hesabın var mı? giriş yap

  • bir imama, "yahu hoca efendi, kur'an okurken sigara içesim geliyor, caiz midir?" diye sorarsanız "hayır, içemezsin!" cevabı alırsınız; ancak "yahu hoca efendi, sigara içerken kur'an okuyasım geliyor, caiz midir?" diye sorarsanız "evet, okuyabilirsin." cevabı alırsınız.

    önemli olan nasıl sorduğunuzdur.

    debe editi: debe editi.

  • olaydan sadece 3 kisi kurtulmayi basarabilmistir. patlama öncesi üst güvertede oldugu tahmin edilen mürettebattan biri patlamayla birlikte 400 metre uzaga ucmus denizde petrol sayesinde olusan ates cemberinin disinda kaldigindan mucize eseri hayatta kalmistir. kopan üst güverte olay mahalliden 400 kiyidan 900 metre uzaga firlamis ve tesadüf eseri bulunmustur.

  • öyle insanlar, öyle davranışlar görüyorum ki burada, lan diyorum ülke olarak bu beyinlerle bu noktaya iyi gelmişiz. yeminle...

  • yanlış bir düşüncedir. bunu düşünen kişi ya gerçekten yabancı dil bilmiyordur ya da gerçekten yabancı dil bilmiyordur. yani ya yabancı dilde düşünemediğinden dolayı onların markaları kendisine mükemmel bir kelime gibi geliyordur ya da "ben yabancı dil biliyorum yeah!" kompleksinden dolayı türkçeyi (ki eğer ana diliyse) aşağılıyordur. bunu diyen insan "ya ama bu türkçeye çevirince güzel durmuyor, komik duruyor." diyen insandır, ki aslında yabancı dilde de o kelimenin birebir anlamını karşıladığından bihaberdir (yani az anlıyor ya, o kelimeye kendince başka anlam katıyor.).

    bu düşüncenin yanlış olduğunu fark etmek için çok okumak gerek. ve gerçekten yabancı bir dil öğrenmek (ki bunun için de çok okumak gereklidir.).

    bauhaus'u beğenen insan evyap'ı beğenmiyorsa, işte tam da yukarıda bahsettiğim durumdan muzdariptir.

  • istediği dili konuşmakta özgürdür. mahkemeye çıkıp kendi anadilinde savunma yapabilir. bunları ayrı bir not olarak yazalım. ancak;

    tbmm, resmi dili türkçe olan bir ülkenin meşru meclisidir. bu nedenle; vekillerin yeminlerini türkçe etmesi ve meclis konuşmalarını türkçe yapması gerekmektedir. ingiltere'nin lordlar kamarasına giren bir türk ablamız vardı. onun çıkıp türkçe konuşma yaptığını gören oldu mu?

  • her ne kadar butikler, küçük esnaf, mağaza ürünü satıcıları tarafından işgal edilmiş olsa da, hala ülkenin en verimli işleyen ikinci el sitesi konumunda.

    kendim de yaklaşık üç yıldır ikinci el alışveriş yapan biri olarak dolap.com'da alıcı olarak dikkat edebileceğiniz birtakım tavsiyeler vermek istiyorum. zira bir şekilde ikinci el alışverişi tavsiye ederek dolap.com'a yönlendirdiğim arkadaşlar ya nasıl kullanacaklarını bilmediklerinden hüsrana uğruyorlar, ya deneyimsizlikten olumsuz sonuçlarla karşılaşıyorlar veya ürün çeşitliliğinden kafa karışıklığı yaşayıp hiç bulaşmamayı tercih ediyorlar. ben de açıkçası fiyatların birbiriyle yarıştığı bu zamanda, daha bir kaç sene önce öğrenci markası sayılan bir ithal markanın, dümdüz polyester bir kazağına 400 tl verildiğini görmekten üzüntü duyuyorum. aynı ürünün hemen her bedeni, maksimum bir kaç defa giyilmiş veya hiç giyilmeden, bazen etiketiyle dolapta beklemiş olarak, alıcısı tarafından bir kaç ay ya da sezon sonra dolap.com'a 150 tl'ye konacak ve bir süre sonra 100 tl'ye satılacak çünkü, emin olun. hele üzerinden bir kaç sezon geçmişse, 50 tl'ye satılacak.

