hesabın var mı? giriş yap

  • biz vatandaş olarak o 239 milyarı ödeseydik, bu ödenmeyen para merkez bankasında basılmasaydı daha az zararımız olurdu.

    vergi gelirinden vazgeçtiniz de nasıl sübvanse ettiniz durumu? para basarak.

    enflasyon bir de bu sebepten patladı.

  • herkes bir günlüğüne de olsa terörist olacak bu ülkede. kaçarı yok. sıra kebapçılara gelmiş* şimdi pazarcılar düşünsün tehlike çanları onlar için çalmaya başlıyor, çember daralıyor.

    neyse ki ben 2 yıl önce falan teröristliğimi yapmıştım sırayı savdım. kafam rahat.

  • olayın sadece mafya ile bağlanması yanlış bir yaklaşımdır, zira italya'da denklem çok daha karmaşık.

    1* insanlar mafyadan kaçıp yurtdışına gitmiyorlar genelde. güneyde mafyanın yoğun olduğu bölgelerde doğru düzgün iş imkânları olmadığı için orta kalifiyedeki gençler genelde kuzey şehirlerine göç ederler. bunlar orta seviye elemanlar oldukları için iş imkânları sınırlıdır ve buldukları şirkete yapışırlar. şirketler de bunlardan çekinir çünkü bir daha kovulmaları çok zordur.

    2* düşük kalifiyedeki gençler için eskiden iş imkânları fazlaydı ancak hem maaşların komik olması, hem yabancıların gelişi, hem de vatandaşlık maaşı ile birlikte düşük kalifiyedeki italyanların çoğu artık yan gelip yatmaya başladı. yani şöyle düşünün. vatandaşlık maaşı 800 euro, eşşek gibi çalışsanız 900 euro veriyorlar, siz olsanız çalışır mısınız? bunların içinde azıcık kafası çalışanları isviçre'ye falan gidip garsonluk yapıyor, ancak çok küçük bir grup.

    3* üst kalifiye italyanlar ise ülkeden kaçma peşindedirler, nitekim en kaliteli italyanları abd ve ab'nin diğer ülkelerinde üst pozisyonlarda görürsünüz. çünkü o maaşları italya'da alabilmeleri hayaldir. (bu gruptaki insanları neredeyse sadece milano/lombardia bölgesinde bulabilirsiniz)

    kaldı mı size işe yaramayan bir genç popülasyon? devam edelim.

    4* mafya, bürokrasi, vergi kaçırılması, adalet sisteminin bozukluğu sebebiyle devlet her yıl yüzlerce milyar dolar zarara uğrar, ve vatandaşların hayat standardı toplanılan vergilerle kıyaslandığında inanılmaz düşer. doğal olarak da bir italyan'ın yasam kalitesi diğer ab vatandaşlarına göre daha düşüktür.

    5* yine mafya, adalet, vergi sisteminin bozuk olması, yavaş bürokrasi, abartılı çalışan hakları ve hepsinden önemlisi insan kaynağı eksikliği ülkeye yabancı dış yatırım girişini kapatır. aksine, şirketler daha cazip yerlere kaçarlar: r&d merkezleri almanya gibi ülkelere, üretim merkezleri de doğu avrupa ülkelerine gider.

    6* göçmenler işi çözecek gibi görünür ama çözemez. gemiyle güney italya'ya gelen göçmenler çoğunlukla çok düşük kalifiyededir. üst düzey göçmenlerin getirilmesi ise 1 yılı bulabilir, haliyle donanımlı yabancılar da daha iyi imkânları olan kuzey ülkelerini seçerler.

    7* bütün bunlar birleşir, doğum oranları düşer, çünkü hayat zorlaşır ve insanlar kendilerine bakamaz hale gelirler; evlenemez, ev alamaz hale gelirler. çocuk yapmazlar veya maksimum 1 tane yaparlar.

    8* bu sebeplerin her biri birbirini besler. işsizlik artar ama insan kaynağı azalır, dışarıdan yatırım gelmez, hayat kalitesi düşer, vergiler artar, nüfus düşer...kısır döngü.

    9* başka bir sonucu olarak da italyanlar ab'den her güçün gün daha çok tiksinirler, çünkü artık hem kaliteli insanların kaçması daha kolaydır, hem kalitesiz yabancıların ülkeye gelmesi daha kolaydır, hem de kalitesiz mültecilerin ülkeye gelmesi daha kolaydır. kendilerinin doğru yaptığını, kendilerinin mükemmel ve üstün bir millet olduklarını, diğer ülkelerin bunları kötü niyetli şekilde sömürdüğünü düşünürler. henüz bu tiksinti bir italexit (quitaly) seviyesine ulaşmadı. (ancak bu gidişle 10 yıl içinde bu bomba patlayacak. işte o zaman hem italya romanya refahinda bir ulkeye donecek hem de ab çok önemli bir üretim gücünü kaybedecek.)

    tanıdık geldi mi?

    biz ise bu sorunun üstesinden gelmek icin dışarıdan ne idüğü belirsiz insanları getirerek sistemin tıkanmasını şimdilik engelliyoruz.

