hesabın var mı? giriş yap

  • ilk sahip olduğum bilgisayarın harddisk'i 128 megabyte ** olunca genelde hafızada alan açmak için yaptıklarımdır.

    mario, euro 92 vb. oyunları kurunca bilgisayarda yer kalmamış ve çözüm olarak işe yaramayan dosyalar tarafımdan silinmeye başlanmıştı.

    ve elbet sıra windows klasörüne de gelmişti...

  • sevmek senede üç bölüm izlicem diye bütün yıl sherlock holmes'u beklemek gibidir.

    olm adamlar resmen sevmenin en doğru tanımını yaptılar

  • bence %100 psikolojik olmayan hastalik. serotonin eksikligi ya da azalmasi da bu krizleri tetikleyebiliyor.
    kendimden bir ornek.
    yil 97, guzel bir yaz aksami, esim ve cok sevdigim bir kiz arkadasimla eve dogru gidiyoruz. kopruyu gectikten az sonra... ellerim ve ayaklarimda bir bosalma hissi, ardindan gogsume giren aci bir sanci, nefes alamama durumu, bir de hayatta daha once hic yasamadigim ates basma ve titreme durumu. soyleyebildigim tek sey.. "oluyorum, beni bir doktora goturun" oldu. arabayi zar zor saga cektim, arkadas gecti direksiyona ve beni muhtemel bir kalp krizi icin, hemen siyami ersek kalp ve gogus cerrahisi'ne goturdu. bu arada kendime neler oldugunu bir turlu anlayamiyor, avazim ciktigi kadar oluyorum diye bagiriyordum. nihayet hastanenin acil kapisina geldik. aslinda butun panik atakli hastalarin hastaligi ogrenmeleri bu sekilde oluyormus... nereden bilebilirdim ki? acil doktoru geldi sikayetimi sordu, olanlari anlattim. adam bir elektro cekti, muayene etti duzgunce. sonra.. kalbinizle ilgili en ufak bir tehlike yok prayer hanim dedi. neyse bir yarim saat yattim, sonra ciktim hastaneden. eve geldik, sikinti gecmisti ama ben hala ne oldugunu anlayamamistim. yemek yedim, yattim. bu olay cuma aksami olmustu. ertesi gun sabah biraz gergin kalktim. kahvalti ederken ayni sey tekrar oldu, delirecegim nasil bir sikinti bu? tekrar basladim, oluyorum beni bir doktora goturun demeye... beni tekrar yaka paca ayni hastaneye goturduler, bu kez doktor farkliydi... oraya vardigimiz zaman sikinti halen devam ediyordu. yine bir elektro cekip muayene etti. doktor hicbir seyimin olmadigini, turp gibi saglam oldugumu soyluyordu. hatta ben, bu kalple ilgili olarak, size 80 yil omur bicerim bile dedi. peki oyleyse ne oluyordu bana. sonra adam sizinle biraz yalniz konusabilir miyiz dedi bana. ben de tabi dedim. sizin dun aksam da gelmistiniz buraya degil mi diye sordu. evet dedim. bana bu yasadiginiz sikintilar kesinlikle kalp ile ilgili bir sikinti degil. kesinlikle endiselenmeyin dedi. peki oyleyse nedir sorun doktor bey? dunden beri yasadigim su sikintiyi hayatim boyunca yasamadim ben dedim... doktor panik atak dedi. panik atak mi? evet. nedir bu? bir hastalik mi diye sordum? evet dedi. sizin icin benim yapabilecegim bir sey yok, bence hemen bir psikiyatriste gidin dedi. cok sasirmistim, neden olur, niye olur hicbir sey anlatmamisti. bana bir sakinlestirici yapti ve eve dondum. o gun ayni sikintidan hic yasamadiysam en az bes kere daha yasadim. insani delirtecek kadar igrenc bir seydi bu. olup olup diriliyordum sanki. pazartesiye kadar dayanip, hemen bir psikiyatrist buldum sagdan soldan arastirip. hatta bulabildigim en kotu doktoru buldum. cunku bu iste doktor inanilmaz onemliymis... bunu yillar sonra anladim. doktorun iyisi, meslegine saygili olani pek kalmamis bu tip hastaliklar konu olunca... yaz yesil receteyi, bagla hastayi kendine deli gibi. ben de oyle oldum. aldigim agir yesil receteler sonucu bulutlar uzerinde ucuyordum. bir gun sabah kalktim ve ben artik iyilestim icmiyecegim bu ilaclari artik dedim kendi kendime... biraktim aniden. iste asil felaketler ondan sonra basladi. yasadigim sikintilari sizlere anlatmam mumkun degil... neyse, bu hastalik yuzunden bir suru tanidigim psikolog, psikiyatrist, anti depresan ve gercek arkadas oldu. hatta baska cok onemli seyler de ogrendim yasama dair. cok geyik gelecek belki ama yasamanin ne denli guzel bir olay oldugunu ogrendim. aradan 8 yil gecti. bu hastaligi %90 yendim. bunu gururla soyluyorum. ama bu hastaligin %100 sifirlandigina gercekten inanmiyorum, aslina bakarsaniz tip ta inanmiyor. gittigim hicbir doktor tamamiyle gecer demedi bana. kimi zaman tamamen bittigini zannedebiliyorsunuz, aradan 3 yil geciyor, tekrar kriz gecirebiliyorsunuz durup dururken. bende bir takim sacma sapan huylar yaratmadi degil, olsun. onlarla da basedebiliyorum artik. bu krizleri cok cabuk gecirebilme konusunda nacizane bir iki onerim var.. oncelikle cok siki bir dost tavsiye ederim, ardinda da bol bol yuruyus ve suyla temas. ilaclar mi? hikaye onlar. bir de, kesinlikle cok aci ama cikolata ve kafeinli iceceklerden de mumkunse uzak durun... cunku bunlar fazla serotonin salgilamaniza neden olup atak gecirtebiliyor.

  • güzel bir gelişme.

    ahmet davutoğlu'nun ilk defa güzel bir şey yaptığını gördüm lan. inanamıyorum.

    edit: olm ben işsizim lan niye sevindiysem.

    karım özel sektörde, onu da kapsamıyormuş.

    neyse tatile sevinenler için sevineyim bari.

  • arife gecesi, saatlerdir siyah, beyaz ve krem rengi dışında bir tayt aranıyordur. bu dükkan son şanstır.

    - siyah, beyaz ve krem rengi dışında tayt var mı?
    - vardı da yok, kalmadı.
    - hay allah.
    - kırmızı, mor, turuncu, sarı, lila, gri renkleri falan vardı hatta.
    - tühh tühh tühh..
    - hem de 5 tl idi.
    - ayy, niye bi de fiyatını söyleyip üzüyorsun.
    - valla sana 4 e bile verirdim.

  • normal olmayan olayların yaşandığı şehirdir..

    çok yakın bir arkadaşımdan birebir dinlediğim bir anekdotu paylaşacağım.. (bkz: sözlükte anekdot paylaşmak)

    ________________________

    daha önceden otla bokla hiç işi olmayan 3 arkadaş iş gereği amsterdam'a yol alır..
    otururlar bir coffe shop'a. sigara ile araları olmadığından space cake siparişi ile gece başlar. klasik olarak "bana bişey olmadı, bana bişey olmadı" diyerek kekleri altın gününe gelen mübeccel hanım gibi yutarlar.
    çıkıp gezerken space cake etkisini göstermeye başlar. biraz gezip kafa yapıp eğlendikten sonra otele doğru yol alırlar. fakat grupta iki kişi aynı odada kalırken, bir kişi başka bir otelde tek başına kalmaktadır.
    otellere dağıldıktan sonra "tek kalanı bir kontrol edelim. öldü mü, kaldı mı, yattı mı, battı mı?" diyerek bir telefon açılır.

    çift: olum, napptın lan? bulabildin mi odanı, yatağını? ahuahaueehe
    tek: buldum aq buldum da odada 2 tane cüce var. sağa sola koşuşturuyor ibneler. dur kovaliyim şunları. kapat.. kapat!..

    bu konusmadan sonra çift kalanlar "ohooo, adamın kafaya bak lan!:)" diye gülüp eğlenir. yarım saat sonra yine ararlar..

    çift: nedir durum, yakaladın mı cüceleri? ahuahhnhehhhehuhehe
    tek: bir tanesi kaçti, diğerini yakaladım. elini ağzını bağlayıp kapattım elbise dolabına. yatıyorum şimdi, hadi iyi geceler..
    diyip kapatır telefonu..

    ertesi sabah olur, güneş doğar. çift kalan arkadaşlarlar tek olanın oteline gider. odasına çıkarlar.
    adam yeni uyanmış, hala dün gecenin etkisinde. gülüp eğlenirken "nerde lan cüce?" diyip dolabi bir açarlar ki kanlı-canlı bir cüce eli ağzı bağlı dolapta yatıyor. hepsinin öd boka karışıyor tabi. adamı çözüyorlar ve herif bağıra çağıra vurup kapıyı çıkıyor.
    3 kafadar uzun bir süre kendine gelemiyor.
    işi aslı lobiye indiklerinde ortaya çıkıyor. meğerse o gece otelde cüceli-müceli bir eğlence varmış. cüceler otelin katlarında, odalarında heyyo meyyo diye koşup duruyormuş..

    ________________________

    herif allahtan iyice uçup cüceyi camdan atmamış dedim.

    zaten son günleri olduğu için de; pılı pırtı toplayıp istikamet istanbul deyip başları belaya girmeden de memlekete dönmüş bu arkadaşlar..

    kıssadan hisse: amsterdam'da ne görürsen gör, "he he" deyip geçiceksin aga.. hayal olmasındansa, gerçek olma ihtimali daha fazla..

  • "konuşmak istiyorsa senin yazmanı beklemez yazar, sesini duymak istiyorsa arar, görüşmek istiyorsa bir fırsatını bulur, sevmek istiyorsa sana saçma sapan bir anlam yükler kendine bahane yaratır yine sever. insan bu, istese yapamayacağı şey yok ama istememiş demek ki ne yapacaksın? "
    ...

  • ufoların ilk olarak türkiye'ye gelmesi ile apple ceosunun tatil için yozgat'a gitmesi aynı şey. biz ülkeden gitmeye çalışıyoruz uzaylı neden gelsin.

  • şimdi şöyle; tabi bu adetler yeni değil geçmişte de vardi. ama eskiden bu lakaplardan kurtulmak isteyenler hacca gidiyorlar dönüşlerinde ön ekleri yerine "hacı" koyup dönüyorlardı. sümsük hatce nine oluyordu hacı hatce nine. hatta yeterli parası olmayipta hacca gidemeyenlerin anadolu'da bir geziye gidip hacca gittim geldim diye yutturdugu bile rivayet edilir.
    (bkz: refik halit karay memleket hikayeleri)

  • eksisozluk'te son zamanlarda gordugum en yararli filtre... bu varliktan sonunda kurtulabilmek harika olacak.. virus gibi kadindi, covid bile masum kalir insanlarda olusturdugu kin ve nefretin yaninda.

    edit: tekrar tesekkurlerimi iletiyorum, ublock'ta da ise yariyor filtre.
    edit 2: nasil ekleniyor diyen arkadaslar icin. ublock ayarlara girip my filters'a ekliyorsunuz yukarida arkadasin verdigi satiri ve bilgisayarda bu sahsin gectigi basliklar gorunmez oluyor. görsel

  • bunu okurken üniversiteden mezun oldum, evlendim, iki çocuğum oldu. biri geçen gün bana bir torun bahşetti. şimdi de ölüm döşeğinden yazıyorum.