hesabın var mı? giriş yap

  • benim bu. hatta tavanı da tamamen açıyorum ki dört bir yandan esen rüzgar bacaklarımın arasında fırtınalar koparsın, o elbisenin üst kısmı rüzgarın şiddetiyle yukarı kıvrılsın ki iki yanımdan geçen herkes şehvani duygular içerisinde kıvrım kıvrım kıvransın. arkadaşlarım böyle yapınca beni trafik canavarı olarak niteliyor. ama ne yapsaydım yani? yaradanın eserini kuldan saklamak olmaz şimdi.

  • 11 bin yıl öncesinden günümüzde yaşadığımız ana kadar olan zamanı kapsayan dilim. fanerozoik devirlerden üçüncü zaman dilimi senozoik'in kuaterner alt devresine aittir. diğer kuaterner devresi olan pleistosen'in son buzul çağının kapanması ile başlar aslen.

    insanın yerleşik hayata geçip, tarım devrimini başlatması ile de başlatılabilir. haliyle daha çok insanlığın modern tarihini içine alıyor diyebiliriz. bu yüzden gerçek bir jeolojik bir devir olmaktan ziyade günümüzü tanımlamaktadır.

    holosen kendi içinde de küçük buz çağı olarak adlandırılan bir devir yaşamıştır. ancak bu daha çok iklimin serinleşmeşi şeklinde gerçekleşmişti. tarih olarak 1500-1800 arasına tekabül etmektedir. dünyanın kendi döngüsünün yanında, bu mini buz çağının sona ermesinde insan faaliyetlerinin, daha çok da sanayi devriminin etkisi var gibi duruyor.

    dünya zaman zaman buzul çağına girdi ve çıktı. bunu antarktikada yapılan çalışmalardan ve buzulların oluşturduğu yer şekillerinden biliyoruz. antarktikada içlerine o zamanın havası hapsolmuş buzul parçaları kalıplar halinde çıkarılarak inceleniyor ve 700.000 sene öncesine kadar iklim hakkında bilgi sağlanıyor. geçmişteki karbon salınımlarını ve oksijen miktarını bu şekilde öğreniyoruz. sonuç olarak dünya bir mini buzul çağından çıkıyor olabilir ancak biz bunu hızlandırmak ile suçluyuz.

  • tecavüze direndiği için başı taşla ezilen bir çocuğun geldiği haldir. allah ailesine sabır versin.

    bir takım foncu gazetecilerin mahallesine bu tecavüzcüler giremeyeceği için onlar rahattır.

  • etkileşim süreçlerinin kendisinin ve zihinsel yapıların (konstrüktür) devletlerin kimliklerini ve çıkarlarını belirlediğini savunan akım. rasyonalist akımların (realizm, liberalizm) aksine, çıkarların etkileşim öncesinde verili halde bulunduğunu ve süreçten bağımsız olduğunu kabul etmezler. etkileşim süreci ucu açık, sınırları belirsiz bir süreçtir ve sağlıklı işlediğinde bir tarafın tezinin/talebinin galibiyeti yerine müzakerelere otururken kafada belirlenen hedeflerin uzağında genel bir konsensüsle sonuçlanır. güç karşısında yine rasyonalistlerin karşısında yer alırlar ve gücü muhatabını müzakere masasına oturtup sorun çözme iradesi yaratma olarak tanımlarlar. muhatabın algılanma şekli materyal gücün kullanılma yolunu belirler.

    bir örnek olarak, avrupa kömür çelik birliği olarak yola çıkmış karşılıklı etkileşim süreci, müzakere ortamının ve etkileşimin etkisiyle avrupa entegrasyonuna evrilmiştir. bu yolda batı almanya'nın ve fransa'nın çıkarları ve kimlikleri değişmiş, etkileşim öncesi ulusal çıkarlara yapılan ve çatışmaya neden olan vurgu, ortak avrupa refah ve güvenliğine yapılmaya başlanmıştır, kimlik de bu ortak avrupa kimliğine kaynaşmıştır.

    kendi kanaatimce de ölçülmesi ve yanlışlanması en az realist teori kadar sıkıntılıdır.

