hesabın var mı? giriş yap

  • sırf sevgilim beni deniyor sanıp kaç tane kadını sert bir şekilde geri çevirmişliğim var. çok sonra anladım aslında hepsinin gerçek kadınlar olduğunu..

  • bunların ağzından hırsız kelimesini duyunca katıla katıla gülüyorum.

    tanım: rüyalarını sözlüğe yazan ak-gezen başlığı.

    edit: başlık sanırım başıma kalmış. (bkz: swh)

  • en son bu cümleyi kurduğumda;

    "madem öyle hanımefendi, cuma 10-11 arası halı saha maçı var. kaleye yazdım seni. gol yersen dağıtırım kafanı" cevabını almıştım. bir daha da sarfetmedim tabi. hey gidi hırçın tsubasa.

    deb editi: yenercan sözlük seni çok sevdi. ota boka penaltı deyip maçı kaybetmek pahasına bana attırdığın 23 golü bilmiyorlar tabi.

  • şöyle görüntülere hazır olun.

    aranızdan yalaka ve kaypak olmayanların ''neden bu afgan polislerinin hepsi türban takıyor'' sorusunu sorduğunu biliyorum. özgür irade olsa gerek, yersek.

    afganistan'da bir zamanlar taliban varken burka denen şeyin giyilmesi zorunlu idi. şimdi soruyorum, dünya'da buna benzer pek çok örnek varken, türkiye'deki gelişmeler bazı kesimlerce nasıl hafife alınabiliyor? kendilerini kandırdıkları gibi bizi de kandırdıklarını mı sanıyorlar? yoksa kendilerini de mi kandırmıyorlar, zaten istedikleri bu mu? kaypak oldukları için mi böyleler?

    tabi bir de ''türkiye'de türban zorunlu değil ki, sadece önündeki yasaklar kaldırılıyor'' diyecek olan sözde hümanist soysuz köpekler var. kendi de çok iyi biliyor aslında, insanların baskı ve zorlamalarla kapatıldığından, küçücük çocukların kapatılmasına ve okula bu şekilde gitmesine göz yumulduğundan, bir ülkenin böyle yavaş yavaş sinsice dönüştürüldüğünden haberdar.

    kadınlara hayvan muamelesi yapan ve buradaki yalaka, kaypak ve soysuz köpeklerin gıpta ile baktığı ülkeler, mesela malezya'da 2009 yılında dini ne olursa olsun tüm kadın polislere türban takma zorunluluğu getirilmiş. bana aynı şeyin 2019 veya 2029 yılında ülkemde de olmayacağının garantisini kim veriyor?

    dindar nesil yetiştirmek adına yasalara aykırı olduğu için merdiven altı yurtlar açıp çocuklara denetimsiz ortamda rahatça tecavüz edilebilecek ortamlar yaratan ensar vakfı'nın böyle reklamlar vermesi sizleri bir gram dahi endişelendirmiyor mu?

    cevap verebilecek olan varsa, beklerim.

  • 20 yıl öncede nöbet sistemi bu şekilde idi. ameliyatta asistan bayılır diğeri çağırılırdı.yorgunluk yüzünden ameliyatlarda komplikasyonlar olurdu. bu düzene sağlık bakanlığı niye izin verir anlamak mümkün değil. hadi bakanlık personelini insan yerine koymuyor onu biliyoruz zaten ama bir doktor diğer meslektaşına bunu niye reva görür? kıdemli asistan ve hocalar " biz tuttuk sizde tutacaksınız eşek gibi " derlerdi. zaten sağlıkçıların en büyük düşmanı yine sağlıkçılardır bu ülkede. yazık olmuş gerçekten.
    ekleme: ne kadar haklı bir tespit yaptığımı alttaki entryden anlamak mümkün.

  • hataylı koyu türk milliyetçisi can arkadaşım (parmaklarında göktürkçe türk dövmesi bile var) ermeni çıktı. dört beş kuşaktan sonra full ermeni isimler soy isimler var. şokta. iş çıkışı içmeye gidiyoruz.

    not: ermeni arkadaşlar yanlış anlamasın. insanlar ermeni, türk, kürt ya da alman olabilirler bu entry de herhangi bir ırka karşı kötüleme yapılmamıştır. sadece arkadaşımız çok koyu milliyetçiydi kafası karıştı şimdi.

  • istanbul yenibosna'daki bimeks'te piskopat bir hanım kızımızın bana ima ettiği sinir bozucu olay.

    26/02/2016 günü saat 13:13'de "71" tl ödeyerek bimeks'ten "addison" marka laptop çantası satın aldım.

