hesabın var mı? giriş yap

  • hem okuyup hem çalıştım. 2006 yılında bir öğrenci olarak elime ayda 1100 lira geçiyordu. tek başıma ev tuttum. okulu dört senede bitirdim. ayaklarımın üstünde durmanın gururunu yaşadım. ailemin de benimle gurur duyduğunu biliyorum. ayrıca ailemin bana saygı duyduğunu fark ediyorum.

    onları mahçup etmedim, zora sokmadım.

    bazılarının zoruna giden, en asil duyguların insanıdır.

  • müş. ozan bey bu dll dosyaları çok yer kaplıyodu ben hepsini sildim
    ben. ee
    müş. şimdi makine açılmıyo.
    ben. haklı

  • sevgili dostlar,

    şöyle bir etrafıma baktığım zaman ciddi bir yanlış anlaşılma meselesi yüzünden hayatı hem kendilerine hem de etraflarındaki insanlara cehenneme çeviren oldukça yüklü sayıda insan görüyorum.

    bu yanlış anlaşılma kibirli olmayı kendine güvenli olma sanma meselesidir.

    içi havayla dolmuş market poşetleri gibi salına salına burunları havada gezen milyonlarca insandan biri olmamanız için buraya bir kaç tavsiye bırakmak isterim çünkü sizde kendine güven sandığınız kibrin pençesinde yaşam süren ve başı dertten kurtulmayan bir market poşeti olabilirsiniz. ya da böyle bir tanıdığınız vardır. ama hocam ben poşet olarak gezmek istiyorum diyorsan sen bilirsin tabi.

    yol 1

    hatanı kabul etmeyi öğren.

    kibirli insanları anlamanın en kolay yolu bunların asla hatalarını kabul etmemeleridir. çünkü kafalarındaki sahte kral ve kraliçe imajlarıyla hata yapma kavramını bağdaştıramazlar. insan doğası gereği bolca hata yapar çünkü hata yapmadan öğrenemez. ben hiç hata yapmıyorum diyenler ya ölüdür ya da yalancıdır. bu sebeple bir hata veya yanlış yaptığın zaman güzelce kabullen ve bundan bir şeyler öğrenmeye çalış.

    yol 2

    sürekli savunma halinde olma.

    kibirli insanların en büyük korkusu başka insanların gözünde küçük düşmek ve eleştirilmektir. çünkü bu gariplerimin o kadar kırılgan bir kişilikleri vardır ki gözünde çapak var deseniz onlar için mahşer kopmuş ve hayatları sonsuza kadar lanetlenmiş anlamına gelir. bu sebeple her durumda ve her şartta sürekli savunma halindedirler. bunu yapma. bunun yerine sana yapılan eleştiriyi gerçekten dinle ve farklı bir bakış açısı olarak algıla. her eleştiriden bir şeyler öğrenebilirsin. tabi eleştiri derken hakaret veya laf sokmaktan bahsetmiyorum ancak gidip arabanı birinin garaj çıkışına park ettiysen ve sana da bu konuda bir uyarı geldiyse kendini savunmak yerine uyarıyı kabullenmek insan olmanın gereğidir.

    yol 3

    alevlenmeden önce sakince düşünmeyi öğren.

    sakince düşünme olayına şimdilerde "mindfulness" yani farkında olmak diyorlar. mesela bir arkadaşın iş yerinde senden daha başarılı veya senin beceremediğin bir şeyi yapıyor diyelim. burada egon kendini tehdit altında hissedip seni gazlamaya ufaktan başladığında dur ve düşün. neden böyle rahatsız oldum ve tam olarak hangi duyguları hissediyorum diye kendini sorgula. bunu güzelce yaparsan hem kendini geliştirme fırsatın olur hem de alıngan kendine güvensiz aksi bir şirin olmaktan kurtulursun.

    yol 4

    başkalarıyla kendini kıyaslamaktan vazgeç.

