hesabın var mı? giriş yap

  • yapilmasi gereken is haricinde herseyle ugrasma durumu. mesela odev/tez/proje hazirlama zamanlarinda sozlukte asiri vakit gecirilmesi.

  • arkeoloji bolumde okuyan bir kisi tarafindan, bilgisayar muhendisliginde okuyan bir kisiye yoneltilmis soru:

    - abi sen bilgisayar muhendisliginde okuyordun dimi?
    - evet.
    - size hacker 'lik yapmayi ogretiyorlar mi, boyle bir ders var mi?
    - sizde tarihi eser kacakciligi diye bir ders var mi?
    -?!

  • bu epey bilindik bi hikayedir aslında:
    adam gece radyoda istek programını arayıp m.f.ö'den "mustafa" isimli şarkıyı ister,dj "valla ben böyle bir m.f.ö şarkısı hatırlamıyorum ama arşivleri bi araştıriym" diyip gider,tabi bir süre arayıp bulamadıktan sonra adama geri dönüp "malesef bulamadık bu şarkıyı biraz mırıldanır mısınız nasıl bir şeydi?" der ve adam bombayı patlatır:
    "mustafaa yağmur var istanbul'da..."

  • sinemaya giden hemen hemen herkes şu giriş introsunu hayatında bir kes görmüştür. işte bu görseldeki kadın bayan columbia'dır.

    peki kimdir bu bayan columbia?
    hemen kısacık bir bilgiyle başlayalım; amerika birleşik devletleri'nin kadın ulusal kişiliğidir. yani amerika kıtası'nı veya yeni dünya'yı anlatmak ve kişileştirmek için uygulanan tarihi bir isimdir kendisi. çünkü 1800'lerden 1900'lerin başlarına kadar, ülkelerin kendilerini kadın bir karakter şeklinde kişileştirmesi popülerdi. bu kişileştirmeler genellikle bilgelik tanrıçası olan yunan tanrıçası athena'ya dayanıyordu. en popüler olarak kullanılan tanrıça kişileştirmeleri britannia (ingiltere), germania (almanya), marianne (fransa) ve unutulmuş columbia (amerika) idi. o günden bu güne gelene kadar amerika'yı anlatmak için şiirlerde, yer isimlerinde ve 1924 yılında bir sinema şirketi tarafından kullanılmaya başlandı, bildiğiniz üzere columbia pictures.

    1918'de harry ve jack cohn kardeşler ve arkadaşları joel brandt tarafından cbc film isimli bir satış şirketi olarak kurulan columbia pictures, aslında hollywood'un en eski ve köklü stüdyolarından biridir. ilk yıllarında, stüdyo çoğunlukla düşük bütçeli filmler üretse yıllar geçtikçe büyümeyi başardı. cohns ve brandt'ın 1924'te kendilerini daha sofistike göstermek için columbia pictures olarak yeniden yapılandırdı ve bayan columbia'yı yüzleri olarak kullanmaya başladılar.

    1924'te başlayan bu logo serüveni ta ki yıl 1992 gösterene kadar devam etti. scott mednick, sony pictures'a ait olan tüm eğlence tesisleri için logolar oluşturmak üzere peter guber tarafından işe alındı. daha sonra mednick, logoyu dijital olarak yeniden boyamak ve kadına klasik bir görünüm kazandırmak için new orleans sanatçısı michael deas'ı tuttu. michael deas, bir grafik sanatçısı olan arkadaşı jenny joseph'i logo için bir model olarak istedi. jenny joseph deas'i kırmadı ve işi kabul etti fakat jenny joseph daha önce hiç modellik yapmamıştı ve bu çekimlerden sonra da hiç model olmadı.

    zaman kısıtlı olduğundan dolayı hemen işe başladılar. orijinal olan bayan columbia bir amerikan bayrağıyla kaplanmıştı, ancak deas'a renk şemasını değiştirmeyi kafasına koymuştu bunun için kartelanın beyaz, turuncu ve mavi olarak değiştirilmesini istedi.

    fotoğraf çekimi, fotoğrafçı kathy anderson tarafından new orleans'taki dairesinin oturma odasında dört saat sürdü. küçük fotoğraf stüdyosunda kathy anderson'un dediğine göre ;
    --- spoiler ---

