ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
tayyip erdoğan'ın mahkemede söyleyeceği son söz
-
"yol yaptık!"
30 ocak 2020 hindistan'da wuhan virüsü teşhisi
-
virüs hindistan'a hacca gitmiştir. kutsal topraklar niyetine.
berat albayrak ingilizcesi
dershanelerin kapatılmasının aym tarafından iptali
-
tayyip alehine bir karar çıkmaz-çıkamaz. orayı yıkarlar. avm yaparlar.
ingilizler neden kurşun atmadan istanbul'dan gitti
-
gelişleri de kurşun atmadan olmuştu zaten.
gören de padişah ve şehzadeler elde mitralyöz istanbul'u işgal etmeye gelmiş ingilizlere ta-ta-ta sıkarken silah başında şehit oldular zanneder.
istanbulu kendilerine ikram eden padişahın kendisinin himmete muhtaç bir dede olduğu görülünce ingilizler "bunun bize de faydası olmayacak anlaşılan, biz bedava işgal için gelmiştik o zaman biz kaçar" dediler, giderken de himmete muhtaç padişaha son bir yardım edip geçerken avrupaya bıraktılar.
var mı lan öyle üç kuruşa beş köfte, padişah kalsaydı vardı.
duyar duymaz ortamdan uzaklaşılması gereken sözler
-
(bkz: esnek çalışma saatleri)
istanbul nüfusunun azalması için yapılabilecekler
-
durmaksızın yeni yerleşim yerleri inşa ediliyorken sanki yeni insanlara yer varmış gibi görünüyor bu şehir. halbuki ne kaldıracak yolları, ne de yetecek oksijeni, hacmi var. peki bu yapılaşmayı durduracak olan kimse var mı? planlamayla sorumlu kişiler bunu biraz olsun gözetiyor mu? tabii ki hayır.
örneğin zaten trafiğin tıklım tıkış olduğu bir yere kocaman binalar dikildiğinde kimse bu binalarda ikamet edecek yüzlerce kişinin arabalarının bu trafiğe nasıl gireceğini düşünmüyor.
mesela manhattan'a dındırık bi inşaat şirketinin gelip eski binaları yıkıp bilmem kaç katlı ev yaptığını düşünebiliyor musunuz? adamların nüfusu zerre kadar artmıyor çünkü şehrin kapasitesi sabitlenmiş. çünkü orada devlet insanına değer veriyor. buradaysa insanlar için şehrin gitgide yaşanmaz bir hal alışı, herkesin saatlerini trafikte geçiriyor oluşu, suçun artıyor olması ve insan kalitesinin gitgide düşüyor olması kimsenin umrunda değil. tek umurlarında olan rant ve para.
128 milyar sorusu ihanetin maskesidir
-
mhp genel başkanı devlet bahçeli'nin grup konuşmasında sarf ettiği sözlerdir.
ülkenin parasının nerede olduğunu sormak da ihanet oldu.
biz komple gidelim abi, yakında nefes alarak da ihanet edeceğiz bu ülkeye.
tayyip ve devlet beyler biz olmadan daha da rahat ederler bu ülkede. halka gerek yok, 15-20 yönetici yeter bu memlekete. halk olduğu zaman hesap vermek zorunda oluyorsun.
70 küsur yaşındaki adamları hesap vermeye zorlamamış oluruz böylece. babalarının çiftliği gibi kullansınlar ülkeyi, biz başlarını ağrıtmayalım.
