hesabın var mı? giriş yap

  • şu anda akciğer kanseri olan ve beynindeki metastaz sebebiyle bilinci kapalı şekilde acil serviste yatan babamı yoğun bakıma alamıyoruz. söylenene göre antalya'da ki hiçbir hastanede yoğun bakım ünitesinde yer bulunmuyor, ve uzunca bir bekleme sırası mevcut.

    ekonomi sıkışınca ivedilikle yeni vergiler getiren devletimizi, aynı ivedilikle yoğun bakıma ihtiyaç duyan hastalarımıza çözüm bulmaya davet ediyorum.

    edit: özelden ve post üzerinden geçmiş olsun dileyen tüm suserlara çok teşekkür ederim.

  • neden bizden gelişmiş uzaylılar bulamıyoruz, uzayı bunca zamandır dinlememize rağmen neden evren ölü görünüyor, neden evrene yayılan bir sinyal, bir işaret yok sorusunun olası yanıtlarından birisi.
    "the great filter" (büyük filtre) olarak tanımlanan bu olgu, uygarlıkların belli bir gelişmişlik düzeyinin ötesine ulaşmasını engelleyen bir engel tanımlamaktadır.
    bu filtre unsuru, evrimsel bir limit olabileceği gibi uygarlığın dış etkilerle yok olması veya kendi kendini yok etmesi nedeniyle de olabilir.

    bu nedenle, birçok araştırmacı uzayda hayat bulamamış olmamıza iyi bir şey olarak bakmakta. çünkü uzayda bizimkinden gelişmiş bir uygarlık bulamamış olmamıza rağmen kendimize yakın veya daha geri ama yaygın bir hayat bulursak bu demektir ki, uzayda gelişmiş uygarlıkların oluşmasına bir engel var. aynı engel bizim önümüzde de olabilir ve her an toplu bir yok oluşla karşılaşabiliriz. bu nedenle, "uzaydan mesaj alamadığımız her gün güzel bir gündür" diyenler mevcut.

    belki uygarlıklar uzayın vahşi doğası nedeniyle yok olmakta; belki de gelişirken çevrelerini, kaynaklarını tüketerek veya savaşarak kendilerini ve gezegenlerini tüketmektedir.
    bu nedenle, dünya hayat konusunda uzayda ne kadar istisnaysa insanlığın hayatta kalma şansı da o kadar yüksek. aksine istisna olmaktan ne kadar uzaksa yok olmamız da bir o kadar an meselesidir.

    diğer bir olasılık, uzayımızın zaten bir ırk tarafından kolonileştirilmiş olması ve bizden gizlenmeleri; bu uzaylıların da diğer ırkların belli bir gelişmişlik düzeyinin üstüne çıkmasını engellemeleri (yok etmeleri) yönünde.

    ancak bir olasılık daha var. o da büyük filtreyi atlatmış olmamız ihtimali.
    bu olasılığıa göre, geçmişte dünyada meydana gelen çok sayıdaki felaketten ve hayatın her seferinde neredeyse en ilkel formuna dönüp dünyaya tekrar tekrar yayılmasından sonra büyük filtreden sağ kurtulmuş olmamız ve gelişmemizde önümüzdeki bütün engellerin ortadan kalkmış olması.

  • önündeki aracın tamponuna yapışmayı maharet bilen, diğer şeritteki iki araç arasındaki takip mesafesinden kaynaklanan boşluğu, yere düşen altın yüzüğe atlayan erdal bakkal gibi dolduran sözde usta şoförlerin önündeki araca bodoslama daldığı kaza. raikkönen'i tenzih ederim.

    edit: dikkatli izleyince kazaya gerçekten sebep olan aracın, en öndeki araç yavaşlayınca yavaşlamayan, dolayısıyla arkadaki araçları aldatan raikkönen olduğunu görüyoruz.

