hesabın var mı? giriş yap

  • tek cümlelik bir tanım ile, gelmiş geçmiş en güzel oyundur planescape : torment.
    kendi tanımı ile "hafızasını kaybetmiş, ölümsüz bir adam"ın ana karakter olduğu, hikaye ve diyalogların nakış gibi işlendiği, npc'lerin çoğu oyundaki pc'lerden daha detaylı anlatıldığı, oyun yapmaya kalkışan çoğu zevzeğe ders olarak okutulması gereken bir oyundur. "bilgisayar oyunu" tanımlamasının basit bir eğlence unsurundan bir sanat eserine doğru attığı büyük bir adımdır. bir sanat eseridir.
    muhtemelen söylediğim şeyleri hiç tekrarlamadan günler boyunca övebilirim bu oyunu. bu övgülerin çoğu da yapılmış başka oyunların sahip olduğu özelliklerden farklı olmayacaktır. fakat torment'in bir özelliği var ki, sırf o bile kendi adıma da olsa ona verdiğim ünvanı haketmesini sağlıyor: bir şeyleri değiştirebilme gücü.
    ister mourns-for-trees'in ağaçları için paylaşılan bir parça şefkat olsun, ister criers-of-es-annon'ın ağıtları için bir mezar taşında ufak bir isim, ister ölen kızını son kez görmek isteyen bir baba, ister sonunda huzura kavuşturulmuş acı çeken ruhlar, bir araya getirilen aşıklar, yardıma muhtaç olanlar için yapılan "ufak" iyilikler. onlar için önemi "ufak" olmasa da. her seferinde "böyle olmak zorunda değil, bir şeyler yapabilirim" hissi.

    yıllar sonra tekrar oynadım, nameless one'ın karşısına çıkan sorunlarda çözümleri hep "ben olsam ne yapardım" diye düşünerek buldum. yaşlı mebbeth ile son kez konuştuğumda, deionarra'nın çektiği acıyı anladığımda, ve "maze of reflections" da bronze sphere'i kullandığımda yine gözlerim doldu. nameless one sonunda çoktan unuttuğu suçların cezasını çekmeye gittiğinde lawful good idi. belki benim gibi, belki de benim olmak istediğim gibi, ama her insanın yaptıklarından sorumlu olduğunu, ve bu sorumluluktan asla kaçamayacağını öğretmişti bana. yaşayacağı süre sınırlı olan bir insana verilebilecek en büyük ders belki de. ve bir de soru, hala kendime sorduğum:

    bir insanın doğasını ne değiştirebilir ki?

  • zaman çok hızlı geçiyor. ufak bi hesap yaptım. iki gün sonra ben tam 34 yaşında ve tam 22 yıldır babasını görememiş biri olucam.

    bu 22 yılda o kadar çok şey birikti ki ona söylemek istediğim nereden başlasam bilmiyorum. cenazesinin olduğu gün "ne kadar çok seveni varmış babamın geldiğinde söyleyelim" demiştim annemede daha bi hıçkırarak ağlamıştı. ölümü, ölenin artık gelmeyeceğini hemen kabullenemiyor insan. ağzımdan öyle kaçmıştı işte.

    başlarda kızgındım hep. sanki ölmeyi o istemiş gibi söyleniyordum sürekli kendi kendime. allaha da kızıyordum. dedem daha yaşlı o ölseydi babamı almasaydı allah. bi kaç ay sonra dedem de öldü zaten evlat acısına daha fazla dayanmadı kalbi. o da ölünce kaldık dımdızlak. evin hatta ailenin tek erkeği olmak 12 yaşındaysanız biraz zor oluyor. maddi olarak söylemiyorum. babamın 39 yaşına kadar yaptığı serveti çok uğraşmama ramen 22 senede bitiremedim. şu an ölsem kendi oğluma mirasım babamdan bana kalanların bir kısmı olacak :/

    konuyu dağıttıkça dağıtıyorum. uzun lafın kısası babama bir kez olsun "seni seviyorum baba" demeyi çok isterdim. sanıyorum ki hiç söylememiştim sağlığında. anneme de söylediğimi hiç hatırlamıyorum. şimdi arayıp söylesem " niye bu kadar çok içiyorsun oğlum" der. yarın da şu anki cesaretim olmaz. ben niye böyle bi adamım ya?

    kafa güzel olunca uzatıyorum böyle. buraya kadar okuyup sarhoş muhabbetimi çekenlerden özür diliyorum.

    son sözlerim babama olsun. söylemek isteyip de söyleyemediklerimin bir kısmı;

    " babacım ben seni çok seviyorum.. çok özlüyorum.. oğluma senin adını verdim. babacıııım diye seviyorum onu. ben sana layık bi evlat olamadım ama oğlum umarım senin gibi bi insan olur. gözlerim yanıyor baba. sanırım toz kaçtı. bu arada cenazene o kadar çok kişi geldi ki inanamazsın. ne çok sevenin varmış"

  • ben de yaptım bunu, üniversite bittikten sonra, bir yıl boyunca yattım, anneden harçlık almaya utanan bünye sosyal yaşamını da kaybetti zamanla, bol bol kitap okudum, arkadaşlarım gelirdi onlarla takılırdım en fazla ama onun dışında öküz gibi oturdum, hatta yattım. ama sonunda bu ruh halinden çıktım.

