hesabın var mı? giriş yap

  • bir recep tayyip erdoğan beyanı:

    "erdoğan, konuşmasının sonunda, ailelerden yine en az 3 çocuk sahibi olmalarını istedi. 'bir olur garip olur. iki olur rakip olur. üç olur dengi olur. dört olur bereket olur, gerisi allah kerim demek lazım. efendim ama nasıl bakacağız? kusura bakmayın rızkın sahibi ne sizsiniz ne de biziz. hiç endişe etmeye gerek yok. bakıyorsunuz anadolu’dan bir çok örnek verebiliriz. 7 tane kardeş 7’side tahsilini yapmış. zengin bir aile değil bizdeki milyarderlere bakıyorsunuz bir, iki çocuğu var. bu işin para ile pulla alakası yok.' "
    kaynak: t24

    kendisinin ailenin parasızlığından süt yerine çay içen bebekten haberi yok demek: (bkz: bebeğine süt alamadığı için çay içiren anne)
    ya da evlerini düzeltecek paraları olmadığı için donarak ölen bebekten: 40 günlük ayaz bebek zatürreden öldü
    ya da hep "mehmet şimşek'in 8 kardeşi var" diye örnek gösterdiği mehmet şimşek'in kız kardeşlerinden hiçbirinin okuyamadığından: mehmet şimşek ile röportaj
    ya da "allah rızkını verir" derken dünyada açlıktan ölen milyonlarca çocuktan: foto

    bu laflarla türkiye'de aileler bakamayacakları kadar çocuk yapıp o çocuklar süründüğünde sorumlusu önce kendisidir.

  • ben : erkek
    eşim: kadın

    ilk evlendiğimizde mecbur paraları birleştiriyorduk.. çünkü her orta direk türk genci gibi evlenirken çektiğimiz kredilerin borçları vardı. o zamanlarda gelirlerimiz birbirine yakın rakamlardı. eşim maaşı yattığında maaşının büyük bir bölümünü bana verir, ben kendiminkiyle birleştirir borçları öder, evin diğer giderlerini falan hallederdim.

    şimdi evleneli 6 yıllık bir süreç geçti. ben iki kez terfi aldım. eşimin maaşıyla benim maaşım arasında belirgin fark oluşmaya başladı. artık ondan hiç para almıyorum. hâlâ evin bütün ödemelerini ben yapıyorum. araç giderleri, kredi kartları sağlık sigortaları vs. hepsini ben ödüyorum. eşim ise kazandığı parayı ne yapıyor bilmiyorum. tek bildiğim eve hergün kargo geliyor. sanırım eşim trendyol'a çalışıyor.

  • bu iktidara %50 oy veren bir ülkeden başka nasıl bir cevap beklenebilir ki zaten. aferin size. aferin.

  • diziyle ilgili eklemek istediğim bir bilgi:
    dizinin sonlarında harmon'ın, kiliseden gelen parayı reddettiği bir bölüm var. izlerken, 'niye böyle bir şey oldu ki?' diye kendime sordum, 'jolene'yi yüceltmek için' desek, değil. 'böyle bir açıklamanın altına imza atmıyor' desek, harmon'ın dizinin geri kalanında bununla ilgili bir derdini izlemedik ama peki karakterinden kaynaklı diyelim. yine de tam olarak oturmuyor. bunun nedenini diziyi bitirdikten birkaç gün sonra öğrendim.

    harmon'ın gerçek hayattaki karşılığı bobby fischer, rusyadaki turnuvaya giderken kilise desteğini alıyor ve turnuvaya yanında bir papazla gidiyor. fischer, harmon'a sunulan 'komunizm ve ateizmle savaşıyoruz' bildirisine inanıyor, rusları canavar ve düşman olarak görüyor. turnuva başlıyor, finalde fischer ve spassky karşılaşıyor, fischer, spassky'i yeniyor, hem de baya bi geriden gelerek yeniyor. spassky bunun üzerine, ayağa kalkıp fischer'ı alkışlamaya başlıyor, seyirci de spassky ile beraber alkışa katılıyor. fischer, bu durumdan o kadar etkileniyor ki, sahnede kalamıyor ve dışarı kaçıyor. daha sonra kendisine bu an sorulduğunda 'düşmanım olarak gördüğüm birinin bu davranışı bana çok fazla geldi' diyor. satrançta daha önce yaşanmamış bir an bu 'alkışlama anı'. fischer, bu andan sonra kendisinin de aslında amerikan hükümeti tarafından kullanılan bir piyon olduğunu anlıyor. hayatı boyunca satranç oynayan, master olan bir adam, piyon olduğunu fark ediyor. bu aydınlanma ona ağır geliyor ve şampiyonluğunu reddediyor, göz önünde olmaktan kaçıyor, en sonunda da yurt dışına çıkıyor, 64 yaşında izlanda'da vefaat ediyor. queens gambit'te, harmon'a kilise teklif yaptığında, harmon'ın reddetme nedeni bu. harmon, fischer'ın pişmanlıklarını yaşamayacak. yazar, fischer'ı, harmon üzerinden kefaretle buluşturuyor.