    bak dostum şu dünya üzerinden ne kadar insan varsa ve daha önce yaşadıysa bunların hepsi birbirinden farklıdır. hatta çift yumurta ikizleri bile birbirlerinin kopyası değildir. bu sebeple kendini diğer insanlarla acımasızca kıyaslamanın hiç bir manası yok. başka insanların başarılarından ilham alabilirsin bu güzel bir şeydir. ancak etrafındaki herkesi kamera gibi kayda alıp "onun var benim yok" denklemlerine girersen bu denklemin sonu karanlık yerlere çıkar. en iyi arkadaşın senden fazla mı para kazanıyor buna yoğunlaşmak yerine, kazandığın parayı ne kadar doğru kullanıyorsun buna yoğunlaş. sürekli etrafına tedirgin ve gizli bakışlar atan ürkek sincaplar gibi yaşama arkadaşım.

    yol 5

    kendini ve düşüncelerini sürekli sorgula.

    kibirli insanlar her şeyi tamamen bildiklerini ve her şeyin en doğrusunu düşündüklerini zannederler. bu sebeple hiç bir düşüncelerini ve kararlarını sorgulamazlar, başkalarının da sorgulamasına ayar olurlar. bu garip düşünce şekli de onların genelde kendi bindikleri dalı kesmelerine sebep olur. her zaman görüşünün ve anlayışının kısıtlı olduğunu bil. bol bol kendi kendine sorular sor, hatta güvendiğin arkadaşlarına bol bol danış. her şeyi ben bilirim diyenler genelde hiç bir halt bilmeyenlerdir.

    yol 6

    alçakgönüllü olmaya çalış ve bunu bol bol pratik yap.

    bunun en güzel yolu ufak tefek eksikliklerini ve sakarlıklarını başka insanlarla esprili şekilde paylaşmaya çalışmaktır. örneğin matematiğe kafan basmıyorsa bunu saklamaya çalışmak yerine "dostum hesap işinde bana güvenmeyin, bazen beş artı beş on beş eder sonucunu bile hemen hesaplayamıyorum" yollu ifadelerde bulun. bil ki insanların ezici çoğunluğu mükemmel gözüken insanları sevmezler ama bir kaç ufak tefek eksikliğinin olması seni gereksiz nefret saldırılarından korur.

    yol 7

    dinlemeyi öğren.

    bak arkadaşım kibirli insanların alameti farikası bunların dinlemekten nefret etmesi ve hep konuşmak istemesidir. bu sebeple de hem insanlar tarafından sevilmez hem de hiç bir şey öğrenemezler. dinlemeyen bir insan ne iletişim kurabilir ne de başarılı olabilir. dinlemeyi şu ana kadar öğrenemediysen bunu öğrenmeye başlamanda büyük faydalar var. gerçekten dinlediğin zaman etrafındaki insanların her birinin ne kadar farklı fikirleri ve nasıl ilginç hikayeleri olduğunu fark edersin. üstelik sevilirsin.

    bir taşla iki kuş.

    yol 8

    kibirli modeller sadece eleştirmeyi bilir. bu insanların yaşamlarında "aferin", "teşekkür ederim", "çok iyi iş başarmışsın", "çok yeteneklisin" gibi sözcükler bulunmaz. bunları söylemek yerine bir meydanda kazığa bağlanıp odun ateşinde yakılmayı tercih ederler. bunu yapmalarını da "karakterli olmaya" veya "yalaka olmamaya" bağlarlar. bu nankör arkadaşlar bu sebeple hiç bir zaman gerçek dostlara sahip olmaz, insanlar tarafından sevilmez ve dışlanırlar. bunun bütün sebebini de "insanların onun değerini bilmemesine" bağlarlar. lütfen böyle acayip bir insan olmamaya çalış.

