hesabın var mı? giriş yap

  • dedeler çalışır, didinir, uğraşır iş kurar ve büyütür. babalar bu işi geliştirir daha ileri taşır. 3. nesil de playboy olur alemlere akar. biraz düzgün olanı da klüp başkanı falan olur ve paraları ezerrler. türk burjuvasının yaşam döngüsü budur.

    t: magazinsel bir hikaye

  • odaklanma sorunu yaşattığından dolayı duyulan bir nefret olabilir.

    normal bir kitabın sayfasını ortalama 1-1.5 dakikada okurken, e-kitap 4-5 dakikayı bulabiliyor. pratikte kullanışlı ve kolaylık sağlasa da, uygulamada çileye dönüşebiliyor.

  • bir çocuk için yaşanabilecek zor durumlar herhalde babasının işsizliği hastalığı güçsüzlüğü dirayetsizliği falandır. her çocuk babam güçlü demek ister.
    benim babam akıllıdır diyen istisna 1 çocuk bile görmedim. dursun benim çocuğum. çocuğum derken evladım, yani öğrencim. iki aydır uğraşıyorum hepsiyle.. ceplerine para koyuyorum, onların yanında olduğumu hissettiriyorum. bazen kızıyorum… neyse dursun fark edilmesi zor bir çocuk. sorunsuz vasat üstü. haylazlığı yok. çok başarılı ya da başarısız denilebilecek bir yeteneğini henüz görmedim. kısa siyah saçlı, kalın kaşlı kısa boylu durgun bir çocuk. bahçede yanıma geldi. kulaklık vardı kulağımda müzik dinliyordum. söyle oğlum dedim dikilince karşımda. öğretmenim ben fotoğraf paralarını geç getirebilir miyim dedi. tabi dedim. bir sorun mu var söylemek ister misin? dudakları titredi. bana sarılmak istediğini düşündüm iki kolu aynı anda hareket edince ama toplayamadı kendini herhalde. odaya aldım mesafeli durdum bu sefer. anlat oğlum dedim. babam böbrek hastası diyecekken gözyaşını gördüm. saklıyordu kendince. dizlerimin üzerine çöktüm üzerime atladı. sarıldı beklemediğim kadar sıkı. beklemiyordum çünkü dursunu tanımıyordum. kimse hiçbir şey anlatmamıştı hakkında. şaşırdım cidden. eğitimsizim bu durumlarda doğrusu nedir bilmiyorum. ama izin verdim bir müddet sarılmasına. belli ki epeydir yapmak istediği bir şeydi bu. ayağa kalktım elimle gözyaşını sildim. ve tüm içtenliğimle kendi çocukluğumu anlattım. ben onun gibi cesur davranıp bir öğretmenime sarılmamıştım. para verdim kola aldı içtik beraber. 1 kolayı 2 kişi içtik. sonra babası aradı akşam. ağlamaklıydı ses tonu. izin vermedim ağlamasına. iyi bir baba olmak için çaba sarfettiğini oğluna bakıp anladığımı söyledim. teşekkür etti ama teşekkürün anlatmak istediği şeye yetmeyeceğini düşünüyordu. yeteceğini hissettirdim. çocuğu halk oyunlarına, oradan dersaneye, oradan da basketbol için bir kulüp çalışmasına kaydıracağımı söyledim. bursu o söylemeden ben söyledim. ve ekledim.

    - teşekkür etmek zorunda bile değilsiniz. ben devletim ve bu söylediklerimi 5 kuruş talep etmeden çok daha önce yapmam gerekirdi. eşşek gibi yapıyorum ve zorundayım.

    – hocam estağfurullah

    - yok estağfurullah. allah pişman olmayanı affetmez. geciktiğim için özür dilerim dedim.

    sussun diye söylemiştim zaten böyle. sustu. başka bir arzunuz olursa çekinmeyin dedim kapattım.

    keşke dursunu tanısaydınız. ertesi gün ses tonunun, yürüyüşünün nasıl değiştiğini bir görseydiniz.

    dünyayı değiştirmek bir çocuğa tebessüm ettirmek kadar kolay.

