hesabın var mı? giriş yap

  • camileri ahira cevirdiler

    bu sozun gunun birinde gercek olacagini soyleseler inanmazdim.

    300'lu yillarda kilise olarak insaa edilen, 1453'te istanbul fethi sonrasi camiye cevrilen, cumhuriyet doneminde inanclara saygi sebebiyle muzeye donusturulen, ak parti iktidarinda siyasal islamcilarin ruhunu gidiklamak icin tekrar camiye donusturulen dunya harikasini sigirlarin basmasi sonucu ortaya cikan goruntu.

    kapiyi yemekle basladilar, yavas yavas tuketiyorlar.

    edit : basliga trolleri saldiklarina gore acilen savunulmasi gereken seyler var, yani durum sandigimizdan ve gordugumuzden vahim.

    ilk 10 entry akboylari;

    (bkz: makami g)
    (bkz: trakyali muhazafazakar)
    (bkz: vettini vezzeytuni)
    (bkz: z44)

    debe editi : bu entrynin debe’ye girmesi, benimle birlikte ici aciyan insanlarin coklugunu gosteriyor. son bir sene daha sabredecegimiz gercegi en buyuk motivasyonumuz olsun.

  • 1790'lı yıllarda polonya( lehistan ) parçalanıp rusya, prusya ve avusturya tarafından pay edilir.
    bu durumu ise o zaman dünya üzerinde bulunan devletlerden sadece osmanlı imparatorluğu kabul etmez.
    lâkin tabii ki bu üç devletle savaşıp polonya'yı kurtarabilecek gücü de yoktur. fakat osmanlı imparatorluğu sağlam bir tavır sergileyerek o tarihten sonra tam 120 yıl boyunca polonya'nın dağılışını protesto eder ve bu yok edilişi tanımadığını ilan eder.

    bunu da şu şekilde gerçekleştirmektedir:

    osmanlı padişahları senede bir gün ülkesine gelen tüm yabancı sefirleri aynı anda ağırlamakta, merasim düzenlenmektedir. işte her sene bu merasimlerde sanki polonya hâlâ varmışçasına sıra bu devletin sefirini anmaya geldiğinde " lehistan sefiriiii! " diye bağırılır ve bir osmanlı askeri " lehistan sefiri yoldadır! " şeklinde bağırarak cevap verir.
    bu, osmanlı imparatorluğu'nun oradaki tüm yabancı sefirlere " biz hâlâ polonya'nın işgalini tanımıyoruz! " şeklinde bir notasıdır aslında.
    bu durum polonya'nın tekrar bağımsızlığını kazanmasına kadar devam etmiştir.

    hatta yıllar önce avrupa birliği'ne üye ve üye olmaya çalışan ülkelerin topkapı sarayı'nda düzenlenen toplantısında polonya cumhurbaşkanı kürsüye çıkar çıkmaz ilk sözü " polonya elçisi geldi! " olmuştur.

    pek tabii bizim devlet erkânından kimse bu sözün ne anlama geldiğini anlamamıştır.

    lafa gelince hepsi osmanlı torunu...

  • önce eldeki 1 tl uygun bir yerde 75 adet 1 kuruş ve 1 adet 25 kuruşa bozdurulur. bu bir kuruşlar ateşte eritilir, uygun kalıpta soğutulup dövülerek ufak bir mızrak elde edilir. mızrak ile martı avlanır, iki adet dal sürtülerek ateş yakılır ve martının tüyleri yolunduktan sonra dala geçirilip ateşte pişirilir. 25 kuruşla ekmek alınır, ekmek arası martı yapılıp yenilir. afiyet olsun.

  • tahminimce ilgili evrendeki birçok çocuk ve gencin daha 14-15 yaşlarındayken uykularını kaçırmış, onları içlerinde bulundukları fantastik ortamın cazibesine ters düşecek basitlikte bir gelecek kaygısına itmiştir.

    londra'daki banliyönüzde oturuyorsunuz güzel güzel, yaş 11. birden bir baykuş geliyor, sizin sihirli güçleriniz bulunduğunu, bu güçleri değerlendirme yollarını usta büyücülerden öğrenebileceğiniz hogwarts büyü ve büyücülük okulu'na başvurmadığınız halde kabul olduğunuzu bildiren mektubu velilerinize teslim ediyor.

    eğer anne-babanız da büyücüyse sıkıntı yok, zaten böyle bir mektup bekliyorsunuzdur. eğer kendileri muggle'sa, "ben oğlumu hokus-pokusçu olsun diye büyütmedim, ya tıp okur, ona puanı yetmezse efendi gibi kpss'ye çalışır." demeyecek bir vizyon sahibi olmaları tek umudunuz olacaktır. kaldı ki siz karar verecek bir yetkinlik çağında değilsiniz, anne-baba istemeden çocuklarının ne idüğü belirsiz bir şatoda yatılı eğitime alınması hukuki süreçte nasıl bir karşılık bulur çok emin değilim. hele ki bu şatoda üç başlı köpekler, kafasının arkasında gelmiş geçmiş en kudretli büyücünün sureti olan öğretmenler falan varsa.

