hesabın var mı? giriş yap

  • buyur baba, alalım seni şöyle... tsk bekliyor sözleşmeli erleri... sana az gelir ama parası da iyi sayılır, 3,5 - 4 bin tl veriyorlar...

    korkmuyorsan, savaşırsan hadi buyur... bırak motoru kenara, bağışla bir yere. oradan ver elini hakkari... hadi bakalım klavyeden yazmak kadar kolaysa buyur kenancığım...

  • korelilerin misketten bir bok anlamadığını gördüğüm dizidir. 7 yaşındaki halimle hepsini üterdim. donlarına kadar alırdım pezevenklerin.

  • beygir toplamda kaç atınız olduğudur, tork ise o atların bireysel olarak ne kadar güçlü oldukları.

    10 tane ortalama güçteki at birbirlerinden ivmelenerek sizi düz yolda uçurur ama zemin engebeli iken (dik yokuş misal) her atın kendi başına ne kadar kuvvetli olduğu sizin yokuş çıkma hızınızı etkiler.

    arabalarda maksimum beygir gücü ve maksimum torka ulaşma devirleri farklıdır. binek araçlarda maksimum torkun daha düşük devirde verilmesi makbuldür. örneğin pek çok binek aracı maksimum torka 4000 devirde ulaşırken aynı araç maksimum beygir gücüne 6000 devirde ulaşır.

    yani aracın maksimum yük çekme kapasitesine erişmek için 4000 devir ancak maksimum hızına erişmek için 6000 devire çıkmanız gerekir. boş otobanda basmıyorsanız en yüksek viteste 6000 devire şehir içinde çıkamazsınız ama maksimum torka erişebilirsiniz.

    burada yük çekmeden kasıt aracın arkasına römork bağlayıp çekmek değil, aracın kendi ağırlığının yanı sıra içindekilerin de ağırlığını yol şartları iyi olmayan dik yokuşlar, engebeli patikalar gibi yerlerde zorlanmadan taşıyabilmesi için araç torkunun aracın ağırlığına oranla ideal bir oranda olması gerekmektedir. örneğin 2000 kg'lık bir araç isterse 200 hp beygir gücüne sahip olsun, maksimum torku 120 nm falansa o araç yokuşlarda ölür.

    siz tek başınıza kullanırken ok gibi fırlayıp sağdan soldan kaçan aracınıza 4 arkadaşınızı aldığınız zaman kağnı gibi kalkıp trafikte sizi rezil ediyor ya hani, işte onun sebebi aracın torkunun şasinin ağırlığının yanında 5 tane izbandutun ağırlığını da taşımaya yetmemesi dostlar.

  • kendi evinin buzdolabinda asili olan bebeklik fotografimi gostererek;
    "ileride evimizde soyle bisey dolanacak hayal edebiliyor musun?"
    not: terkedildim

  • - istediğin kızı elde edeceksin ama her akşam yıldız tilbe ve kibariyeyle koyun koyuna yatacaksın?
    - ooo süpermiş.
    - hadi be?
    - peki gündüzleri de elde edebilecek miyim kibariye ile yıldız tilbeyi?
    - bambaşkaymışsın...

  • benim böyle bir tanıdık polis vardı. 400 puan kazanmıştı ama en sonundaki boss travesti'yle mücadelesinde yenilince, puanları silindi ve en başa döndü. save etmemiş...

  • witcher, orta çağ fantazyası türünde en sevdiğim yaratı. ama aynı olumlu duyguları, yaratıcısı andrzej sapkowski için paylaşamıyorum. kendisi hakkındaki izlenimim, hayatla ve kendisiyle barışık olmayan, iki yüzlü huysuz bir adam olduğu yönünde. eserler ve yaratıcılarını ayrı değerlendirmek gerek...
    eserin oyun haklarını tamamen yasal ve sorunsuz olarak satın alan genç ve hevesli oyun yapımcılarına demediğini bırakmamıştır. ki o gençler witcher oyunlarını sapkowski'nin romanlarına bir aşk mektubu gibi yazmış, oyunların başarısı üzerine yapmalarına gerek olmadığı halde sapkowski'ye fazladan para vermeyi teklif etmişlerdir. sapkowski bunu önce reddetmiş, sonra dava açarak para istemiştir. gençler gene efendiliklerini bozmamış ve ödeme yapmaktan mutlu olacaklarını dile getirmişlerdir.
    george r. r. martin gibi pozitif, fanlarıyla arası iyi, dizi olsun oyun olsun eserinin her türlü multimedya uyarlamasına tam destek veren kafa bir adam olması şart değil. ama bari alan moore gibi sarsılmaz bir duruşa sahip olsun. moore, eserlerinin film uyarlamalarıyla çok güzel para kazanabilecekken sklemez bir tavırla bu uyarlamalardan gelecek parayı reddetmiş ve isminin filmlere eklenmesini yasaklamıştır. tutumunu fazla agresif bulsam da kararlılığı ve idealizmi için saygı duyuyorum.
    oysa ki sapkowski, iyi para aldığı boktan witcher netflix dizi uyarlaması için methiyeler düzmekten geri kalmamıştır. o zaman cd projekt red'in günahı neydi? tek sorun sapkowski'nin zamanında oyun haklarını ucuza satması ve ödemeyi satışlardan elde edilecek kara göre değil tek seferde sabit tutar olarak istemesiydi. ki ekonomist bu adam güya.
    eserine bu derece tutku ve sadakatle yaklaşacak uyarlamalar her yazarın rüyasıyken, sapkowski geçmişteki tamamen kendi hatası olan kararın gölgesinde yaşayan aksi bir ihtiyar olmayı tercih etmiş, her daim parayı ön planda tutmuş, eserinin onore edilmesini hiç umursamamış ve bu tutumuyla kendi saygınlığına kalıcı bir zarar vermiştir.

    edit: parası mı bitti, hevesi mi geçti bilinmez, artık netflix dizisine de sallamaya başlamıştır. *

  • debe'ye girdiği gibi "uzay boşluğunun rengi" falan değildir. tüm galaksilerin renk ortalamasıdır. yani renge uzay boşluğu dahil bile değil. ufkunuzu iki katına açana kadar okuduğunuzu anlamaya iki kat zaman ayıraydınız da doğru idrak edeydiniz.

  • (bkz: yav he he)

    kilosu 30 tl olan domatesin kırmızısı,
    kutusu 35 tl olan küp şekerin beyazı,
    tanesi 25 tl olan avakadonun yeşili,
    kilosu 35 tl olan patlıcanın eflatunu,
    kilosu 40 tl olan muzun sarısı.
    kilosu 30 tl olan kapya biberin bordosu,
    kilosu 125 tl olan yaban merisinin laciverdi,