edit: tashih
tosun paşa
-
herkesin hata olarak gördüğü bir sahne var filmin başında benim de kafama takılmıştı. şaban'nın filmin başındaki kavga sahnesinde görülmesine rağmen "seferoğullarının hiç görmedikleri biri olmalı" denilerek tosun paşa yapılması ile ilgili, arzu film'in instagram sayfasında zamanında şöyle bir cevap verilmiş;
"film'in başında çıkan kavgada şabanı gördükleri halde tosun paşa kılığına girince seferoğulları şabanı nasıl tanımıyor diye merak ediliyormuş... bunu biz de merak ettik vaktiyle, yapımcı ertem eğilmez'e bu sahnede bir hata mı yaptınız acaba diye sorduk , hayır dedi.. .peki bizi farkedemiyecek kadar enayi mi sandınız dedik, hayır seferoğullarını sandık dedi... başka sorun var mı dedi... yok dedik, kalktık gittik zaten"
https://instagram.com/p/z41rjom6dp/
anadolu çomarı
-
2 yıla yakındır anadolunun bir ilçesinde yaşıyorum ve yaşadıklarımı anlatayım biraz size. tabii ki her yer böyle değildir; daha iyisi daha kötüsü vardır ama ona da siz karar verin.
*tüm ilçe, memurları bankamatik gibi görür. yerliye 50 tl olan sana 200 liradır; bir de indirim yapmış gibi sana lanse eder; sen olaya ayılana dek "yaa ne iyi insanlaaar" diye saf saf gezersin.
*ilçedeki kuyumcular anlaşmıştır; yerlisine yapmaz ama sana bana, memura gram altın ile çeyrek altına arasında 300-400 tl olacak şekilde fiyat çeker. 3 tane kuyumcu vardır ilçede, hepsi aynısını yapar. ama yerlisine tabii ki olması gereken fiyattadır.
*ilçedeki en büyük market ünlü market zincirleridir; aradığınızı bulamayıp yerel büyük marketten "şunu getirseniz" diye rica ettiğinizde "ne gerek var" derler; asla getirmezler. siz de internetten alırsınız; ev sahibi de kargoların geldiği iş yerinde de "bu kadar şeyi alacak paran var hee" muhabbeti döner.
*ilçe hala kömürle ısınmaktadır ve apartmanlarda "güya" herkes kömür alır. ama siz ilk gittiğinizde "ya biz toptan alıyoruz; sizinkini de katalım; hem ucuza gelir; öyle taksit taksit ödersiniz" derler; siz de yeni taşınıyorum aman olur dersiniz. ve ta daa, o apartmana giren memurların aldığı kömür ve belkiiii de ev sahiplerinin 1/2 oranında aldıkları kömürle ısınmaya çalışırsınız. nerden biliyorum, ev sahibi kendi faturasını gösteremediğinde olaya ayıktık.
*tüm ilçede imamından market çalışanına dek, evli bekar farketmeden birbirini birbiri ile aldatır (evet, tabii ki bize ne) ama siz yanınızda biri ile yürüdüğünüzde adınız çıkar; zaten bu memur ve öğrenciler büyük şehirlerden gelip, açık giyinerek ahlak bozuyor derler. ikiyüzlülük midenizi bulandırır.
*gelen memurların (sağlık çalışanından askerine öğretmeninden polisine) dedikodusu ölümüne yapılır; sizin zorunlu hizmetinizin bitip bitmediğini sizden önce öğrenirler, hangi evde oturduğunuz konuşulur, geleniniz gideniniz araştırılır, sevgilinizin gbt'sine bakılır, bu bilgiler siz hariç herkesin sohbet masasına meze edilir. memurlar bu durumdan şikayet ettiğinde şükürsüzlük ve "istanbulda böyle yaşayamazsın, kıymet bil; böyle bir yeri bir daha nerde bulacaksın" derler.
*aile apartmanları yaygındır ve kiralık ev azlığından pek çok memur aile apartmanlarından ev tutar. kendi yaşadığım olayı özetleyeyim. bir iş için ev sahibinin dükkanına gittiğimde haftasonu tüm evi ilgilendiren bir tadilat için gelinebileceğini tesadüfen öğrenirim. "ama ben ilçeden çıkacaktım, kesin geliniyor mu; ona göre gitmem" denir. ev sahibi bir dükkan dolusu müşterinin yanında "ee siz gidin biz eve girer hallederiz." der. adamlar, bekar kadın bir kiracının o evin anahtarlarını 2923729 defa değiştirmiş olacağını aklına getirmediği gibi bir de yabancı ustalarla beraber eve istediği gibi girip çıkabileceğine inanır.