  • örnek bir sınav sorusu şu şekildedir:

    fındık en çok hangi bölgemizde yetişir?
    a)friedrichlerin bahçede
    b)klise'nin yanında
    c)otobüs durağında
    d)büyük ağacın altında

  • bu sefer hayata geçer diye düşündüğüm projenin gündeme alınması.
    bu sefer sikimde de değil açıkçası. isterlerse istanbul'a komple beton döksünler, bu halk bunu hakediyor.

  • ikinci el otomatik araba alınmaz,
    almanya'da tuvalette 5 dakika geçirsen bile şef geliyor , bir şeyin mi var diye soruyor.,
    gelibolu'ya gittiğinde rehber olacak, anlatacak,
    bim güzellemesi,
    toprak her zaman para.
    iki ev alcan, birini kiraya vereceksin. oh mis.
    adamlar, bizim ülkemizde bizden iyi tatil yapıyor.
    adamların parası değerli abi.
    kim alıyor lan bu evleri?
    avm'ye gitsen her yer dolu.
    kredi çekmeden para biriktirilmiyor.
    piyasada para dönmüyor.
    evi 3 yıl önce x fiyata aldım, şu anda y verseler satmam.

    lan oğlum çıldıracağım artık aynı sohbetlerde aynı muhabbetleri duymaktan. nasıl bir ülke olduk lan biz? lan herkes aynı. sırf bu cümlelerle hayatını bitiren var. burda bile bunları sanki ilk kez yazılıyormuş gibi yazanlar var.

  • çoluğumuz, çocuğumuz, halamız teyzemiz, kaynımız eltimiz var. şahsın kendinden 20 yaş küçük biriyle halk içinde dodah dodağa öbusmesini gınıyoh.

  • galatasaray'ın 20 ekim 1993 manchester united galatasaray macinın rövan$ında ali sami yen stadında manchester united'le 0 - 0 berabere kalıp deplasmanda attıgı üç golün avantajıyla tur gectigi mactır.
    macla anlatılacak cok fazla $ey yoktu. manchester united beklenildigi gibi cok fazla baskı kuramamı$ ancak bizim cok stresli olmamız yüzünden mac 900. dakika gibi gelmi$tir.

    mac sonrası bülent formasını omuzuna atıp sahada tolga savacı gibi dola$mı$ ve karısı banu korkmaz'ı görünce hüngür hüngür aglamı$, hugo suat hemen e$i selen kaya'nın yanına ko$mu$, tugay ise sanırım daha etkin hanımla cok samimi olmadıgı icin öyle oradan gecen bi foto muhabirinin omuzuna ba$ını dayıyarak aglamı$tır.

    mac bitiminde manchester oyuncuları $ampiyonlar ligine girememenin üzüntüsüyle hafif cirkeflige kacıp ona buna sata$mı$, eric cantona soyunma odalarına giderken bir polis memurunun kafasına ekle$tirdigi cop darbesiyle kendinden gecmi$ ve polis memuruna allah ne verdiyse dalmı$tır. hakem cantona'nın bu hareketini soyunma odalarındaki 49 kusurlu hareketten biri olarak algılamı$ ve kırmızı kartı cekmi$tir kendisine. diger süt oglanlar lee sharpe, ryan giggs gibi isimler direk soyunma odasına kacmı$ ancak mac sonrası iptal söylentileri cıkınca ''barbar türklerden dayak yedik'' diyerek ortaya cıkmı$lardır.
    ertesi günlerde manchester united'in o gece borsa'da cok büyük deger kaybettigi konu$uldu ve ta$ak gecildi. hemen mahsun kırmızıgül ve mustafa sandal'a $ampiyonlar ligi $arkıları yaptırıldı ama galibiyet alamadık.