ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
fransa'da arap'a saldıran türk
-
fransada olmanin avantajını kullanmıştır.
türkiye'de aynı şeyi yapsaydi sabah göz altina alınır arap bayrağı zorla öptürülürdü.
içmiş birayi, sikmiş arabi. helal olsun dostum, içimin yağları eridi.
garipoğlu ailesinin mide bulandıran paylaşımı
-
fotoğrafı çekenin cem olduğuna eminim ama kanıtlayamam.
sözlük hack'lendikten sonra gazete başlıkları
manav olma arzusu
-
ilk yazılımcılarda gördüm bunu. ben de geyiğini yapmışımdır kesin. "abi bırakıcam bu işleri manav olucam". "abi gidicem ege kıyısında domates yetiştiricem" şeklinde.
isyanın sebebi belli: bir meslek zihinsel olarak çok yoruyorsa zihinsel yorgunluğu olmayan meslek stereotiplerinden birini seçip onu arzuluyoruz.
halbuki manava gidip bunu desen seni patlıcanla hıyarla döver. millet manavlığı bir tezgaha döşenmiş sebze meyveyi belli fiyattan satma işlemi zannediyor. keza domates yetiştirmeyi de "domates ekmek ve çıkan domatesleri toplamak" olarak. bunlar fiziksel efor gerektiren şeyler zannediyor. mesela domatesler niye çıkmadı, haşerat niye dadandı, niye mahsül kırıldı bunlar düşünce gerektirmiyor zannediyor.
manav için de öyle. en başta sattığın ürün "perishable good" yani sonsuza kadar saklayabildiğin bir şey değil. hızlıca elinden çıkarmak zorundasın. ona göre ideal fiyat aralığı tutturman gerekiyor karlılık için. stok ve halden toplu alımlar için de doğru planlama yapman gerekiyor. bu başlı başına endüstri mühendisliği alanına giren bir optimizasyon konusu. dükkanı kaçtan kaça açık tutacağın, ne zaman başını bırakabileceğin, çırak tutacaksan onun sigortası bile derdin oluyor.
onun haricinde manavlığı dışsal faktörler hiç yokmuş gibi hayal ediyorsun. mesela mahallenin polisi gelip iki salatalık tırtıklayınca parasını alamıyorsun. sıkıysa iste. çocuklar çilek aşırınca, ev sahibi kirayı tam gününde isteyince hesapların birbirine giriyor. buzdolabının elektriği gidiyor, dükkanı su basıyor. vitrin camını top kırıyor. fare dadanıyor. ilaçlaman gerekiyor. veresiye defterleri kabarıyor. bu sefer yanlışlıkla sebzeye sıktığın ilaçtan müşteri zehirleniyor. bir de sonunda yan sokağa migros gelmesin mi? hadi şimdi koca zincirin planlama ve işletme kabiliyetiyle tek başına mücadele et sıkıysa.
sonra kan ter içinde uyanıyorsun: "oh lan ne güzel kod yazıyorum, derliyorum, tek derdim bu".
mesleklerimizin kıymetini bilelim.
gelmiş geçmiş en karizma poz
-
bazıları aşağıdadır. bu kişileri seversiniz sevmezsiniz ayrı, ama verdikleri pozlar karizma sözcüğünün sözlükteki karşılıklarıdır;
dönüp bakan marlon brando; https://i.hizliresim.com/nznqlq.jpg
arkası dönük jim morrison; https://i.hizliresim.com/z9pyzk.jpg
sigarasını yakan gary oldman; https://i.hizliresim.com/76dgwa.jpg
heisenberg reis; https://i.hizliresim.com/z9pypk.jpg
sigara içen david lynch; https://i.hizliresim.com/6jbzgk.jpg
rahmetli sadri alışık; https://i.hizliresim.com/jyp7rg.jpg
su altı antremanında muhammed ali; https://i.hizliresim.com/ygpgad.jpg
sir david beckham; https://i.hizliresim.com/qvndna.jpg
rakip takımın yarısını karşısına almış maradona; https://i.hizliresim.com/epn109.jpg
el üstünde tutulan iggy pop; https://i.hizliresim.com/a1nlv7.jpg
görebileceğimiz diğer karizmatik pozlar;
james dean'in birçok fotoğrafı.
al pacino'nun birçok fotoğrafı.
daniel day lewis'ın birçok fotoğrafı.
mickey rourke'un birçok fotoğrafı.
atatürk'ün bütün fotoğrafları.
az bilinen, hüzünlü ama karizmatik bir örnek; https://i.hizliresim.com/z9pyoa.jpg
edit: linkler güncellendi.
kanada'da hayatın sanıldığı kadar güzel olmaması
-
her gün tavuk döner yiyen adama antrikot yapıyorsun da yalnız ben medium rare severim bu fazla pişmiş diyor gibi bir durum.
aşkı anlatan gelmiş geçmiş en iyi replik
-
mathilda: leon, i think i'm kinda falling in love with you.
it's the first time for me, you know?
leon: how do you know it's love if you've never been in love before?
mathilda: 'cause i feel it.
leon: where?
mathilda: in my stomach. it's all warm. i always had a knot there and now... it's gone.
(bkz: leon)
2 kase kelle paça için 48 lira ödeyen koreliler
-
istanbulda yaşamayana çok gelecektir. bunu istanbulun halini normalleştirmek için değil de amk şehrinin pahalı oluşuna vurgu olarak nitelendirebiliriz.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
''beni sinirlendirmeyin, kan damlayan gül fotoğrafı paylaşıp hepinizi etiketlerim.''
her eve 100 megabit internet
-
ama 3 mbit upload ile. çünkü kimse upload hızının öneminin farkında değil.
kedilerin gariplikleri
-
şimdi şöyle bir şey var ki, kediler nereye def-i hacet edeceklerini bilmiyorlar. bu alışkanlıklarını yetişkin kedileri izleyerek öğreniyorlar. "hmm bir yere giriyoruz, oraya çömeldikten sonra sabit bir yere gözümüzü kırpmadan bakıyoruz ve işimizi görüyoruz. sonra da böyle fışı fışı kollarımızı oynatıyoruz" şeklinde bir öğrenim söz konusu.
ancak olayı yanlış anlayanlar da yok değil.
kum kabına giriliyor, orada hacet gideriliyor. buraya kadar normal. bu noktaya kadar bir problem yok. ders iyi tatbik edilmiş, özümsenmiş. uygulama da kusursuz.
ancak bundan sonra kritik bir hata var; pisliğin üstünü kapatma maksadıyla yapılan fışı fışı hareketinin kumun içinde yapılması gerekiyor. kum kabından çıktıktan sonra, parkelerin üzerinde değil. o yanlış. orada ezbercilik var.