  • benim babam bana kızar ve bir şeyi beceremediğimde bana "çöçe" derdi.
    ağzını çok şapırdatırdı. ama bizden ufacık bir ses duysa çok sert tepki verirdi.
    çok sertti babam çok sert.

    salak bir devlet hastanesinde, salak bir asistan bizi başından kovmak için hastanenin kantinine gönderdi. sonra orada beklerken bir kaç kız ile geldi. hemen yanına gittim. babamın filmleri ne oldu diye. canı sıkıldı kızların yanında ona yaklaşmama. birazdan yanıma gel diye bana emir verdi.

    tostunu çayını bitirip kızlarla muhabbetini bitirmesini bekledim ve iki adım arkasından merdivenle yukarı çıkıyoruz. annemle babam orada kantinde sırada oturuyorlar.

    yukarı çıkarken salak doktorun, salak asistanı, babamın beyninde kocaman bir ur olduğunu 3 ay bile yaşamayacağını, maç skoru söyler gibi söyledi. biraz biliyordum durumu ama böyle de söylenmezdi ki.

    neyse filmleri aldım. annemle babamın yanına gittim. hiç çaktırmadım onlara.

    babam durumu anladı ve

    "size ben doyamadım ki" dedi sadece.

    ameliyatlar kötü günler ve ben "çöçe" ellerimle ona biraz da olsa yemek yedirebildiğimde "şapırdatmasından hoşlanırdım". sadece biraz yemek yedi diye. sadece 3 ay sürebildi zaten.

    yani dediği tüm kötü sözleri kızmaları değil de "bize doyamadığını" söylemesini unutmamam.

    budur.

    ----

    edit: doktorlar kızmasın ama salak olan kişi salaktır. salak olmayan salak değildir. doktorluk teferruattır.

  • hayatımın ilk duruşmasına zamanın sirkeci adliyesi'nde girdim. hakime hanım kısa sarı saçlıydı. benim ilk duruşmam, davanın son duruşmasıydı. davayı kazandım ve hakime hanım bana ödenecek yasal vekalet ücretine üst sınırdan (tarifenin üç katı) hükmetti. daha sonra bunun yerleşik uygulama olmadığını, kendisinin benim ilk duruşmam olduğunu anlayıp, destek olmak açısından yaptığını öğrendim.

    yıllar sonra praetorium nedeniyle justinianus'la tanıştık. bir gün ev ziyaretine gidip eşi nurhan hanım'la karşılaştığımda tanıdık geldi, bir kaç sorudan sonra ilk duruşmamın hakimi olduğunu farkettim, o zamanki tavrını, desteğini saygıyla andığımı söyledim. güzel bir tesadüftü.

    başınız sağolsun üstat justinianus, huzur içinde uyuyun nurhan hanım, allah rahmet eylesin.

  • samsun'un tekkeköy ilçesinde bir barakada babaannesi ve dedesiyle yaşayan 9 yaşındaki çocuktur. arkadaşlarının kıyafetleriyle dalga geçmesi nedeniyle 1.5 aydır okula gitmiyormuş.link
    kıyafette serbestlik getirenler şimdi daha mutlu olmuşlardır eminim. zamanında kendimizi yırttık; bu yanlış bir uygulamadır, sosyal farkı ortaya çıkarır, bari ilköğretimde uygulanmasın dedik ama dinletemedik.

    edit1: 1- yardımda bulunabileceğimiz bir hesap numarası var mı diye çok sayıda mesaj geldi. şimdilik yok ama haberi yapan kişi/kurum veya samsun valiliği aracılığıyla o aileye ulaşmaya çalışacağım. sonuçtan sizleri haberdar edeceğim.

    2- tek bir örnekle genelleme yapmak gibi bir amacım yok, parası olan var olmayan var. herkes çocuğuna okulda giyebileceği farklı elbiseler alamaz. bu tüm dünya ülkelerinde geçerli olan bir gerçektir ama bizim gibi az gelişmiş ülkelerde daha fazladır. birçok aile, çocuklarının "bugün ne giysem" telaşesine kapıldığını söylüyorlar, çevremde duyuyorum ben bunları. bu yüzden enazından ilkokul seviyesinde(bence lise de dahil) böyle bir uygulama faydadan çok zarar verir.

    edit2: bakanlık olaya el atmış, gerekli talimatlar verilmiş. inşallah benzeri olaylar bir daha yaşanmaz ya da daha az yaşanır diyelim daha doğru olur!

  • sıkıntılı bir ruh halinden en iyi çıkış yoludur. bilhassa da haftaiçi. zira cumartesi pazar aşırı kalabalık olur. eve, sahaflardan alınmış bazı kitaplar, cafer erol'dan alınmış 200 gram lokum ve elden düşme bir fönle dönmek pekala mümkündür.