    26/02/2016- 05/03/2016 tarihleri arasında almış olduğum çantayı sadece 2 kere kullandım.
    bu kullanımlarda askısının çıkmasında dolayı içerisinde laptopum varken 3 kere çantanın yerlerde sürünmesini izledim.

    birde üstüne fermuarının bozulması eklenince soluğu yenibosna bimeks'te aldım.

    ürünün sıkıntılarını, bana verdiği zararı anlattım ve değişim istediğimi söyledim.

    şubedeki bayan arkadaş, değişim gibi bir hakkımın olmadığını, ürünü "teknik servise" göndericeklerini söyledi.

    teknik servis ne alaka ürünü neden değiştirmiyormusunuz diye sorduğumda hanım kızımız, süper bir açıklama ile konuya açıklık getirdi.

    -beyfendi ürünü değiştirememizin sebebi, getirdiğiniz ürünün sıkıntılı olmasıdır.

    beynim henüz teknik servis olayını kabullenemezken hanım kızımızın verdiği bu cevap ile iyice dumur oldum. kendisine, ürün sıkıntılı olduğu için değişime geldiğimi tekrardan hatırlattım.

    hanım kızımız ona verdiğim cevabı beğenmemiş olacak ki,
    -siz ürünü buradan böylemi aldınız? neden denemeden aldınız? diyerek 2. aydınlatıcı cümleyi kurdu.

    hanım kızımıza,
    -tam olarak ürünü alırken ne yapmam gerekiyordu, laptop ile buraya gelip, laptopu çantanın içine koyup, acaba askısı kopacak mı diye firmanın içinde dolaşıp durmam mı gerekiyordu? diye sorduğumda bana 3. aydınlatıcı cümleyi kurdu.

    -beyfendi bu ürünü alarak hata yapmışsınız, 71 tl lik ürün yerine daha pahalı bir ürün alsaydınız herhangi bir sıkıntı yaşamazdınız. pahalı ürünlerde sorunlar az yaşanır. dedi ve 4. aydınlatıcı cümleyi yapıştırıverdi.

    -ben herzaman bir ürün alırken en kalitelisini alırım.

    hanım kızımızı durdurabilene aşk olsun, her zaman kalitesi ürünler aldığını kanıtlamak için 5. aydınlatıcı hareketini yaparak bana ıphone s6 telefonu gösterdi. böyle altın renkli alacalı bulacalı bişey.

    sonra başladı hayatının her anlamında kaliteye önem verdiğini ve benimde kaliteye önem vermem gerektiğini, 71 tl'lik bir ürün alırsam bu tarz şeylerin yaşanacağını durmadan belirtti.
    ağzından çıkan her 3 cümleden 2'si benim ucuz ürün aldığım üzerine kuruluydu.

    olayın şoku ve şaşkınlığı içerisinde hanım kızımıza, benimle dalga geçip geçmediğini sordum.
    hanım kızımız bana, kendisinin de emir kulu olduğunu kendisine ne söylenirse onu yaptığı söyledi.

    yani tüm bu saçmalığı bana kendi hür iradesi ile yaşatmadığını bizzat firmanın doğrultusunda beni aşağıladığını söylemiş oldu.ve ağzından 6. aydınlatıcı cümle çıktı.

    biz dandik ürün satabiliriz, ama siz almak zorunda değilsiniz. dedi

    sonra çantamı "teknik servise" göndermek için gerekli işlemleri yaptığı söyledi. ismini sorduğumda, beni şikayet edecekseniz adımı bir kağıda yazıp verebilirim dedi.
    hanım kızımızın ciddi sorunları olduğunu düşünerek oradan ayrıldım. tam olarak nasıl bir şikayet polikası yürüteceğime karar verme aşamasındayım.

  • yanarak ölmek mi? yoksa 500 metreden çakılarak ölmek mi ?

    hayat koşullarının, sonu ölüm olan yolda insanı bu iki durum arasında tercih yapmaya zorlaması bana hep küstahça gelmiştir.olayın öznesi olan kişinin son dakikalarında kafasında ki psikolojik harbi o kadar merak ediyorum ki, son on senedir düzenli olarak, ölüm arefesinde olan bu kişiyi izleyerek empati yapıyorum.her seferinde dehşete düşüyorum.

    ölmekten korkmuyorum hayatın doğal akışında var olan hatta kanıksanan bir durum.fakat birazdan öleceğini bilmek ve bunun şekil itibari ile nasıl olacağına karar vermek oldukça ürkütücü.