hesabın var mı? giriş yap

  • mal mıdır nedir, bırakmış koltuğu gidiyor? bak hong-won kardeşim, bu işler böyle olmaz. sana şimdi bu işlerin nasıl yapılacağını öğreteceğim. aşağıdaki cümleleri salyalar saçarak höykürüyorsun:

    --- hava durumu lobisinin oyunları bunlaaaaar!!

    --- biz gemi batırmayı da, çıkarmayı da iyi biliriz!!

    --- allah'ın takdiri, çocuklar güzel öldüler. ölmek öğrencilerin kaderinde var.

    --- geminin sahibinin dedesi cehapeli. hep aynı zihniyet!!

    --- farkettiyseniz gemide ölenlerin hepsi, çok afedersiniz, şinto dinine mensup. soruyorum sizlere, bu bir tesadüf olabilir mi?

    --- geminin altını kendileri delmişler. hükümetimizi yıpratmak için ölüyorlar.

    --- kurtarma ekiplerimiz destan yazdı. kurtarmayı en iyi biz biliriz, zaten halkımız sandıkta bunu defaatle onayladı.

    --- ölen yarısını görüyorsunuz da, hayatta kalan yarısını niye görmüyorsunuz? böyle oyunlarla bizi yıpratabileceklerini sanıyorlar ama icraatlerimizi halk görüyor!!

    --- binmişler gemiye kızlı erkekli, zaten kadınlar mı, kızlar mı belli değil. denizin altindan soju şişeleri çıkıyor.

    --- 500 bin trilyon ağaç diktik, 3829266495 kilometre duble yol yaptık

    --- kore'yi global güç yaptık, bunu çekemeyenler, bizden korkanlar istikrarımızı yok etmek istiyor. ama benim halkım bunu yemez!!

    hadi iyisin keranacı, kurtardık koltuğu yine. bir dahaki seçimden sonra yerim bi duble iskenderini.

  • http://www.haberturk.com/…tanlarin-iqsu-daha-yuksek

    london school of economics'in araştırması uyku ile zeka arasında bağlantı kurmuş. iq'su yüksek olanlar geceleri daha aktif oluyor ve bununla bağlantılı olarak geç yatağa giriyorlarmış. zeka düzeyi düşük olanlar ise erkenden yatakta olmayı tercih ediyormuş.

    senelerdir gec yatmamizin bir seyin göstergesi oldugu belliydi zaten.

    anneler, babalar, ögretmenler, patronlar duyun bu haberi!*

  • açılın, yazılım sektöründe geçen 20 yıldan sonra azıcık ahkam kesmeye hakkım olduğunu düşündüm.

    kesinlikle yapılmasını, en azından denenmesini şiddetle tavsiye ettiğim meslek denemesidir.

    öncelikle şu ayrımı iyi yapmak lazım: varolan bir yazılımı mı ( mesela maya3d / coreldraw / altium / autocad vs gibi ) öğrenmek istiyorsunuz, yoksa yazılım geliştiricisi olmak mı ?

    eğer amacınız yazılım geliştiricisi olmaksa, öğrenmeyi planladığınız programlama dilini seçmeden önce, hangi sektörde çalışmak istediğinizi belirlemeniz gerekir.

    web programcısı mı olmak istiyorsunuz ? bulut bilişim ? yapay zeka ? mobil uygulama ? gömülü sistemler ?

    bu alanların hepsinde farklı programlama dilleri kullanılır, c/c++/c#/javascript/java/python/php...vs gibi.

    unutmayın ki programlama dilleri birer araçtır. nasıl ki çivi çakmak için makas kullanmıyorsak, mobil uygulama yazarken c#, gömülü sistem uygulamaları geliştirirken de java kullanmayız.

    dillerin sentaks / semantikleri arasında benzerlikler olduğu gibi, büyük farklar da olabilir. bu nedenle hem fonksiyonel hem nesne tabanlı programlamayı destekleyen dillerle başlamakta fayda olabilir.

    bu meslekte uluslararası seviyede başarılı olabilmek ve profesyonel seviyede okunaklı ve performanslı kod yazabilmek çok ciddi disiplin gerektirir.

    bu eforu vermeden uzun vadede bu mesleği başarıp başaramayacağınızı anlamak çok zordur. ama 2 yıl düzenli (günde 2 saat kod yazmak) bir çalışma size en azından başlangıç/orta seviye hakimiyet sağlayacaktır.

    risk budur. 2 yıl kaybedersiniz en fazla.

    gelelim başarılı olmanız durumundaki kazançlara.

