hesabın var mı? giriş yap

  • özet geçmek gerekirse:

    - bazı ülkeler o kadar gelişmiş ki, çöpe atılan cam, kağıt, plastik gibi atıkları geridönüşümle hammadde yerine kullanabiliyorlar.

    - geri dönüştürülebilen atıkları (bkz: pet şişe) geridönüştürerek ürettikleri şeyleri (bkz: pet bardak) satıyorlar.

    - o kadar fazla geridönüşüm yapıyorlar ki piyasada üretim fazlası oluşuyor.

    - böylece ellerine kalan hammadeleri çöpe atmak yerine, başka ülkelere göndererek çevre kirliliğinin azalmasına katkı yapıyorlar.

    - geridönüşüm konusunda ileri teknolojiye sahip olan ülkeler, bu var olan teknolojiyi boşta bekletmemek için, hammadde ihtiyaçlarını başka ülkelerden karşılıyorlar ve üstüne de maddi destek alıyorlar.

    - böylece, geridönüştürülebilir atıkların uluslararası piyasada bir değeri oluyor ve bu atıkların ticareti yapılıyor, ama tersten.

    - türkiye cumhuriyeti, bu piyasaya dahil oluyor ve "benim hammade açığım var" diyerek birkaç ülkeden geridönüştürülebilir atık alıyor, üstüne de para alıyor.

    - ancak bu aldığı hammaddeyi, gerçekten geridönüşüm yaparak yeni ürün üretmek yerine sağa sola atıyor.

    - böylece hem geridönüşüm tesislerini işleterek para harcamamış oluyor hem de hammadde aldığı için diğer ülkelerden para alıyor.

    anlayacağınız tam bir köylü kurnazlığı yapmışız. ama dünya büyük bir tc olmadığı için yememişler.

    düzeltme: bir-iki kişi uyardı, türkiye bu çöpü satın alıyor olabilir, ben yanlış biliyor olabilirim.
    yani hem üstüne para verip hem de ülkeyi kirletiyoruz. aklım almadı ama ok.

  • güzel filmdir. görüntülerin insanlık durumlarını, metinlerin hikayeyi çok iyi anlattığını söyleyebilirim. filmin sonu muhteşemdi. filmin en beğendiğim sahnelerinden biri, fanny'nin küçük kız kardeşinin, keats'in evlerindeki zorunlu konukluğunun son günlerinde, ma aile bahçede eğlenirken, kuru bir yaprak bulması ve onu bahçenin en uzak noktasına bırakıp, buraya sonbahar gelmeyecek demesiydi.

  • turabinin sms oylamasında 3. çıkması akpnin tek başına iktidar olamayacağına olan inancımı arttırdı. teşekkürler türkiye.

  • kendisiyle şöyle bir anım var. yıllar önce arkadaşlarla bodrum'a gitmiştik marinada gezerken kıyıya demirlemiş bir yatta kendisini görmüştük.

    uzanmış güneşleniyor. ama nasıl vamp bir kadın, nasıl bir aurası var anlatamam. o zamanlar ekranda en sık görüldüğü dönemler biz de sivilceli ergenleriz bunun da etkisiyle ona hayran hayran bakmaya başladık.

    her halde öküzün trene baktığı gibi bakmış olmalıyız ki
    -çocuklar hafızanıza yeteri kadar kaydettiyseniz bırakın da güneşin keyfini çıkarayım dönüşte tekrar bakarsınız demiş, ardından da o müthiş kahkahasını atmıştı. bunun üzerine biz kafalar önde jet hızıyla ortamdan uzamıştık. azarlamadan, hakaret etmeden, esprili bir dille rahatsız olduğunu belirtmesini takdir etmiştik.

    bende her zaman dobra, eğlenmesini bilen, hayattan zevk alan, kafasına göre yaşayan bir insan imajı çizmişti. ışıklar içinde uyusun.

  • hiç unutmuyorum, bir keresinde "aşık olduğum adamın evine yakın bi otel tuttum, orda kaldım, o gece bissürü şarkı yazdım o otel odasında..." demişti.
    kendisi güzel, kafası güzel, yüreği güzel kadındır.
    damardır, ağırdır, zordur.

    rahat bırakın lan bu kadını! ne diyosa doğrudur, türkiye'nin en güzel kadınıdır.

  • bu mantikla sucu allaha yuklemek de mumkun. fantastik bir ulkeyiz.

    --- spoiler ---
    sayın demirel’in 1991 yılında popülizm sonucu emekli yaşını 38’e kadar indirmesidir. o dönemde de ssk’nın genel müdürü kılıçdaroğlu’dur.kilicdaroglu'nu da yaratan allahtir.
    --- spoiler ---

    edit: taytsiz kral'in uyarisi ile, -de ayri.