ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
rte'nin erdem başçı'ya dolar bas talimatı vermesi
-
(bkz: paladin bas)
de'lerin yazılışına takmış güruh
-
ben de bu güruhun yılmaz savunucularındanım. ancak şahsen ben de'ler ve ki'lerin yazılışına göre karşımdakinin zekasını, eğitimini ve sosyokültürel yapısını %80 oranında çıkarabildiğim için üstlerine gitmiyorum, bırakalım öyle yazsınlar, biz de boş beleş adamlarla muhattap olmayalım.
bende ki izlenimide böyle işte, ne yapalım.*
400 olmadı da diyelim ki 335 oldu o da olumlu
-
(bkz: valla bize gelişi 335)
11 aralık 2020 türk futbolunun iflası
-
şehit babasının evine haciz gelirken futbol kulüplerinin milyarca liralık vergi borçlarının affedildiği,
milletin karısına dadanıp üstüne bir de silahla hastane basan futbolcuların hiçbir şey olmamışçasına futbol hayatına devam edebildikleri,
engelli taraftarların dahi tribünlerde dayak yediği,
sayın cumhurbaşkanımızın izniyle tabirini kullanmadan hiçbir kulüp başkanının açıklama yapamadığı,
futbol özetlerinin bile yalvar yakar şifresiz yayınlatıldığı,
hakemlerin çoğunlukla rezil yönetimler sergilediği,
spor programlarında futbolun sorunları yerine magazinin konuşulduğu,
taraftarların siyaseten hiç olmadığı kadar ayrıştıkları,
altyapılarında müthiş torpil ve daha nice rezil olayların döndüğü,
fanatikten sonra ülkenin en çok satan spor gazetesinde her gün alakalı alakasız haberlerde " başkan erdoğan da oradaydı / başkan erdoğan aradı " cümlelerinin bulunduğu,
uluslarası kulüp turnuvalarına sırf lig düşünülerek yedek kadrolarla çıkan takımların bulunduğu,
devlet televizyonundan millete atar gider yapan bilmem kaç bin lira maaşı cukkalayan tiplerin spor yorumcusu olduğu
bir ülke, şimdiye kadar iyi bile dayandı!
özgüven
-
tüm korkakların suratlarına geçirdikleri maskedir.
şimdi efendim, bildiğiniz üzere, person kelimesi kökenini latincedeki persona'dan alır. bu da "maske" demektir özünde ve tiyatrodaki karakterlere gönderme yapar. kent toplumunun oluşmasıyla birlikte bir kamusal hayat/özel hayat ikiliği doğmuştur ki; bu konuyla hannah arendt hanımefendi insanlık durumu adlı eserinde özenle ilgilenmiştir.
kamusal hayata karışan birey, kendine bir kişilik seçmek zorundadır; zira kamusal alan aynı zamanda yabancılaşmanın alanıdır. iktisadi ve siyasi ilişkiler üzerine bina edilip tüm kültürel üst yapı da bunun üzerinden şekillendirilir. çok kısaca, insan, kamusal olanda "kendi" olanı bulamaz; yüzüne bir maske geçirmek zorundadır ki karşılacağı olası durumlara karşı maskenin, yani kabuğun altındaki hassas ve yumuşak dokuyu; fakat aynı zamanda girift ve düzenden yoksun özü koruyabilsin.
antik yunan felsefesinden, antik roma'ya; oradan bizans ve islam kültürüne, persona'nın ne olması gerektiği; kamusal/özel ikiliğinin nerede başlayıp nerede biteceği hep konuşuldu, tartışıldı. devlet kapitalizmlerinin uygulandığı fordist dönemde de, süreç pek farklı değildi açıkçası. lakin ne zamanki uluslararası şirket kapitalizmleri* gemi azıya aldı; işler o noktada değişmeye başladı. kamusal ve özel alan arasındaki sınırlar müphemleşti, hatta birbirine karıştı. birey, persona'nın ardındakini koruma noktasında daha güvencesiz hale geldi. bu noktada geriye yapılacak tek bir şey kalıyordu;
ya herro ya merro
"özgüven" dediğimiz şey, işte yukarıdaki deyişteki herro'dur. merro olup kamusal hayatta incitilmek istenmeyen birey, herro olup, başkaları onu yargılamadan ve ezmeden önce önlemini almak zorundadır. tabi bu zorunluluk, devasa bir uzmanlar sektörüne de yolu açmıştır; psikologlar, kişisel gelişim uzmanları, yazarlar, youtuberlar vs. herkes bireye nasıl özgüvenli olacağını ve kendisini nasıl koruyacağını anlatmaya başlamıştır. hayatta karşılaşılabilecek tüm koşullara karşı tek bir "özgüven tipolojisi" geliştirilmiştir, ve beklentiye göre bu tipoloji bireyi koruyacaktır. lakin yaşamdaki belirsizliklerin sayısı sınırsızken, maskenin kapsam alanı kısıtlıdır. birey, kapsam alanı dışına çıkıp belirsizlik ve yenilgiler ile karşılaştığında; bilgisizliğinden ötürü maskenin amacını değil, niteliğini sorgulamaya başlar. "şöyle yapsaydım" der, "burada böyle davranmak lazım" der; tüm olasılıkları kapsayacak bir meta maske geliştirmeye çabalar, fakat bunu yaparken psikolojik anlamda kendini tükettiğinin farkında değildir.
