hesabın var mı? giriş yap

  • arsızlığın dışavurumu, link

    bir arkadaşımın yorumu,

    bir şeyin fark edilmesi gerek. özgecan'ın vahşice katledilmesinin arkasında bir başka hikaye daha var. bir emekçi kadın; özgecan'ın annesi songül aslan. özgecan bir emekçi çocuğuydu. evine dolmuşla dönüyordu. zengin bir ailenin otomobil sahibi bir çocuğu olsa muhtemelen bugün hayatta olurdu. songül ana kızını okutabilmek için emekli olmasına rağmen yeniden çalışmaya başlamış. hatta yazın da sömürünün diz boyu olduğu kıbrıs'ta çalışmayı planlıyormuş. baba mehmet aslan acımasız dünyanın farkında iki kızına da bibergazı alıp vermiş. "her ihtimale karşı" diyerek.
    şimdi bu ailenin evine bir de bugün utanmadan sümeyye erdoğan ve esra albayrak gitmiş. kendilerini tapelerden; kamyon kamyon parayı kaçırmaya çalışırken hatırlıyoruz. utanmadan bu emekçi ailenin evine taziyeye gitmişler. alınteriyle geçinen o güzel insanların evine gitmişler. sümeyye erdoğan gazetecilerle konuşurken eklemiş " kadem olarak da buradayız". kadem dediği de tayyip'in kadın erkek eşit değildir diye konuştuğu ve büyük alkış aldığı toplantıyı tertip eden muhafakar kadın derneği.
    bu yüzden bıralım kız kardeşlik muhabbetini. ben sümeyyeyle de bilimum burjuva kadınlarla da kardeş mardeş değilim. elinde emekçi kanı olan, halkın sırtından geçinenlerle kardeş olamam.

    edit: "kadem" olarak gitmelerinin tekrar altını çiziyorum, ve ayrıca (bkz: kadına şiddeti sadece suçlu ve mağdurla sınırlamak)

    edit2: arkadaşımın adı derya koca, internetten kimi yazılarına ve halk tv öğrenci işleri programındaki tartışmalarına ulaşabilirsiniz.

  • bir resim, sadece nesnelerin/figürlerin yan yana getirilmesi midir?

    hiç şüphesiz ki, nesnesiz bir dünya arzusuyla eserlerinde figürasyonu reddeden kazimir maleviç'in suprematist dehâsının doruk noktası olarak kabul edilen 1918 tarihli beyaz üzerine beyaz isimli tablo bu sorunun cevabıdır.

    nesneden, figürden ve hatta renkten arınmış; saf ruhun temsili olan tablo, sanat tarihindeki ilk monokrom olarak kabul edilir ve sanatçı, fiziksel dünyaya herhangi bir göndermeden yoksun olmasını amaçladığı bu sıra dışı kompozisyonla varlığı maddeden ayırarak özgür kıldığı eseri sonsuzluğa ulaştırır.

    iki beyaz kareyi üst üste bindiren sanatçı, 1915 tarihli siyah kare isimli tablosuyla zaten ulaştığı aşırılığın ötesine geçmeyi başarır. beyazın iki tonunu daha iyi ayırt etmemizi sağlayan ton farklılıkları dışında, siyah kareden farklı olarak, beyaz bir tuval üzerine yerleştirilen beyaz kare, üst kısımdan hafifçe sağa doğru eğilir ve bu asimetrik etkiyle saflığın bile kusurlu olduğunu kanıtlamaya çalışan sanatçı, metafizik resmin sınırlarını zorlar.

    üretken ve devrimci bir sanatçı olan maleviç, 1918'den itibaren giderek daha da radikalleşir, ancak figüratif olmayan sanatı, burjuva sanatı olarak kabul eden ve ülkenin toplumsal gerçeklerini yansıtan bir sanat anlayışını tercih eden stalinist hükümet, maleviç ve suprematizm'i kınar. sanatçı, baskı ve yasaklamalarla figüratif sanata geri çekilmeye zorlansa da sanatıyla ulaştığı boyut sayesinde, soyut sanatın en sembolik sanatçılarından biri olması önlenememiştir.

  • "virgülden sonra ‘that’ gelmez gibi formüller uygulanıyordu. bu adaylar arasında adaletsizliğe neden oluyordu” dedi."

    iyi de bunu bilen adam bilmeyenden daha avantajlı olmalı zaten. bilmeyene adaletsizlik oluyor demek de ne demek? sınavın amacı bilenle bilmeyeni ayırmak değil mi zaten?

  • dakikalarca süren turnike sırası, turnikeye yaklaştıkça içeriden gelen tezahurat seslerinin de etkisiyle iyice artan heyecan; turnikeyi geçtikten hemen sonra sıkışıklıktan kurtulmanın verdiği güvenle, beraber gelinen babayı arkada bırakıp hızlıca çıkılan merdivenler; son basamaklarda artık yerinden çıkmak üzere olan bir kalbin güm güm sesleri ve işte o asla unutulamayacak manzara...

    dört koca ışık kaynağının gün ışığını aratmayacak derecede aydınlattığı yemyeşil çimler; o zamanki çocuk hal ile devasa gelen, uçsuz bucaksız insan topluluğunun içini doldurduğu tribünler; 5-10 metre öteden gelen dum dum dıdı dum vuruşlarıyla taraftarı ateşleyen davul sesleri, kolkola girmiş bir tribün insanın müthiş bir senkronla zıplamalarıyla oluşan olağanüstü manzara ve tüm bunlardan hangisine bakacağını şaşırmış, gözleri parıl parıl bir çocuk. birisi mutluluğun resmini mi istemişti?