ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
dark triad
-
narsizim*, makyavelizm* ve psikopati*.
narsisizm eğilimi olan bireyler, ilgi odağı olmaktan hoşlanırlar, dikkat çekmeyi severler ve kendilerine hayranlık duyarlar. makyavelist bireyler kendi çıkarları için diğer insanları kullanırlar. psikopati eğilimi olan bireyler ise entelektüel kapasiteleri normal olan fakat ahlaki değerleri olmayan, pişmanlık duymayan ve kontrolsüz davranışlarda bulunan bireylerdir.
dark triad'ın 3 özelliği de kısa süreli ilişkilerde pozitif etkiliyken, uzun süreli ilişkilerde negatif etkili veya önemli ölçüde ilişkili değil.**kaynak
"in terms of relationships, you can’t always get what you want, but if you are high on the dark triad, you may have sufficient options to get what you need."kaynak
finlandiya'da kebap boykotu
-
eveeet sonunda 500 sene konusacaklari bir gündemleri oldu.
edit: madem dikkat çektik, o zaman biz de bir araya gelip saunaları boykot ediyoruz. ve diyoruz ki, kahrolsun fin hamamı, yaşasın yerli ve milli atamızdan yadigar göbektaşlı tellaklı türk hamamı!
eba'daki pembe ojeli göğüs dekolteli öğretmen
-
(bkz: odaya girdiğimde sarsılarak eba tv izliyordu)
herhangibir dekoltesi olmayan öğretmen. bunun gibi yazı yazanlar sadece corona yüzünden değil, hiçbir sebeple dışarı bırakılmamalı.
meselenin 6 yaşındaki kız çocuğu olmadığı gerçeği
-
doğru.
sadece 6 yaşındaki kız çocuğu değil.
farklı yaşlardaki nice erkek ve kız çocuklar, kadınlar mesele.
ve biz, neye taptığınıza bakmadan diyoruz ki
çocuklardan kadınlardan elinizi, gözünüzü çekin artık!
karizmatik cevaplar
-
olay 60 li yıllarda bir trende geçmektedir.
o dönemde bütün ulaşım trenle sağlandığından trenlerde her zaman milletvekilleri için boş bir koltuk bulundurulurmuş, ayakta bekleyenler olsa bile kimse koltuğa oturtulmaz, oturanlar kavga dövüş kaldırılırmış.
şef tren* bir gün bilet kontrolü için gezerken yırtık pırtık kıyafetleriyle bir köylünün koltuğa oturduğunu görür.
- kalk ordan orası millet vekilleri için
- ben milletiyn keyndisiyim, ben burdayken vekilim oturamaz bu koltua!
- !?!
bu cevapla afallayan şef tren ısrar etmez ve koşarak olay yerinden uzaklaşır
avrupalının işe ihtiyacı varsa türkiye'ye gelsin
-
avrupa'da imam hatip mezunu mu var amk nereye işe alıyosunuz. diyebilecekleri teklif.
uludağ gazoz'un 8 mart kadınlar günü ilanı
-
hürriyet gazetesinin taşra baskısında karşıma çıkan ilginç ilan: ekran görüntüsü
hor görme
saygısızlık etme
saçı uzun aklı kısa deme
taciz etme
çocuk yaşta evlendirme
hakkını çalma
dövme sövme
laf atma eve kapatma
susturma
eğitim hakkını elinden alma
yok sayma
el kaldırma
özgürlüğüne dokunma
gazoz olma
adam ol.
edit: debe editi değil sakin olun. "o saatte taşra baskısını nasıl buldun?", "kaç para aldın?" gibi sorulara muhatap oldum. basit cevabı şudur: hürriyet'in e-gazetesine aboneyim. playstore'dan edinilebilen bir uygulaması var ve bu uygulama yeni baskı çıktığında uyarı gönderiyor. ben de yeni baskıya bakarken (ki taşra baskısı diyordu.) ilanı gördüm ve sizinle paylaştım. bu.
12 ekim 2019 hileli ürünlerin açıklanması
-
fantastik bir liste. domuz eti diye alınan sucuğun içinden kanatlı eti ve dana eti çıkıyor, normal dana eti diye aldığının içinden domuz eti.
game of thrones
son 20 yılın en gıcık lafı
-
(bkz: sizden öğrenecek değiliz.)
cep telefonunun olmadığı zamanlardaki buluşmalar
-
sene 1997
istanbul'a yeni gitmişim.
çocukluk arkadaşım, can dostumla kadıköy postanesinin önünde saat 1'de buluşacağız.
ben avrupa yakasından iett ile geliyorum. fırtına, kar, buz. rüzgar, insanın bir kulaklarından girip diğerinden iki misli çıkıyordu. deve katarı ağır aksak ilerliyordu. hava kül ve katran kokuyordu. manzara tam benlikti. neyse dağıtmayalım konuyu.
kar, buz, trafik derken benim saat 1'de kadıköy'de olamayacağım belli oldu. başladım stresten kaşınmaya, "ya arkadaşım bekleyemez çekip giderse" diye. muhtemelen benim kar, fırtına, trafiği görüp geri döneceğimi de düşünmüş olabilirdi. ama ne olursa olsun gidecektim, geri dönmedim. saat oldu 2, daha yeni boğaz köprüsündeyiz, gıdım gıdım ilerliyor otobüs. saat oldu 2,5, sonra 3. hala varamadık amısına koduğum kadıköyü'ne. "arkadaşım şimdi çoktan gitmiştir, nasıl döneceğim bir daha aynı yolu" endişesi sardı, bitirdi beni. saat 3,5'a doğru kadıköy'de oldum, düşe kalka koşarak postaneyi buldum. "yok yok kesin gitmiştir, beklemez bu kadar saat" diyorum bir yandan. postanenin ön tarafından göremedim onu. dizlerimin bağı çözüldü. hafif diğer tarafa doğru baktığımda, karın, soğuğun ortasında tir tir beni bekleyen arkadaşımı gördüm. vazgeçip gitmemiş, it gibi titrese de beni beklemişti. koşarak sarıldım ona. garibim, 2,5-3 saate yakın beni beklemiş o soğukta.
-işte böyle buluşuluyordu.
şimdiki gibi kimse dakka başı osuruk gibi "qanka 10 dakikaya ordayım" diye birbirine mesaj atamıyordu ama insanlar bıçak gibi sertti, mertti.
20 mart 2016 türkiye'nin evde oturması
-
devletin güvenliğimizi sağlayamayacağını bildiğimizden dolayı mecbur kaldığımız eylemdir.