hesabın var mı? giriş yap

  • şu fotoğrafta da fantastik duran akp'li bakanın garip açıklamasıdır.

    tamam anladık, tanrınız o adam olmuş da, her söze başlayınca onun adıyla başlamanız da suyunu çıkarıyor artık.

    +sayın nebati, bugünkü sporunuz nasıldı?
    -öncelikle liderimiz, önderimiz, biricik varlık nedenimiz olan sayın cumhurbaşkanımızın destekleriyle sporumuzu yaptık. onun talimatları doğrultusunda kültür fizik hareketleri yaparak, yine onun gözlemleri, bakın altını çiziyorum: sayın cumhurbaşkanımızın bizzat kendi gözleriyle bizi izlemesi yoluyla sporumuzu çok şükür tamamladık. bu konuda sayın cumhurbaşkanımıza liderliği için sonsuz şükranlarımı sunuyorum. o yarattı bizi.

  • kıbrıs bayrağı

    1960 yılında kıbrıs ortaklık cumhuriyetinin kurulmasıyla ortak bayrak ve hükümet amblemi için yarışma açılır. yarışmaya 500 civarındaki kişiyle birlikte resimde, grafikte yetenekli 37 yaşındaki ismet vehit güney de katılır. ve kazanır, dönemin kıbrıs cumhuriyeti cumhurbaşkanı makarios yanına çağırır. makarios şakayla karışık "adada sadece ikimizin evlerinin olduğu yerleri noktayla gösterelim mi?" demiştir.

    bayrağın tasarımında, iki milletin dostça yaşaması için zeytin dalı ve ada haritasını kullandı. rum tarafında hâlâ çok bilinen bir konu değil bayrağın tasarımcısının kim olduğu.

    ismet güney, ikinci dünya savaşı esnasında ingiliz ordusunda kıbrıs birliğindeyken filistin’e gider ve burada bir britanya kolejinde sanat dersleri alır. askerden sonra ressam ibrahim çallı’ya bir mektup yazarak, stüdyosunda öğrenci olmak istediğini söyler. böylece ünlü ressam ibrahim çallı onu istanbul’a davet eder. ismet güney, çallı’yla birlikte dört yıl boyunca çalışır. ve sonrasında da sanat, sanat tarihi ve bazı ünlü ressamların tekniklerini öğrenmeye devam eder. sanatçı kişiliği bir yana türk lisesi’nde resim öğretmenliği yapar ve sanat, sanat tarihi ve fotoğrafçılık dersleri vermeye başlar. 23 haziran 2009'da hayata veda eder.

    kıbrıs bayrağını o dönem diğerlerinden ayıran özellik; kosova bayrağı ortaya çıkana kadar ülke sınırlarının üzerinde gösterildiği tek bayrak olmasıdır.

  • bugün gördüğüm bir röportajında şöyle demiş:

    " - kitapta yer alan metinlerin ortak bir teması yok; adı gibi paramparça... ama ortak bir duygusu var, o da melankoli. neden?

    " + kitap olsun diye yazılmadıkları için parça parçalar. her parça kendini ayakta tutmaya çalışıyor. diğerlerine de destek olmaya çalışıyor biraz. ben tabii bunu bilerek yapmadım, az önce bahsettiğim şartlardan ötürü böyle oldu. ortak duyguya gelince onu tek sözcükle özetleyip melankoli diyebilir miyiz emin değilim. melankoli güzel bir sözcük, güzel bir tınısı var ama sözcüklere o kadar güvenmiyorum.

    " - siz melankolik misiniz?
    " + ben beşiktaşlıyım. "

  • karl marx, eşine yazdığı mektubun sonunda şu sözleri yazmış;
    “dünyada çok kadın var. kimileri de çok güzel ama ben; her bir hattı, hayatta her bir kırışığı bana hayatımın en büyük ve en tatlı anılarını hatırlatan bir yüzü bir daha nerede bulabilirim?”

    edit: düzeltme

  • türk tabipleri birliğinin bugün yaptığı basın duyurusunun başlığıdır.

    biz de. biz yani, berkinin, burakcanın, ali ismailin, ethemin, mehmetin aileleri. gezide yaralanan, hakarete uğrayan, taciz edilen herkes.

    başbakan erdoğan’ın duygu durumundan

    endişe duyuyoruz!

    “gezi olaylarını faiz lobisi çıkardı.”

