hesabın var mı? giriş yap

  • çok sık duyulabilecek bir siklemezlik örneği arkadaş cümlesidir. genelde yüzeysel bir erkekten gelme olasılığı yüksektir. karşısındaki anlatır zor durumda olduğunu, aşık olduğunu, kıza bir türlü yaklaşamadığını, kızın tepkisinden onu reddetmesinden korktuğunu, ne yapması gerektiğini bilmediğini, vs.. ama tabi karşısında dinleyen de bir erkek olduğu ve duygular hakkında konuşan bir hemcinsine maksimum 3 dakika konsantre olabildiği için. harika cevap fazla bekletilmeden kendisinden gelir;

    - abi seviyorsan git konuş bence.

    nasıl akıl dolu değil mi? bizim aklımıza gelmemişti halbuki..

  • benim de içinde bulunduğum insan tipidir.

    sıcakta ve özellikle nemde kafam durur, zaten zar zor nefes alıyorum bir de zihinsel ve bedensel faaliyet içinde mi olacağım? yağmurlu ve kapalı havada bünyem coşar, zihnim sonuna dek açılır, bedenim hareketlenir, yüreğim kıpır kıpır eder ve bolca serotonin salgılayıp mutlu olurum.

    ilkbahar ve sonbaharın yeri ayrıdır. kışı hastalıklar dönemi olduğu için çok sevemiyorum. kar çok severim ama bizim ülkemizde marmara bölgesinde yağan uyduruk kardan değil, kallavi yağan kar olacak. ama tercihim her zaman sonbahar ve ilkbahar. yaz sizin olsun.

  • bunların bundan sonraki hayatlarında toplumdan tamamen dışlanması, “sosyal ölüm” yaşaması gerekiyor. kimse ciddiye almayacak, kimse iş vermeyecek, gören sırtını dönecek, iki kelam sohbet edecek adam bulamaz hale gelecek. başka türlü iflah olmazlar.

  • galatasaray - beşiktaş maçi sonrasi, sergen beşiktaşli yasin'in formasini giymiştir maç bittikten sonra, bir kamera ile mikrofon gelir, röportaj başlar:
    -sergen sirtinda beşiktaş formasi var bunun anlami nedir acaba? {büyük av yakalamiş olmanin heyecani ile sormaktadir, acaba sergenin kalbinde hala beşiktaş mi vardir? büyük bir mesaj mi veriliyordur? aman tanrimdir!}
    sergen: valla yasin formami istedi, ben de çiplak gezecek değildim heralde

  • olağandan fazla giyinen, süslenen vb. kişiler için kullanılan bir deyiş. itina.

    ön bilgi: keçiboynuzunun yunanca adı keration. ingilizcede carob, arapça da ise kırrat.

    ''keçiboynuzu tohumu yüzyıllar boyunca elmas ölçmek için kullanılmış. elmaslar keçiboynuzu tohumu ile tartılarak satılmış. bu yüzden keçiboynuzu, kırat ya da karat denilen ölçüye adını vermiş.

    profesör dr. aydın akkaya şöyle yazıyor: ''keçiboynuzu çekirdeği doğada ağırlığı değişmeyen tek tohumdur... bütün tohumlu bitkilerden yalnız keçiboynuzu uzun süre suda bekletildikten sonra filiz verebilir. bu hem çok kuruduğu ve meyvesinden çıktıktan sonra son ve sabit ağırlığını aldığı için hem de içine su alması olasılığının çok az ve çok uzun zamana bağlı olduğu içindir. bu nedenle araplar, selçuklular ve osmanlı döneminde ağırlık ölçüsü olarak kullanılmıştır...dört tanesi bir dirhem eder. dirhem değişmekle birlikte 3 gr. ağırlığı temsil etmektedir... satıcı iki dirhemlik bir şey satarken (8 çekirdek) lütfedip 1 çekirdek fazla tartarsa bu, malı alan kişinin itibarını gösterir.''*

  • türk futbolunun gelmiş geçmiş en iyi oyuncularından biri(ymiş).
    tophanedeki nargilecilerden birinde 3-5 genç oturmuş tavla oynayıp futbol geyiği çeviriken 'rum piçi vatan haini' vs. tarzı laf ettiler hakkında, hemen yan masalarında oturan tömbekici öksürüklü dedelerden birinden 45 dakika azar işittiler, lefter'in yunan milli takımını yüklüce bir paraya rağmen reddedip, türkiye forması giymesinin hikayesini dinlediler, ben de öğrenmiş oldum, bok varmış gibi buraya yazdım.

  • kısacası şu, adam ben 9. sıradan vergi veriyorum ben alamıyorum bu adam 83. sırada bu nasıl alıyor diyor? yani aslında daha yukarıda olması gerekiyor = vergi kaçırıyor demek istemiş. acun da bunu anlamış şov yapma demiş.

    edit: imlâ