    ikinci el alışveriş, imkansızlıktan tercih edilen bir seçenek değil, parayı mantıklı, akılcı, maksimum fayda ile kullanarak, hem bireysel hem küresel israftan kaçınmanın en makul yoludur. insanlar, çevrelerinin ya da yetiştirilme tarzlarının etkisi ile maalesef duruma, "başkasının eskisini giymek" olarak bakabiliyorlar ama bu önyargınızı kırmak da çok zor değil. dolap.com'un yarısı kullanılmış ürünse, diğer yarısı alınıp kullanılmamış, dolapta beklemiş ürünle dolu. her halukarda, aynısını veya benzerini kendi mağazasından 1500 tl'ye alabileceğiniz bir ürünü, sırf biri satın alıp bir-iki yıl hiç kullanmadan dolabında tuttu diye giyilmez olmuyor ama siz 300 tl'ye satın alabiliyorsunuz.

    bu seçenekten daha çok insanın faydalanması, isteyen fakat önyargılı olan arkadaşlara yol göstermesi bakımından dolap.com en verimli nasıl kullanılır, kaliteli, tertemiz ve görece pahalı ürünler nasıl çok daha uyguna alınır, detaylıca izah etmeye çalışacağım.

    -öncelikle siteye üye olun ve "markam ve bedenim" kısmından, alt üst ayakkabı vb bütün bedenlerinizi belirleyerek, normalde severek ve güvenerek kullandığınız markaları seçmekle işe başlayın. başlangıç için mümkün olduğunca az ve öz marka seçimi yapın ki seçenekleriniz azalsın ama güvenilir olsunlar. dolap.com aşırı ürün çeşitliliği olan bir site olduğundan, "siyah gömleğe ihtiyacım var, o zaman siyah gömlek aratayım da içlerinden seçeyim" demek, özellikle yeni başlayanlar için asla verimli bir yöntem değildir. defolu-defosuz, markalı-markasız, esnaf ve butik ürünü, pazar malı, dolanıdırıcı-güvenilir demeden binlerce ürünle karşı karşıya kalırsınız ve istediğiniz şeyi bulana kadar ya bıkıp uygulamayı kapatırsınız ya da deneyimsiz olduğunuzdan ilk alış deneyiminiz pişmanlıkla sonuçlanabilir. bu yüzden önce belirli bir kaç markamızda arama yaparak işe başlıyoruz.

    -acele etmeyin. tecrübeli alıcı olup sizi yönlendirecek biri yoksa önce bir süre siteyi takip edin. akşamları, sabahları, bir yerde sıra beklerken, beş-on dakikalık kısa vakitler ayırarak, uygulamada markanız ve bedeninizle aramalar yapın, yeni eklenen ürünleri inceleyin. bu sırada yorumları okuyun, satıcıların güvenilirlik puanlarını takip edin, satışlar hakkında yapılmış değerlendirmeleri okuyun. kısaca, ortamı koklayın. öğrenin. zamanla zaten, satışa konan ürünün fotoğraflama şeklinden dahi bir ürünün, kim tarafından satıldığını, kalitesini, satıcısının güvenilirliğini, alınabilir olup olmayacağını anlar hale geleceksiniz. o zamana kadar adımlarımızı temkinli atıyor ve bolca gözlem yapıyoruz.

