ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
babanın söylediği unutulmayan sözler
-
ehliyetin alındığı ilk gün;
"araba kullanırken arkadaşların seni "onu da geç, bunu da geç" diye gaza getirir. sen uyma onlara sakın."
palio'nun her tarafı gaza gelse ne olacaksa artık.
5 milyon tl ile çalışmadan yaşanır mı sorunsalı
-
bu tür konularda %4 kuralı diye bir kuraldan bahsedilir. teorik olarak bir sene boyunca yaşamınız için gerekli olan parayı dikkate alırsınız. her yıl birikimimizin %4'ünü harcıyoruz.
diyelim her ay yaşamınız için gereken para 1.500 dolar olsun. yılda 18.000 dolar yapar. buradan yola çıkarak yaklaşık 30 sene boyunca çalışmadan yaşamanıza yetecek para 18.000/0.04 formülünden 450.000 dolar olarak hesaplanır.
5 milyon tl ile çalışmadan yaşanır mı? sorusu bu kuraldan yola çıkarak şöyle hesaplanıyor.
dolar kuru: 14.59 tl/$
5 milyon tl: 342.700,48 dolar
yüzde 4 : 13.708,019 dolar yıllık harcama ~
aylık 1.142,33 dolar harcarım bana yeter diyorsanız yaşanır.
tl faizi üzerinden hesaplama yapılamaz. onun işin önümüzdeki 30 yılın faiz ve enflasyon oranlarını bilmek gerekir.
eurobond'la ilgili tavsiyelerde bulunan arkadaşları da tebrik ederim. %8 gibi kupon ödemeli eurobond yılda 27.416,038 dolar getiri elde edersiniz. o da aylık 2.285 dolara denk geliyor. 30 yıl vadeli eurobond bulursanız o da mantıklı. (bu hesaplar tabii abd enflasyonunun otuz sene boyunca makul seviyelerde kalacağı ve doların alım gücünün stabil olacağı varsayımına dayanıyor)
bazıları s&p 500'ün getirisinden bahsetmiş o konu kesin değil. 1928-2015 arasında s&p 500 64 yıl artmış, 24 yılda azalmış. 1931 senesinde %43.84 oranında azalmış. öyle bir sene denk gelir ondan sonra avucunu yalarsın. bu tarz yatırımlarda tarihsel ortalama getiri dikkate alınmaz.
murat kurum'un kayak yapmayı bilmiyorum demesi
-
"ben sadece depreme dayanıksız binalar konusunda uzmanım" şeklinde devam eden bir konuşma da olabilirdi tabi eğer yandaş sunucu olmasaydı.. neyse sağlık olsun!
tmmob'un yetkilerinin elinden alınması
-
yazık sizlere. gerçekten sizler adına utanıyorum. meslek örgütünüze sahip çıkacağınız yerde yazdıklarınız utanç verici. mimarlar odası sayesinde onlarca hukuksuz yıkım ve yapımın önüne geçildi. bu yıl ankara'da asbest olayının duyulması sadece odanın çabasıyla oldu. artık onun da eli kolu bağlı. başınıza bir iş geldiğinde -olur ya- hakkınızı bireysel olarak ararsınız artık.
bir de buradan okuyun: http://www.birgun.net/…kez-daha-hedefte-162403.html
magnum'un pahalı olduğu yıllar
-
aslında maziye gömülmüş değiller. maalesef magnum ucuzlamadı. siz büyüdünüz, geliriniz arttı. ben hala yiyemiyorum lan.