    “inanılmaz yetenekli illüstratör olan michael deas, bir tablo için referans fotoğraflar çekmemi istediğinde, o sanat eserinin ne kadar ikonik olacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu. bir iş arkadaşım tarafından tanıştırılan , times-picayune gazetesi sayfası tasarımcısı jenny joseph ise mükemmel bir modeldi ve gerisi tarihe mal oldu."
    --- spoiler ---

    görsel-1
    görsel-2
    görsel-3

    yukarıdaki görsellerde görebileceğiniz üzere deas, ortaya çıkan görüntüleri ikonik resmi için kullandı. joseph'in modellik yaptığı tek zaman bu, ancak son 25 yıldır milyonlarca insan sinemaya her gittiklerinde hep onun yüzünü gördüler.

    son
    kaynak:12

  • böyle insanları üzmeyin. bunlardan biri kuzenim. evin tek oğlu. 7 kız kardeşi var. babasını 20 yaşında kaybetmiş. babası benim babamdan beter pis bir adammış. ölünce hiçbirşey bırakmamış tabi. senelerce orda, şurda burda çalışarak kardeşlerine ve annesine bakmaya çalışıyor. babadan anneye anneden de ona hepatit b hastası bir yandan da hastalığıyla uğraşıyor. annesi de hipertansiyon, diyabet ve diyaliz hastası. o da ölürse bu dünyada napacam diyor. hayat herkese gülmüyor işte. kınamayın insanları.

  • anlamsal doygunluk olarak tanımlanan bu durum özetle ;

    ''bu durum, herhangi bir sebeple yorulmak gibidir. eğer bir dambılı sürekli kaldırırsanız, bir yerden sonra sisteminiz yorulacaktır. aynı şeyi sinir sisteminiz için de düşünebilirsiniz: sürekli tekrar eden bir elektrik atımını bir noktadan sonra nöronlarınız ateşleyememeye başlayacaktır.

    bence bu durum, tüm sistemler için kaçınılmaz bir sonuç. bir şeyi ne kadar fazla kullanırsanız, gelecekte kullanmak üzere o kadar az kalır. nöronların tekrardan uyarılabilmek için enerjilerini geri doldurması belli bir zaman alır. bu süreçte semantik doygunluk eski haline döner ve böylece 'ev' sözcüğünün anlamını yeniden algılarsınız. bu kimi zaman birkaç dakika kadar sürebilir."

    prof. dr. david balota
    ...

  • podolski ile kıyaslayanlar olmuş. şahsen bir galatasaraylı olarak ben hiç düşünmeden podolski derim. çünkü düşünürsem nani derim.

  • evlenirken, benim birikmiş param vardı, damat bey de onun yarısı kadar kredi çekti öyle hallettik her işimizi. ailesi düğün üstü yok yere küslük çıkardı, gelmediler, tek kuruşluk katkı da sağlamadılar, düğüne tek akrabalarının gelmesine de izin vermediler. canları sağolsun dedik geçtik, mutluyduk.

    düğünün hemen ertesi günü tüm takıları bozup eşimin çektiği banka kredisini kapattım. hani diyorsunuz ya, "kendi" akrabalarımın taktıklarıyla.

    bir zaman sonra eşimin ailesi bizimle barışmaya karar verdi, öyle yaptık. söz merasiminde bana bir kolye ve küpe takmıştı, küsünce de geri almıştı annesi, onu tekrar verdi. kırmadım kalbini aldım.

    boşanma sırasında ilk o kıytırık iki takı geldi aklına. geri istedi.

    yine de hiç aklıma, bütün erkekleri şeytanlaştırmak gelmedi. tek iyi örnek görmedim çevremde bu konuda, tüm arkadaşlarımın boşanma davalarında altın savaşları yaşandı, iki taraflı, ben hep kendime baktım. elbette bunların lafını bile etmeyecek adamların varlığına da inandım.

    diyeceğim, iyiyi de kötüyü de cinsiyette aramayın hiç. kimseyi de boşanma dilekçesini görmeden tanıdım demeyin. iyi insan seçmeye bakın. becerebilirseniz.

  • "...ve daha mutlu, daha huzurlu hayatlar yaşıyorlar" şeklinde devam etmesi gereken açıklama.

    adam burada doktorasını bırakıyor, mesleğini bırakıyor, şirketini bırakıyor; gidiyor orada s*kindirik bir restoranda komilik yapıyor ve burada kalbur üstü bir kesimdeyken sahip olduğundan daha mutlu, daha huzurlu oluyor. acı olan iran miran değil, ülkenin bu hale gelmiş olmasıdır.

  • izledikten sonra bir süre hiç şaka yapasınız gelmiyor, ciddiyetiniz artıyor, şaka denen şeyle aranıza mesafe koymak istiyorsunuz, soğudum lan! bölüm 1 yazıyor bir de , devamını da yapacak demek ki vicdansız!