    yol 9

    kibirli insanların başka bir fobileri de yardım istemektir. bir gemiden denize düşseler ve güvertede elinde can simidi olan birisi bulunsa ondan yardım istemek yerine boğulmayı tercih edebilirler. çünkü o kadar gerçek dışı bir benlik algıları vardır ve kendilerini yarı tanrı (hatta tanrı) şeklinde görmektedirler ki birilerinin yardımını almayı "muhtaç olmak" şeklinde yorumlarlar. tek bir kişiye yol sormadıkları için saatlerce kaybolabilen şaşkın tipler genelde bunlardan çıkar.

    yol 10

    kibir abidelerinin bir başka ilginç özelliği de kimseye zırnık vermemeleri ve kimseye yardım etmemeleridir. nasıl ki kendileri yardım istemeyi zayıflık olarak görüyorlarsa kendilerinden yardım isteyenleri de zayıf ve aşağı görürler. kibirli insanlar çöplerini bile paylaşmak istemez. kazandıkları tüm parayı tamamen kendilerinin hakkı sanırlar. paylaşmak ve hizmet etmek onlar için en büyük işkencedir ancak tam tersine başkalarının kendilerine vermesi ve hizmet etmelerinin onların görevi olduğunu düşünürler. bir kafede garsonlara en kötü davranan ve bir lira bile bahşiş vermemeyi akıllı olmak zanneden bu akılsız robotlardır. bu sebeple dostum paylaşmaktan ve başkalarına yardım etmekten zevk almayı öğrenebilirsen (tabi kendini kullandırtmamak şartıyla) yaşamın çok keyifli ve bolluk içinde geçecektir inan bana. çünkü evren sisteminde verene daha çok verilmesi gibi çok güzel bir özellik vardır.

    evet dostlar. bugün kibirli insanlardan bahsettik. umarım faydalı olabilmişimdir.

    klasik yazı sonu ricam geliyor gene.

    efendim hiç kibirli olmayan bir you tube kanalım var. keyifli ve bilgilendirici videolarımı izlemek istersen abone olursan sevinirim. istemezsen canın sağ olsun kardeşim.

    buyurunuz link

    https://www.youtube.com/c/aydinserdarkuru

    sevgilerimle

  • atatürk 14 yıl eğitim görmüş.
    14 yıl boyu fransızca eğitim almış.
    fransızca eğitimi veren de osmanlı devleti’nin okulları.
    düşman olmak cahil olmayı gerektirmiyor.

  • "asıl yükseliş, iktisat sahasında yükseliş olacaktır.bu istikâmetteki muvaffakiyeti türk milleti anladığı zamandır ki en büyük zafer tecelli edecektir."

    - anlayamadı.

  • yas 13-14 kozyatagindan maddi imkansizliklar neticesinde yakacik semtine tasinmisiz. ben 7 yil okudugum okulumu degistirmem zaten surda bir bucuk yil sonra bitiyor otobusle gider gelirim diyerek evdekileri ikna etmisim. o sene orta ikinci sinifa gidiyorum ve sabahciyim. hergun zifiri karanlikta uyanir hazirlanir bir gun oncesinden aldigim ogrenci biletimi sabah kullanir okula giderim oglen eve donerken de iki tane bilet alirim. tabi maddi imkansizliklar gun geliyor birakin benim cebimdeki bilet parasini eve ekmek almaya dahi anca yetiyor. bu durumda evden yol parasi isteyemiyorum ve o gun sadece dunden aldigim bir adet okula gidis biletim var. annem sorarsa komsulardan isterim anna merak etme derim diye dusunuyorum. okula gidiyorum kimseden para istemiyorum, cikinca komsulara da ugramiyorum ve basliyorum kozyatagindan yurumeye. o zaman ptt hastanesi simdilerde fsm hastanesini geciyor bostanci sapagina variyorum. seyyar biletciden borc istesem mi diyorum ama hemen yok olmaz oyle sey diyerek vazgeciyorum. altintepe ye yaklasiyorum ve bir motor kurye duruyor yanimda. hayrola nereye gidiyorsun diye soruyor eve cevabini veriyorum. nerede evin diyor, uzakta yakacik diye cevap vetiyorum. hic de korkmuyorum kim bilir o zamanlar simdilerde oldugu gibi kotulukler yaygin olmasa gerek hadi gulsuyu koprusune kadar birakayim diyor ve kabul ediyorum. kafamda kask yok simsiki sariliyorum kuryeye ve klasorumu de aramiza sabitliyorum dusmesin diye. bir an sag bacagimda bir sicaklik hissediyorum. inince bakarim diyor kendimi motorsikletin arabalarin arasindan gecisine kaptiriyorum. gulsuyu koprusunde iniyorum bacagim hala yaniyor bakiyorum ki pacam egzosa yapismis olmali bir yanik bacagim da kizarik. eve gidince krem biseyler surerim diyerek yurumeye devam ediyorum. esenkent, dikimevi, soganlik derken yakaciga vardigimda saat bese geliyordu. annem nerde oldugumu sordu. okuldan sonra ders calistik biraz da top oynadik dedim. ayagimi gosterdim anne suraya biseyler surelim topa vurunca ayagim yandi dedim.
    orta iki ve orta son sinifa kadar pacamdaki yanik izini gordukce aklima gelirdi o gun. meger o yanik pantolon pacasinda degil kalbimdeymis ki hala unutamadim.

