hesabın var mı? giriş yap

  • rizespor taraftarının haklı isyanı. ağların yırtık olması kuşku uyandırıcı. gollerin bazıları değil, neredeyse bütünü usulsüz. ayı gibi vuruyorlar toplara.

  • 2005 yilinda okumak icin almanya'ya geldigimde ilk 12 ay icinde yaklasik 15 kilo almistim. türkiye'ye döndügümde 1 hafta bu konusulmustu. ondan sonraki yillar hep o ayarda seyretti. artik sisman bir insandim. bu gercegi kabullenmis ve pek de takmaz hale gelmistim. gerci ara ara "la azcik zayiflasam ne güzel olur" filan diyip bi iki günlük diyetlere tabii ki ben de basvurdum.

    en fazla 106 kilo oldugumu hatirliyorum. o dönem yaptigim ve yedigim seylere bakiyorum da sanki kendime kilo alma programi yapmisim ve onu itinayla uyguluyorum.

    aslinda kilo vermek istiyordum ama bir neden bulamiyordum. beni gören herkesin "olm biraz dikkat et, damarlarin yagla dolmustur senin simdi, allah muhafaza" nevinden ikazlarina alismistim.

    artik cevremde, kilolu, sevimli, tombul ismilo olarak kabul görmüstüm. cogu arkadasimin kilo verirsem bu sevimliligin gidecegini iddia ederek motivasyonumu kirdiklari da vakidir.

    neyse efendim, günlerden bir gün, bir bayanla tanistim. konustuk, anlastik. sevgili olduk yani. aradan aylar gecti kilolarimla ilgili tek bir sey söylemedi. acayip uyuz oldum. kendisi zayif bir insan. hatta anneme göre acilen biraz kilo almasi lazim gelen bir kisiydi. buna ragmen bana bir kere bile "biraz kilo versen iyi olur" cinsinden tek bir kelam etmedi.

    2011 yilinin eylül ayinda nisanlanmaya karar verdik. 2011'in nisan ayinda istanbul'da arkadaslarla otururken "olm nisan da var, artik ben kilo vereyim" dedigimde atilan kahkahayi su anda bile duyabiliyorum. "görürsünüz olm, türkiye'ye döndügümde dal gibi olucam" diyerek iclerinden bir tanesiyle takim elbisesine iddia'ya girdik. eylül'e kadar 80'e inmeliydim.

    ben nisan ayinda almanya'ya döndüm. o ay hic bir sey yapmadim ancak mayis ayindan itibaren yedigime, ictigime dikkat etmeye basladim. asitli icecekler, sekerli meyve sulari, cikolatalar, sekerlemeler, pizzalar, dönerler...

    bunlari neredeyse sifira indirmistim.

    ilk iki ay varsa yoksa salata, corba, tavuk.. bol bol su, bitki caylari..

    veee tabii ki hareket. isemeye gitmeye bile üsenen ben artik her gün 50 ila 80 dakika arasinda yürüyüs yapiyordum. yürüdükce aciliyor, acildikca kendimi cok daha iyi hissediyordum.

    zayiflamanin ilk emarelerini kilik kiyafetimde gördüm. pantolonlarim artik emanet gibi duruyordu üzerimde. t-shirtler, atletler vs..

    artik cok daha rahat hareket ediyordum. özellikle namaz kilarken rükularda, secdelerde hic zorlanmiyordum.

    suratim kücülmüstü. bileklerim, baldirlarim incelmis, göbegimin büyük kismi yok olup gitmisti.

    ramazan boyunca neredeyse her gün corba, salata, az miktar tatli ve bol bol su bu hale gelmemde kilit rolü oynamisti. pek tabii ki yürüyüslerim.

    hafif tempolu, 1 saati askin yürüyüsler..mümkün mertebe yokuslara vuruyordum kendimi. eve geldigimde kan ter icindeyim. harika bir duygu.

    29 agustos'ta istanbul'a indigimde beni gören herkes resmen soka girdi. 4 ayda 99 kilodan 77 kiloya inmistim. tam 22 kilo.

    annem haric herkes sevindi.. sismanken basimin etini yiyen, her telefon görüsmesinde nasilsin demeden kac kilosun diye soran annem resmen üzüldü ya.. derhal 85 kiloya cikmam gerektigini söyledi. babam da hemfikirdi ama umrumda degildi acikcasi. zira bu keyfi tatmistim artik. hafif olmak! ne müthis bir seymis. kalbim o gün bugündür bir kere bile hizli hizli atmadi (kiloluyken ara ara bir ritim bozuklugu oluyordu)

    beni gören herkes bu "mucize"yi konusuyordu. mahalle'de olay olmustu nerdeyse. esnaf'tan, akraba'ya herkesin diyecek bir seyi vardi. cok mutluydum. arkadaslarimdan bazilari önceleri biraz garipsedilerse de zamanla alistilar.