    çözüm* bu yatarak geçen döneme inecek büyük bir darbe. çünkü kabul etmeseniz de çoğu insan hayatındaki bu pasif nihilizmi, tembelliği, hayallerde yaşamayı sever. çünkü hayallerinizde kaybetme ihtimaliniz yoktur. tüm dünya sizin elinizdedir zaten de siz tenezzül edip uzanmamışsınızdır.

    ama bu süreci bozan bir şey olduğunda, daha fazla bu hali devam ettiremeyeceğiniz hale gelince veya bu hayale ulaşmak için hayaliniz dışında bir motivasyonunuz olduğunda hayalinize yaklaşıyorsunuz. bu önemli, bir hayaliniz olması size tek başına yeterli motivasyonu sağlamaz.

    hayallerinize kavuşmanız da mutluluğu kesin sağlayan bir şey değildir yine de. hayat, iyi ve kötü sürpriz dolu. ama hayatı hem aktif, dolu dolu hem de pasif, yatarak yaşayan biri olarak söyleyeyim ki, pasif yaşarken, ruhunuz atalet içindeyken sorunlar da güzellikler de sizi teğet geçiyor. daha az üzülüyorsunuz evet, ama aynı zamanda daha az seviniyorsunuz. risksiz. rahat. sıradan. normal. bazen özlenen.

  • 3 kisi oldurmek 1 kisi oldurmekten daha fazla ceza gerektirir. bir kisi bunu yapsa kendini kaybetti dersin. ulan 3 kisisiniz biriniz de demedi mi beyler mal misiniz? veya ne haliniz varsa gorun ben bu suca ortak olmam diyip kalkip niye gitmiyor. istek parcani calmadi diye adami oldur. sonra abartiyorsunuz. olum sizin bu dunyada yatacak yeriniz yok. annen seni dogurmamis sicmis.

  • merhaba,

    erişim engeli konusunda yine bir karar olduğunu gördük ancak ayrıntısı hakkında bilgi sahibi değiliz. henüz tarafımıza tebliğ edilmiş bir kararın bulunmadığını bilmenizi isteriz.

    bir önceki engelleme sürecinde yaşadığımız gibi, yine sözlük'te algı çalışması yapan bir grup kullanıcıya yaptırım uygulamamızı takiben sözlük'e erişim engeli getirildi.

    ekşi sözlük'ün etkisi içeriklerin ve gündemin her fikirden kullanıcılar tarafından organik olarak oluşturulmasından gelmekte. bu etkiyi algı çalışmalarına malzeme ederek kötüye kullanmaya çalışan organize ekiplere her zaman müdahalede bulunuyoruz.

    tüm bu hukuksuz engellemelere rağmen, kendi düşüncesini paylaşmak ve başka düşünceleri okumak isteyen tüm kullanıcılarına alan sağlamaya devam edeceğiz.

  • 7 aylık hamile sigarayı bi türlü bırakamamış bi arkadaşım vardı. doktorun dediği 3 tane iç bari lafını 3 tanenin zararı olmaz olarak algılamıştı zavallım.

    ha tabi bu 3 tane ile kalmadı ve içtiği sigara sayısı günde bildiğin 10'u geçmeye başladı. bi gün birlikte kontrole gittik. doktora "sizin dediğiniz 3 tane sigarayı günde 10'a çıkardı" diye şikayet ettim. doktor ultrasona aldı kızı. yak dedi bi sigara.

    yuh dedim içimden doktora bak. arkadaşım şaşırdı tabi. yak dedi doktor yak...

    yaktı arkadaşım. bak şimdi sana ne gösterecem dedi ve 3 boyutlu ultrasonda arkadaşım içine bi nefes çekerken doktor da o sırada bebeğin yüzünü zoomladı...

    ben hayatımda böyle bi irkilme böyle bir rahatsız yüz ifadesi daha önce görmedim arkadaş.

    off off!

    sigara içerken keyif alan insanlardanım. bırakmayı da düşünmedim hiç. muhtemelen de başlayacam yine sütten kesilince miniğim. şu sıralar 5 aylık hamileyim. ama bana hamileyken sigara içmeyi savunmayın, yapmayın etmeyin.

    1 sigara; en fazla 10 fırt bilemedin 15 nefes olsun. 15 nefeslik zevk için değer mi o ifade bilemedim.

    o ifadeyi unutmam mümkün mü?

    unutulur mu?