bu noktada şu soruyu soruyorum kendime. nedir bu özgüven? kişinin özüne güvenmesi mi? eğer öyleyse hangi özden bahsediyoruz peki, insan karakteri bu derece girift ve tabakalıyken? olmakta olan şu; neoliberal dünyaya adım atan insan, kişiliğini mümkün mertebe yontup tek tipleştiriyor ve diyor ki işte bu benim özüm ve ben buna güveniyorum. buradaki sıkıntı ise, sadece kişiliğin tep tipleşmesi değil; her koşulda, yaratılan bu tek tip öze güven duyacak olmak. böyle bir şey mümkün değil. kendime neden her koşulda güven duyayım ki? bu çok yorucu değil mi? insanın bildiği ve bilmediği şeyler vardır. bildiğim şeyler hakkında konuşma hakkımı kullanırım. bilmediğim şeyler hakkında ise ya izleyip nasıl yapıldığını öğrenir, ya da susarım. bunun aksi, insanın psikolojik manada yıpranmasına ve karakterin derinlik algısının yoksunlaşmasına yol açar. ki zannediyorum ki, günümüz insanının bu derece yüzeysel ve bomboş olmasının sebeplerinden biri de budur.
bir korkak değilseniz eğer, suratınıza özgüven maskesini geçirmeye ihtiyacınız yok. kontrol altına almaya çalışan insan, kendi kurduğu sistem tarafından kontrol altına alınacaktır; o artık özgür değildir. yaşamın tüm olasılık ve belirsizliklerine açık olan insan ise gerçek anlamda özgürlüğü tadabilecek olandır. burada, kamusal/özel alan kaynaşmasına karşı alınabilecek önlemler de söz konusu tabi ki. mümkün mertebe, neoliberal kitle sosyolojisinin beklenti ve şiddete varan baskısından uzakta kalmayı seçebilir birey. bunu yapmak için de, özgün bir etik anlayışı geliştirip o felsefe ile hayata karışabilir. elbette tek bir doğru felsefeden bahsedilemeyeceği için, bu herkes için farklı olacaktır.
alman polisleri döverek komaya sokan adam
-
çomarlar tarafından desteklenen şahıstır.
türkiye'deki polislere çiçek veren gezicilere bile "törörik" diyen kompleksli aşağılık insanlar, başka ülkenin polisine karşı alenen kuvvet kullanıldığında ezik ezik sevinip, "gavur döven müslüm" nakaratları dizmektedirler.
çünkü çomarların ilkesel bakışı yoktur dünyaya; kendileriyle aynı kampta gördüklerine her türlü şiddet eylemini hak görmektedirler.
23 eylül 2023 japonya türkiye voleybol maçı
-
abarttığımı düşünenler olabilir fakat türk spor tarihinin milli takımlar kategorisinde gördüğü görebileceği en güçlü en dirençli, mental açıdan çelik gibi ve kırılmayan tek takımı bu takım olabilir.
farklı branşlarda iyi takımlara iyi kadrolara hep sahip olduk fakat sert deplasmanlarda rakibin bilendiği maçlarda kritik final ya da yarı finallerde hep mental açıdan kırılırdık.
ama bu takım kırılmıyor, vuruyorlar fakat öldüremiyorlar.
miracı reddeden öğrenciye soruşturma açılması
-
fakülte neye istinaden soruşturma açıyor, böyle mantık mı olur?
günün dahisi de gelmiş, ilahiyat bölümüyse soruşturma mantıklı demiş kafaya gel, ilahiyat okuyunca bunları kabul etmen mi gerekiyor? matematik ile, tarih ile bu bir mi?
müfredatta antik yunan mitolojisi de var, o zaman gök gürültüsünü de zeus' un yaptığına inanmalı aynı şekilde ilahiyat okuyanlar.
-------------------------------------------------------------------------------------------------
ekleme; sorumun cevabı gelmiş, fakülte (bkz: halkın zihninde soru işaretleri oluşturma suçu) na istinaden soruşturma açmış. suç gibi suç gerçekten, çünkü geri kalmış halkların kafasında soru işaret olmaz, haklı adamlar.
survivor all-star
-
insanlara taklitçi diyen turabi'ye, "superman logosunun içine t koymuşsun, millete taklitçi diyosun" diyen bir doğukan manço içerir.**
debe editi : #yıldızyıldızlılarındır #kampüsümedokunma
19 temmuz 2019 norm ender ezhel ben fero olayları
-
dogu akdeniz sorunu
s400 sorunu
amerika
rusya
enflasyon
cep telefonu yurtdisi harci
yeni vergiler
25 temmuz tcmb faiz karari
5 agustos fed faiz karari
vs
b u g e r i z e k a l i l a r
çocukken astronot olmak isteyen kız
-
kızım değilmiş. yaş yedi.
-baba uzaya gitmeye ne gerek var ki? dünya zaten uzayda. biz de aslında uzaylıyız zaten.
+hö? evet.
vedat milor'un mansplaining ile suçlanması
-
bi bok anlamadım ama şuraya yazalım dursun.
vedat milör kırmızı çizgimizdir.