hesabın var mı? giriş yap

  • tavsiye gibi tavsiyeler beklediğimiz başlıktır.

    "ömrümde hiç olmadığım kadar dinamiğim. hiç olmadığım kadar enerjiğim, ultra sosyalim, özgüvenim nirvana seviyesinde, mesleğime ilave şeyler kattım donanımıma, çok az uyku ile enerjik kalabiliyor ertesi ertesi güne bile yetecek şekilde bitmeyen enerjim olarak kullanabiliyorum."

    arkadaş bu cümleyle "artık çocuğun tüm bakım, ilgi ve alakası annesinde ve ben zihnim ve bedenim kesintiye uğramadan maksimum verimle dinlenebiliyorum." demek istiyor.

    "herhangi bir dişi ile göz temasına girdikten sonra flört aşamasına geçebiliyorum." derken de;

    "çoluktan çocuktan oynaşmaya vakit kaldı neyseki. zaten velayeti de anneye verdim, aman sabahlar olmasın..."

    bu tavsiyeler bana bir avukat virali gibi geldi açıkçası. allayıp pullayıp cahillerin ağzının suyunu akıta akıta kendisine getirme çabası sanki :) bunları yazan kişi belki iyi niyetiyle yazdı ama sorumluluğu anneye iteleyip "hayat çok güzel lan boşanın" demek tam bir ergen kafası.

    şahsen ben daha kullanılabilir, hayata geçirilebilir tavsiyeler beklerdim.

  • yabancı sanıldım ama tipten değil.

    bir mekanda "fazla sigaranız var mı?" diyen yaşı ufak görünümlü birine "yaşın tutuyor mu?" dedim ve yüzüme tip tip baktı. (ben de sandım ağır laf gelecek) yan masadaki arkadaşına dönüp, "sen konuşsana ya yabancıymış" dedi, diğer arkadaşı gelip "do you have a cigarette" dedi. şimdi sabahtan beri "yaşın tutuyor mu?" cümlesini ingilizce bir şeye benzetmeye çabalıyorum.

  • olayın devamı; hekimi polis zoruyla adliyeye almak isteyen savcı karşı yöneticiler ve diğer hekimler hep birlikte karşı çıkmışlar. adliyeye de toplu halde gitmişler. hepsine helal olsun.

    haddini bilmeyen bu şahsa hsk haddini bildirmelidir. hastaneler sizin at koşturacağınız yerler değildir savcı efendi!!!

    edit: uyarılar üzerine hsyk—>hsk

  • kykc mecidiyeköy'de bir alışveriş merkezinin en üst katındaki kahvecinin terasında kız arkadaşıyla birlikte oturmaktadır.

    k: kykc
    g: garson
    a: kaba adam.

    k: afedersiniz beyfendi, biz iki türk kahvesi alabilir miyiz?
    g: (hiç bir ses çıkarmaz. bakışlarıyla duyduğunu ifade eder.)

    yaklaşık 20 dk. sonra...

    k: beyfendi bizim iki türk kahvesi vardı.
    g: (gene ses yok, haa tamam hatırladım tarzı bi bakış.)

    2 dk .sonra kahveler gelir.

    k: beyfendi kusura bakmayın ama bu kahveler soğuk lütfen değiştirir misiniz?
    g: (her zaman ki gibi sessiz modda. kahveleri alır. bsg bakışı atar.)

    5 dk. sonra kahveler gelir. tabi ki tam sıcak değildir. ama en azından soğuk da değildir.
    yaklaşık yarım saat sonra içeriye kykc'den yaşça daha genç olduğu her halinden anlaşılan biri gelir ve yakın bir masaya oturur.

    a: garson bana bir kahve getir. orta olsun.
    g: tabi efendim hemen getiriyorum. başka bir şey ister misiniz efendim. (o yarım saattir gıkı çıkayan adam bülbül amk.)
    a: yok sadece kahve.

    3 dk. geçmeden kahve gelir. adam yudumlar kahveyi ve ta bizim masadan, tüten dumanı gözüken kahve için;

    a: garson bu ne be böyle, buz gibi kahve getirmişsin bana.
    g: çok özür dilerim efendim. hemen değiştiriyorum.

    2 dk. sürmez kahve gelir.

    g: kusurumuza bakmayın efendim. bu kahve bizim ikramımızdır.
    a: tamam olmasın bir daha.

    konuşmayı işiten kykc ile sevgilisi bir süre bakışır.
    sahne biter.

    not: allah benim belamı versin.

