hesabın var mı? giriş yap

  • oasis'in 2 ekim 1995 tarihli 2. albümü what's the story morning glory'nin muhteşem kapanış parçası; sözleriyle ayrı, müziğiyle ayrı bir şaheser; oasis'in en uçlara varmış eserlerinden birisi kesinlikle. aynı zamanda 13 mayıs 1966 tarihli oasis singleı, b yüzünde slide away vardır. ancak bu single nedense sadece avustralya, fransa ve yeni zelanda'da yayımlanmıştır; bu sebeple şarkı temel tanınırlığını video klibine ve radyo singleı olarak abd'ye ulaşmış olmasına borçludur biraz da. (ha, bana kalırsa bazı şarkılar vardır, single olmasını, ya da kimsenin bilmesini istemezsiniz; champagne supernova da o kalibrede ve sınırlı azınlıkla paylaşmanızı isteyeceğiniz kadar özel bir şarkıdır, kişisel bir sapıklığım olsa da bu, belirtmek istedim.*)

    gelelim enteresan kısma. albümde noel gallagher adına kreditlenmiştir bu şarkı; yani bir noel gallagher bestesidir. mi acaba?

    iddialar odur ki, champagne supernova esasen bir paul weller bestesidir! güya, paul weller bu şarkıyı wild wood için bestelemiştir; fakat sonra albümde yer bulamamış, içine sinmemiş, hâliyle hiçbir şekilde kullanamamış olduğu için de bu şarkıyı noel gallagher'a vermiştir. (bu noktada bir bilgi daha vermemiz gerek elbette: paul weller, oasis'le, daha doğrusu noel gallagher ile sıkı dosttur. bu dostlukları oasis şarkılarına müdahale, kayıtlara katılma gibi ''müzikal'' katkıları da kapsayan bir dostluktur. her zaman kabadayı takılan ve kolay kolay kimseyi kendisinden üstün tutmayan noel gallagher'ın bir büyük gibi, bir öncü gibi saygı duyduğu, ''büyüksün aağbi'' kıvamında baktığı bir insandır hatta paul weller. zaten geçenlerdeki sükseli noel gallagher-damon albarn-graham coxon-paul weller buluşmasında gördük bunu.) noel gallagher da şarkı üzerinde oasisvâri dokunuşlar yaparak bu pası değerlendirmiştir iddiaya göre. iddia sahiplerinin bu noktada elbette görüşlerini desteklemek için kullandıkları bazı argümanlar da mevcut: paul weller, champagne supernova'da gitar çalmıştır, geri vokalde yer almıştır, şarkının kapanışındaki ıslık kendisine aittir. -kapanışta ''ooh'' geçişlerinde sesini duyarız kendisinin, hatta ''ooh'' eklemesini yapma fikri de kendisine aittir- yine albüm*deki bir başka eser the swamp song'da da parmağı vardır (bkz: #33181192) ve o dönemde de sık sık noel gallagher ile stüdyoda çalışmışlar, yardımlaşmışlardır. gibi. (bunların hepsi elimizde olan ve doğruluğuna emin olduğumuz bilgiler)

    bu noktadan hareketle, şarkının yazılışı ile ilgili pek çok farklı hikâye türemekte aslında.

    paul weller bahsi ile bakılacak olursa; ''o dönemde noel gallagher ve paul weller stüdyoya kapanıp birbirlerine bestelerini dinletmekte, yer yer fikir almaktadırlar; noel gallagher, what's the story morning glory'nin hemen hemen tüm şarkılarını kaydından önce paul weller'a dinletmiştir mesela. her neyse, paul weller da burada wild wood için kullanamadığı -ki bu albüm yayımlanalı 2 yıl olmuştur o zaman-, bestesini tam olarak yapamadığı ve elinde kaldığını düşündüğü bu bestesini dinletmiştir kendisine, elbette dinletilen champagne supernova'nın ''iskelet''idir, sonrasında beraberce bestelerler şarkıyı; solo kısmı tamamen paul weller'a ait olduğu için de albümde bu kısmı bizzat kendisi çalmıştır. bu şarkı böylelikle paul weller kökenli bir şarkı olur, arkadaşa bir armağan mahiyetindedir.''

    bu bahis tamamen kafalardan silinip bakılacak olursa; ''noel gallagher sarhoş ve evinden kovulmuş şekilde sevgilisi meg'in evine gider, burada pixies albümü bossanova'yı dinlemektedirler, kendisi bunu supernova olarak anlamıştır; eş zamanlı olarak da televizyonda da fransa'da şampanya yapımı ile ilgili bir belgesel vardır, sonra noel kafasında bu iki apayrı şeyi birleştirir ve ''buldum! champagne supernova!'' der. sonrasında aşama aşama şarkısını besteler, yer yer hâlâ anlamını bilmediği, kendince hiçbir anlamı olmayan sözlerle bezeyerek.''