    ne ise, gerekli evreleri ve bürokratik sıkıntıları atlattıktan sonra hogwarts'taki örgün eğitiminize başladınız diyelim. yavaştan ortama alışıyorsunuz; kaymak birası, ballı çörek falan derken bir de ravenclaw sevgiliniz oluyor. zaten dörtgöz bir velet sayesinde okulda şenliksiz yıl geçmiyor, her yıl ayrı badireler atlatıyorsunuz. artık 4. veya 5. yılınıza geldiniz, yavaştan "nasıl para kazanıcam lan ben?" soruları hasıl olmaya başlıyor kafada. neticesinde büyüdür sihirdir diye diye ortaokul bile görmeden bir hevesin peşinde koşmuşsunuz ama dünyevi derslerden, eğitimden de eksik kalmışsınız. müthiş bir atmaca patronus'u çıkarmanız, muggle dünyasında bir kar-zarar tablosu okuyabilmenin veya araba lastiği değiştirebilmenin yanında esamesi bile okunmayacak bir yetenek sayıldığı gibi, zaten bu meziyetlerinizi kullanmanız da yasaklanmış normal insanların yanında. özetle, akdeniz üniversitesi su ürünleri mühendisliği mezunu karşısında bile tutunmanız mümkün değil bildiğimiz dünyanın herhangi bir iş kolu veya sektöründe.

    e o zaman büyülü bir iş yapayım diyebilirsiniz. önünüzdeki seçenekler ise son derece limitli bu noktada.

    - hogwarts'ta akademik kariyer: en akla yatkın yol gibi duruyor. o kadar büyü-sihir öğrendiniz, bunu gelecek nesillere aktarmak hem erdemli hem de finansal garantileri düşünülürse akılcı bir yol olacaktır. burada sorun şu ki, hogwarts'ta çok fazla mezun olmasına rağmen öğretmen istihdamı (normal olarak) sınırlı. yani ya üst yönetimden kallavi bir tanıdığınız, ya da olağanüstü yetenekleriniz olması gerek.

    - sihir bakanlığı'nda siyaset: bir diğer kariyer seçeneği. sihir bakanı her dönem yetenekli gençleri staj programına dahil edebiliyor. ancak siyaset çok kişinin ilgi alanına girecek bir konu değil. zaten o kadar sene türlü türlü majik mahlukatla içli dışlı olmuş bünyeyi "üretim fazlası uçan süpürgelerin yeniden değerlendirilmesi konulu talep formu" gibi fasa fiso işlerle doyuramazsınız.

    - seherbazlık: siyaset veya öğretmenlik ile ilgilenmiyorsanız, elinizde kalacak tek geçerli seçenek. ancak hem az para ödeniyor, hem itiyle kopuğuyla uğraşıyorsunuz. izdüşümü bizim dünyadaki narkotik şube gibi bi ortama rast geliyor. söylemesi, hava atması güzel ama 40'ınıza gelmeden karıyı kızı boşayıp bir iskoç köyüne yerleşerek alkolik olarak ölmeniz de son derece muhtemel.

    - diagon alley'de küçük esnaflık: bu da bir seçenek tabii. lakin 7 sene büyünün ve sihrin her türlü ilmini öğrendikten sonra kıç kadar ara sokakta troll siki satmak sizin kariyer hedeflerinizle ne derece örtüşür bilemem.

    - gringotts: finans alanı ile ilgilenenler için büyük bir fırsat, müthiş bir marka gringotts. ama tüm sektör goblinler'in elinde. yedirmezler o işi.

    gördüğünüz gibi hogwarts'ta aldığınız eğitim, sizin cv'nizde güzel dursa da asıl dünyada sizi büyük açmazlarla baş başa bırakabiliyor. yine moralinizi bozmayın. her türlü hususi iştirake de açık sonuçta büyücülük dünyası. yeterli finansmanınız ve özsermayeniz varsa kendi dükkanınızı açabilirsiniz, dünyayı dolaşıp araştırmalar yapabilirsiniz veyahut kitaplar yazabilirsiniz. ancak ailenizden yardım almadan kendi ayaklarınız üzerinde durmak istiyorsanız, baykuşu falan kovalayın geldiği anda ve babanızı dinleyin derim ben. bi de çince öğrenin gelecek çince'de.

  • en üzüldüğüm kısım, telefonu unutan hanım ama oradan oraya yürütüldüm diye adama trip atıp konuşmayan da hatun.

    bimiyorum iyi günde kötü günde diye akit yapıp, eşini herşeyden sorumlu tutmak çok içimi acıttı nedensiz…

  • ahmet davutoğlu'nun beyanatı. hani şu obama çağırdığında ehe ehe diye koşarak giden bakan. yani diyor ki, yargı benden hesap soramaz, halk seçtikçe burdayım.

    ne güzel değil mi, ben parasız eğitim istiyorum diye pankart açınca yargı var, sen yolsuzluk yapınca beni sadece allah yargılar.

    haber

  • o da bir şey mi?

    askerden geldiğim zaman asker mevlüdünde 1 dakika içinde yaklaşık 100 kişinin elini öperek ayrı bir rekor kırdığımı düşündüğüm durum da vardır. tabi bu el öpme 100 kişi ile sınırlı değil. dahası da vardı. 1 dakikaya ancak o kadar kişi sığabildi.