    -dolap.com'da kategori bazında veya marka ve bedeninizle bir şeyler aradığınızda, önünüze çıkan liste öncelikli olarak "öne çıkarılmış" ürünlerden oluşur. satıcıların bir kaç tl ödeyerek önde görünmesini sağladığı ürünler veya çok kişi tarafından favorilere alınmış, çok görüntülenmiş, teklif akışı fazla olmuş ürünler gösterilir öncelikli olarak. bu sistem aslında iyidir, gerçekten iyi ürünlerin önünüze çıkma ihtimalini artırır. özellikle yaptığınız aramalar ve incelediğiniz ürünlere göre belirlenen algoritma ile, gerçekten ilgilenebileceğiniz ürünlerin önünüze çıkmaya başladığını zamanla fark edeceksiniz. fakat bu arama algoritması, ilgilendiğiniz ürünlerin tümünü görmek için yeterli değildir. aramanızın ilk sonuçları üzerinde beş on dk göz gezdirdikten sonra, sıralama kriterini " en yeniler" olarak seçin ve bir de bu şekilde yukarıdan aşağıya doğru sonuçları inceleyin. aksi taktirde gerçekten kaliteli, temiz, yeni ve makul fiyatlı, güvenilir satıcı ürünlerini satılmadan yakalamanız zor olacaktır. bazen öyle iyi ürünler öyle güzel fiyatlara konmuş oluyor ki, taliplisi tarafından fark edilip satılması yarım saati bulmuyor bile.

    olası soru: neden marka seçiyorum ki, ben marka meraklısı mıyım? pazardan da alışveriş yapıyorum, burada da alayım işte ne olursa.

    pazardan alışveriş yaptığınızda bir ürünü yakından görür, dokunur, kumaşının kalitesini anlayabilirsiniz. uzaktan alışverişte böyle bir lüksünüz yoktur ama iade hakkınız vardır. dolap.com gibi sitelerde ise iade edebilmeniz için üründe "satıcı tarafından belirtilmemiş" bariz bir kusur bulunmalıdır. kumaşı hayalimdeki gibi değilmiş, kalıbı darmış bana olmadı gibi sebeplerle iade isteğiniz kabul edilmez. teslim aldığınız üründen bir şekilde memnun kalmadıysanız sizin de tekrar satışa koymanız önerilir. bu yüzden, alacağınız ürünün malzeme kalitesi için, kalıpları dar mı-geniş mi bilgisi için, bir markayı referans almanız en doğrusu olacaktır. en azından başlangıçta. zamanla ortamın yerlisi olduğunuzda, markasız dahi olsa doğru satıcıdan doğru ürünleri bulmayı öğreneceksiniz. o zamana kadar markasız, kalıbı ya da kalitesi hakkında fikir sahibi olmadığınız ürünleri almamanızı tavsiye ederim.

    -bir ürün beğendim. çok da sevdiğim markanın ürünü, fiyatı da iyi gibi, hemen alayım!
    hayır, acele etmeyin. önce satıcıyı inceleyin. satıcı puanı kaç? dolabında başka neler satıyor, daha önce ürün satmış mı, satmışsa değerlendirmelerini okuyun. değerlendirmelere yazdığı cevapları okuyun. satıcının puanı yüksek, dolabı güven veriyor, değerlendirmeler müşteri ilişkileri çok iyi, tamam. şimdi ürüne geçiyoruz. ürün bildiğiniz marka, sizin bedeniniz fakat satıcının belirtmediği, sizin merak ettiğiniz detaylar var. yorum kısmına bakın, daha önce bu sorular sorulmuş ve cevaplanmış olabilir. sorulmamışsa siz sorun. alalı ne kadar oldu, orijinal mi, kuru temizlemesi yapıldı mı, kemeri çıkabiliyor mu, şurasındaki leke mi yoksa ışıktan mı, gibi. artık emin olmak için ne sorarsanız. soracağınız soruların cevabı önemliyse, almak için dönüş yapılmasını bekleyin. çok mühim değilse, fiyat da gerçekten çok iyiyse, ürün çokça favori almış ve yorumlardan epey de teklif geldiği görülüyorsa beklemeden almanız yararınıza olur zira siz çok da lazım olmayan bir detayı merak ederken başkası alıverir, üzülürsünüz. ürün yeni konmuştur, henüz bir kaç favorisi vardır, fiyatı da alıcıları anında çekecek kadar düşük değildir, hatta belki yüksektir, o zaman kendinize zaman verin. favorilerinize alın. soracağınız bir kaç soruyu sorun. indirimli fiyat teklif edin. favorilerinizdeki ürünlerin fiyatında indirim olduğunda veya başkaları o ürüne teklif gönderdiğinde size bildirim gelecektir, siz de gidişata göre zamanla tekrar teklif gönderebilir veya direkt alırsınız ya da gereksiz bulup favorilerinizden çıkarırsınız.