  • - yemekleri beğendin mi?
    - çok beğendim. zaten ben yurtdışındayken ne kadar kalitesi başka da olsa özellikle bu sofralara hasret kaldım.
    - anladım. bir şey içer misin üstüne?
    - türk kahvesi. bir fincanı için neler vermezdim yurtdışındayken inan.
    - sade mi olsun?
    - lütfen. ayrıca insanın geleneklerine bağlı olması çok mühim. yurtdışında daha da bir iyi anlıyor insan.
    - neredeydin ki sen?
    - kuzey ırak.
    - peki.

  • lanet olsun, içim pişti yemin ediyorum.

    ekmeğinin peşinde gencecik birisi bir boka yaramayan asalak yüzünden hunharca hayattan koparılıyor.

    bak ne olur böyle %100 tespitli suçlara idam gelsin ne olur artık!

  • eğer rahat ve huzurlu bir yaşam istiyorsanız, "çok fazla parada gözüm yok" diyorsanız, ihtiraslarınızın değil keyfinizin kölesiyseniz; bölüm olarak tek tercihiniz resim öğretmenliği olsun.

    * işsizliğin kol gezdiği türkiye'de, en çok personel alımı yapan kurum millî eğitim bakanlığı'dır. resim öğretmeni, her okulun ihtiyacıdır. olmazsa olmaz.

    * mezun olduktan sonra ilköğretim okulunda çalışmaya başlarsanız; 90 gün kafa, 15 gün şubat, 23 nisan, 19 mayıs, 30 ağustos, 29 ekim, 9 gün ramazan, 9 gün kurban, 48 gün cumartesi, 48 gün pazar tatili yaparsınız. bir de rapor çakarsanız sizden güzeli olmaz. yanaklarınız al al olur; semiz, gürbüz bir insan olursunuz.

    * bir öğrencinin resim, heykel gibi sanat dallarına yeteneği yoksa, velisi bunu olgunlukla karşılar. matematik kötüye gidiyorsa; veli okulu istila eder, öğrencileri rehin alır, müdürü yakar, hademeyi keser.

    * müzik öğretmeni her pazartesi sabahı ve cuma akşamı okulda hazır bulunmak zorundadır. gecede 30 bin dolar para alan şarkıcı müsveddeleri "ay sabah sabah sesim hiç çıkmıyor" derken, müzik öğretmeni, her pazartesi sabahı "koooork maaaa" diye ses vermektedir. beden eğitimi öğretmeni okulun kadrolu bodyguard'ıdır. resim öğretmeni "yapma yavrum" dese yeterlidir. hatta onu bile demese olur.

    * ödev vermek, ödevleri okumak -daha doğrusu bakmak- kolaydır. resim ödevlerinin %96,78'i* yavrucağın annesi tarafından yapılmaktadır. tam not verirseniz; hem yavru, hem annesi hem de sülalenin geri kalanı memnun olur.

    * tahminimce öğrenciliği zordur, ama istikbâli parlaktır. millet hastanelerde, plazalarda, fabrikalarda tırmalayıp, 7 günlük iznin hayalini kurarken, siz izinleri kuru bamya gibi dizip balkona asarsınız.

  • hiçbir şey yapmadan öylece oturuyordum. neden sonra böyle bi istek doğdu içimde. bikaç defa dedim de. sonraysa schwarzkopf dururken niye deschamps diyim ki dedim ve schwarzkopf'a geçiş yaptım. uzun süredir bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum.