hesabın var mı? giriş yap

  • tecavüze direndiği için başı taşla ezilen bir çocuğun geldiği haldir. allah ailesine sabır versin.

    bir takım foncu gazetecilerin mahallesine bu tecavüzcüler giremeyeceği için onlar rahattır.

  • bogota'da böyle bir olay olmuş yıllar önce. ikiz doğuran iki annenin bebekleri bir şekilde karışmış. farkında olmadan ikizlerden birer tane almışlar. çocukların dördü de erkek.

    http://imgur.com/a/bio6a

    sosyal statüleri ve ekonomik durumları farklı bu ailelerde çocuklar büyümüşler ve ancak 26 yaşında ikizler kardeşlerini bulabilmişler. ikizlerden biri kasap, diğeri muhasebeci. diğer ikizler ise kasap ve mühendis.

    kasap olanlar zorlu hayat geçirmişler. muhasebeci ve mühendis olanlarsa daha çok dirsek çürütmüşler. tek yumurta ikizleri olsalar da, genetik olarak aynı olsalar da ikizler tıpkısının aynısı değiller. birisinin et dövmekten elleri kocaman olmuş, kopyası olanınsa daha iyi beslendiği için boyu daha çok uzamış. diğer ikizlerin durumu daha vahim. 12 yaşında okuldan alınan ve kasap yapılan kardeş, okumak için hayat boyu uğraş vermek zorunda kalmış. biliyor ki eğer karışmasalardı ve biyolojik ailesiyle büyüseydi mühendis kardeşi gibi hiç zorlanmadan okumuş olacaktı. doğarken lotoyu tutturup bileti kaybetmek gibi.

    farklı hayatlarının farklı yansımalarını fotoğraflarda görmek mümkün.

    mühendisin aynı yumurtadan kardeşi çocukluğu zor da geçse okumak için uğraşmış. diğer kasap kardeşin kendisiyle aynı zorlukları yaşamadığı yumurta kardeşi ise muhasebeci olmuş. kariyer seçimleri bile enteresan.

    uzun ama hayli merak uyandırıcı hikayeleri:

    http://www.nytimes.com/…-up-brothers-of-bogota.html

  • - oğlum gülten teyzengil geldi, bak içerde oturuyorlar, bir hoşgeldin de yavrum...

    - ya istemiyorum anne işim var ya...

    - oğlum bak, "ayten hanım'ın oğlu da ne yabaniymiş, gittik de bir hoşgeldin demedi" derler... hadi yavrum.

    - öffff ya.... demiycem hoşgeldin...

    - oğlum bak ayıptır, bi' hoşgeldiniz de sonra yine odana gelirsin... kaçmıyor ya bilgisayarın.

    - fak yu!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

    - ney?

    - fak yu!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

    - oğlum ayıp fak yu denir mi anneye?

    - ya git.... fak yu!!!!!!!!!!! fak yu!!!!!!!!!!!!!!!! fak yu!!!!!!!!!!!!!!!!!

    - hımmm.... korkarım bu haftasonu cezalısın bayım... ayrıca tam iki gün boyunca çöpü sen dışarı çıkaracaksın ve bayan vilyıms'a bahçesini düzeltmesinde yardımcı olacaksın... belki sana bu iş için küçük bir de ücret verir ve cefri'yle birlikte o çok istediğin ağaç ev projesini hayata geçirebilirsin... ne dersin?

    - aman allahım... ingilizce küfredince annem şoka girdi... anam... anam... talihi saçlarından kara çileli anam... kendine gel canım anam.... ne oldu sana?

    - dont argü vit mi, yu lidil pank!

    - ühühühühühüh....

  • sanatın görünmeyen, biyolojinin ise yadsınamaz bir gerçeği.

    öyle ya da böyle, da vinci bu eseri yaratırken illa ki sıçmaya gitti. elinde fırçası ile hafif sallanarak, belki de çok kritik bir hamleyi düşünürken "dur lan, bi' sıçıp geliyim." diye düşündü ve sıçtı. görüldüğü üzere sanat bile yeterince fularlı değildir.

  • gold digger olacaksanız da böyle olun kızlar. en azından barzo gibi alaçatı'da beach club'a gitmiyor.

  • sürekli kitap aldığım sahafta şöyle bir diyaloğu duymama neden olmuştur;

    çocuk: neden pahalı o kitap o kadar?
    sahaf abi: pek bulunmayan bir baskısı
    çocuk: olsun. marquez o kadar iyi bir yazar değil ki.
    sahaf abi: kalk git lan bu dükkandan!!

    edit: hazır başklıktaki en beğenilen entry bu olmuşken bir de bruada belirteyim. ekşi şeylere de giren o satırların marquez ile pek alakası olduğunu düşünmüyorum. veda mektubu diye paylaşılan şeyin ise kesinlikle ama kesinlikle marquez ile alakası yok.

  • merhaba, ben vedat milor.

    gurme değilim ama yazdığım ve çizdiğim hemen her şey yemek ve yemeğin şarapla olan uyumuyla ilgili. ama takip edenlerin de bildiği üzere, bunlarla da sınırlı değil; elimden geldiğince ve bilgim el verdiğince, konulara sosyolojik ve iktisadi açılardan bakıp, daha genel bir tablo çizmeye ve neden sonuç ilişkilerini de ortaya koymaya çalışıyorum.

    tv’deki programım sona erince sosyal medyaya daha çok zaman ayırma şansım oldu. birçok takipçim ile artık düzenli etkileşime girebiliyoruz. ekşi sözlük’ten de böyle bir etkinlik için davet gelince açıkçası heyecan duydum. ister şekeri bol, isterse de acılı veya asiditesi yüksek olsun, sorularınızı cevaplamayı dört gözle bekliyorum.

    kanıt

    edit: sorular için çok teşekkür ederim. her soruyu cevaplayamadığım için kusuruma bakmayın. ekşi sözlük gerçekten değerli bir topluluk. inanın bana birçok gazetecinin röportajda sorduğundan daha derin ve ilginç sorular sordunuz. yakında tekrar bir arada olmak dileğiyle...

    sorularınıza verilmiş yanıtları görmek için şu bağlantıyı kullanabilirsiniz: (bkz: merhaba ben vedat milor sorularınızı cevaplıyorum/@vedat milor)

    not: soru cevap etkinliğini mobil ve web tarayıcınızdan takip edebilirsiniz.

  • o kitabı erdoğan'ın yazdığını düşünen var mı?

    danışmanı olarak tuttuğu ayak takımın bir araya gelip ''mevcut enkazı nasıl kaldırırız'' çalışmasının ürünlerinden biri bu kitap.

    erdoğan'ın bu kitabı açıp okuduğuna bile inanmıyorum. kimse bana prompter olmadan konuşamayan bir adama kitap yazdı dedirtemez.

  • dizinin özeti şu şekildedir.

    güney: n'oluyo oğlum ya?
    cemre: kuzey n'oldu?
    ali: kuzey olm n'oluya lan?
    anne: n'oluyo çocuklar?
    banu: güney n'oldu, bişey mi oldu?
    kuzey: bişey yok aq yaa...