hesabın var mı? giriş yap

  • diş macunları arasında koku ve aroma ayrıca verdiği his hariç hiç bir fark yoktur. diş fırçalamak mekanik bir temizlik olup macunun bu eylemde rolü ihmal edilebilecek seviyededir. yani kısacası bal gibi macunsuz dahi fırçalayabilirsiniz. kaldı ki macun kullanıyorsanız zaten her fırçalamada nohut kadar kullanmalısınız.
    hissiyatı, kokusu, tadı hoşunuza gideni alıp kullanabilirsiniz. paradontax, hassasiyet kalkanı, white now, aleovera lı, bitki özlü, sensodyn filan hepsi aynı bokun laciverti. (aksini iddia eden hakemli dergiden makale linki versin)

    not:diş hekimiyim. mesleğimi seviyorum. herhangi bir firma için para karşılığında çıkıp yukarıdakilerin aksini söylemem, söyleyen hekime de itibar etmem.

    edit: kimi okuduğunu anlamayanlardan mesajlar geldi." sen makale göster" diyorlar.
    bak arkadaş, kendi ürettiği diş macununun en iyisi olduğunu iddia eden, 7 faktör, yumurta testi, misvak özü gibi sahtekarlıkları(bu arada bu kavramlardan nedense hiç bir diş hekimliği fakültesinde bahsedilmez) iddia eden firmanın kendisi değil mi?
    bana kuşe kağıda basılı grafikler değil bilimsel makale sun ki iddian ispatlansın.
    bir de flor mevzusu var. birincisi yüksek konsantrasyonda flor içeren macun yutulur ise çok zararlıdır. bu sebepten özellikle yutma ihtimali olan küçük çocuklar, zihinsel engellilere flor içermeyen macun öneriyoruz. macunsuz da fırçalanabilir.
    yetişkinlere florun etkileri ise şu sıralar tartışılıyor. dişlere olan faydasına değer mi? diye soruluyor.
    birim miktarı en pahalı satılan deterjanlardan birisi diş macunudur. ağza alındığında salgılattırdığı tükürük kendisinden çok daha faydalıdır. tükürdüğün faydaları fakültede banko sınav sorularından biridir. tamponlamadan sindirime onlarca faydası vardır.
    bunun yanında ben de macunu seviyorum. ferah bir his ve temizlenmişlik duygusu, bir de tükürük akışını arttırıyor.

  • asgari ücret 240 dolara düştü. hiç mi utanmıyor bu millet elin avrupasının evcil hayvanına harcadığı paraya 1 ay çalışmak zorunda bırakılmaktan.

  • üst edit: yok abi bizden bir bok olmaz cidden. bokumuzda boğulmak müstehak bize. bizim gibi 3. dünya ülkelerinde hukuk, toplumsal infial gerçekleşirse işliyor. bunun örnekleri yığınla. şu olayı gündemde tutmayan da en az bu vatan topraklarına peşkeş çekenler kadar vatan hainidir.

    başlık sınırına takıldı. tam hali "izmir yangını için 3 bakana suç duyurusunda bulunulması" olacaktı.

    bir grup avukatın oluşturduğu hukukçu dayanışması, izmir’de yaşanan orman yangınının söndürülmesi konusunda ihmalleri bulunduğu gerekçesiyle, tarım ve orman bakanı bekir pakdemirli, içişleri bakanı süleyman soylu ve milli savunma bakanı hulusi akar hakkında suç duyurusunda bulundu.

    ayrıca haberde dikkatleri çeken en önemli detay ise kaz dağları'nın ardından izmir'de de yangının çıktığı yerde maden araması başvurusu yapan kanadalı alamos gold firması.

    adamlar maden araması için başvuruda bulunuyor, her ne hikmetse başvuruya konu ormanlık alanda yangın çıkıyor, yangına müdahale eden ukraynalı pilot otel odasında ölü bulunuyor, thk uçakları yağ damlatıyor diye yangına müdahale edilmesine izin verilmiyor...

    yatacak yeriniz yok!

    kaynak

    (bkz: kaz dağları siyanürlü altın madeni direnişi)
    (bkz: uçaklar yağ damlatıyor yangına müdahale edemiyor)
    (bkz: izmir yangınına müdahale eden ukraynalı pilot)

  • kuran'da nur suresi 2. ayet'te belirttiği gibi:

    “zina eden kadın ile zina eden erkeğin her birine yüz sopa vurun. allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız, allah'ın dinini uygulama hususunda o ikisine karşı merhamet duygusuna kapılmayın. mü'minlerden bir topluluk da onların cezalandırılmasına şahit olsun.”

    bakmayın bizim ülkedeki tatlı su müslümanlarına. gerçek islam tam olarak bu. kırbaç ve sopa cezası net olarak kuran'da belirtilmiştir. kaynak verdik, inanmayan gitsin evindeki kuran'dan teyit etsin. bu ülkedeki kadın ve erkek her fert yatıp kalkıp atatürk'e dua etmeli. onun sayesinde bu tarzda orta çağ'dan kalma bedevi adetlerine ülkemizde rastlanmıyor.

  • üç arkadas tren istasyonuna gitmisler. içlerinden biri giseye
    yaklasip bilet almis ve trenin kalkmasina ne kadar zaman oldugunu
    sormus.

    - bir saat on bes dakika... arkadaslarına dönmüs:
    - daha çok var, hadi gidip su karsıkı kafede çay içelim... oradan
    buradan derken laf lafı açmis... birden
    tren düdügüyle kendilerine gelmisler.
    kosarak disari firlamislar ama, nafile... tren kaçmis..
    sormuslar:
    - sonraki tren ne zaman?
    - bir buçuk saat sonra... yine dönmüsler kafeye. yine çay, yine laf
    ve derken yine düdük sesi...
    kosmuslar ama bu defa da treni kaçirmislar.
    bir saat sonra bir tren daha varmis. dönmüsler kafeye...
    ama bu kez uyanik duruyorlar.
    trenin sesini duyar duymaz kalkmislar ve kosmaya baslamislar.
    içlerinden ikisi; biri bir vagona, digeri baska vagona zar zor
    yetismis...
    üçüncü ise geride kalmis ve yetisememis...
    bir süre dövündükten sonra baslamis katila katila gülmeye.
    durumu gören istasyon memuru dayanamayip sormus:
    - hem treni kaçirdin hem gülüyorsun!
    - nasil gülmeyeyim!... onlar beni ugurlamaya gelmisti...