hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi

  • adamın ebleh sıfatına, can sıkıcı danslarına, kro-pop kliplerinin kurgusuna bakmak yerine, alt yapıda ki müziğin zenginliğine, sesindeki eşsizliğe, ve oluşturduğu sentezin sarsılmazlığına bakabilse idik, cigulinin lümpen toplum içinde yetişmiş bir müzikal deha olduğunu farkedebilirdik.
    entelimizin, kompleksimizin günah keçisi olmuş ciguli, ismiyle fiziğiyle, çıkıp geldiği sosyal çevre ile ön planda tutulmuş, durmuş, anılmış...vurun ciguliye...vurun abalıya.
    benzer bir müziği, ya da orjinaliteyi anlamadığınız bir dilde, goran bregoviç yaparsa, güzel kurgulanmış bir filmle satarsa, tipi de bet değilse basın bağrınıza, taç yapın başınıza...

    ciguli son zamanlarda müzikal anlamda gördüğün en olgun, en özgün, en klasik olmaya aday eserleri üretmiş bu coğrafyanın müzisyenidir.lümpenliği, görünüşü, hitap ettiği iddia edilen sosyal zümre beni zerre bağlamaz, zira ben kaliteye bakarım, ben müziğe bakarım.
    bir grup, bir müzik oluşumu ile anılmak isteyen şekilci zihniyet uzak durabilir, bir müziksever asla.

  • futbolu zerre takip etmeyen şahsım tarafından daha iki gün önce öğrendiğim gerçektir.

    slaven bilic'in gelişini de ligin 3. maçında öğrenmiştim.

    her neyse, lan adam roberto carlos, sivas'ta oturuyor şu anda. brezilya'nın kumsallarından sivas'ın soğuğuna bir hayat hikayesi. kangallarla dans.

    her şeyi geçtim, bu adam nereye sıçacak lan!

    not: insanın aklına ilk "ağzına sıçsın amua goduum" demek geliyor, biliyorum.

  • otobüste pencere kenarında oturmaktayım... eda* kucagımda oturmakta. 3 yaş sendromu içinde camdan bakınmakta... yanımıza yaşlıca bir teyze oturur ve eda yı mıncırmaya başlar, oysa bilmez ki eda bundan hiç hoşlanmaz!

    teyze: senin adın ne bakiimmmmm

    eda dan ters bir bakış...

    ben: eda teyzesi [ayıp olmasın cevap verelim düşüncesi]

    teyze: ay benim torunum var senin kadar onun adı yaprak!

    eda dışarıyı seyrettiği camdan kafasını kaldırıp süzerek kadına bakar... iyice süzdükten sonra tekrar cama doğru döner... ve dışarıyı seyrederek kopartan cümlesini kurar!

    eda: biz yaprağı...[es] sarma yapar... [burada yüzü kadına doner] yeriz!

    budur!!

  • tam azar olmasa da koridorda full makyaj yakaladığı, muhtemelen 9. sınıf öğrencisi olan kıza müdür yardımcısının tepkisi;

    - şimdi sen o ruju sürdün ya, dünyanın en güzel kızı sen oldun zannediyorsun ama çok yanılıyorsun.

    (bkz: baltalı ilah)

  • atatürk başkenti ankara yaptı. savaş durumunda bu gerekliydi elbette. istanbul'u geri alınca başkenti taşımayı düşünmedi bile. belli ki istanbul'un 3 taraftan işgale açık olması kendisini böyle bir karar almamaya itti.

    atatürk'ün bir diğer özelliği de sanayinin belirli bölgelerde değil de ülke genelinde yayılmasına dikkat etmesiydi. cumhuriyet dönemindeki fabrikaların açıldığı yerlere bakarsanız bunu çok iyi anlayabilirsiniz.

    peki sonraları ne yapıldı?

    sanayi istanbul tarafına kaydı. dolayısıyla nüfus da oraya gitti. bankalar oraya taşındı. bugün istanbul demek, türkiye'nin yarısı demek. istanbul'u alan, işgal eden ya da bombalayan türkiye'nin şah damarını keser. bununla birlikte istanbul askeri açıdan gerçekten savunması çok güç bir şehir.

    bir gün birileri istanbul'a saldırırsa allah yardımcımız olsun.

  • annem marketten gelince bir heyecanla poşetleri karıştırıyorum benlik bişey var mı diye. akranlarım çoluk çoçuğa karıştı.