    noel gallagher; şarkı ile ilgili herhangi bir yorumunda paul weller'a değinmiş değildir, bu durum bir ipucudur kanımca. zira richard ashcroft ile beraber o döneme ait en yakın dostu ve ağabeyi saydığı paul weller'dan kesinlikle bahsederdi bana kalırsa. yani etik olarak bahsetmesi gerekir en azından, değil mi? ha keza paul weller'ın da şarkı üzerinde sonraki zamanlarda da yorumu mevcut değil. kaldı ki gerçekten bu şarkı bir paul weller şarkısı olsa idi, noel gallagher bir dost olarak, ya da ticarî anlamda, nasıl olursa; mutlaka telif aşamasında karışıklık çıkardı, ''kimse kimsenin babasının oğlu da değil a.'' da diyor insan. ama aynı zamanda paul weller'ın iddialara ek olarak gitar çalmış ve geri vokalde olmuş olması, aradaki samimiyet ve dostluk gibi faktörler de şarkı paul weller'a ait olmuş olsa ya da ortak bestelense bile ''kreditte bir göz yumma, samimi bir armağan isteği'' olarak da yorumlanabilir çok çok fazla bir iyimser yaklaşımla.

    ne olursa olsun, şarkının bir noel gallagher bestesi olduğunu düşünüyorum kendi adıma, ya da düşünmek istiyorum açıkçası. bu kadar teori arasında da tutup herhangi birine inanana da ''neden inandın?'' denemez bence, zira noel gallagher şarkı alıntılama, doğrudan çalma, aşırı esinlenme gibi alanlarda alanında kesinlikle bir numara.

    her neyse, bize kalan bu şahane eseri dinlemek elbette. noel gallagher'ın ve oasis'in en ''psychedelic'' işi olarak da algılayabiliriz bence bu şarkıyı. -ki bunu sadece enfes efektlerine bakarak değil, aynı zamanda doğaçlama sololarına ve sözlerine bakarak bütüncül olarak söylüyorum- doğaçlama solo kısmına gelince, bu kısımda kesinlikle paul weller kendisini fazlasıyla hissettirmiş. (zaten gitar çalmış adam, daha ne yapacaktı?) aynı şekilde geri vokal de büyük ölçüde kendisine ait, fikir olarak. (ki ben de some might say gibi bazı birkaç kaliteli istisna dışında oasis'in geri vokal yetersizliğinden dem vururdum, champagne supernova'yı da some might say gibi geri vokal olarak ''çok kaliteli'' görürdüm, nitekim boşa değilmiş, paul weller el atmış yahu, oasis aynı oasismiş*)

    hülâsâ, şahane albümün en şahane kapanışıdır champagne supernova. şahane akor geçişleri, enfes liam gallagher vokali, yerli yerinde efektler, can yakan gitar soloları ve yumuşacık bir kapanışla el sallar size, ve albümünün ve kendisinin tüm gürültüsüne, azametine rağmen kibarca albümün sona erdiğini ilan eder. britpopun en temel yapıtlarından birisi böylelikle nihayete kavuşur.

    sona eren sadece albüm de değildir ayrıca, bir dönemdir; zira bu şarkıdan sonra oasis ne kadar çırpınmış olsa da hiçbir zaman bu ''son''un bıraktığı noktaya, bu ''son''un oluşturduğu zirveye erişememiştir.

  • yıllar boyunca yaptığı gezi programlarında "ben zeytinyağımı yunanistan'dan alıyorum, türkiye'de zeytinyağı yok, kimse kusura bakmasın" diyip diyip durdu.

    kim bilir belki de bu sebeple akhisar'da üretim yapan bir firmayla anlaşıp zeytinyağı şişelerinin üstüne ismini bastırdı ve 3 kat fiyatla satılmaya başlandı bu zeytinyağları. :) link

    bugünlerde açıklanan listede ise dünyanın en iyi 100 zeytinyağı listesine türkiye'de üretilen 14 zeytinyağının girdiği görüldü. novavera 4'üncü, hermus 6'ıncı., asiltane 13'üncü oldu üstelik bu sıralamada. link

    gözlerim sicimoğlu'nun da yağını aradı ama bulamadı listede. mesele tamamen duygusalmış anlaşılan :) ama yine de hastasıyız kendisinin. orası ayrı :)

  • gezegenin en mantıklı sözü.

    + ne tür müzikler dinlersin bartuğ?
    - hımmpf, indie falan, pop jazz bazen de beril...
    + anlıyorum bartuğ...

    bartuğ yalan söylüyor, daha geçtiğimiz yaz kuzeninin düğününde ankara'nın bağları eşliğinde çılgınlar gibi eğlendi. bartuğ yalancı. bartuğ yavşak...