    -kumaş ürünlerin ömürleri genellikle uzundur. özellikle, giyilmeden dolapta beklemiş, kaliteli bir markanın giyim ürünlerinden "durduk yerde eskimiş midir" gibi yersiz şüpheler duymanıza gerek yok. örneğin on yıl önce alınıp rutubetsiz ortamda dolapta beklemiş kaliteli bir paltonun, eskiyen yeri ancak polyester astarı olabilir. yün ve ipek karışımlı kaşe paltonun gövdesi ise taş gibi sağlam kalacaktır ve piyasada gitgide düşen kumaş kalitesini düşünürsek yeni bir üründen daha dayanıklı bile olabilir. bu durumda ürünün iç etiketi büyük önem kazanır. tüm alışverişlerinizde ürünün, şayet kesilmemişse, iç etiketinin fotoğrafının çekilmesini istemenizi öneririm. kumaş bilgisi, ürünün ana tanımıdır. kimlik kartı gibidir. muhakkak şarttır demiyorum ama temel kumaş bilginizin olması yararınıza olur. yoksa da, kumaştan anlayan birinden, annenizden vs. fikir alabilirsiniz alım yapmadan önce.

    -ayakkabı-çanta-bavul gibi ürünler en dikkatli olmanız gereken ürünlerdir. sapasağlam görünen, iyi bir markanın hakiki deri ayakkabısını buldunuz. alınmış ve dolapta öylece beklemiş hiç giyilmeden. fiyatı da makul. hemen alacak mısınız? hayır. ayakkabının ne kadar zaman önce alındığı çok önemlidir. deriye bir şey olmaz, rutubetsiz ortamda saklanmışsa tertemiz bekleyebilir ya da ufak bir bakımla yenilenebilir fakat ayakkabı tabanında kullanılan malzeme, hiç kullanılmamış dahi olsa belli bir ömre sahip olabilir ve elinize geçtiğinde kusursuzken, ömrünü doldurduğu için siz giymeye başladıktan sonra bir iki hafta içinde tabanları parça parça dökülmeye başlar. aynı durum, hakiki deri olmayan çantalar için de geçerlidir. ürünü teslim alıp, harika çanta, sapasağlam, ne kadar da ucuza aldım diye sevinirsiniz, bir ay sonra bakarsınız dış kaplaması pul pul dökülüyor. bu yüzden ayakkabı, çanta, kemer, bavul, cüzdan gibi ürünlerde ürünün yaşı ve ana malzemeye ekstra dikkat etmenizi tavsiye ederim.

    -ben maalesef çocuklar küçükken keşfetmemiştim henüz ama ebeveyn iseniz, ikinci el piyasası en çok sizin işinize yarar. çocukların iki oynayıp kenara attığı oyuncaklar, büyüdükleri için bir iki kere giyebildikleri kıyafetler, her çeşit kırtasiye ürünü, tertemiz, sıfırından farksız hikaye kitapları, oynar diye hevesle alınıp yüzüne bakılmamış oyun çadırı.. bunlara büyük paralar verip sonradan pişman olmaktansa, en azından daha az para verip daha az pişman olabilirsiniz. *