  • hemen yukarıda bir mal değneği var, ciddiye almayınız. gerçek istatistikler şöyle:

    1. her sene 20.000 kişi kanser olup 15.000'i ilk yılda ölmüyor sayın cahil ve bok atıcı. kanser olan kişi sayısı yılda 100.000. daha ilk cümlende yalan söylediğin ve araştırmadan salladığın belli

    2. sayın bok atıcı ve cahil, bak bakayım şu sunumun 36. sayfasına. ne diyor? her on senede bir kanserden sağkalım oranları düzenli olarak artıyor. yani, kanser tedavi edilebilir bir hastalık ve başarı oranımız hızla yükseliyor. tamam mı salak herif? : http://www.turkcancer.org/…ve-davranis-mart2014.pdf

    3. çocuk onkolojisinde kemoterapinin başarı oranı % 85'lerde. oku duyarsız ve cahil herif: http://www.medikalakademi.com.tr/…mi-mehmet-kantar/

    niye ben bu adama gerizekalı, duyarsız ve cahil diyorum? çünkü:

    1. duyarsız, çünkü bir sürü kanser hastasının okuduğu bir başlığa geip desteksiz ve dayanaksız şeyler yazabiliyor. ailesinde kanser hastası olup da bu gerizekalıya inanabilecek kadar zor durumda olan o kadar insan var ki. herkese acil şifalar dilerim, hasta yakınlarına da dayanma gücü. merak etmeyin, modern tıp bu gerizekalıların iddia ettiği kadar başarısız vs değil, inanın ve mücadele edin

    2. cahil, çünkü taaaaa binlerce yıldır insan evrimiyle beraber gelişen bir hastalıklar kümesi hakkında (kanser) şöyle bir cümle kurabiliyor: "siz ve sizin gibi sivrisinek kafalilar doktor olsaydi bu kanser illetine bu kadar yildir coktan cozum bulunmustu." allah bilir, okudğu iki facebook postuyla gelmiş buraya doktorlara bok atıyor. cahil çomar seni, yıkıl!

    3. gerizekalı, e çünkü gerizekalı.

    hiç bundan sonra güzellikle söz anlatmak yok, adam olan şu yukarıdaki bir sürü doğru bilgi dolu şeyi okuyunca zaten akıllanır. hala buraya gelip desteksiz bok atanlar gerizekalıdır

    bu tür yalanlara karşı tıklayınız : yalansavar http://yalansavar.org/

  • pazar günü içimden, geldi, kahvaltıyla akşam yemeğini ben hazırladım. normal zamanlarda, mutfaktaki yardımım üst raflardan bir şeyler almakla sınırlı. aslında fena değilim yemek yapmakta ama işime gelmiyor hazır yapan varken.

    kız arkadaş - napıyorsun?
    ben - yemek hazırlıyorum.
    kız arkadaş - e kahvaltıyı da hazırladın.
    ben - olsun sen hep hazırlıyon.
    kız arkadaş - ben de içeri gidip, bağıra çağıra küfrederek fifa oynayayım bari.
    ben- ...

  • bizim eski hatunun asosyalliğin kenarından geçmeden başardığı olay. tiyatro, konser, sinema, yemek vs.. sağlam sponsor olmuşuz a.q..

  • 2.5 sene en yakın arkadaşımdı, beraber en çok gülüp eğlendiğim insan. benim hayatımda birileri oldu bitti, onun hayatında da... beraber üzüldük, dertlestik aşk meşk konularında. sonra bir gün biraz kıskançlık sezdik ikimizde birbirimizde, şaşırdık ne alaka diye.yok ya yanlış anladık heralde deyip konuyu kapattık. o evlenip hayatını kurmak istiyordu, ona yönelik kadınlarla tanışıyor yada tanıştırılıyordu. ev bakıyordu evlendiğinde oturabileceği, akıl verdim çocuğun nerde oynayacak site içi olsun boşver orası güzel değil diye vazgeçirdim bir gün. sonra iş değiştirdi, o sıra beraber yaptığımız işten çok farklı bir sektöre geçti, daha güvenli daha saygın bir iş. evrak hazırladığı gün aradı biraz konuşabilir miyiz diye. gittim bu biraz buruk, her zamanki gibi değil. dedi ki; bugüne kadar kendimi sana layık görmedim işimden dolayı, ailen de öncekini işi yüzünden istememişti, şimdi memurluk kadar olmasa da daha garanti bir işe geçiyorum o yüzden buna cesaret edebildim bugün, eğer bunu denemezsek günün birinde hayatına biri girip evlenip gideceksin ve ben seni bir daha arayamayacağım, göremeyeceğim. bunu düşünmek beni çok korkutuyo, gel deneyelim, seni bugüne kadar beraber olduğum en uzun ilişkimden bile daha iyi tanıyorum, becerebilirsek sevgili olmayı evlenelim...

    sonuç;
    11.yıl, 8 yaşında mükemmel bir çocuk, her günü kahkahalarla geçen site içinde bir ev :)