hesabın var mı? giriş yap

  • butun turkiye sathinda miras paylasilan her yer. %99.9 degil %100 calisir.

    malum kucuk yerlerde fazla ekonomik deger uretilmediginden miras mevzusu din kadar onemlidir. hele belli bir yas grubunun ustu icin bu iki konu herseydir. miras dindir, din mirastir.

    buralarda biraz gulmek isterseniz "amca senin hanimin annesinden kalan bahcedeki buyuk payi kayinbiradere mi versek, malum ayetler belli" deyin. sonra arkaniza yaslanip izleyin.

  • genelde şehir dışında bulunan dinlenme tesisindeki çalışanların nerede oturduğunu düşünmek.
    her gün buraya nasıl geliyorlar diye hayret etmek.

  • zeytin ağacı dizisi hakkında yapılan bir röportajda “oynadığınız karaktere benziyor musunuz” sorusuna evet cevabı vermiş.

    tubacım bebeğim sen zaten herhangi bir karakteri oynamıyorsun, sen oynamıyorsun, sen hep kendinsin, karakter yaratmak gibi bir yeteneğin yok senin üzgünüm. çok don yağı gibisin ama evet çok güzelsin.

  • ''bir erkek bardakla bile ayni ortamda uzun sure kalsa bardaga karsi bile bisey hisseder'' erdal bakkal.

  • bir kısım seçmeler;

    * ''insanlar, bağışlandıklarında arsızlaşan, bu yüzden onlara yumuşak ve sevecen davranılamayan çocuklara benzerler. bir dostun ödünç alma isteğini reddetmekle o kişiyi yitirmeyiz ama ödünç istediği şeyi ona vermekle onu çok kolayca yitirebiliriz. bunun gibi bir dosta karşı gururlu ve onu biraz ihmal edici bir biçimde davranarak onu yitirmeyiz ama ona karşı çok fazla dostça ve kibar davranırsak onu yitiririz; çünkü bu davranışımız onu küstah ve katlanılmaz kılacaktır.''

    * “insanın içinde ne kadar çok şey varsa, başkalarından o kadar az şey ister.”

  • dünya genelinde harry potter fanları tarafından doğum günü kutlanan karakter. yaşasaydı bugün 62 yaşına girecekti.

    işin bu kısmı her zaman biraz tuhaf gelmiştir. bugün bile sirius black, harry potter fanları tarafından çok sevilir. hatta birçok kişinin en sevdiği karakterdir. neden bu kadar seviliyor? biraz ilginç değil mi? bunu açıklamak bir taraftan çok kolay ama diğer taraftan da bir o kadar zor.

    düşünsenize. seri boyunca çok etkili ve güçlü karakterler gördük. oysa sirius'un olay örgüsüne çok da büyük bir katkısı yok. beşinci kitapta yoldaşlık'a tek katkısının evini vermek olduğunu söylediği sahnedeki "yapabildiğim tek yararlı şey de bu zaten" cümlesi sirius'un yedi kitaplık seriye somut katkısını da açıklıyor aslında. hattta filmlerde toplam sahneleri sadece yedi (7) dakika. sirius'un bugün gördüğü sevgiyle filmlerde yer alma süresini düşünün. sekiz filmlik seride film başına bir dakika bile düşmüyor.

    dahası, sirius seride olay örgüsünde etki yaratan ya da olay örgüsünü gerçekten değiştiren bir isim de değil. üçüncü kitapta peter'ı durdurmak için elinden geleni yaptı ama olmadı. sonunda da harry merhamet ettiği için kaçıp gitti. yine aynı kitabın sonunda tam harry'ye sahip çıkacak, onu dursley'lerin elinden kurtaracak dedik, bu da olmadı. ateş kadehi'nde ejderhayla mücadelesinde harry'ye yardım edecekti ama cümlesini bile tamamlayamadı ve harry farklı bir yöntemle turu atladı. beşinci kitapta ise yoldaşlık'a evini vermesi ve harry'yi babası konusunda teselli etmesi dışında somut bir varlık gösteremiyor. bütün bu arka planda kalışı yetmezmiş gibi perdenin arkasına geçerek ölüyor. ölümünde bile cenazesini yapacak bir bedeni yok. ölümünde bile ortada bir "somutluk" yok.

    matematiksel olarak incelendiğinde ciddi bir somut katkısı olmayan bir karakterin bugün bu kadar sevilmesi biraz sıra dışı değil mi? harry'ye ateşoku hediye etmesi, evini hizmete sunması ve şahgaga'yı kurtarması dışında biz ne görüyoruz? snape ya da dumbledore denilince aklımıza hemen büyük kahramanlıklar geliyor. sirius için böyle bir şeyden bahsetmek o kadar da kolay değil. en yakın arkadaşı james'i korumaya çalıştı, olmadı. harry'yi korumaya çalıştı, olmadı. şahgaga'yı korumaya çalıştı, olmadı. voldemort'a karşı savaşmaya çalıştı, o da olmadı. yine de bu kadar olmamışlığın arasından onu sıyıran, daha üst noktaya taşıyan şey somut olarak değil, soyut olarak onun neyi temsil ettiği gerçeği.