    -dolap.com, sıfır ürün piyasası gibi değildir. fiyatı satıcı değil, çoğunlukla alıcı belirler. (aslında gerçek piyasada da böyle olabilir ama bu insanların bunu sağlayacak kolektif şuura sahip olmasını beklemek ütopik olur) ürününü satmak konusunda gerçekten niyetli olan bir satıcı, ürünü ederine, planladığı fiyata değil, satabildiği fiyata satar. zara bugün mağazasında 500 tl'ye pantolon satar, sezon sonu 350'ye indirir, alırsınız veya almazsınız. almadınız diye 100 liraya indirmez. dolap'ta, zara'dan 500 tl'ye aldığınız ve bir kaç defa giyip veya hiç giymeden vazgeçtiğiniz bir ürünü sezonunda 250'ye koyarsınız. teklifler 200'ün altında kalır. neticede bir gün aman ya satayım gitsin der 150'ye, 130'a satarsınız. siz de bir alıcı olarak, aldığınız ürünün mağaza ürünü olmadığının bilincinde olmalı, fiyatın sezon ürünleriyle yarışır düzeyde olmamasına dikkat etmelisiniz. unutmayın, aynı markanın aynı kondisyonda aynı ürününü yarı fiyatına da bulabileceğiniz tek yer ikinci el sitelerdir. elinizdeki imkanı iyi değerlendirmeye bakın. acele edilecek bir f/p ürünü bulmadıkça acele etmeyin. atın favorilere, beklesin orada. arada favorilerinize göz atar, tekrar değerlendirirsiniz gerekirse.

    -dolap satıcıları içinde, ikinci el bilincine sahip, tok gözlü, makul fiyatlar belirleyen çok sayıda satıcı olmakla birlikte, sırf markalı ürün diye giymekten yıpranmış, eskimiş 500lük kazağı 300'e satışa koyan, sezonunda 1000 tl'ye ürün alıp vazgeçen ama etiketini kopardığından iade edemeyen, sezon ürünü nasılsa diye 900 tl'ye satışa koyan, belki bir bilmeyen bulur da satarım ümidiyle dolabında yepyeni ürünleri eskiten satıcı da çok. tavsiyem, daha çok satış grafiği hızlı satıcılara yönelin. bolca ürün koyarlar, makul fiyatlar belirlerler ve pazarlık payı da bırakırlar. ürünleri aylarca beklemez, satılır. bazı satıcılar sık ürün koymazlar ama koyduklarında gerçekten güzel parçalar bulunur. bu satıcıları da takibe alın. sizin zevkinize hitap eden bir dolabı olan, fiyatlarını makul ölçüde tutan, güvenilir satıcı ünvanı taşıyan satıcılar ana mağazalarınız olsun. böyle satıcıların çok takipçisi de olduğundan, satışa koydukları ürünler siz daha fark etmeden kısa sürede satılabilir. ara ara takipte olun.

    -almayı düşündüğünüz ürünün kalıbı hakkında fikir sahibi değilseniz, ölçü sorabilirsiniz fakat bu ölçü sorma işini, yakasındaki logonon çapı kaç seviyesinde abartmamaya çalışın. ne idüğü belirli bir pantolon 38 bedense, bel ölçüsü 38 cm'dir, çok büyük bir gizem değil :) markaların s/m/l şeklindeki kalıplarının ölçüleri birbirinden farklı olabilir ki işte orada ölçü sormak hakkınızdır. ayrıca her türlü giyimde boy ölçüsü sormak da gerekli olabilir. elbise fotoğrafta dize kadar görünüyordur, siz giyince basende kalır, yazık olur. uzun diye aldığınız pantolon kapri gibi kalır, yazık olur. böyle durumlar yaşamamak için satıcıya, elbisenin boyunu, elbiseyi kullanan kişinin boyunu ve neresine geldiğini sorabilirsiniz. bazı alıcılar satıcıdan üzerinde, giyerek fotoğraf paylaşmasını istiyorlar ama ben bu tutumu şık bulmuyorum. giyili fotoğraf paylaşanlar paylaşıyor zaten. satıcı bunu istemeyebilir, rica minnetle zora sokmamak lazım.

