hesabın var mı? giriş yap

  • debe editinden sonra bir ekleme: başlık başa kalmış. bu utançla fazla kalamamış arkadaş belli ki ahahah.

    dostum sen de japon'la koreli'yi ayırt edememişsin.

    japon 3 aslında bir koreli. adı da song hye kyo.

    bu durumda beyinsiz kim oluyor?

    ekleme: japon arkadaşları olan biri olarak söylüyorum; onlar bile çinlilerle korelileri japonlardan ayırt etmekte zaman zaman güçlük çektiklerini söylüyorlar. sana n'oluyor demezler mi?

    al bir fotoğraf daha.

    ekleme 2: dostum japon 3'ü değiştirmişsin de bari edit yapsaydın. ayıp değil mi, insanı yalancı çıkarıyorsun. hem entry'yi değiştirdiğin de belli oluyor ahaha. kaçabilirsin ama saklanamazsın.

    ekleme 3: senin çinli 5 de koreli çıktı yaa. onun adı da ju ji hoon imiş. hatta trt'de bir ara yayımlanan düşlerimin prensi (goong) adlı dizideki başrol. ahaha. tanıdık gelmesine şaşmamalı.

    bak bu da kendisine ait bir görsel.

    neymiş, google görsellere japon çinli falan yazıp önümüze çıkan ilk fotoğraflara atlayıp burada millete beyinsiz demiyormuşuz. millete öylece beyinsiz demek hoş olmuyormuş, değil mi?

    debe editi: debeye ilk kez giriyorum. mutlu ve gururluyum ahah. buradan bana şükela veren herkese, sürekli kore dizisi yayımlayan trt'ye ve japon arkadaşlarıma sonsuz teşekkürler!

  • çocuk doktoru ise pedagoji eğitimi de vardır diye umuyorum, ama yine de doğru iletişim mi bir şey diyemeyeceğim.

    ancak sirozun 3.safhasına gelmiş bir hasta için ailenin öncelikli endişesi çocuğun ağlaması ise 13 yaşında çocuğun 98 kiloya nasıl geldiğini anlamak zor değil.

    muhtemelen teselli için daha da tatlı yediriyorlardır. asiymiş ve söz dinlemiyormuş ya...

  • truman dışarı çıkınca öncelikle lauren'le buluştu ve birlikte fiji'ye gitmeyi kararlaştırdılar diye düşünüyorum. ama gidebildiler mi, bana göre hayır. çünkü gidilecek çok yer vardı truman'a göre. hangisinden başlayacak bilemezdi. yıllar boyu cam fanusta yaşadı, işi, arkadaşları, ailesi ile olan hayatını ortalama bir şekilde sürdürdü. şimdi tabir-i caizse sudan çıkmış balığa döndü. trafikte kalmadı mesela hiç, yolun ortasında tanımadığı adamla kavga etmedi. eşiyle bile gerçek bir tartışma bile yaşamadı. kendisi bilmese bile etrafında onu koruyan bir ordu oldu neredeyse.

    ama gerçek dünya böyle değil (bkz: #108488827) kendi dünyası da yalandı, çünkü kararları hep başkaları tarafında verildi, ona rol biçildi o da çıkıp üzerine düşeni yaparak oynadı. gerçek dünyaya insan ilişkilerine olan bağışıklığı çok düşük olarak başladı. çok büyük umutlar çoğu zaman büyük yıkımlarla sonuçlanır.

    sonuç olarak adapte olamadı yeni hayatına. lauren onu sevse de, ki o da sevmiştir belki ama emin olamayız çünkü hep yönlendirilmiş güdülerle hareket ettirildi, mutlu olamazdı. dışarıda kimlerle karşılaştı, kimleri gördü, kaç kişi tarafından yüceltildi belki havaya girdi, kim bilir. belki rock star olmak istedi, beceremedi batırdı gitti.

    truman her şekilde bir hayalkırılkığı hikayesi olabilirdi. kalsa da gitse de. cesurdu, gitmeyi seçti. dönmeyi çok istedi ise de dile getirememiştir, çünkü artık dönemezdi. yaptıkları mutlu edemezdi. yılar sonra, belki de o gün hiç o tekneden inmeseydim diye geçirmiş bile olabilir.

  • bunun tam tersi müslümanlara yönelik olsa, mesela bir ateist muhabir elinde mikrofon fatih'te cuma çıkışı cami avlusunda takkeli, cübbeli ne kadar müslüman varsa aralarından geçerek işte böyle" allah diye bir yaratıcıya inanıyorlar, inandıkları her şey yalan, ortaçağda yaşıyorlar" gibi ifadelerde bulunsa oradan canlı kurtulması büyük mucize olur, kurtulsa bile çoktan ışid'in hedefine girer. bu arkadaş ise iş çıkışı evine gidip ayaklarını rahatça uzatıp günün geri kalanını keyifle geçirebilir, rahatsız edeni çıkmaz, en fazla gülüp geçerler, ufak 1-2 eleştiri en fazla o kadar. yani ifade özgürlüğü tamam ama, kutsala saygı muhabbeti işin içine girdiği zaman dindar olmayan kesim için ifade özgürlüğü sakat iş. dünyanın neresinde olursan ol öyle.

    tanım: ay ışığında şeytanla raks eden gençlerdir.

  • bunu diyen arkadaş yurt dışında bir süre yaşayıp kahvaltı anlayışımızın ne kadar kuvvetli olduğunu anlaması lazım. bu kadar geniş ve güzel kahvaltı sofrasına sahip başka bir ülke yok. (bkz: çakırlar köy kahvaltısı)

  • atatürk'ü tutma noktasına gelmişmiş. kötü bir şey gibi söylüyor bunu.
    sen tutma atatürk'ü ahmet altan, sen o kodeste otur başka bi şeyi tut. umarım çürürsün içerde.