*adamcılık zaten had safhadadır. küçük yerin büyük insanlarıdır hepsi. sizin istifa edeceğinizi öğrendiklerinde "o istifanız yolda kaybolur dr hanım ehehe sizi göndermeyiz" demeyi kendinde hak bulacak hastane müdürleri vardır.
bunlar ilk aklıma gelenler. başıma yeni şeyler geldikçe ve aklıma geldikçe editleyerek eklerim.
astigmat olmanın insan hayatına etkileri
-
gözlüğünüzü deneyen kişilerin verdiği tepkiler göğsünüzü kabartır
avrupa edebiyatı
-
genellikle yunan ve latin edebiyatiyle basladigi kabul edilen ve evrensel yazarlarin buyuk bir bolumunu yetistiren kita edebiyati.
avrupa edebiyati genellikle yunan edebiyati ile baslatilir. yani homeros'un destanlariyla baslar. ilk oyunlar euripides, aristophanes, ilk fabl ornekleri aisopos ilk siirler homeros , sappho ve hesiodos tarafindan hep bu donemde verilmistir.
yunan edebiyatinin kismi devami sayilan latin edebiyatinin en onemli ismi hic kuskusuz vergilius'tur. homeros'un latin edebiyatindaki temsilcisi sayilan vergilius, aenis adli destaniyla meshurdur.
latin edebiyatinin bitimiyle birlikte uzun bir duraklama donemine giren avrupa edebiyatinin imdadina ortacag baslarinda ingiliz chaucer'la birlikte italyan sairler kosar. ozellikle italyan edebiyati, hic kuskusuz altin cagini ortacagda yasamis ve avrupa edebiyatina da canlilik katmistir. dante, petrarca, boccacio gibi uc buyuk italyan isim avrupa edebiyatini derinden etkilemistir.
yenicag baslarinda ispanyol yazar cervantes don kisot adli romaniyla avrupa edebiyatina yeni bir yon vermis ve roman turunun gercek anlamda kurucusu olmustur. iste tam da bu donemde avrupa edebiyati ikinci altin donemini yasamistir. ingiltere'de shakespeare , marlowe, john milton; ispanya'da cervantes, fransa'da moliere, jean racine, montaigne; italya'da tasso gibi isimler avrupa edebiyatini zirveye cikarmislardir. bu yazar-sairlerle birlikte avrupa edebiyati aydinlanma donemi'ne girmis, ve artik avrupa sinirlarini asarak tum dunyayi derinden etkilemeye baslamistir.`
eserlerini felsefik ogelerle susleyen fransiz yazarlar jean jacques rousseau , voltaire, montesqio , denis diderot'nun yaninda, ingiliz yazarlar henry fielding, daniel defoe ; alman yazar-sairler goethe, schiller, holderlin aydinlanma doneminin onemli isimleridir.
18. yuzyil sonlarinda ve 19. yuzyil baslarinda ise yavas yavas modern edebiyatin temelleri atilmaya baslanir. artik yazarlar romanlarinda yorum yapmak gibi bir basitligine, ya da oyunlarinda 3 birlik kuralina uymak gibi bir zorunluluga gerek duymayacakti. zaten modern siirin ve romanin kuruculari hep bu donemde yetismistir. rusya'da puskin rus siirini kurarken, yakin arkadasi gogol ayni donemde rus romaninin ilk onemli orneklerini vermekle mesguldu. ingiltere'de lord byron, shelly, samuel taylor coleridge gibi romantik sairler modern şiire yaklaşırken, jane austen ve thackeray gibi romancilar modern ingiliz romaninin ilk onemli orneklerini verdiler.