    “dolmabahçe camii’nde içki içtiler.”

    “benim başörtülü bacılarıma saldırdılar.”

    başbakan recep tayyip erdoğan’ın gezi direnişi’nden bu yana kullandığı ayrıştırıcı, ötekileştirici, kutuplaştırıcı dili hekimler olarak kaygıyla izliyoruz.

    dün gaziantep mitingi’nde berkin elvan’la ilgili söylediklerini dinlediğimizde ise dehşete kapıldık.

    normal/de hiç kimse çocuklarını kaybetmiş iki aileyi karşı karşıya getirmeye çalışmaz.

    normal/de hiç kimse ekmek almaya giderken polis tarafından başından vurulan, 269 gün ölümle pençeleştikten sonra hayatını kaybeden 15 yaşındaki bir çocuğu terörist ilan etmez.

    normal/de hiç kimse oyun çağında öldürülen bir çocuğun mezarına konan oyuncak misketleri “demir bilye” olarak çarpıtmaz.

    normal/de hiç kimse daha iki gün önce evlâdını toprağa vermiş bir anneyi miting meydanında yuhalatmaz.

    bizler hekimiz.

    insanın bin bir ruh halini, bin bir duygu durumunu biliriz.

    başbakan erdoğan’ın duygu durumundan endişe duyuyoruz.

    fevkâlâde endişe duyuyoruz.

    kendisi, çevresi, ülkemiz adına endişe duyuyoruz.

    endişemizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.

    türk tabipleri birliği

    merkez konseyi

    http://www.ttb.org.tr/…/haberler/basbakan-4447.html

  • binlerce yıl boyunca suçlular ezilerek ölüme mahkum bırakıldılar. uygulamanın en popüler kullanımı salem cadı mahkemeleri döneminde gerçekleşmiştir.

    eğer ezilerek ölüme mahkum edildiyseniz felaket bir sonla karşı karşıyaydınız. zemine bağlandıktan sonra ölene kadar azar azar artan yoğunlukta bir ağırlığa mahkum bırakılırdınız.

    bu idam yönteminin en eski örneklerinden biri 4.000 yıl önce iyi eğitilmiş bir filin yetkililere itaat etmeyi reddeden bir mahkumu ezdiği güneydoğu asya'da görülmüştür.

    bu şekilde idama mahkum olan kişi şanslı ise fil kendisini bir çırpıda, bözek gibi ezerdi. eğer şanssız ise, fil eğitiminin hakkını vererek yavaş yavaş baskıyı arttırır ve maksimum acı ile ölmenizi sağlardı.

    ağırlık bir fil ya da insanlar tarafından uygulansın sonuç her zaman aynıydı; ölüm.

    pers imparatorluğu (bugünkü ırak), kartaca (bugünkü tunus) ve antik roma gibi ülkelerde kullanıldığına dair anekdot niteliğinde kanıtlar vardır. dünyadaki hemen hemen her ülkede ezilerek ya da preslenerek idam yöntemi uygulanmıştır.

    güneydoğu asya'da, özellikle hindistan'da filler kullanıldı ve uygulamanın son kaydedilen kullanımı 1914 yılında gerçekleşti. kartacalılar ve antik romalılar da uygulamayı kullandılar ancak eğitilmeleri daha kolay olduğu için aslan ve ayıları kullandılar.

    ingiltere'de bu uygulama işkence yöntemi olarak kullanıldı. yöntem, kişilerim suçlu veya suçsuz olduğunu kabul etmeyen sanıklara uygulandı. mahkeme, yeterli baskıyla - kelimenin tam anlamıyla - karşılaşınca sanıkların suçu itiraf edeceğini, suçsuzlarsa sessiz kalacaklarını düşünüyordu.

    basit bir itiraf sonucu işkence son bulabiliyordu ancak birçokları için ölmek, işlemedikleri bir suçu üstlenmekten daha kabul edilebilirdi.

    yöntemin amerika birleşik devletleri'nde salem cadı mahkemeleri sırasında kullanılan tek örneği 1692 yılında uygulanmıştır.

    massachusetts'in, danvers kasabasında başarılı bir çiftçi olan giles corey, yerel kadınlar tarafından büyücülükle suçlandı. suçlamalar genellikle toplulukta pek sevilmeyen insanlara karşı yapıldı ve corey, hüküm giymiş bir elma hırsızını öldüresiye dövdükten sonra bu kategoriye dahil edildi. corey de dahil olmak üzere yaklaşık 200 kişi büyücülükle suçlandı.