  • -neden ağlıyorsun şimdi?
    -annem bıraksın beni
    -saçmalıyorsun!
    -böaaaa (ağlama şiddetinde artış)
    -bak şimdi, inan seni tanıyamıyorum emrecan!

    bu diyalog daha bu sabah bir çocuk ile onu yuvaya bırakmaya çalışan babası arasında geçmiştir. sanırsın baba 4 yaşındaki emrecan ile değil de şirketin satın alma müdürü ile konuşmaktadır. babaların sorunu bu işte, mantıklı konuştuklarında çocukların anlayacağını sanıyorlar. hemen "oysa ne güzel izah ettim, neden anlamamakta ısrar ediyorsun" türünden bir yaklaşım içine giriyorlar.

    annelerin öğretmen, hemşire, vb. devlet memuru olduğu ve babadan daha erken bir saatte iş başı yapması gereken ailelerde çocuklar yuvaya baba tarafından bırakılıyor ve yuvaların önünde sabah saatlerinde resmen bir mantık silsilesi yaşanıyor. “bu hareketine anlam veremiyorum” diyen mi ararsın, “kendine bir bak yakışıyor mu bu hareketler hiç sana” diyen mi ararsın “bunu akşam detaylıca konuşacağız” diye gözdağı vermeye çalışan mı arasın “ağlamak sana hiçbir şey kazandırmayacak” diye tavır koyan mı ararsın.

    oysa anne geliyor çocuğu bırakıyor çocuk ağlarsa, ayrılmak istemezse “ben hemen şuradayım, korkma rahat rahat oyununu oyna sen” deyip çocuğu rahatlatıyor kocaman bir öpücükle işine gidiyor. baba geliyor çocuğu bırakıyor çocuk ağlarsa, ayrılmak istemezse “çok değiştin sen beren!” diye bir tartışmanın içine giriyor. sanıyor ki bunu dersem çocuk kendisiyle yüzleşip hatalarını anlayacak ve benden özür dileyecek. babalar çok saf, çocuk dilinden zerrece anlamıyorlar.

    ben de onlardan biriyim, daha bu sabah iki saat konuşarak ikna ettiğim çocuk yine yuvanın önünde benden ayrılmak istemedi, benim verdiğim cevap ise “bunu seninle daha önce konuşmuştuk” oldu. çocuk gözyaşlarını silip “haklısın baba, bir an kendimi kaybettim kusura bakma” dedi… yani dese tam olacaktı ama ben annemi isterim diye tutturdu. tam annesinin iş hayatında yaşadığı zorluklardan bahsedecektim ki öğretmeni imdadımıza yetişti ve gel bak bugün tiyatro yapıcaz diyerek sabiyi kurtardı.

    oysa çalışma hayatında yaşadığımız zorluklar 4 yaşındaki evladımın çok ilgisini çekebilirdi!

  • yakın geçmişte en son 2009 yılında görülmüş olan ve insan eti/beyni yemenin yol açtığı bir tür nörolojik hastalık. insan etini ve beynini neden yiyelim ki derseniz, evet doğru biz yemeyiz ama yeni gine'de çok yakın geçmişte halen bunu bir gelenek olarak devam ettiren kabileler vardı. ölüleri, kadınların yiyerek kötü ruhları erittiğine inanarak etlerini yiyorlardı. hatta kadınlar kendi küçük çocuklarına da beyin parçaları yediriyorlardı.

    hastalık, prion adı verilen ve proteinimsi, bulaşıcı parçaçık olarak tanımlanan ufaklıkların metabolizmaya yerleşmesiyle ortaya çıkıyor. insanlar 6 ile 12 ay içerisinde yaşamlarını yitiriyorlar. semptomları ise yürüyememe, konuşamama, yutkunma ve yeme bozuklukları, kontrol edilemeyen gülme ve ağlama şeklinde.

    moral of the story: insan eti ve beyni yemeyin.

    çok çok ayrıntılı bilgi veren video için

    prion yazılı kaynak

    what is kuru

  • ertesi gün erken kalkma zorunlulugum olmasa bile bazen saati 7'ye falan kurup, alarm çaldığında kapatıp, oh istediğim kadar uyuyabilirim diyip tekrar uyuyorum.

  • olum bu adam bitti denilen john travolta'yı yeniden yıldız yapmadı mı?

    pam grier bu adam sayesinde eski günlerine dönüş yapıp tekrar ünlü olmadı mı?

    öldü denilen david carradine'ı yeniden hayata döndürmedi mi?

    e o zaman ne bekliyoruz, eski turnuvalara katılan ve şaşalı galibiyetlere imza atan o milli takımı geri getirecek tek adam quentin'dir.

    hem adam ayakçı olum, o da ayrı bir avantaj.

    değerlendirelim derim ben.