  • teee ne zamanlar yurduma walkman denen gavur icadi ilk geldiginde tek tip kulagin ustune oturan sungerli tiriskadan kulakliklarla tanismistik. simdi ise zrilyon cesit kulaklik var, secmesi zor. ben de bir turlu dogru kulakligi bulamayan ukteci arkadasim ve ayni sorundan muzdarip diger arkadaslarima biraz yardim etmeye calisacagim.

    yukarida bahsi gecen turde kulakliklari ancak havayollari ucakta muzik dinlemek/film izlemek icin verdiginde mecbur kalinca kullaniniz, onun disinda kafaya oturmayisi ve sesin cogunu kaybetmeye yolacisi sebebiyle tercih etmeyiniz.

    diger tur kulakliklari kulagin icine yerlestirilen ve kulagin disinda kalan diye ikiye ayirabiliriz.

    kulagin icine gecenler cok basit, iki ufak ustu ince sunger kapli parcayi kulak deliginize yerlestiriyorsunuz. bunlar -eger hareketli bir spor yapiyor, zip zip ziplamiyorsaniz, basasagi durmuyorsaniz- dusmezler zirt pirt. (bir de kulak arkasina gecen sabitleyicisi olanlar var, bunlar pek rahat olmuyor, kulagin ust kismini acitabiliyor. sabitleyicisi kafa uzerinden olanlar icin asagiya...)
    ses de direk kulak deliginize gelir kulak ici kulakliklarinda. mis gibidirler. yillardir kullandigim cesit budur. ama bunlarla ilgili sorun su: surekli kullanildiklari icin zaten incecik olan kablo bu kulak parcasi (earpiece) ile birlestigi yerde zayifliyor cekistire cekistire kullanildikca. once cizirti, sonra temassizlik, sonra da mefta oluyor. israrla sony kulakliklar alip bu sorunla karsilastim, sonunda bir phillips aldim ve onda kaldim. tepe tepe kullaniyorum kac yildir, bana misin demedi. oyle ozel bir kulaklik degil, siradan, o kadar siradan ki bir model numarasi falan da yazmiyor ustunde ki buraya yazayim. fazla para da bayilmadim, kesinlikle tavsiye ederim.

    bu kadar reklam tanitim pazarlama yapiyoruz, tuketici haklarini cignemeyelim, risklerden bahsedelim. kulak ici kulakliklarin diger kulakliklara nazaran daha fazla isitme kaybi riski tasidigi soyleniyor -kulagin icinde oldugu icin. ozellikle yuksek sesli muzik dinleyenlere "demedi deme!" demek istiyorum. gerisi size kalmis (ben pantera mantera dinledim, hala duyuyorum, 10 yil sonrasini bilemem.)

    gelelim kulak disi cesitlere. bunlarda daha bir cesitlilik var. cesitliligin ana sebebi ise kulagin disinda kalan bu kulak parcalarini nasil orada tutacagiz sorusunun pek cok cevabi olmasi. bazilari bas ustunden oluyor, digerleri enseden dolasan bir sekilde sabitleniyor. bu kulakliklarla ilgili sorun fazla yer kaplamalari --ve kulaklik dedigin sey gerektiginde cirt diye cebine sigabilmeli. enseden dolasan tipi bu yuzden hic tavsiye etmiyorum, cunku katlanir versiyonunu gormus degilim (ayrica da kulagin ustunden geliyorlar o yuzden yukaridaki acitma sorunu yasanabilir). kafanin uzerinden dolasan (saca tac takmis gibi oluyor hani) versiyonunun katlanabilirleri var, bayagi kuculuyorlar. durup durup kafadan alna veya arkaya dogru kaymasalar fena degiller aslinda. yalniz kafada sabit durabilme ve hacim(tasinabilirlik) ters orantli gibime geliyor.

