hesabın var mı? giriş yap

  • bunun temel motivasyonu, o çok nefret edilen ve tüm kötülüklerin anası olarak görülen elitliğe bir övgü ve öykünmedir, "elit" diye güya hakaret ederken o kavramın içinde belli bir kültür birikimini, görgüyü, aileden gelen manevi bir zenginliği* barındırdığını, ihale sayesinde zengin olup paranın bir tarafına koysan da, arabanın en iyisine binip o elitlerin gezdiği yerde gezebilsen de, onların yazlık mekanlarında kadın-erkek plajı ayrı tatil yapabilsen de, bazı şeyleri parayla asla değiştiremeyeceğini ve elde edemeyeceğini, tüm "bakın artık ben de yapabiliyorum/sahip olabiliyorum" dediklerinin kendilerinde nasıl eğreti durduğunu bilmenin öfkesidir.
    çünkü taktılan saatin, modanisa gibi yerlerden alınan ve muhafazakar makastan çıkınca çok güzel oldu zannedilen o acıklı kitsch kıyafetlerin, havalimanında göze sokulan louis vuitton valizlerin, alta çekilen jeepin, en özel üniversitenin uluslararası bilmemne bölümünden mezun olmak için dökülen onca paranın, kendi çapında bir cemiyet, bir sosyete oluşturmak için mado'da pazar kahvaltısı edip huqqa'da latte içmenin bir boka, hiç ama hiçbir boka yaramadığını içten içe bilmenin çaresiz hırsıdır. ne tiyatroyla, ne kitapla, ne filmle, ne seyahatle telafi edilemeyecek keskin bir sakilliğin kinidir. çünkü bilir ki bugün islami moda dergisinin lansmanına gitmesine izin veren, modern zamana son derece uyumlu görünen kocası bir anda sinirlenip dayak atabilir, elitler gibi roma'ya gidilip alışveriş de yapılsa yolculuk hep maraş'taki köye kaynanaya gitmekle biter, tüm çaba dini bayramlarda ıslak ayak üzerine giyilmiş çorapların kokusuyla dolmuş havasız bir odada biter. çünkü bilir ki "çok şükür elhamdülillah, allahım, canım rabbim, bugün de bize bahçeşehir'deki evimizin bahçesinde dostlarımızla toplanmayı nasip etti" diye şükredilen her şey bir anda allak bullak olabilir ve hemen olmasa da birkaç yıl sonra kendilerini geldikleri yerde bulabilirler, ama yıllarca karı koca öğretmenlik yapıp ege'de yazlık alan beyefendiyle hanımefendinin öyle bir riski yoktur, insanın kumaşında olan bir şeyin öyle aniden kaybedilme riski olmaz.

    edit: "neden maraş?" diye soranlara cevap vermek adına, bu "italya'dan sonra maraş'a gitmekten ve köşelerden erkek çorabı toplamaktan ve kokudan ne kadar iğreniyoruz" benim nişantaşı dolaylarında bir cafede iki kadının muhabbetinden duyduğum bir şeydi, maraş'a ya da doğu'ya bir garezim yok, buradan tüm maraşlı vatandaşlarımıza "maraş'ın yollarına çıkayım dağlarına" şarkısını armağan ediyorum.

    edit: haters gonna hate.

  • yine norvec;
    - bikini giymen yasak diye mi denize girmiyorsun bizle?
    - hayir kardesim 15 derecelik havada denize girip zaturree olmamak icin.

  • hayata erken atılmamı sağlayan oyun.

    önce milletin tırını sürerek işe başladım. sonra ne millete çalışacağım kendi tırımı alayım dedim. milleti zengin etmek manasızdı. borçla harça bir renault tır aldım paris'ten. bankaya 92000 euro borçlandım. neyse borç yiğidin amcasıdır dedim. yada öyle bir şeydi ama yine de devam ettim. fakat ehliyeti bakkaldan aldığım için malı teslim ettiğimde taşıdığım için aldığım para tırın tamirine bile yetmiyordu. borç katlanarak arttı.

    amacım sadece çocuklarıma daha iyi bir gelecekti. onlara çok belli etmesem durumu düzeltmek için çözümler arıyordum. ama ödeme zamanı geçtiği için faiz de binmeye başlamıştı. eve dönecek yüzüm olmadığı için artık uzun mesafeleri tercih eder olmuştum.

    artık arka fonda ahmet kaya çalar olmuştu. tırı satıp tekrar başkaları için çalışmayı düşündüm. kendime yediremedim. sürekli borcun durumuna bakıyordum. arada kırmızı ışıkta geçmesem de polis ışık ihlali cezası yazıyordu. namusumuzla bile para kazanmamıza izin vermiyorlardı.

    hırsla çalışıp borcumu kapatmaya çok uğraştım bunun için gecemi gündüzüme kattım. ama uykulu sürdüğüm içinde dünyanın cezasını yedim. şuan 150000 euro içerideyim. banka peşimde kara listeye alınmışım.