çılgına dönüp kudursalar da tercihim erdoğandır
-
devlet bahçeli'nin bugün söylediği söz.ne diyelim, allah muhabbetinizi arttırsın.
http://www.internethaber.com/…dogandir-1752481h.htm
ha şöyle bi şeyler de vardı geçmişte:
(bkz: bahçeli aile nedir çocuk nedir bilmez)
(bkz: sen genelkurmay başkanımızın tırnağı olamazsın)
(bkz: sen bozkurtlarınla yürü ben insanla yürüyeceğim)
(bkz: bahçeli uçağa binmekten korkan bir zavallıdır)
bu da bahçeli tarafından:
"tayyip erdoğan cumhurbaşkanı olamaz" : https://www.youtube.com/watch?v=makcmmdcjn0
"erdoğan sen ülkücünün gardaşı olamazsın": http://www.haberler.com/…-olamazsin-6357764-haberi/
couchsurfing
-
bu oluşum hakkında uzun uzadıya bir sürü şey yazabilirim ama okunabilirlik adına kısa ve öz tutacağım.
ankara'daki evimde 50'den fazla insan ağırladım. birçoğuna evin tek anahtarını verdim. veriyorum anahtarı. akşam işten çıkmadan önce arıyorum, evde buluşuyoruz. çok şükür bir yedek yaptırdım da şimdi onu veriyorum. daha da fazlası, birkaç kez ben evde değilken ağırladım. üstelik ben evde değilken misafirlerim değişti ve yüzünü hiç görmediğim misafirlerim oldu. anahtarı kapının önüne bırakıp gidiyorum. girip kalıyorlar. çıkınca da yerine bırakıyorlar. evde naçizane tv'si, laptopu, telefonu vs. duruyor tabi. her misafirime de aynı şeyi söylüyorum. "ev senin, istediğin gibi kullan".
bana sürekli aynı şeyi soruyorlar: "nasıl güveniyorsun ?" referans sisteminden falan bahsetmeyeceğim. ben şunu diyorum. atıyorum brezilya'dan, fransa'dan, rusya'dan kalkıp gelen bir insanın neden hırsızlık gibi bir amacı olsun ? hatta o adamın isteyeceği en son şey yabancı bir ülkede başının derde girmesi. daha da önemlisi ben ön kabul olarak "özünde herkes kötüdür" yerine "özünde herkes iyidir"i benimsiyorum. en azından böyle kabul etmek beni daha mutlu bir insan yapıyor.
bir cümle, temizlik mevzu ile ilgili. sırf buna takıntılı olduğu için bu tecrübeden mahrum kalan insanlara sadece acıyor ve üzülüyorum. başka sözüm yok.
şu an ben işteyim. evimde ise misafirlerim var. eve gittiğimde her şeyin çalınmış, evin dağılmış olduğunu görsem hiç tereddüt etmeden ertesi gün tekrar misafir kabul ederim.
hayat böyle daha güzel.
17000 km yol yapan iktidarda yolsuzluk olabilir mi
-
az önce başbakan ünye'de sordu.
keşke baştan söyleseydi bütün bu soruşturmalar falan hiç olmaz, yargımız hiç böyle antin kuntin işlerle uğraşmazdı. acayip ikna edici bir soru.
ben apışıp kaldım şahsen.
neden pahalı olduğu anlaşılamayan şeyler
-
bebek koltuğu 1500 tl ney amk
fotoğrafçılığın şartları
-
islam'ın, imanın şartları gibi... çekilmesi usulden ve zaruri birkaç kare var. bunları çekmeyene fotoğrafçı demiyorlar cemiyette.
- çürümüş ahşap eski ev fotoğrafı
- ekstra buruşmuş yaşlı fotoğrafı(portre)
- buruşuk yaşlıyı iş yaparken gösteren bir fotoğraf,
- gün batımında şehir manzarası,
- varoş mahalle karesi
- ufak, pis, sümüklü erkek çocuk fotoğrafı(böyle bana yardım edin gibi objektife baktırarak)
1999 sonrası sigortalıların uğradığı haksızlık
-
haksızlık ve büyük rezalettir.
benden 3-4 yaş büyük biri benden 20 sene önce emekli oluyorsa, yemişim böyle adeleti.
bundan sonra oy moy yok.
d&r'ı kazıklamanın dayanılmaz hafifliği
-
kul hakki yemenin onlenemez agirligini da yaninda getirir.