    iddia'ya girdigim arkadasim takim elbiseyi aldi. 1 ay bunun geyigini yaptik. o da hostu.

    eylül'ün 3'ünde nisanim oldu. pek tabii ki kiz tarafi da epeyce sasirmisti.

    nisan'dan sonra mersin'e gittim, kerebic, tantuni, künefe derken 81-82 kilo oldum. o kadar kiloyla tekrar almanya'ya döndüm su anda hala öyleyim.

    önümüzdeki eylül'de ise dügünüm var; bu kez hedef 73 kilo.. ama kimse iddia'ya girmeye cesaret edemedi.

  • battaniyenin altina girmis elde nutella en sevilen dizi beklenirken elektrigin kesilmesi, karanlikta gozyaslariyla beraber kalakalmak. saka lan saka ayi gibi sacli sakalli adamim yemisim elektrigini de dizisini de.

  • --- 6x5 spoiler ---

    hodor meselesiyle ilgili ufak bir anektodu da aktarayim,

    3 yıl önce, michael ventrella diye bir eleman, bir konferansta george r. r. martin ile tanışır. konferansın yapıldığı yerde, martin ile birlikte aynı asansöre binerler. martin, asansörün düğmesine kendisi için basar ve diğer kişilere de hangi katı istediklerini sorar. sonra, ventrella'ya dönüp "hep bir asansör operatörü olmak istemişimdir" der. birlikte gülerler ve odalarına giderler.

    bir süre sonra, martin ile venrella tekrar asansörde karşılaşır ve aralarında şu diyalog geçer.

    + ben sanırım kitabınızdaki bir karaktere neden hodor adını verdiğiniz buldum.
    - öyle mi?
    + asansör operatörü olmak istediğinize dair sözleriniz üzerinde düşündüm. bence, hodor'un "hold the door" lafının kısası olduğu çok bariz.
    - (martin gülmeye başlar) gerçeğe ne kadar yakın olduğunu bilmiyorsun.

    bu da, ventrella'nın 2 yıl önceki blog postu.
    https://ventrellaquest.com/2014/04/20/got-got/
    --- spoiler ---

  • a milli takımın yeni beyni, on numarası. orta sahanın ortasında koşar. 22 nolu formayı ıslatır.

  • "o kadar sosyolog, psikolog, sosyal ve ekonomik yönden birikimi olan insanlar o kavramları yan yana getiremez"

    acınası bir cümle cidden. eğitimin kötü olduğunu vurgulayıp, kendini geliştiren rapçileri aşağılamaktadır.

    utanıyorum bu adamın açıklamalarından..

    tanım: bomboş konuşan yaşlı bir siyasetçi zırvalaması.

    edit: tanım

  • koyu bir galatayasaraylıyım, bütün hafta kendimi bu maça hazırladım, yeri geldi fenerbahçeli arkadaşlarıma takıldım, yeri geldi bu maç için iddiaya girdim ama bu arapların bir kez daha yaptığı kahpelikten sonra, maçmış kupaymış zerre umrumda değil.

    helal olsun sana fenerbahçe helal olsun sana galatasaray.
    helal olsun size atatürk'ün evlatları.
    aramız bozuk olabilir ama kanımız bozuk değil.

    atatürk bu ülkenin birleştirici gücüdür, selam olsun atatürkçü fenerbahçeli kardeşlerime, selam olsun atatürkçü galatasaraylı kardeşlerime.

    artık maçın türkiyede oynanmasına bile gerek yok, bir yarısı galatasarayın bir yarısı fenerbahçenin olsun.

  • insanları daha çok sıfırlı borcun içine sokacaklar.
    3.000.000 tl kredinin 0.79 ile 120 aylık taksit tutarı ayda 38.786 tl
    ayda 40-50 bin t l taksit ödeyen insanın kazancı zaten 80-100 bin tl civarında olur.
    haber doğruysa 10 milyon tl kredileri bile ucuzlatmışlar, hem de kamu bankalarından, kamu kaynaklarıyla.
    yani bu kredi bir avuç zengini kamu kaynakları ile daha çok zengin yapar
    yine üretim yok, üretici yok, halkın ezici çoğunluğu yok, artık olmayan orta kesim bile yok.
    para yine betona ve zengine.