    (bir amerikan yazılım şirketinden usd olarak maaş alan ve aynı zamanda 4 firmaya danışmanlık yapan birisi olarak yazıyorum)

    son 15 yılda bütün üniversitelerden kamyonla yazılım mühendisi çıkmasının en önemli sonuçlarından birisi dramatik kalite düşüşüdür. tüm dünyanın dijitalleştiği bu ortamda, sahada patlamayan, kaliteli, performanslı, okunaklı, ve bakım yapılabilir kod yazan eleman ihtiyacı da gitgide artmaktadır.

    80ler 90lar çocuklarına öğretilen ve güncel jenerasyonda eksikliğini fazlasıyla hissettiğimiz en önemli paradigma şudur: "eğer çok çalışırsan, doğru çalışırsan başarırsın ve kazanırsın"

    günümüzde öğretilenler ise enes batur, bitcoin, influencer falan.

    çaba sarfetmeden kolay yoldan para kazanmak öğretiliyor heryerde.

    dolayısıyla yazılım geliştiriciliği değerli değil artık; iyi/kaliteli yazılım geliştiriciliği çok değerli.

    20 yıldır bu işi yapıyorum ve şu ana kadar öğrenebildiklerimin, öğrenmem gerekenlerin %1i olduğunu düşünüyorum. sanırım bu alan için ömrün sonuna kadar eğitim devam edecek.

    bu ülkeye döviz gelmesinin en sürdürülebilir yollarından birisi bu mesleğin dünya standartlarında yapılmasından geçiyor.

    tüm cesur akranlarıma şimdiden başarılar.

    yıllar sonra gelen edit: artık ölmeye daha yakınım. gerek bu entry'i ekşişeylere koyan sözlük yönetimine, gerekse mesaj atan yüzlerce suser'a çok teşekkür ederim. bu dünyadan göçüp gitmeden önce , sizler için bir faq hazırladım, lütfen bakınız: #153776149

  • onun bacanağını, bunun görümcesini temsil yeteneği olmadan büyükelçi diye atarsanız haklılığımızı filistine bile anlatamayız. asker sahada can veriyor ama diplomatik misyon bu haklılığı yeterince anlatamıyor. tüm dünyadan dışlandık tam bir fiyasko. bu yeteneksizlere zırhlı mercedes çekip tonla maaş ödüyor türk vergi mükellefi yazık.

    zorunlu edit: ifşa etmek farz oldu. dün ilgili yazımı araklayan medya emekçileri
    1- fatih portakal - fox ana haber bülteninde benim yukarıda yazan cümlemi kullanmış uyaran yazar @acilin ben bilirkisiyim 'e teşekkür ederim.
    2- murat muratoğlu - sözcü - linkteki 7. ve 8. paragrafa dikkat birebir benim yazımı kullanmış.
    https://www.sozcu.com.tr/…ybedersin-masada-5391234/

    yahu yapmayın emeğe saygı :) telif hakkı kutsaldır ağalar. yapıcı bir eleştiri yaptık medya'ya malzeme olduk :(

  • ülkedeki en üst seviye, en elit, en donanımlı isimleri hatırlamaya çalışın. misal, benim aklıma ilber ortaylı geliyor. ya da ikna edip isviçre'den getirip gazi yaşargil'i urfa'dan aday yaptığınızı düşünün. ya da deyin ki yöre halkı bağnazdır, islamcı olmadıkça oy vermez. gidin getirin ekmeleddin hoca'yı. sizce urfa'dan seçilme şansları var mı?

    ama koy oraya bir aşiret reisini ya da yakınını; en azından şansını zorlamış olursun. bu ülkede liyakata niteliğe değil adayın "bizden" olup olmadığına bakılır. chp bunu geç de olsa öğrendi. millet de bunu eleştiriyor, sanki urfa halkı çok kaliteli adaylar olsun istiyordu da..ulan ibrahim tatlıses'in bir takla atmadığı kaldı adaylık için. akape onu aday gösterse muhtemelen türkiye rekoru kıracaktı, enayi islamcıları kerizlemesiyle meşhur fadıl akgündüz siirt'ten milletvekili seçildi. daha ne olsun?