  • evlenmeden önce kırmızı çizgilerimden biri de doğacak çocuğa çift isim ve ebeveyn ismi koymamaktı. çocuk doğmadan dedesi ölünce tutturdular dedesinin ismi de dedesinin ismi diye. çocuğu doğuracağım diye aylarca gözler tavanda yatalak olan ben, 9 ay boyunca 1 kere arayıp sormayan, bir ihtiyacın var mı demeyen tipleri çocuğumun ismine karıştıracak değildim. hâlâ bayramlarda falan hayatımda ilk kez gördüğüm tipler niye dedesinin ismini koymadınız diyor. bir gün birine çünkü eşşeğin sikinden ötürü deyip sıkacağım gırtlağını o olacak.

    debe editi:
    2 gündür mesaj kutumu ve beğeni butonunu patlatan arkadaşlara teşekkür ediyorum. aynı dertten muzdarip çok fazla insan varmış, yalnız değilmişiz.
    nadir de olsa hakaret edip bela okuyanlara ise tek lafım; devran dönüyor, geleneksel toksik aile yapınızın içinden geçeceğiz, bu daha ne ki ahahahaahasslkj ruh hastaları sizi :)))

  • adamın biri bi kahveye girmiş. millet kahvede baya gülüyor eğleniyor filan. napıyor lan bunlar demiş bakmış birisi ordan bağırıyor,

    - 45!

    herkes yerlerde

    - 7!

    ağlamışlar gülmekten.

    - 51!

    buna da gülmüşler baya.

    adam merak etmiş sormuş,

    - neye gülüyorsunuz böyle?

    kahvenin eskilerinden biri sinan özen'in şu bakışını atarak;

    http://t2.gstatic.com/…mages_up/sinan ozen1.jpg&t=1

    "sen yenisin galiba" demiş. "biz bu kahvede sabah akşam fıkra anlatırız. öyle çok fıkra anlatırız ki artık yorulmayalım diye fıkraları numaralandırdık. misal 5. fıkra temel ingiliz alman uçaktalar filan.. herkes ezbere biliyor. biri 5! diyince hepimiz fıkrayı hatırlayıp gülüyoruz" demiş.

    adam teşekkür etmiş,

    sonra "7412" diye bağırmış

    bağırmasıyla birlikte bütün kahve yerlere yapışmış. sandalyeden düşenler mi dersin, gülmekten sıçanlar mı dersin, burnundan sümük gelenler mi dersin, millet paramparça, konuşacak halleri yok, gözleri yuvalarından çıkacak.

    adam şaşırmış "niye buna bu kadar güldünüz" demiş

    zar zor konuşanlardan birisi cevap vermiş

    - bu fıkrayı daha önce hiç duymamıştık