hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.

  • gezi parkında ilk gün polisin yüzüne gaz sıktığı kırmızılı eylemci kadın, tomanın önüne geçip kollarını açan eylemci kadın, başbakana "soru soran" muhabir kadın, başbakana gezi toplantısında hesap soran sendikacı kadın, göstericilerle eylemcilerin arasına girenler kadın, gazdan gözümü açamazken elindeki sütle yanımda bitiverip "ister misin?" diye soran kadın, kadın, kadın.

    diğer yandan, başbakan erkek, içişleri bakanı erkek, vali erkek, yiğit bulut erkek, rok erkek, fatih altaylı erkek...

    delikanlı edebiyatı parçalayan çok tırt var, bir sorunumuz da bu.

    buradan pembeye, çiçeğe, gözyaşına, ana kucağı şefkatine bin selam olsun! gelecekte yeşerecek filizin tohumu sizden toprağa serpilecek.

  • hangi başlığa yazayım diye ararken çıktı karşıma. eziklik değil de ukte benimki. ortalamanın çok üzerinde bir başarıya sahipken, çocuk yaşta öğrenim hakkı elinden alınan, otuz olayazmış ancak halen içinden bundan mahrum bırakılmanın öfkesini atamamış ben...

    dün gecenin ortasında göz yaşları içinde uyandım. yine.
    insan bu yaşa gelir de hala kendini okul koridorlarında, sıraların üzerinde, dersliklerde görür mü diyorum. yine annemle kavga ediyorum, 13 yaşında yalvar yakar okumak istiyorum diye mücadele ediyorum tek başıma.

    elimden alınan çocukluğuma, sahip olmadığım hiç var olmamış anılarıma, öğrenmeye olan aşkıma, dört duvar arasına kapanmış 10'lu yaşlarıma, gençliğime ağlıyorum o kabuslarda.

    arayı kapatmak için kalkıp ders çalıştığım, gizli gizli kitap okuduğum uykusuz kaldığım geceleri, üzerine yine her sene birinci olduğum medrese derslerini, sekiz senede öğrenilecek ilmi dört senede hıfzettiğim o günleri hatırlıyorum.

    maddi her imkana fazla fazla sahipken bana istemediğim bir yol çizen aileme bakıyorum. sonra kaybettiği zamanı telafi etmeye çalışan kendime. yetişemiyorum.

    ezik değil ama eksik hissediyorum, kaybolmuş hissediyorum. geç kalmış hissediyorum. şu an olabileceğim yeri hayal edip olduğum yere bakınca, yapılan haksızlığı hatırlıyorum tekrar tekrar. öfkeleniyorum.

    bana sorulmadan tayin edilmiş hayatıma, elimde olmayanlardan dolayı, elimde olanlarla yaptığım seçimlerin beni getirdiği yere bakıyorum...

    çevremdeki insanların, sırf o "diploma" denen kağıt parçasına sahip değilim diye kaale almayışlarını, potansiyelimi görmeyi iletimi, cahilliklerini hazmedemiyorum.

    başka kadınların ne güzelliğine, ne zenginliğine, okudukları "iyi" okullara bakıp kıskanıyorum, imreniyorum...

    her şeyi sineye çekiyorum ama bunu aşamıyorum!...

    edit: mesaj kutusundaki sayıya şaşkınlıkla uyandım. sonradan anladım ki dünkü iç döküşüm debe'ye girmiş.

    elbette okumayı bırakmadım; liseyi açıktan bitirip, yaşıtlarımla mezun oldum. şu an ise açık öğretimden sosyoloji okuyorum. yine de bu bazı şeylerin yerini doldurmuyor. şu an örgün eğitim almak istesem yine dış engellerle karşılaşacağım. yine de belki ileride olur...

    çok söylenmiş; herhangi bir üniversiteyi okumuş olmak için değil, ciddi anlamda kaliteli eğitim veren, bilgi üreten ve ürettiren bir okuldan derece ile mezun olmak isterdim.
    ne yazık ki, bu olsa bana açılacak kapıları, okuduğum kitaplar açmıyor.

    "maddi durumun yerindeyse önemi yok" diyen de var.
    benim için bu -elbette o da önemli ama- meslek sahibi olmaktan ibaret değil...

    evet, yine de okumanın yaşı yok ve bırakmış değilim ancak bazı şeyler zamanındaki gibi olmuyor ve yaşadığımız bazı şeyler unutulmuyor.
    ben de bunun vermiş olduğu anlık duygu yoğunluğu ile yazmıştım.

    son yazdıklarım bölük pörçük oldu biraz ama...

    attığınız her mesaj ve iyi dilekleriniz için tek tek teşekkür ediyorum.*

  • orijinal ismi kârlek & anarki olan 2020 isveç yapımı netflix dizisi. orta yaşlarında, evli ve iki çocuk annesi sofie’nin yeni işinde stajyer max ile heyecanlı küçük şeyler yaşamasını ve hayatını yeniden renklendirmesini 30 dakikadan oluşan 8 bölümle anlatan dizi, emily in paris gibi romantik ve ilişkiler üzerine kafa dağıtıcı bir şeyler izlemek isteyenler için iyi bir seçenek olabilir.

    aynı zamanda edebiyat gibi kült sanatların, teknoloji ve sosyal medyanın gelişmesiyle uğradığı değişim ve bu kulvarda yıllarını verenlerin bu değişime direnci de güzel anlatılmış.