    edit: düzeltme

  • devletin yapılan yollardan ve köprülerden kullanım ücreti alması şu mantığa dayanır.

    devlet vatandaşın kullanması için yol yapar ve bu yolun yapılmasının ardından bu yolun yapım maliyetini çıkarana kadar kullanım ücreti alır.

    ancak bizim ülkemizde bu şekilde olmuyor. 30 sene önce yapılan yoldan köprüden hala para kesilmeye devam ediliyor ki benim şahsi görüşüme göre bu vatandasa atilan arsizca bir kaziktir.

  • giderek anonimliği elimizden alan sözlük yönetiminin yeni icadı… ne gerek vardı? diğer sosyal medya sitelerinden ayıran özellikler bir bir gidiyor elimizden…

  • uzun ve yorucu yolculuk ertesinde yaklaşık bir saat boyunca insan kaynakları çalışanlarının gelmesini bekledikten sonra mülakatte;

    - hmm.. biliyosunuz fransızca bilmeniz bizim için pek birşey ifade etmiyor. ?
    - hmm.. isabet olmuş bende sizin için öğrenmemiştim*

  • kızım 2,5 yaşlarındayken, gece uykusundan haykırarak uyanmaya başlamıştı. bu çok normal bir durum aslında, çocukların bazen böyle anları oluyor, korkuyu öğretmeseniz dahi, kabuslar görebiliyorlar. normal olmayan durum, ben yanına gittiğimde uyanmış yatakta oturan miniğimin odanın kapısına bakarak ve orada görünmeyen bir şeyden korkarak ağlamaya devam etmesiydi.

    yani kapının orada görünmeyen bir şey vardı ve kızım oraya baka baka ağlıyor, korkuyla bana sarılıyordu.

    çocuk sahibi olmak böyledir işte, çocuklukta kalan korkularınızı açığa çıkarabilir. gerçi benim korkularım hiç çocuklukta kalmamışlardı, aynen devam ediyorlardı o dönem. evde yalnız kalamadığım gibi, evde birileri olsa dahi koridorun ışığı açık uyuyabiliyordum (hâlâ öyle gerçi). itiraf etmek zor geliyor; ama açıkçası ödlek tavuğun tekiydim işte ve kucağımda görmediği bir şey tarafından korkutulup tir tir titreyen kızım vardı.

    annelik, biraz da gözü karalıktır.

    bir hafta kadar, belki daha da fazla bir süre aynı olay tekrar edince ve ettiğim dualar, okuduğum sureler kızımın korkusunu hafifletmeyince, idareyi ele almaya karar verdim. yine bir gece haykırarak uyanan kızımın odasına gittim. ağlayan kızıma sarıldım ve odanın kapısına doğru olabilecek en öfkeli ve cesur gözlerle bakıp dedim ki: "utanmıyorsunuz değil mi el kadar bebeyi korkutmaya?"

    bu cümlemi net hatırlıyorum, sonraki cümlelerim de bu minvaldeydi; ama açıkçası kelime kelime aklımda değiller şu an. bir anne olarak, kızımı korkutan neyse, ona karşı açmıştım ağzımı ve yummuştum gözümü. olay kısaca buydu işte.

    doğaüstü olansa, o geceden sonra bir daha kızım hiç o kadar büyük bir korkuyla uyanmadı.

    ya göremediğim bir şeyi utandırmayı başarıp, aklını başına devşirtmiştim ya da benim kapıya doğru sinirlendiğimi ve kendisini savunduğumu gören kızım psikolojik olarak o korkuyu aşmıştı.

    ben kızımın psikolojik olarak o korkuyu aştığını düşünüyorum. öbür türlüsünü düşünmek dahi istemiyorum.

    neyi korkuttum la ben?

    ekleme: aynı türden sorular çok gelince, buradan cevaplayayım istedim. kızım o günden sonra bir daha gece korkusu yaşamadı. kendisi zaten şu an 21 yaşında bir üniversiteli.