    ***

    + ne tür müzikler dinlersin saffet abi?
    - valla kulağa hoş gelen her türlü müziği dinlerim yiğenim.
    + saffet abi pop jazz?
    - jazzırdamasa o da iyi aslında meh meh meh.

    saffet abi dürüst. saffet abi yavşak değil. kötü şakaları dışında on numara adam.

  • orantılı zekaya muhteşem bir örnektir.

    http://webtv.radikal.com.tr/…de-piknikli-eylem.aspx

    helal olsun çocuklara. madem orası halkın sarayı, istersem gider piknik yaparım, istersem içini gezer tozarım (limitler dahilinde) kimse de bana karışamaz. ama sen en doğal hakkını kullanmaya çalışan çocukları yaka paça göz altına almaya çalışıyorsan sadece zavallısın demektir.

    yıkılacaksın erdoğan, korkunun ecele faydası yok!

    edit: videonun girişindeki atletli abinin polise karşı hala rol kesmesi, polisin önünde karpuzlu topla oynamaya çalışmaları muazzam ya. bugün polis canlarını yakmış olabilir ama dirençleri ve soğuk kanlılıkları ile polisleri mala bağlatmışlar, acınacak duruma sokmuşlar. bunun zevkini yaşayıp mutlu olsunlar.

    edit 2: bu video daha güzel bir çekime sahip ve daha detaylı; https://m.youtube.com/watch?v=sfqks-d_wfc

  • rahip (ing. monk) ruhban sinifina ait demektir. teoride dunyevi hayatla ugrasmayan, manastirda diger rahiplerle ya da tek basina izole bir sekilde yasayan, mal mulk sahibi olmayan, kendini dini bilimlere, meditasyona ya da topluma hizmete adamis kisidir. ıstedigi yasta manastir hayatina katilabilir. ancak katildiktan sonra manastir duzeni ve kurallarina harfiyen uymakla yukumludur. omru boyunca manastirda kalabilir. yukselerek manastirdan sorumlu basrahip olabilir. ya da din adamligi egitimini alirsa papazlik yapabilir.

    papaz kiliselerde gorev yapan hiristiyan din adamidir. belli bir dini egitimden gecerek ve metropolitin atamasiyla bu mertebeye gelir. evlenebilir. mal mulk sahibi olabilir. bir kiliseden, mahalleden, sehirden sorumlu olabilir. ayinleri, evlilik seremonilerini, kilisedeki hayir islerini yonetir ve bazen de kilise hukukuna gore kisiler arasindaki anlasmazliklari giderir. bulundugu komunite icin aile reisi gibi oldugu icin peder de denir.

    kucukten buyuge rutbe siralamasi: papaz, piskopos, baspiskopos (metropolit) ve (katolik kilisesinde) papa seklindedir. bu rutbeler kabaca islam'daki imam (lokal komuniteden sorumlu), seyhulislam (bolgeden sorumlu), ve halifeye (tum islami camiadan sorumlu) denk gelir.

    papaz, piskopos gibi din adamlarinin dini kanunu yapma, degistirme ve yorumlama yetkisi vardir. rahiplerin (yine teoride) boyle bir kaygisi, katkisi yoktur. tabii ki teolojik konularda egitimleri cok sikidir ve ruhban camiasinin dini literature katkisi buyuktur.

    ruhban sinifinda kadinlar (rahibeler) oldugu gibi kilise ve komunite yonetiminde de ozellikle erken hiristiyanlik doneminde cokca kadin gorev almistir.

    bir de, hiristiyanlikta rahiplik antik yunan donemi filozoflarinin bir uzantisi olarak devam etmistir, her ne kadar retorikte yunan (pagan) filozoflarina karsi cikmis olsalar da. ayni sekilde islam da hiristiyan rahiplerine karsi literaturde sert bir tavir almistir. bircok erken islam alimi "la rahbaniyat fi-l islam" hadisini one surerek islam'da manastir hayati ve dunyadan elini etegini ceken rahiplere yer olmadigini iddia eder. lakin zuhd ve evliyalik literaturu, ozellikle sufizm, hiristiyan rahipleri tarafindan oturtulan bircok degeri ve praktisi aynen aktarmis ve desteklemistir.

  • hayırdır sevr antlaşması falan mı imzaladik tüm ülke eve kapandik yabancilari izliyoruz? ağızda maske ile onları eğlendirmek için şaklabanlıklar yapıyoruz? bu virüs sadece türkler için mi var? yabancılardan bulaşmıyor mu? orada 3 kuruş için turist eğlendiren insanların evi ve ailesi yok mu?

    bu ne rezillik yahu? koskoca ülke 3 5 euro için kölelik yapıyor. bu ne rezillik?

    https://twitter.com/…tatus/1388907813020348416?s=19