    corey'in iki seçeneği vardı. ya kangaroo court*'da büyük olasılıkla suçlu bulunacağı bir yargılamaya savunma verecekti ya da savunma yapmayı reddedecek ve sessiz kalacaktı. sessiz kalması durumunda ezilerek suçu itiraf etmeye zorlanacağını biliyordu ancak güçlü bir duruş sergileyerek onurlu bir şekilde ölmeyi ve akrabalarının topraklarını ellerinde tutmasını sağlamayı seçti.

    hakim samuel sewall günlüğünde idamı şu şekilde anlattı:
    "giles'ın çırılçıplak soyunması ve yüzü yukarı bakacak şekilde yere uzanması istendi. daha sonra üzerine bir tahta yerleştirildi ve tahtanın üstüne şerif george corwin tarafından birer birer büyük taşlar yerleştirdi. corey'in sessiz kaldığı iki günlük işkencenin ardından itiraf etmesi istendi ancak bu gerçekleşmedi. 19 eylül 1692'de ağırlık altında geçirdiği 3. günün ardından öldü."

    son sözleri “daha fazla ağırlık” oldu. corey'in ezilerek idam edilmesi, salem cadı mahkemelerinin yerel halk tarafından işleme şeklinin değiştirmesine neden oldu. görsel

    ingiltere'nin sözde "aydınlanma çağı", ezerek idam pratiğine yeni bir bakış açısı getirdi. uygulama 18. yüzyılın başlarında yasal iken 1772'de yasa dışı ilan edildi.

    ancak uygulamanın yasaklanması daha büyük mağduriyetlere neden oldu. savunmayı reddeden bir sanık direkt olarak suçlu kabul edildi ve mahkum edildi. mülklerine kraliyet tarafından el konuldu ve ailesi sefalete sürüklendi.

    uygulama yürürlükteyken kişi suçu kabul etmese de ölümü tercih ederek mallarının ailesinde kalmasını sağlayabiliyordu.

    kaynak

  • -diyalog kurmayı neden düşünmediniz?
    -kurdum işte.
    -fotoğrafınızı çekebilir miyim?
    -buyurun
    ve kadın;
    -sizi teşhir edeceğim.
    genç adam ineceği durak geldiği için umursamaz bir tavırla kapıya yaklaştı.

    (bkz: alfa)

  • aynı zamanda gaz yiyen çocuklar kendilerine maske yapsınlar diye başlarındaki tülbentleri camlardan aşağı atan halktır. en başından beri başörtüsü ile türban arasındaki fark buydu.

  • batı almanya yapımı bir tost makinasıdır ..

    görsel

    görsel

    delilleriyle izah edeyim :

    rahmetli annemin satın aldığına eminim ama bahsi geçen tost makinasını ne zaman almıştı, tam tarihi hatırlamıyorum .. bir miktar sorguladığımda, "1980'lerin ilk yarısı olmalı", kanaatine varıyorum ..

    1992 yılında üniversiteyi kazandım ve ankara'ya gittim .. ilk önce üniversite yurdunda kaldım ve nihayetinde 1993 yılında bir arkadaşımla eve çıktım .. annemin ev için bana gönderdiği ilk eşya seti içerisinde bu tost makinesi vardı ..

    1995'te ev arkadaşımla yollarımızı ayırdık ve yalnız başıma başka bir eve geçtiğimde, tost makinası elbette benimle beraber taşınmıştı ..

    1996'da mezun olup eve döndüğümde tost makinam ilk sahibi anneme tekraren merhaba dedi ..

    2001'de işim gereği istanbul'a taşındığımda makine beni yalnız bırakmadı ..

    2004'te evlendim ve tahmin edeceğiniz üzere 'rowenta'm bizimleydi ama aramıza hiç girmedi :) ..

    17 yıldır evliyim, iki kez ev değişikliğimiz sonrası son durak saydığımız noktadayız ve emektar yol arkadaşım dün akşam sağolsun çocuklara kaşarlı tost yapmam konusunda benden yardımlarını esirgemedi ..

    büyük oğlan iki seneye kadar üniversite tecrübesini yaşayacak .. acaba ona yarenlik edecek bir ev arkadaşı olarak sevgili dostum tost makinesinden yardım istesem mi ?