hesabın var mı? giriş yap

  • biz kimiz ki adamı linç ediyoruz? bence bir sanatçı olarak daha iyi bir gelecek için her yolu deniyor adam. ben saygı duyuyorum. yalakalık yapmaya ihtiyacı yok ki. paraya da ihtiyacı yok. dünya kucak açmış. bugün istese japonya vatandaşlık veriyor. o ise burada bir uğraş veriyor. yaptığı sanat deseniz çok üst seviyelerde. hem bu ülkenin kültürüyle, hem de dünyanın acılarıyla yoğurduğu eserler ortaya koyuyor. burada onu eleştirenler youtube’u açıp bir iki söyleşisini izlesin. kurduğu cümlelerle bizi beşle çarpıp ona böler.

  • salı günü masumlar apartmanı, çarşamba günü sadakatsiz/masumiyet, perşembe günü camdaki kız, cuma günü kırmızı oda var. her birisi boktan hayatların dizisi. en masum olanında, üç dört kişinin evli olmasına rağmen farklı iki kadından çocuğu var.

    diyelim bunlardan kaçtınız, çukur var, maraşlı var. edho var. daha yeni yayından kalkan ramo vardı. arıza vardı.

    bunlardan da kaçtınız. kuruluş osman var. selçuklu var. herkesin hain olduğu abdulhamid var.

    arkadaş bu ülkede bir tane komedi dizisi olmayacak mı yahu? ekmek teknesi kıvamında bir aile dizisi çekilmeyecek mi? leyla ile mecnun absürtlüğünde bir komedi gelmeyecek mi? beğenmediğimiz yalan dünya ayarında bir komediye bile hasretiz şu an.

    herkesin, psikolojik problemlerle dolu boktan hayatlarını bize empoze etmek zorunda mısınız? ben haftanın her günü tv ekranında farklı bir iğrenç hayatı görmek zorunda mıyım? bir ülkenin ekranındaki tek komedi yapımı güldür güldür olabilir mi ya?

    emeği geçen herkese yazıklar olsun.

    edit: son cümle yumuşatıldı.

  • "fransa'da paranız olsa bile bu durumu saklamanız gerekir."

    işte kızın bu bakış açısı iki yüz küsur yıl önce gerçekleştirilen fransız devriminin sonuçlarının toplum tarafından çok iyi özümsenmiş olduğunun göstergesidir. zenginler toplumsal antipatiye karşı derslerini iyi almış görünüyor.

  • kuvvetle muhtemel artık ömrünüz boyunca kedi sahibi olacaksınız demektir. ömür boyu kedi sahibi olmak tüysüz kıyafet giyememek, yalnız yemek yiyememek demektir. masanın üzerinde bardak bırakamaz, evden üç gün ayrı kalamazsınız. yemeğinizden tüy çıkmasına hiç aldırmazsınız.

    kediniz biraz fazla uyusa endişelenip dürtmek, hayvancağız hevesle oyun oynayana kadar içi rahat etmemek kedi sahibi olmanın değişmez kurallarındandır. kum değiştirirken benden çok sıçmışsın eşşoleşşek diye söylenmek farzdır. tüm camlara sineklik taktırmak yine de yaz sıcağında odadan çıkarken camları kapamak şarttır.

    kedi sahibi olmak banyo/tuvalet kapısını asla kapamamak, acı acı miyavlamalar son bulsun diye alelacele duş almaya alışmaktır. kedi sahibi olma konusunda repütasyon kazandıkça kediler yalanırken kafanı uzatır kedini denersin, mis gibi yeni yıkanmış kedi kokusunu içine çekersin.

    hep güzel değildir kedi sahibi olmak.

    yardıma muhtaç kedi görünce kafanı çeviremezsin, evini açarsın, yuva ararsın. yuvalandıramadığın başına kalır, evdeki kedinle aran açılır. ama sonra yine düzelir, kaldığın yerden +1 kediyle devam edersin.

    sonra bir gün ömrünün on beş yılını beraber geçirdiğin kedini kaybedersin, o sırada yanında olmadığın için kendini hiç affetmezsin. günlerce kendine gelemezsin. bir daha asla kedi almıycam dersin.

    yine alırsın. yine yaşarsın. yine seversin.

    iyi gidiyordu halbuki, durduk yere üzüldüm.

    edit: arkadaşlar yeni yıkanmış kedi kokusu tabi ki sabunla, detarjanla yıkanmış kedi kokusu değil. saçmalamayın. kedi makineye atılmaz, sabunla çitilenmez. aklınıza böyle bir şey geldiyse derhal çıkarın, ve o kediyi kendi haline bırakın. teessüfler.

  • insanlıktan sıkılıp denizleraltına terfi etmiş bir babayla, kırmızı saçları kıvrım kıvrım afet ül muazzam bir annenin serseri mi serseri küçük deniz kızları ponyo'nun hikayesi anlatıyor. (ben de serseri ve deniz kızı laflarını ilk defa yanyana kullanmış oluyorum).
    filmin en keyifli yanı ise, denizi ve denizin altındaki dünyayı miyazaki'nin gözünden izlemek.

  • üniversiteye anadolunun küçük bi köyünden gelmis bi adam var. hoslandigi da bi kiz. bigün arkadaslari yari gaza getirmek mahiyetli, yari ciddi bi sekilde bunu kenara çekerler. anlatirlar durumu:

    - olm sen gidip konusmazsan bu tip olaylar hiç baslamaz. gidecen tanisacan kizla, muhabbet kuracan.

    gazi almistir. kizi bigün takip eder arkasindan. bütün cesaretini topladigi sirada iyice yaklasir ve kizin sirtina pat pat diye dokunur. kiz nooluyo gibisinden buna döner ve bakar. ama gencimiz bu noktada heyecandan tikanir. aazindan tek kelime çikmaz. kiz

    - nooldu?

    diye sordugu sirada da..:

    - sevmek suç mu?

    diye patlar...

  • mevlana'nın batıni yönünü tamamlayan can dostu. bir anlamda hocası da diyebiliriz. aralarındaki sevgi-aşk ilişkisini anlatmaya sözcükler yetmez. aşağıdaki anekdot fikir verir sanırım:

    şems birgün kaybolmuş ortadan.
    mevlana "şems" deyu deyu ağlar olmuş.
    birgün uzun yoldan bir adam gelmiş.
    "şemsi gördüm, şems'ten haberlerim var" demiş.
    adam mevlana'nın huzuruna çıkmış
    ve anlatmaya başlamış
    ipe sapa gelmez tutarsız şeylermiş ama anlattıkları.
    mevlana çıkartıp hırkasını vermiş adama
    "anlamadın mı adam yalan konuşuyordu" demiş yanındakiler
    niye hırkasını verdiğini merak ederek.
    "ben" demiş
    "yalan haberine hırkamı verdim"
    "doğru olsaydı anlattıkları canımı verirdim"

    bu durumda lafı kesmek düşüyor bana.