    -bir ürünün orijinal olup olmadığını anlamak için, önce fiyatına bakılır. kimse, nike sıfır etiketli ürünü 150 tl'ye satmaz. böyle ilanların altına orijinal mi, yazanlar oluyor. lütfen. nadiren iyi markanın iyi ürününün çok düşük fiyata satıldığı olamaz mı peki? elbette olur. dediğim gibi var böyle tok gözlü, elden çıksın yeter bakış açısında satıcılar. bu durumda satıcının geçmişine ve buna bağlı olarak beyanına güveniyorsanız alabilirsiniz. ben bunu çok deneyimledim. yanıldığım, yanıltıldığım da olmadı çok şükür. bunun dışında, ürünün altında şu şu bedenleri mevcuttur tarzında bir ifade varsa, tahmin edersiniz ki normal mağaza ürünüdür ve asla orijinal değildir. orijinal olduğu beyan ediliyor ama etiketi kesikse(satıcının kendisinin kesmiş olması hariç), ihraç fazlası ve/veya defolu ürünlerdir.

    -fotoğrafları net çekilmemiş, özellikle tek açıdan çekilmiş ve başka açılardan çekilmesi yorumlarda talep edildiği halde dikkate alınmamış ürünler riskli olabilir. ürün fotoğrafları ne kadar çok sayıda, dikkatli, özenli ve net çekilmişse, ne kadar farklı açıdan çekilmişse, o kadar iyidir. bu durum satıcının güvenilirliğini ve yaptığı işe verdiği özeni gösteren en önemli kriterlerden biridir. yorumlara dönmeyen, fotoğraflama konusunda özensiz satıcılar yerine ilgili, yapıcı ve özenli satıcılardan yapacağınız alışverişte her anlamda daha memnun olursunuz.

    -bir mağazada beğenip, fiyatından veya bedeni bulunmadığından alamadığınız bir ürünün fotoğrafını internet sitesinden alıp ilan şeklinde paylaşarak dolap üzerinde arayabilirsiniz. bu, dolap.com'un farkında olmadan sağladığı çok güzel bir hizmet. o çok sevdiğiniz ürünü birileri almış ama dolabında bekletiyor olabilir. nasip, denk gelebilirsiniz ve size satmasını sağlayabilirsiniz.

    -ürün paketlemesi çok önemlidir. kutusuz gönderilen bir ayakkabı deforme olabilir. çanta kargoda ezilip büzülebilir. sarılmadan gönderilen kitap zarar görebilir. özellikle ev-mutfak ürünleri-oyuncak gibi kırılabilecek ürünler konusunda satıcının kusursuz bir güvenilirlik geçmişi olduğundan emin olmalısınız, zira iyi paketleme yapılmamış bir ürün kargoda kırılır ve kullanılamaz hale gelirse, tazmin edebileceğiniz bir muhatap bulamayabilirsiniz. alım yaptığınız satıcının değerlendirmelerinde paketleme ile ilgili iyi şeyler yazıyor olsun. yazık olmasın.

    -satıcılara, diğer üyelere, kendiniz bir şeyler satıyorsanız alıcılara karşı her zaman nazik olun. ufak kargo gecikmelerini büyütmeyin. aldığınız ürünle ilgili satıcıya muhakkak değerlendirme puanı verin ve bariz bir sorun yaşamadıkça bunda cömert olun.

    -nasılsa ucuza alıyorum düşüncesiyle alışveriş batağına saplanmayın. unutmayın, amacımız israfı önlemek, bir israftan kurtulup başka israfa yönelmek değil. "nasılsa arkadaşımın bir tane aldığı fiyata ben beş tane alıyorum, o zaman neden beş tane almayayım?" düşüncesi tehlikelidir ve sizi alışveriş bağımlısı yapabilir. ihtiyacınız kadar alın, geri kalanı da başka ihtiyaçlarınıza harcarsınız, hatta hayır hasenat yapar dua alırsınız, paranız bereketlenir.

    bunlar ara ara aklıma geldikçe ekleyerek yazdıklarım. uzun olması gözünüzü korkutmasın. özellikle hiç deneyimi olmayanların da anlayabileceği kadar detaylı yazmak istedim. günlük onbeş dakikanızı ayırarak bile bu maddelerin tamamını gerçekleştirebilir, şu ekonomik kriz döneminde cebinize beklenmedik oranlarda katkıda bulunabilirsiniz.