    --- spoiler ---
    dijital yayıncının, ödüllü yazarın kitabında kullandığı derinlik, metafor ve üstü kapalı okuyucuya vermek istediği mesajlar, örnek izleyiciler için istenen "son"u sağlamadığından filmin sonunu değiştirip daha sükseli ve daha çok izlenme oranına potansiyel hale getirip izleyiciyi mutlu eden bir sonla buluşturması, tarihi doğrudan uzaklaşmış olsa dahi önemli olanın izlenmek, para kazanmak olduğu çağımızda her şeyin hızla değişimine güzel bir örnekti aslında. binbir emekle hazırlanan yemekler yerine fast food tercih edilmeye başlandığında da aşçılar böyle hissetmiştir muhtemelen.
    --- spoiler ---

    stockholm’un güzel ve düzenli sokaklarını gördüğüm her sahne ayrı bir heyecana sebep oldu bende.

    kuzey avrupa ülkelerini ve kültürlerini sevenler için ideal bir yapım olan dizinin yeni sezonuna ilişkin bilgi, son bölümün sonunda “yeni sezon yolda” yazısından ibaret.

  • başladı yine nefret kusmaya.

    enkaz altında yardım bekleyenlere de bir şeyler söylerse şaşırmayacağız. enkaz altına bilerek girip provokasyon yapıyorlar bile diyebilir.

  • 2015 haziran ayının ortalarından itibaren otomobil severlerin yüzleştiği acı gerçek.

    http://i.imgur.com/ygovpqo.png

    95.100 liraya dayanan fiyatı ile premium olmayan bir markanın c segmenti aracı neredeyse 100 bin lira bandına oturmuş durumda. 2 bin lira maaş alan bir insanın tam 48 ayına tekabül ediyor. 48 ay fotosentez yapan bir insan, bu 4 yıllık süre sonucunda 1200 kg dolaylarında bir metal yığını elde ediyor. daha iyi ihtimalle düşünürseniz 4 bin lira maaş alan bir insan 24 ayda fotosentez ile bu aracı satın alabiliyor. fotosentez yerine yemek falan yemeyi tercih ederse bu süre 3000 yıla kadar çıkabilir.

    insan gerçekten hayret ediyor.

  • yeterli sermayeyi toplar toplamaz acmayi dusundugum dugun salonudur. olay butonu her yandiginda bir isi daha kacirdigimi dusunerek kahroluyorum.

  • ağızları 30 karış açıkta bırakan cv'dir. öyle cv mi olur lan?

    yalnız bu cv ile yeme içme işine girmesi cidden ülke açısından kayıp olmuş, büyük bir üniversitede büyük bir hoca olabilirmiş. ha istese şu dakika da olur, tutan yok. demek ki adamın her şeyi hazmetmiş ilginç bir kişiliği varmış, helal olsun.

    galatasaray lisesi, boğaziçi üniversitesi, london school of economics, berkeley, brown, princeton, stanford, georgia, koç...

    insan sayarken yoruluyor.

    bunların birisine bile uğrayan (bakın okuyan demiyorum, 3 aylığına da olsa parayı bastırıp şöyle bir uğrayan) kendini eşi bulunmaz adam sayıyorken, vedat milor'un böyle mütevazı kalması takdire şayan.

    bir de bonus olarak dünya bankası diyor, dünya bankasında çaycı olmaya razı ekonomistler var lan bu dünyada!

  • gencecik cumhuriyetimizin güzel insanlarını yansıtan fotoğraftır. bugün çoğu kesimden farklı olarak kadınlar ön plana çıkartılmış, geride bırakılmamıştır. genci, yaşlısı, engellisi herkes birarada poz vermiştir. fotoğraftaki insanların gözlerinden umut ve yorgunluk akmaktadır. aralarında yaralı görülenlerin de olduğu düşünülürse belki de milli mücadele sırasında savaşmış insanların da yer aldığı fotoğraftır. arasıra da olsa yapılan savaş çağrılarına inat ille de barış diyelim. birbirimize sahip çıkalım.

    manisa 1923

  • fb'nin twitter hesabindan atilan tweet. bu donemde bu aciklamayi yapabilmek. helal olsun!!

    not: belirtmek gereksiz ama yine de belirteyim, aboubakarspor...

    https://twitter.com/…hce/status/1373978367255572485

    edit: gördüğüm kadarıyla bu fb’nin kadın haklarına yönelik ilk açıklaması değil. heforshe’ye katılan, bu konulara önem veren bir yönetim anlayışı var. o yüzden önünüze gelen(ya da daha doğrusu işinize gelmeyen) herşeyi “siyaset yapmasın” sığlığına sokmayın.

  • ' keske her gun cuma olsa diye durum paylasan gerizekali arkadaslarim. her gun cuma olsa haftasonu tatili nasil olucak lan '