hesabın var mı? giriş yap

  • yurtdışında masterchef: kendi yaptığım sosisi tütsüleyip, ızgarada pişirdim. yanında maitake mantarı ve füme acı biberden bir ekleme yaptım. ördek yumurtasını iyice çırpıp sous-vide tekniği ile hazırladım. buradan önce iki michelin yıldızlı bir şefin yanında 3 sene çalıştım. ondan önce de ülkenin en iyi 5 restoranından birisinde yardımcı şef idim.

    bizde masterchef: antrikot pişirdim. dedem öldü. yanında balkabağı püresi var. annem yatalak. üzerine de pırasa külü yaptım. bu arada babam da bizi terk etti. ben de okulu yarım bıraktım. bu arada kocam da beni hamile iken terk etti. çocuklarıma bakmak için ayda 2000 lira ile idare ediyorum.

  • tarihe nizamülmülk olarak geçmiş olan ünlü devlet adamının asıl adı hasan bin ali bin ishak’tır. 1018 yılında tus şehrinde doğmuş ve gençliğinde iyi bir eğitim almıştır.
    onuncu yüzyılın ortalarından itibaren iran ve mezopotamya’yı fethederek, buraya yerleşen ve onbirinci yüzyılın ortalarında gücünün doruğuna ulaşan selçuklu devleti’ne vezirlik yapmış büyük bir devlet ve siyaset adamıdır.

    siyasi kariyerine gazne devleti’nin horasan genel valisinin yanında başlayan nizamülmülk, 1040 yılında dandanakan savaşı’nın ardından selçukluların hizmetine girmiştir. alparslan’ın 1064 yılında selçuklu sultanı olmasıyla yıldızı parlayan nizamülmülk, vezirlik makamına kadar yükselmeyi başarmıştır.

    alparslan’ın ardılı olan melikşah döneminde de (1072 – 1092) vezirliğe devam etmiş ve böylece iki selçuklu sultanına yaklaşık 30 yıla yakın vezir olarak hizmet etmiştir. büyük vezir, büyük üstad, iki hükümdarın tacı gibi birçok unvanı vardır, fakat en çok nizamülmülk: mülkün, memleketin, ülkenin nizamı lakabıyla tanınmıştır.

    nizamülmülk devleti yeniden yapılandırma yanında birçok işler başarmıştır. bunların başında, çok iyi örgütlenmiş, yüksek öğretim yapan resmi akademiler mahiyetindeki medreseleri kurmuş olması gelmektedir. bu medreselerin en ünlüsü bağdat’ta 1065-67 yılları arasında faaliyete geçmiş olan nizamiye medresesi’dir.
    ikinci olarak, osmanlı imparatorluğu tarafından da uygulanan askeri ikta sisteminin temellerini nizamülmülk’ün attığı bilinmektedir. bu sistem sayesinde, daha önceleri türk boylarının katılımıyla oluşturulan aşirete dayalı ordu düzeni, yerini maaşla çalışan düzenli orduya ve topraklı (tımarlı) askerlere bırakmıştır.

    üçüncü olarak, astronomi ve takvimin ıslahıyla ilgili çalışmaları, celali takvimi denilen yepyeni bir takvim sisteminin kurulmasına yol açmıştır. onun bu takvimi hakkında modern bir astronom, bizim bugün kullandıklarımızdan daha ince, daha dakik diye bahsetmektedir.

    nizamülmülk’ün günümüze kadar gelen en büyük yapıtı şüphesiz ki, siyasetname adlı eseridir. bu yapıt, sadece onun fikirlerini anlamak için değil, aynı zamanda döneminin özelliklerini de yansıtması itibariyle hala tarihçiler ve siyaset bilimciler için önemli bir kaynaktır.

    siyasetname’yi sultan melikşah’ın isteği üzerine yazmıştır. orijinal dili farsça olup, 51 bölümden (fasıldan) oluşmaktadır.
    siyasetname, sultana sadece öğüt ve tavsiyeler vermekle kalmamış, sisteme dair olması gerekenler hakkında somut, pratik ve uygulanabilir önlemler önermiştir. ayrıca yapıt, dönemin devlet ve bürokrasi yapısı, yöneten-yönetilen ilişkisini ve muhalif söylemleri de yansımaktadır.