    şuanda brüksel çıkışındayım. sağa çektim bunları oradan yazıyorum. borcu ödemeden eve dönmeyi düşünmüyorum. tıra bankanın el koyması an meselesi. halil abi köln'de tırları parçalayan bir yer olduğundan bahsetti. birazdan oraya doğru yol alacağım. elime sıcak para geçince de artık bi işler kovalayacağım.

    pezevenk oyun ağır psikolojimi bozdu, silin şunu bilgisayarımdan.

  • pıtır pıtır boşanmakla son buluyor.
    kıtır kıtır da olabilir, bazen de şıkır şıkır.
    benimki patır kütür oldu mesela

  • bir 3-5 yıl olmuştur sanırım. gerçi gönül üzerinden yüzyıllar geçsin istiyor ya, neyse. böyle aile meclisi toplanmışız, masalar uç uca eklenmiş, uzun bir masada yemek yenilmekte. amcalar, halalar, teyzeler ve bu saydıklarımın alt soyları ile üst soyları, epey kalabalığız anlayacağınız. tam bir hiyerarşi olmasa da ailede kendinden en çok korkulanlar başta olmak üzere büyükten küçüğe doğru da bir dizilim söz konusu. biz kuzenlerse masanın sonlarında gırgır şamata konuşlanmışız. hangi sivri akıl bilmiyorum ama içlerinden biri böyle bir kalabalığı en son aztec stadında görmüş olacak ki "hadi meksika dalgası yapalım lan." diyor. olur mu? olur. o coşkuyla dünyanın en sıradan gösterisi gibi geliyor bünyeye, gençlik işte. neyse efenim, en uçta oturmam hasebiyle 3! deyince verilen "başlat!" komutuyla 'oleeyy' nidalarıyla ayağa kalkıyorum geri oturuyorum. masada ölüm sessizliği. herkes manasızca bana bakıyor. kuzenler dahil. çok pis tufaya geliyorum. dayımın "hayırdır inşallah" bakışları eşliğinde tek derdim buymuş gibi tabakların desenlerini incelemeye başlıyorum. o günden sonradır ki, aile ortamlarında "alemin kralı geliyooorr" tezahüratıyla karşılanır; "eski açık sarı desene" diyeni vururum.

  • fullersen ve yaklaşık 5 - 10 km gidersen baya baya bi komponenti eline alırsın.

    10 litre kadar koyarsan , uzun vadede belki sıkıntı olabılır ama mazotla karışan benzini diesel motor yakar atar. tabı dedıgım gıbı uzun vadede sıkıntı olabılır. cunku benzinin yanıcılıgı ve yapısı mazottan farklı. mazotun ıcıne yanan kıbrıt atsan yanıp alev almazken benzin kııvılcımla bıle alev alır.

    bu gibi durumlarda farkederseniz eger hıc kontaga basmadan cekıcı cagırın. servıste buyuk ıhtımal deponuz ve motora giden yakıt borusu sokulecektir. bu da tabı en hafıf olan tarıfe.

    ayrıca dizel arabalar onune gelenı yakar. ayırt etmez. en leş mazotu koysan bile bir sekılde yakar atar. hea ortalıgın anasını aglatır ama yakar. cok alakasız olarak ornek vereyım su an arabamın mazot deposunda eger suzgec yoksa yaklasık 15 cm lık bır agac dalı bulunuyor nasıl soktum hıc sormayın *

  • okulun ilk günü. gökçenur (g) anaokuluna başladı. abisiyle (m) aynı okulda. abisi 5'e gidiyor.

    dayı: gönçenur ne yaptınız bugün okulda?
    g: hiç bi şey yapmadık... müdür benimle konuştu.

    şaşkınlık. acaba bi sorun mu var, kavga falan mı ettiler düşüncesiyle soruyoruz:

    d: ne dedi müdür sana?
    g: bilmem, bi şeyler dedi, hatırlamıyorum...

    daha çok meraklandık

    d: bi şey mi oldu?
    g: ...ıııı...

    herkes abisine döndü. mehmet, ne oldu? kardeşinle ilgilenmiyor musun?

    m: yaa, müdür herkesi topladı, açılış konuşması yaptı. bu salak öndeydi, müdür kendisiyle konuştu zannediyor...