    insanlar, tertemiz, yepyeni giyim ürünlerini, ev eşyalarını, tabak çanağı, oyuncakları, sırf trend değil diye, modası geçti diye, daha yenilerini aldı diye, sıkıldı diye yok pahasına satabiliyorlar. özellikle moda kavramına inanmayan, sevmediği şeyleri moda diye sevmeye başlamayan, sevdiği şeyleri her zaman seven ve kullanan, gerçekten eskiyip kullanılmaz olmadıkça yenileme ihtiyacı duymayan insanlar için ikinci el siteleri bulunmaz nimetlerdir. imkanınız nispetinde faydalanın, paranızı çöpe atmayın.

  • firma yetkilileri “bizim kullanıcılar için hazırladığımız çubukların çok daha fazlası geri geliyor. bazılarının sahte olduğundan şüpheleniyoruz” demisler. demek ki bu ibneler de her 12324452452 dondurmadan sadece 1'inde bedava oldugunu kabul etmisler boylelikle.

    akilli olun az daha bedava koyun cubuklara yoksa koyarlar. şlaskdjaşlksdjas. ulan ne ulke be.

  • 01:06'da kameraya nah çeken bir velet içeren film *

    o kadar çok sıcak hava balonu var ki gören de işe balonla gidip geliyoruz sanacak.
    filmi güzel de ülke boktan işte...

  • uyku tutmadi ve madem basladik bir tane daha anlatayim ama bu seferki hikayeye inanmama ihtimaliniz yuksek. ben bile bazen bir kismi ruya miydi acaba diyorum.

    abd'ye geleli 6 ay olmus. ilk kez bir konferansa katilacagim. san antonio'dayim. konferans bitmis houston aktarmali olarak nyc'ye donuyorum.

    her sey san antonio-houston ucaginin 30 dakikalik rotari ile basliyor.

    houston'a vardigimizda ogreniyorum ki gecenin son ny ucagini kacirmisim. havayolu sirketi hepimizin eline bir otel indirim kuponu verip sabah gelin diye yolluyor. tabii tum masraflarimi kurum oduyor ama memur cocugu oldugum icin masraflari kismaya calisiyorum. gecmiste frankfurt'ta falan havalaninda uyudugum icin diyorum ki otel masrafina gerek yok havaalaninda uyuyabilirim. gel gor ki saat 23 sularinda duruma uyaniyorum. havaalani kapanacak ve ortalikta benden baska pek kimse kalmamis. burasi amerika. bir otel bulmaliyim yoksa sokaktayim. danismaya gidiyorum ve bana bir otel ayarlayin diyorum. oradaki teyze diyor ki otellerin cogu dolu. elde kalan otellerin fiyatlari 45 ile 200 dolar arasinda degisiyor. ben de turkiye'den yeni geldigim icin 45 dolara iyi bir otele gidecegimi saniyorum (o zamanlar 45 dolara turkiye'de 4 yildizli bir otelde kalinabiliyor.). ver diyorum 45 dolarlik oteli. saniyorum ki bir taksi tutacagim. yok diyor teyze, seni otelin araci gelip alacak. oo diyorum servis bile gonderiyorlar. iyi oteldir bu. ve macera basliyor.

    terminalin onune camlari siyah bir minibus yaklasiyor ve kapi aciliyor. ve kapinin acilmasi ile yuzume kesif bir insan kokusu yapisiyor. minibus tiklim tiklim asyali ve guney amerikali tipli gariban adamlarla dolu. sanirim (sanirim diyorum cunku delil yok elimde, belki de yaniliyorum) bunlar kacak. ama polise gitsem ne diyecegim, dedim ya belki de tamamen yaniliyorum. neyse otele dogru gidiyoruz. onde bir araba var sanirim ve telsizle yola dair bilgi veriyor minibus soforune. her halde diyorum polisten sakiniyorlar. bugun bile tam olarak emin degilim. ben de elimde bir adet bilgisayar cantasi, bir sirt cantasi ve koca bir poster ile altima sicacagim korkudan. bir minubus dolusu adamla bir ortadogulu ogrenci. yakalansak ne olur korkusu icindeyim.