    nizamülmülk, siyasetname’de eleştirilere de uğramıştır. örneğin, siyasetname’nin 30. faslının, tamamen islam’a aykırı olan şarap meclisinin kurulması ve şartlarına ayrılması. içki üzerine adeta resmi protokol yazmıştır. bu durum için selçuklu saray kültürünün eski türk geleneklerini hala sürdürdüğü söylenebilir.

    ancak nizamülmülk’ün kadınlar hakkındaki düşüncesi pek iç acıcı değildir. nizamülmülk, kadınların siyasete katılımına karşıdır. ona göre kadınlar, sadece neslin devamı için yaratılmıştır. bunun dışına çıktıkları zaman kendi işlevlerini unuturlar.
    “sultan kadınları, dışarıyı görmedikleri ve dışarı ile ilgileri olmadığından verdikleri karar ve emirlerde çoğunlukla hataya düşerler. bu sebepten de fitneye sebep olarak padişahın ihtişamına gölge düşürür, halkı sıkıntıya sokar, ülke ve din zarar görür, reayanın malı telef olur, devlet büyükleri incinirler.”

    vezirliğinin son senelerinde, oğul ve torunlarının yüzünden melihşah ile araları bozulunca melikşah ona bir mektup yazar ve şöyle der:
    “sen benim devletimi ve memleketimi istila ederek evlatlarına ve damatlarına peşkeş çektin. bunlar benim adamlarıma saygı göstermiyor, halka zulmediyorlar ve sen bunları cezalandırmıyorsun. ister misin vezirlik divitini elinden ve sarığını başından alayım ve halkı sizin tahakkümünüzden kurtarayım?”

    nizamülmülk ise adeta tehdit eder gibi şunları yazar: “devlete ortak olduğumuzu henüz bilmiyor musun? bu vezirlik diviti ve sarık, tacınla o derece ilintilidir ki diviti aldıktan sonra taç da kalmaz gider.”

  • (bkz: sözlükte özlenen başlıklar)

    edit: ilk defa sadece bir bkz girerek bu kadar fav alıyorum..lan madem bu kadar kişi sol frame' de çıkan saçma sapan başlıklardan sıkıldı ve bu tarz bilgi başlıkları istiyor, o zaman o saçma sapan başlıklari kim açıyor ? kim o saçma sapan başlıklari gündemde tutuyor ? yönetim duy sesimizi ve sözlüğü eski günlerine döndürmek için bir şeyler yap.

  • lise zamanlarında bir kış günü çok yağmur yağıyordu, bende şemsiye kullanmayı sevmeyen bir insan olarak yine arkadaşın eşin dostun şemsiyesinin altına girmeye çalışıyordum. arkadaşlarda ya git kendi şemsiyeni getir vs. vs. dedikleri için aman be sizin şemsiyenize mı kaldım diyip önde daha önce okulda gördüğüm ama hiç konuşmadığım bir kızın pat diye şemsiyesinin altına girdim. sonra bende şaşırdım bunu nasıl yaptığıma normalde çok fırlama bir insan değilimdir. neyse şemsiyenin altına girdikten sonra aramızda şöyle bir diyalog geçti.

    ben: arkadaşım şemsiyesinin altından kovdu da bende seninkine sığındım
    şemsiyeli kız : ( gülerek ) olsun iyi yapmışsın, ıslanma çok yağmur yağıyor zaten.
    ben : teşekkür ederim. ( tabii içimden 90 +larda galibiyet golünü atmış forvet gibi seviniyorum. yağmur bereket getiriyormuş gerçekten )

    sonrası kızın sokağına kadar beraber yürümüştük, sonra okulda birbirimizi gördükçe konuştuk ettik çıktık ayrıldık, barıştık, ayrıldık.

  • hayatta işimizi kolaylaştıran bazı temel noktalar vardır. zaman kaybetmemizi engellerler.

    mesela atalay demirci'yi komik bulan adamla mümkünse mizah konuşulmamalıdır.
    mesela yıldırım demirören'in başarılı bir spor yöneticisi olduğunu düşünen adamla ekonomi, yöneticilik, liderlik falan konuşulmamalıdır.
    serdar ortaç dinleyen adamdan film tavsiyesi bile alınmaz mesela, gönderdiği şarkıyı dinlemek şöyle dursun.

    ve steven gerrard'ın efsane olduğunu reddeden adamla bir kelime daha futbol konuşulmaz. ayıptır, zaman israfıdır. değmez.

    edit: iş bu entry steven gerrard başlığındaki en beğenilen entry olması sebebiyle ekşi sözlükteki varıp varabileceğim en üst kariyer noktası olmuştur. ilk defa böyle bir şey için mutlu olmamı sağlamıştır. sebebi için;