19.yuzyilin ikinci yarisi ise hic kuskusuz sadece avrupa edebiyatinin degil dunya edebiyatinin de zirvesidir. en buyuk sairler en buyuk romancilar, en iyi öykü yazarlari bu donemde yetismistir.
fransa'da siirde victor hugo, charles baudelaire, paul verlaine, theophil gautier, stephen mallarme, arthur rimbaud, alphonse de lamartine; romanda honore de balzac, gustav flaubert, stendhal, emile zola, goncourt kardesler, aleksandir dumas, alphonse daudet, pierre loti; oykude en buyuk fransiz oyku yazari sayilan guy de maupassant gibi en onemli isimlerini 19. yuzyilda yetistirmistir.
rusya'da siirde, lermontov; oykude anton cehov, maksim gorki; romanda dostoyevski, tolstoy, goncarov, turgenyev gibi dev isimler yine 19. yuzyilin ikinci yarisinda yasamistir.
ingiltere'de oyku'de katharine mansfield ; romanda charles dickens, thomas hardy, robert louis stevenson, walter scott, george eliot, bronte kardesler ; siirde robert browning, alfred lord tennyson, rudyard kipling gibi isimler 19.yuzyilin ikinci yarısının onemli ingiliz yazarlaridir.
italya'da modern romani kuran alessandro manzoni, yunanistan'da modern siirin ilk büyük ismi konstantin kavafis, norvecte bjornson, polonya'da nobel odullu sienkievicz, macaristanda milli sair sandor petofi, finlandiya'da milli sair elias lonrott gibi isimler hep 19. yuzyilın ikinci yarısında yasamis ve adlarini dunya edebiyati tarihine yazdirmislardir.
20. yuzyilda avrupa edebiyati cesitlilik kazanmis, ust uste yeni akimlar, yeni turler ortaya cikmistir.
oldukca zengin ve bir o kadar da karmasik bir donem olan 20. yuzyil avrupa edebiyati, artik dunya piyasasinda yalniz degildir. bir yandan yukselen yeni guc amerika edebiyatta da agirligini hissettirmeye baslarken, ote yandan kimligini bulmaya baslayan latin amerika ulkeleri ozellikle gabriel garcia marquez ve jorge louis borges ile birlikte etkisini gostermeye baslamis, uzakdoguda ise ozellikle japon yazarlar kawabata, osima gibi dunya capinda yazarlar yetistirmis, diger yandan hintliler tagore gibi dev bir ismi dunya piyasasina sunmustur.
iste edebiyatin boylesine guclu oldugu bir donemde avrupa edebiyati da yenilik pesinde kosmustur. james joyce , robert musil ve carlo emilio gadda dil, teknik ve bicim; marcel proust ve virginia woolf zaman; robert musil uslup ve franz kafka icerik, bakimindan modern romani bicimlendirirken, bernard shaw, luigi pirandello, samuel beckett ve berthold brecht tiyatroda devrim yapmaya baslamislardi bile. mayakovski, william butler yeats, paul eluard, louis aragon, yannis ritsos gibi isimler diger kita sairleri olan pablo neruda ve tagore'a paralel konularda siirler yaziyorlardi.
fransa'da nathalie sarraute, alan robert grillet, claudo simon gibi yazarlarin onderliginde yeni roman akimi romana bir yandan yeni yon verirken, diger yandan kahramani devre disi birakarak romani cikmaza surukluyorlardi. ote yandan thomas mann, andre gide, yasar kemal gibi yazarlar klasik romana nispeten sadik kalarak , romanlarini herkesin anlayabilecegi yalinlikta yaziyorlardi.
italya'da ise italo calvino (metaforik), umberto eco (postmodern) gibi yazarlar bambaska dogrultuda yapitlar uretiyorlardi.
netice itibariyle avrupa edebiyati edebiyat dunyasina yon veren edebiyattir. avrupa edebiyati bu ozgunlugunu 20. yüzyıl sonlarina dogru yitirmeye baslamis gibidir, bircok elestirmenin gorusu de bu yondedir. ozellikle latin amerika ve uzakdogu edebiyati avrupa edebiyatini etkisi altina almaya baslamistir. sonu karanlik gorunen bu edebiyatin bakalim ikinci bir aydinlanma donemi olacak mi...