hesabın var mı? giriş yap

  • "düşünür ernest jünger' in dediği gibi, tüm bu sakatlıklara neden olanın kazalar olduğunu düşünmek optik bir yanılgı, bir göz aldanmasıdır; aksine başımıza gelen kazalar, dünya henüz rüşeym halindeyken bile sakatlanmış olmamızdan gelirler. böylece düşününce sakatlıkların nedeninin basitçe kazalar olmadığını, kazaların nedeninin ise basitçe dikkatsizlikler ve ihmaller olmadığını, bütün bu nedenler-sonuçlar zincirinin aslında başka bir alanda belirlendiğini kavrayabilir: yaşamak zorunda bırakıldığımız bu dünyada mağduruz, sakatız: trafik bu dünyanın bir olayıdır. trafik içine doğduğumuz tehlikeli bir dünyadır; orada her zaman hep... kazalar gelir başımıza. olaylaştırma bütün basitliği ve anlaşılabilirliği içinde fikirler arasındaki bağlantı zincirini de sağlar. sözgelimi trafik ile metropoliten yaşam, vahşi piyasa kapitalizmi arasındaki bağlantılar: medyanın kamuoyu oluşturma adına iş kazalarına karşı münferit ve bağlantısız uyarıları, ancak kayıtsız bir kulakverişi cezbederken, fikirler arasındaki düşünsel bağlantı aynen trafik dünyası gibi vahşi kapitalizm dünyasının, ordaki iş örgütlenme biçiminin iş kazalarının gerçek nedeni olduğu kolayca görülebilir. ayrıca süratin ve denetimin aynı oranda zorunlu kılındığı vahşi trafik alanıyla vahşi kapitalizm arasındaki bağı da: zaman paradır öyleyse sürat de paradır..."

    (ulus baker, dolaylı eylem)

  • bazı gelinlerin bu masraftan kurtulmak için berbere gelin olduğunu söylemeyip ancak çokta sıradan yapmasın diye gelinin kardeşiyim deyip gelinliğini evde giyerek damatın ayaklarını yerden kestiğini bilirim.

  • buna ilk kez sahit oldugumda 18 yasindaydim sanirim. yaz tatilinde en yakin arkadasimin evinde misafirdim. bir sebepten dolayi arkadasima pantolon alinmasi gerekti; annesi bizi bir alisveris merkezine goturdu. ilk girdigimiz dukkanda birkac pantolon denendi, iki tanesi begenildi; uzerlerine gomlek secildi ve annesi tamam diyip odedi. ben olayin sokunu birkac gun atamadim; yalniz kaldigimizda dayanamayip arkadasima fiyata neden bakmiyorsunuz ya kaziklansaniz, baska yerde daha ucuz olsa gibi seyler sordum. "begendikten sonra cok zaman harcamaya gerek yoktu" dedi. ben de kendisine birkac yumruk ve tekmeyle cevap verip zenginligiyle dalga gectim. ergen aklimla yapacak baska birsey bulamamistim sanirim.

    ısin garibi, arkadasimin ailesinin cok zengin oldugunu biliyordum. ornegin; dev bir evleri vardi, annesi jeep cherokee, babasi s500 suruyor, babasinin soforu de var vs... ama bunlarin hic birisi 2 pantolonun fiyatina bakilmadan alinmasi kadar etkili olmadi zenginligin ne oldugunu anlamamda.

    simdi yas 30'u gecti; kazancim fazlasiyla iyi ama fiyata bakmadan koladan fazlasini soylemedim. biradan oteye gecebilecegimi de sanmiyorum.

    edit: bu arkadasimla yasadigimiz simdi aklima gelen baska bir mevzu: bu olaydan 1-2 yil sonra akmerkez'deki vakko'ya gittik; elemana gomlek veya tshirt alinacak. (zuppe degildir ama herif simdi bile alisveris canavari) bende de hayatimda ilk kez vakko'ya girmenin tedirginligi var. mal gibi duruyor olmamak icin tezgahtar abiye (vakko'daki abi/ablalara tezgahtar denmedigine eminim ama ne denir gercekten bilmiyorum) birsey sordum. adam bana cevap verip sonunda beyefendi diye hitap etti. 19/20 yasindaydim ve hayatimda ilk kez bir insan ciddi ciddi ve tum kibarligiyla bana beyefendi demisti. arkadasima donup "bana beyefendi dedi" diyecek oldum ama nutkum tutulmustu bile.

  • ben şimdi şu alevilik kısmına takıldım açıkçası. olm siz operatörle görüşme yaparken, mevzuyu nasıl oluyor da aleviliğe getirebiliyorsunuz? hayır, biz mi yanlış yapıyoruz bir yerde amk?

    -bu arada aleviyim ben kıps;)

    bizim memleket hakikaten garip bir yer.

  • terminalden çıktıktan sonra, girişte solda ramiz köfte var. orada bir köfte yiyip devam edin bari.

  • metro istasyonunun bile metroya yüreme mesafesinde olmadigi bir sehirde söylenince gülünc kacan laf. ulan taksim meydanindanki metro girisinden trene varincaya kadar taksi tutsan 20 lira yazar be.

  • plastik damacanalar için yazarın söylediklerine katılıyorum yalnız bunun alternatifi plastik pet şişe olamaz, cam damacana olur.

    madem sektöre hakimsin, plastik pet şişelerin taşınma sürecinde kaç saat direkt güneş ışığı altında bekletildiğini de bilirsin. bu yumuşak plastikler güneş altında durduğunda kanserojen hale geliyorlar. belki de plastik damacanadan daha tehlikeli bile olabilir. bunun yanında doğaya bir ton plastik daha boca etmiş oluyoruz, bunlar da bizim vücudumuza mikro plastik olarak geri dönüyor ve daha büyük bir tehlike yaratıyor.

    daha iyisi gelene kadar cam damacana.