hesabın var mı? giriş yap

  • ben: baba bana elhamı öğret, öğretmen istiyor
    babam:
    elhamdürüsiyle
    kızlar sürüsiyle
    hergün birisiyle
    yarabbi şükür allahım

    ben: aman be baba
    babam: oğlum ne var, hocanız bile bilmez bunu, hem bir tutarsa duan, ehi ehi
    ben: ablam gibi dayak yiyeyim sonra değil mi* ? .. anneee , bana elhamı öğret...
    babam: dur ben sana elemtereyi de öğreteyim.
    elemtere ellipara
    babam gider kochisara.... nereye gidiyon, daha bitmediki
    annem: offf bey offf, cocukların hepisini göndereksin cehenneme, günaha giriyorsun
    babam: ehi ehi ehi he

    * ablam ilkokul birde "kuran kursuna gideceğim" diye tutturur, bizimkiler her zamanki kayıtsızlıkları ile aman gidersen git derler. ablam ilk gün gelir ve babama, "baba bana sübhanekeyi öğret, hoca istedi" der, ertesi gün kursa giden ablam biraz sonra yüzünde şamar iziyle kıpkırmızı şeklide eve döner. şimdi babamdan ablama öğretilen sübhanekeyi dinliyoruz:

    sübhaneke
    sümbülteke
    anam eke
    babam teke

    diye gidiyordu hatırladığım kadarıyla. bu arada babamın 9 yaşından beri beş vakit namazını kılan, orucunun birgünün bile kaçırmayan bir insan olduğunu belirteyim

    (bkz: niye benim babam herkesin babası gibi değil)

  • temelleri stephen karpman tarafından ortaya konulmus, günlük hayatta farkında olmadan sıkça oynadığımız bir oyundur.

    oyun üç temel karakter üzerine inşa edilir:

    kurban: kendini değersiz hisseder. süreçlerin nesnesidir. sürekli haksızlığa uğradığını düşünür. sorumluluk almaz, sorumluluklarını yerıne getirmez. haklarının savunulmasına ihtiyacı vardır. her karşılaştığı durumda durumda, bir "suçlayıcı" ve bir "kurtarıcı" arar.

    suçlayıcı: adı üstünde, rolünü birilerini suçlamak üzerine inşa eder. suçlayan, kontrol eden, eleştiren, baskıcı, otoriter, kızgın kişilik özelliklerine sahiptir. "hep senin yüzünden!" diyen kişidir.

    kurtarıcı: kendi sorunlarını gözardı edebilmek için başkalarının dertleriyle ilgilenen kişidir. kendini iyi hissedebilmek için yardıma ihtiyacı olan kişiler arar. başkalarına yardım ediyor görünmek onu sorunlu kişi olmaktan çıkarır. kendini iyi görmek / göstermek için sürekli bir kandırmacanın içindedir.

    bu oyunun en önemli özelliklerinden biri tüm oyuncuların kaybetmeye mahkum olmasıdır. bazı diğer özellikler kısaca şöyledir:

    - acı çekme
    - inkar etme
    - yalan ve sırların sürekliliği
    - utanç taşıma ve utandırmaya çalışma
    - kendini değersiz hissetme
    - kişisel gücün kaybı/ hissedilememesi
    - suçlamanın/suçluluğun sürdürülmesi
    - sağlıksız bir sevgi anlayışı

    oyunun en önemli özelliği ise rollerin oyun oynandıkça değişiyor olmasıdır.
    örnek vermek gerekirse; kurtarıcı oyuna aktif olarak girip kurbanı suçlayandan kurtardığı anda tüm roller değişir.

    kurtarıcı, suçlayan rolüne geçer. en başta suçlayıcı olan kişi, onu baskılayan kurtarıcı tarafından kurban rolüne itilir. başta kurban olan kişi ise, suçlayıcı rolüne geçer.

    herkesin kaybettiği bu oyun bir kişinin kurban ya da suçlayıcı rolünü oynamaya başlamasıyla açılır. kurtarıcı oyunun hilebazıdır. kendipozisyonunu en iyi saklayan oyuncudur kurtarıcı. onun oyuna girip, "nasıl yardımcı olabilirim?" demesiyle birlikte, herkesin kaybedeceği düzenek işlemeye başlar. hep o rolde kalmak isteyen kurtarıcı, çoğu durumda kendini suçlayıcı olarak bulur.

  • bu basliga gelip 50tl`lik su aliyorum yazmayin. komik degil. artik kimse gulmuyor.

    debe editi: beğenen arkadaşlara teşekkürler . gönül isterdi ki yalnız kızlar mesaj atsın falan yazayım ama daha önemli şeyler var.

    benim son zamanlarda en çok değer verdiğim şey (bkz: be my eyes) . olay kısaca şöyle görme engelli kişiler bu uygulama ile biz gönüllülere bağlanıyor ve 1-2 dakikalığına onun gözleri oluyoruz. düşünün ki dolapta bulduğu sütün son kullanma tarihinin geçip geçmediğini , kaybettiği televizyon kumandasını o an çevrimiçi olan gönüllülerden birisine soruyor video görüşmesi ile. bir okuyun derim.

    bir diğer önemli olay ise (bkz: karanliga kufretmek yerine bir mum yakiyoruz) . bir göz atın buna da zaten kayıtsız kalmayacaksınızdır :)

  • başlık yetmedi: "iş ilanlarında maaş bilgisi zorunlu olsun kampanyası" olacaktı.

    iş ilanlarında maaş bilgisinin verilmesini zorunlu yapabilecek kampanyadır.

    ilanlarda sayfa sayfa yetkinlikler listesi yazmayı bilen işverenlerin, pozisyon için vereceği maaşları da yazması gerekli bence. ücret konusu yüzünden ciddi bir zaman/para kaybı yaşanıyor bu ülkede farkında mısınız?

    yaz oraya adam gibi ne maaş vereceksen, bir tane ilana on bin kişi başvurmasın. insan kaynaklarına da yazık, yazılı sözlü her başvuruya dönmek zorunda olanları var. o özgeçmişleri insan okuyo insan! (ik'cı değilim yanlış anlaşılmasın, arkadaşlar var ondan biliyorum)

    iş görüşmeleri para konusunda şans işine döndü artık!

    özetle, maaş konusu gizli olmamalı. ilanlara maaş bilgisi eklenmeli, hatta zorunlu olmalı.

    edit: bari maaş aralığını yazın be, eliniz mi yabışır.

  • 9 radar cezası ile gelemez.
    minimum 15 puandan, 135 puan eder ki 100 de ehliyet gidiyor. o gelen baska biridir.

    kimi yiyonuz ulan?

  • gerçekten sevdiğiniz biriyle evlenirseniz aklınızdan geçmeyecek olanlardır. tabi ki sıkıntı olur, tartışma olur lakin insan kardeşiyle yeri geliyor tepişiyor sonunda bir gülümseme her şeyi unutturuyor. evlilik mide bulandırıcı detaylar taşımıyor sevgi, saygı ve güven varsa. meraba ben güzin abla lan.

  • eczanede çalışırken bi kıza ilaçları baya detaylı uzun uzun anlatmıştım. kız giderken reçetenin arkasına adını soyadını telefon numarasını yazıp gitmişti.

    daha sonra anladım ki prosedür öyleymiş aq

    debe editi olsun bu.