    evet, bir kahraman olmadı. evet, olayların akışını değiştirmedi ama fanların hayatında sözüm ona kahramanlardan çok daha derin bir iz bıraktı. evet, sirius denilince akla nasıl iki taraflı casusluk yaptığı, grindelwald'u yendiği ya da voldemort'u düşürdüğü akla gelmiyor ama "iyilik," "cesaret," "dostluk" ve "fedakarlık" geliyor. harry potter serisinin fanlar için temsil ettiği tüm o özelliklerin vücut bulmuş hali sirius. ve aslında biz fanları bu kadar etkileyen de bu soyut kavramlar. sonuç olarak süpürgeye atlayıp ejderhadan kaçacak halimiz yok ama sirius'un temsil ettiği iyi niyetli olmanın, cesaretin ve fedakarlığın hayatımızda bir önemi var. muhtemelen çoğumuz sirius black gibi bir arkadaşımız olmasını, onun gibi birinin hayatımızda bulunmasını istemişizdir. veyahut onun gibi biri olmayı dilemişizdir.

    sirius'un sorgulamadan, şüpheye düşmeden ve karşılık beklemeden yaptıkları dostluk, cesaret, iyilik, fedakarlık gibi kavramların en saf halini taşımasını sağladı. öyle ki, toplam yedi dakikalık sahnelerle insanların gönlünde taht kurdu. hayatınızda sırf siz ve aileniz yaşasın diye kendini sır tutucu olarak ortaya atıp aslında sır tutuculuğunu başkasına veren birinin olduğunu düşünün. sirius, james ve lily'yi kurtarmak için kendisini sır tutucu olarak gösterip onun peşinden gelmelerini sağlayacak ve hedefi şaşırtacaktı. esas sır tutucu bilinmediği için de arkadaşları güvende olacaktı. peter ihanet etmeseydi ve plan olduğu gibi devam etseydi muhtemelen voldemort onu bulup arkadaşlarının yerini öğrenmeye çalışacaktı ama sirius gerçek sır tutucu olmadığı için hangi büyüye maruz kalırsa kalsın sırrı söyleyememiş olacaktı. sonunda da öldürülecekti. voldemort'u şaşırtma uğruna hayatını düşünmeden feda etmiş olacaktı ve bu sirius'un fedakarlığının, cesaretinin örneklerinden sadece biri.

    işte bu, sirius'u olay örgüsündeki etkinsizliğine rağmen öne çıkarıyor. evet, seride ona çok fazla sahne ve sayfa düşmedi ama hareketlerinin ardındakini açıklamaya da kitaplar yetmez. diğer karakterlerin cesaret örneklerinde, iyiliklerinde, fedakarlıklarında bir "ama" var. geçmişte verilmiş zararlar var. yok edilmiş hayatlar var. sirius'ta bu yok. o ne kadar kendini suçlarsa suçlasın, aslında elinden gelenin elini yapmış, daha ne olsun? voldemort'a kendini yem olarak atmayı göze almış. yine olaylar nasıl gelişirse gelişsin, aslında elinden geleni korkusuzca ve düşünmeden, tereddüt etmeden yapmış.

    iyilik, dostluk, cesaret ve fedakarlığı (belki biraz da yaramazlığı) seride en iyi temsil eden kişilerden biri olduğu için bugün bu kadar kişi tarafından seviliyor ve unutulmuyor.

    gerçi bunda sirius'un yakışıklılığının da payı olabilir. özellikle gary oldman'ın karizmanısı ve karakterin kitaptaki tasvirini düşünürsek.

    kitaplarda ve filmlerde iz bırakan sahneleri/cümleleri için (bkz: #82956138)

  • geçen sene, mayıs ayı. bir otelde müdürlük yapıyorum. yaz sezonu için personel takviyesine ihtiyacımız oldu.
    kariyer.net'e falan ilan verdik.

    " ön büroda çalıştırılmak üzere; en az lise mezunu, iyi derecede ingilizce bilen, sezonluk elemanlar alınacaktır.
    tekirdağ şarköy x otel "

    cv'leri bizzat değerlendirip, 2 kişiyi görüşmeye çağırdım.
    bu görüşmelerin ilki. 25 yaşlarında, turizm otelcilik mezunu, diksiyonu düzgün ve tecrübeli bir arkadaş. ismi fırat.

    patronumuz, fırat ve ben ofisteyiz.
    çalışma saatleri ve iş yoğunluğu hakkında bilgilendirme yaptık, fırat'ın referanslarını ve geçmiş iş tecrübelerini değerlendirdik ve görüşmenin bizim için en önemli kısmına geçtik.