    (bkz: #25831756)

  • shounen aslında sadece erkeklere hitap eden bir tür değildir. zaman içerisinde gelişen japonya'nın milliyetçi politiklarının bir sonucudur. öyle anime/manga otakusuyum shounen de erkeklere hitap eden çeşididir demekle olmuyor. dikkat ederseniz bu tarz eserlerde karakterler hep lise öğrencileri veya daha genç çocuklardır. ergen karakterler kendi yaşlarından beklenmeyecek düzeyde olgun ve yaratıcıdırlar. her zorluğun altından bir şekilde kalkmasını bilirler. spor üzerine bir anime ise en iyi sporcu olmaya çalışan bir başrol izlersiniz. amaç pokemon yetiştirmek bile olsa bunun en iyisi olmak üzerine kuruludur. ilkokul seviyesinde rekabet yüzünden gelişimleri etkilenmesin diye çocuklara sınav bile yapmayan adamların lise seviyesinde her aracı maksimum seviyede rekabete çevirmesi üzerine uzunca konuşulacak bir konu.

    seinen'i ele alırsanız daha farklı bir yapı görürsünüz. daha felsefik veya daha şiddet dolu karmaşık kurgulara sahiptir. çünkü hitap ettiği kitle 18 ve üzeridir. shounen genel bir tür gibi algılanmasına ve dünyada bir çok 18 yaş üzeri takipçisi olmasına rağmen asıl amaç gençleri bu yönde motive etmek, hayal gücü ile ufuklarını genişletmektir. doraemon gibi başından sonuna mesaj veren fakat izlemesi inanılmaz eğlenceli seri gibi bu türün de belli bir çıkış amacı vardır. asıl amaç yukarıda yazdığım gibi kendi gençlerini gazlarken kültürü dünyanın her yanına ulaştırmaktır. bunu da çok güzel yapmaktadır.

  • maaşlar tüketim falan her şey saçmaladı.
    45 tl'ye tavuk sosisli kumru var 50 tl'ye iskender yiyebiliyorsun.
    sanayide çırak 4.5k başlıyorken mühendis 6 ile başlıyor. yeni avukat asgari ücret bile almıyor. doktorlar zaten herhangi bir meslek erbabının kendilerinden daha fazla kazandığını hala kabul edemez durumda. her duyduğunda sürekli şok olup tivit atıyorlar.
    bir litre su olmuş 5 lira. simit 6 tl. aç bitir salam 6 tl.

    75 liraya geçen gün lokum et yedim. dün kelle eti mi ne eti olduğu belli olmayan kuşbaşılı kaşarlı pideye 50 lira sokmaya çalıştılar.

    tavuk döner 30 lira olmuş. domatesin teki 4-5 tl.

    adam 30 liraya kahve satıyor fıçı bira 30 tl.

    ne nasıl yürüyor kimsenin haberi yok. bişi diyen de yok. kimse itiraz da etmiyor. saçmalık saçmalık üstüne.

    sıkışan zam yapıyor da oğlum öyle bir zam şekli yok. sonumuz hayrolsun.

    edit: bazı arkadaşlar konuyu anlamamış. ne yapsın adam falan diyor. hükümet yeteneksiz bilgisiz olabilir ama serbest piyasaya neredeyse hiç karışmıyor. 100 km yol özel arabayla lpgli 100 tl civarı olabiliyorken nasıl 50 kişiyi taşıyan otobüs kişi başı 100 tl kesebiliyor. minibüs indi bindi nasıl 5 lira yapabiliyor. ben işin burasındayım. yakıt masraflarının ne olduğunu herkes biliyor. dengesizlik değil mi olm bu ?
    mantığı var mı bu işin ? 3 aktarma yapan arkadaş var. geçen gün taksi kullanmış 10 lira fark ediyor toplu taşımayla mantıklı mı bu ? ben mi kafayı yedim ya anlamıyorum. 10 lira iki simit etmiyor ama seni toplu taşımadan kurtarıyor. ee uzaktan bakınca da bir simit 6 tl olmuş oha diyorsun
    ulan ailem yazlıkta kızkardeşim geçen otobüsle gelmeye kalktı 320 lira almış. dedim bu işte yanlışlık var.
    uçak biletine baktık 280 tl dönüşü uçakla yaptı. ulan biri otobüs biri uçak.
    mantıklı mı gerçekten bu iş ?