltere kısa süre önceye kadar bu gemileri savaşı bahane ederek vermeme yönünde ısrarını sürdürmüştür.

    bu gelişmeler üzerine söz konusu deniz ve hava araçlarını teslim almak üzere gönderilecek deniz ve hava kuvvetlerine mensup askerlerden oluşan 201( yüzbaşı rütbesindeki ingiliz irtibat subayı, kaptan dâhil 29 gemi personeli, 21 hava personeli ve 150 deniz kuvvetleri personeli) kişilik bir mürettebat oluşturulur ve 23 haziran 1941 saat 17.30’da gemi mersin limanından yol almaya başlar.yol planına göre gemi 25 haziran 1941 tarihinde de mısır’da olacak buradan da ingiltere'ye geçeceklerdi fakat son anda yüzbaşı rütbesinde bir ingiliz subayı gemi rotasını değiştirtiyor(bu rota değişikliği bilerek mi yapılyor bu kısım biraz tartışmalı) ve bir anda akdenizdeki tehlikeli sulara sürükleniyorlar. gece 22:30 sıralarında beklenmedik korkunç bir patlama ile önce gemi sarsılmış takiben geminin bordasından yediği darbe ile su almaya başlamıştır. refah gemisini milliyeti belirsiz bir denizaltı tarafından vurulmuştur.

    kazada(bence politik bir saldırı)kazada pilotaj kursuna giden 16 hava subayı, 15 deniz subayı, 48 deniz astsubayı, 63 deniz eri ve 25 gemi mürettebatı olmak üzere toplam 167 kişi hayatını kaybetmiştir.
    123kaynak

    -ikinci olay anlaşma gereği pilotaj eğitimi için ingiltereye gönderilen personellerin ölümü.

    refah şilebinde gitmesi planlanan 16 hava subayı kaza sonucu ingiltereye ulaşamayınca, türkiye 1941 yılı içerisinde 20-30 kişilik yeni mezun subayı seçerek pilotaj eğitimi için ingiltereye gönderdi. amaç türk ordusu içinde iyi yetişmiş pilot sayısını artırmaktı.fakat şansızlıklar mı yoksa kullanılan uçakların bir problemidir bilinmez gönderdiğimiz subayların bir çoğu hayatını kaybetmiştir. 1

    17 ağustos 1942 tarihinde, 22 yaşındaki teğmen reşit nalbant, airspeed oxford tipi uçak ile cronwell’de piste iniş yapmaya çalışırken düşmüş ve ingiltere'de hayatını kaybeden ilk türk pilot olmuştur.

    19 eylül 1942’de, uçuş eğitimi sırasında teğmen nizmettin şengün, miles master tipi uçağı ile dalış çıkış manevrası yaparken , dalıştan çıkmayıp barkston heath iniş sahasına düşmüş ve hayatını kaybetmiştir.

    18 temmuz 1943’de teğmen saim parlak grantham yakınlarındaki belvoir castle’ın kuzeyinde alçaktan uçarken, uçağı (miles master ııı) enerji nakil hatlarına takıldı ve woolsthorpe yerleşim yeri civarına düştü.

    23 ağustos 1942’de, teğmen esat şaşmaz, hava alanının üç mil kuzeybatısındaki ashby de la launde’da, miles master tipi uçağı ile eğitim uçuşu yaparken sebebi bilinmeyen bir nedenden yere çakılmış ve daha henüz yirmi yaşındayken hayatını kaybetmiştir.

    4 eylül 1942’de teğmen hakkı akarçay, öğretmen pilot ingiliz subayı yüzbaşı l.f. chapman’la birlikte, master w9017 numaralı uçakla havalanmış, ancak kalkıştan kısa bir süre sonra bir düşman taarruz uçağı tarafından saldırıya uğramıştır. saldırı sonucu düşürülen uçakta, her iki pilot da hayatını kaybeder.

    10 kasım 1942 günü teğmen hüdai toros, eğitim uçuşu için cronwell’den spitfire w3456 uçağıyla havalanır ve uçuş sırasında göz kararması sebebiyle hava alanı sınırına yakın bir mesafede bulunan heath farm’da yere çakılarak hayatını kaybetmiştir.

    21 eylül 1943 tarihinde teğmen ömer sümercan, uçtuğu oxford tipi uçağın motorları durup yere çakılması sonucu hayatını kaybetmiştir.

    10 ağustos 1944’te welby’de düşen miles master tipindeki uçak, teğmen mustafa görez’in hayatını kaybetmesine sebep olmuştur.

    24 eylül 1944 tarihinde teğmen fethi nejat ang, yine bir miles master uçağıyla gece uçuşunu tamamlayıp iniş yapamaya çalışırken ve caythorpe yakınlarında düşer ve hayatını kaybetmiştir.

    25 ekim 1944 tarihinde teğmen emin dönmez eğitim uçuşu sırasında kullandığı spitfire uçağının düşmesi sonucu hayatını kaybetmiştir.

    hv.tğm. ibrahim oray 25 mart 1943 tren kazasında hayatını kaybetmiştir.

    hv.tğm. abdullah ay 4 nisan 1945 trafik kazasında hayatını kaybetmiştir.

    ölen bu subaylarımızın mezarları hala londra brookwood türk şehitliğinde bulunmaktadır1