    neyse otele geliyoruz. otele gelmemle yeni bir koku ile tanisiyorum. oteli hintliler calistiriyor ve her yerde yogun kori, ter, sidik karisimi bir koku var. elemanlari arka tarafa goturuyorlar. beni bir odaya cikariyorlar. koridorlar suc filmlerindeki izbe otelleri andiriyor. los bir isik, koku ve her yerde toz. saat gec olmus yorgunum ama sabah 5'e kadar hic bir seye dokunmadan yatagin ucunda oturuyorum. carsaflara dokunmaya bile korkuyorum.

    neyse sabah oluyor. ilk servis 5'te. hemen servise atiyorum kendimi. kurtardik gotu. havalanina gidiyoruz. hedefim ilk ucagi yakalamak.

    havalanina gidiyorum. her sey normal. ucaga biniyorum. nihayet dinlenebilirim. gozlerimi kapiyorum ki bir takim gurultuler basliyor. uuu heeyy ooo sesleri. sonradan ogreniyorum ki houston'dan bir lise nyc'ye gezi duzenliyor ve ucakta 99 liseli var (bunu nasil ogreniyorum birazdan anlarsiniz).

    99 liseli.

    neyse yolculuk basliyor ve birazdan pilot bir anons geciyor. kuzey dogu abd'de bir kar firtinasi var ve havaalanlari bir bir kapaniyor. nyc'ye inemeyebiliriz. bir sure sonra guney carolina'ya inecegimizi duyuruyor. ancak cok sayida benzer ucak oldugu icin havaalani park etmemize izin vermiyor. benzin alip hemen havalanmak zorunda kaliyoruz. belki nyc kapanmadan ulasabiliriz. tabii birazdan haber geliyor nyc de kapanmis.

    bu sefer istikamet kentucky. saatlerdir havadayiz. yavastan yandaki teyze ile sohbete basliyoruz.iste ne is yapiyorsun falan filan. kendisi o lisenin kutuphane sorumlusu imis ve oglu da o okulda ogrenci imis. gozetmen olarak gidiyormus hem de oglu engelli oldugu icin ona goz kulak olacakmis vs. ucakta 99 liseli varmis.

    ben de teyzeye diyorum ki bugun benim dogum gunum, ne acayip seyler oluyor vs.

    kentucky'ye iniyoruz. ancak orada da ayni hikaye. park edemiyoruz. benzin alacagiz ve ucacagiz. biraz tirsmaya basliyorum.

    bu arada kiz ogrencilerden aglamaya baslayanlar falan var. ogrenciler cok aciktik diyorlar ve ucaga mcdonalds'dan servis getiriliyor. aksamki kokular yetmezmis gibi simdi de ucakta keskin bir mcdonalds kokusu var. abd'de bulunmus olanlar bu kokunun nasil igrenc oldugunu bilir.

    tekrar havalaniyoruz. fakat bir sey seziyorum. ucakta bir kagit dolastiriliyor. ve esas olay burada kopuyor. bir kac dakika sonra butun ucak hep birlikte sarki soylemeye basliyor.

    happpyy birthdaaay kokomiraaaam. bir sure bu gidiyor ve benden konusma yapmam isteniyor.

    ben de kalkip butun ucaga kisa bir konusma yapiyorum.

    "tis is may most interesting birtdey, ay am veri happi. tenk yu."

    ucakta koca bir alkis kopuyor. amerikalilar iste. yeeeaahh falan diye bagiranlar var. sonra okulun korosu cikip kisa bir sarki soyluyor dogum gunumun serefine.

    neler oluyor ulan boyle.

    la guardia havaalani'ndaki karlar temizleniyor. yere iniyoruz. sehre inceden bir kar yagmaya devam ediyor. sirt cantami aliyorum ve tek basima yasadigim tek goz evime dogru yola koyuluyorum.