    -let's continue in english.

    +i dont want to speak better english than my director and annoy you. as you wish, we can give up.

    ( yani diyor ki; bence bu kısma hiç geçmeyelim. eğer ingilizce konusunda benimle sidik yarıştırmaya kalkarsanız, sizi kızdırabilirim. iyi düşünün.)

    -ehehe okey. ( korktum lan, bildiğin korktum. patronumun gözünden düşmekten, iş görüşmesine gelen bir çocuk tarafından rezil edilmekten korktum. çaresiz sustum.)

    fırat'ı işe aldık.

    1 hafta sonra; büyük çoğunluğu belçikalı, bir kısmı ise ingilizlerden oluşan bir turist grubu geldi.
    fırat'ı ara ki bulasın!!

    ya tuvalete girmesi gerekiyor, ya da ailevi bir telefon görüşmesi yapması lazım.
    turistler lobideyken, fırat'ı bulmak imkansız.
    kopuk uçurtma..

    - fırat bir sıkıntın mı var?

    + yok müdürüm herşey yolunda.

    - ingilizce bildiğine emin misin?

    + i dont want to speak better english than my director and annoy you. as you wish, we can give up.

    - hiç bilmiyorsun di mi lan?

    +we can give up.

    adam tek kelime ingilizce bilmiyor lan, tek kelime..
    iş görüşmesine gelirken, bir cümle ezberlemiş gelmiş.
    yalnız zekasına hayran kalmamak mümkün değil. işe yaradı mı? yaradı..

    savunması da komik..

    -ne bileyim müdürüm. şarköy'de turist ne gezer diye düşündüm ben.

  • mrna aşılarının karşıtları inanılmaz cahilsiniz ama yapacağım açıklamalar sizi iyi etmeye yetmez. o nedenle size değil burayı okuyup aklı karışabilecek olan eğitilebilir cahillere seslenmek istiyorum.

    mrna sitoplazmaya girer, çekirdeğe girmez.
    mrna dizisinin okunma sayısı bellidir, üreteceği protein sayısı bellidir.
    üretilen proteinin ömrü bellidir.

    bu parametreler sabitken bu aşının uzun dönem bir etkisinin olması imkansızdır.
    bakın düşük bir ihtimal de olsa olasıdır, mümkündür bile demiyorum
    imkansızdır.

    rica ediyorum sizden daha cahil insanların görüşleriyle aşı karşıtlığına kapılmayın.

    bu alanda makale yazıyor olsam ben de uzun dönem etkileri araştırmalar henüz yapılmadığı için bilinemez yazardım ama halkın bu tip bir kesinliğe ihtiyacı yok. halk mümkün olan/makul olan kesinlikle yetinmek durumunda. her gün 3 kilo domates yemenin 10 yıllık etkileri üzerine de bir çalışma yok ve bu tarz bir beslenmenin uzun vadede insana ne yapacağı bilinemez. ancak domatesi biliyorsanız yiyecek adama yeme demezsiniz. hakkında makale yazıyorsanız bilemeyiz dersiniz.

    mrna aşılarının uzun vadeli etkilerini bilmiyoruz demek bu tarz bir veridir.

    biliminsanları kafalarına göre asla zarar veremez, kesin zararsızdır diyemezler makalelerinde. bir şeyi bilmiyorlarsa bilmiyoruz yazarlar. zaten öyle de yazmak zorundalar. ben de bilimsel bir metin yazarken %99.9 emin de olsam %100 değilse bilemiyoruz yeterli çalışma yok yazıyorum. ancak mrna'yı biliyoruz, hücreyi biliyoruz, mrna'nın sitoplazma içinde ne yaptığını biliyoruz, aşının nasıl işe yaradığını çok net biliyoruz. tüm bileşenlerin ömürlerini biliyoruz. aşının insanlar üzerinde yapılan faz çalışmalarını ve sonuçlarını biliyoruz.

    noktaları birleştirince makul kesinlikle aşının insanlığa faydalı olduğu sonucuna ulaşıyoruz.

    bunları bilerek isteyen aşısını olur, istemeyen olmaz.

    konu bu.

    edit: mesaj kutum çöktü. ilginize de eleştirilerinize de teşekkürler ama cevap yazmaya yetişmem mümkün değil. sözlüğün bu dinamik yapısı beni hep cezbetti. iyi ki varsınız.

    kamu spotu: şeker orta vadede kesin olarak ömrünüzü kısaltıyor. aşıyı istiyorsanız tartışın ama şekerden uzak durun.

  • evet. ben deniz'den 4 yaş büyüğüm. akrabamız olur.

    edit : yaşlılıktan olacak ; bir mesajı cevaplarken nasıl oldu bilmiyorum entry olarak çıktı.