    kulak disi cesitlerde favorim gurultu ekarte edici (noise cancelling) kulakliklar. bunlari pek cok marka uretiyor, pilotlarin kulakliklarina benziyorlar, kulaklari sanki yarim dairemsi bir kulak parcalarinin icine aliyorlar. bunlarda muzik dinlemek harika, ses kalitesi ve detay kulak ici kulakliklara gore cok daha iyi. ama iki sorun var: 1. iriler, maksimum katlanabilir versiyonlari bile cebinize sigmaz (belki palto cebine sigar). 2. gercekten dis gurultuyu izole ettikleri icin disarida kullanmamanizi tavsiye ederim, trafige ve etrafinizdaki insan guruhuna tepkilerinizi azaltacak cunku, tehlikeli olabilir. ben sahsen sadece ev/ofis'te kullaniyorum noise cancelling kulakligi. bunun icin birebir: gurultu yapan, devamli telefonda konusan ev/is arkadaslariniz varsa artik yoklar. (benim kullandigim panasonic, bir sure sonra kulaklarimin kizarmasi disinda sikayetim yok. tavsiye ederim ama piyasada daha iyileri de bulunabilir diye dusunuyorum.) bunlar biraz daha pahalica onu da belirtmek lazim.

    kulaklik alirken dikkat edilecek hususlardan en onemlisi rahatliginiz ve kulak sagliginiz konusunda ne derece pimpirikli oldugunuzdur. bunun disinda dogru kulakligi ararken 1. nerede kullanacaginiz, 2. ne tur muzik dinleyeceginiz, 3. butceniz, 4. kulaklarinizin buyuklugu(!), 5. hacim konusunda tercihiniz (ille de cebe mi girsin, yoksa cantama atarim mi), 6. muzik dinlerken ne kadar hareketli olacaginiz ve unutmus olabilecegim daha pek cok faktoru goz onunde bulundurmak gerekiyor. kolay gelsin!

  • team to raikkonen: "please keep the tyres warm and..."
    raikkonen: "yes yes yes yes... you don't have to remind me"

    team to raikkonen: "alright alonso is... ..."
    kimi raikkonen: "just leave me alone"

    2012 abu dhabi gp'sinde takımla konuşması "susun lan bi" şeklinde olan yarışcı. kralsın kimi.

  • yakın zamanda teo da bahsetmişti. aborjinlerin dilinde sol sağ ön arka diye yönler yok. kuzey güney doğu batı diye yönler var. yani "önündeki tuzluğu uzatır mısın?" demek yerine karşındaki doğuya doğru oturuyorsa "doğundaki tuızluğu uzatır mısın?" demen gerekiyor. bu ilginç bir probleme yol açıyor. aborjinlerin daimi olarak hangi yönün neresi olduğunu bilmesi gerekiyor. yapılan çalışmalarla adamların bir süre sonra içsel pusula geliştirdiklerini fark ediyorlar. adamlar "nerem hangi yöndü" diye düşünmüyorlar. bizim için ön arka kadar doğal. bu hipotezin en çarpıcı örneklerinden biri bence bu.

  • hayao miyazaki'nin göklere ve uçan araçlara olan tutkusunu kendince bir veda ile taçlandırdığı filmi. bu yüzden diğer animelerindeki gibi karakterlerini nakış nakış işlemeye odaklanmamış, ulusunun göklerdeki -iyi ya da kötü- târihine kısa bir veda turu yazmış. beklentilerimizi karşılamayan ya da havada kalan pek çok detayı olabilir; lâkin, yıllar boyunca çizgilerinin masalsı renkleriyle hayranlarının yüreğini ışıtan bir ustaya gönlünce bir finali çok görmememiz de gerekir.

    filmde caproni'nin annesi, tenkuu no shiro rapyuta'nın dola'sını çağrıştırıyor gözlerimize. miyazaki geçmişe bir selâm mı gönderdi acaba?

    jiro deprem sonrasında yıkıntı hâlindeki okuluna döndüğünde yangından kurtarılan kitapların hâli de insanı üzüyor. o kareleri düşündüğümüzde, japonlar için "küllerinden doğan halk" yakıştırması uygun geliyor.

    "bir mühendis için en önemli şey ilhamdır. ilham geleceğin kilidini çözer, teknoloji ondan sonra yetişir."

  • beyaz yakalının, orta sınıfın mesken tuttuğu beach club'lar artık ultra zenginlerin tekelinde.

    orta sınıfın alım gücü, çomar (aile) ve zombi çomardan (kalabalık, yerli ve milli veya çok uluslu erkek grupları) izole yaşamaya / eğlenmeye yetmiyor.

    beyaz yakalı artık çomarla aynı ortamlarda bulunmak, aynı denize girmek, anı yerde yemek içmek zorunda.

    ülkede iki sosyo ekonomik sınıf kaldı: ultra zenginler ve diğerleri.

    denize donla giren, avazı çıktığı kadar bağıran 6 bebesi olan tiplerle aynı ortamlarda bulunmaya alışsanız iyi olur.