  • üst edit: minik bir duyuru için yazmaktayım dostlar. nisan 2023'te kitabım çıktı dostlar. bu link üzerinden kitabım ödülsüz'e ulaşabilirsiniz. toplu taşımada okunmaya uygun oldukça ince bir kitaptır kendileri.

    günde 3-4 saatim toplu taşımada geçiyor, bunun büyük kısmını da oturarak geçirme fırsatım oluyor. giderken yaklaşık 40 dakika minibüste, 1 saat de metrobüste vakit geçiriyorum, dönerken de aynısı tersten. zaman zaman bu süreler artabiliyor. şimdi ben bu vaktimde yolu izleyebilirim, telefonda oyun oynayabilirim, müzik dinleyebilirim, instagram ve çeşitli sosyal medyada gezinebilirim, mesajlaşabilirim. bir de kitap okuma eylemini gerçekleştirebilirim tabii.

    şimdi bu seçeneklerden hangisini neden seçtiğimi anlatayım. yolda uzun uzun sosyal medya ile uğraşamıyorum. çok sıkıcı oluyor bir süre sonra. yani bakın zaten boş vakitlerimde biraz bakmışım sosyal medyaya ve yolda harcayacağım 3-4 saat söz konusu. 3-4 saatimi sürekli olarak sosyal medyada harcayamam. müzik dinlemek güzel tabii, ama nedense içimden çok dinleyesim gelmiyor, hem zaten kitap okurken de müzik dinlemek mümkün oluyor. oyuna gelirsek, oyunlar ne kadar sararsa sarsın en güzeli bile 2-3 gün içinde bıktırıyor beni kendinden. o sebeple ayda 1-2 gün en fazla mobil oyunları oynuyorum. mesajlaşmaya gelince, toplu taşımada yanındaki amca/teyze saygısızca konuşmaları okumaya çalışırken pek de güzel bir şey değil açıkçası. hem zaten her zaman yapabileceğim bir eylem, toplu taşımada zorunda kalmadıkça nadir mesajlaşıyorum. geriye ne kaldı? okumak.

    nadiren sözlükte ya da internette çeşitli yerlerde okuyacak bir şey bulup onu okuyorum, onun dışında ise bu 3-4 saatimi kitapla renklendiriyorum. eğer elinizde kitap varsa bir film ya da tiyatro izlemek kadar keyifli bir aktiviteye sahipsiniz demektir. hatta belki daha bile fazla keyifli. motor sesi mi? duymuyorum bile. başka insanların sesi ya da minibüsteki müziğin sesi de öyle. duymuyorum. yok rahatsız edecek boyutta gürültü mü oluyor? takıyorum kulaklığımı açıyorum müziği ve yine kitabı okuyorum. şimdi gürültü de rahatsız edemez.

    şov mu peşinde koşuyorum? kardeşim, iki kere spor salonuna gidip tanışabileceğim kızlara başlığı açan yazarın ifadesiyle şov yapmak dururken, neden kitapla metrobüste amcalara teyzelere filan şov yapayım? hadi diyelim metrobüs güzel kızlarla dolu olsun. yahu hiç tanışamayacağım kıza niye şov yapayım? günün sonunda yine tanışmayacağız.

    neden kitap okuyorum? çünkü okumayı, yazmayı, edebiyatı seviyorum. fularım yok. sahte değil, gerçeğim. entelektüel değilim, iyi bir okurum altı üstü.

    bir de not edeyim şunu, başlık ve entry sıçarken okuyan ile okumayan arasındaki fark hemen belli oluyor.

    özetle; kitap okumak okuyanı içine çeken ve her an her yerde yapılabilecek eylemdir. okumayı istemek yeterlidir. kimsenin de şov için birden fazla kitap okuyabileceğini düşünmüyorum, çünkü harcadığı emeğin karşılığını alacak şovu elde edemeyecektir.

  • 4 ayın sonunda 39 kilo vermemi, dolabımda bir bahar temizliği ile kutladım bugün.

    dolabımın yaklaşık %70i çöpe gitti bugün. kalanların yarısı da atmaya kıyamadıklarım, birine veririm dediklerim ve bol da olsa daha giyiliri olan şeyler. üstüme normal olan kıyafetim çok az. iç çamaşırından ayakkabıya kadar her şey çöpe gitti. (ayaklarım da ufaldı biraz, şişi indi zaar) şu an sadece iki çift ayakkabım var. biri spor ayakkabım, diğeri de kışlık botlarım. ayağıma giymeye çorap yok. hepsini attım. kıçıma giymeye don kalmadı sadfghfdfs hepsi çöpte. kabanlar, kazaklar, ceketler, elbiseler, pantolonlar, pijamalar... hepsi gitti.

    kelimenin tam anlamıyla, üstüme giyecek hiçbir şeyim yok. iyice kıvama gelene kadar alışveriş yapmamaya karar vermiştim üstelik. ama artık dondur çoraptır alıcaz mecbur. buna rağmen, aşırı mutluyum. işte kilo vermek böyle bişey.

    niye kıyafetlerini çöpe attın diye darlayanlar için edit: size ne arkadaş, size ne? ister çöpe atarım ister saklarım istersem yakarım istersem makasla kırpık kırpık yaparım yaa, babamın oğlu musunuz arkadaş "niye çöpe attın birine versene" diye hesap soracak kadar? ki zaten kalan kıyafetlerin bir kısmını "birine vermelik" olarak ayırdığımı belirtmişim. ki o birine vermelikler, hiç giyilmemiş olanlar. millet sırf fakir diye benim giye giye sündürdüğüm kıyafetleri kabul etmek zorunda mı? donumdan çorabıma her haltımı attığımdan bahsediyorum, eleman mesaj yazıyor niye birine vermedin diye. eski donumu mu vereyim lan bu kadar mı sapıksınız? manyak mısınız arkadaş? çok meraklıysan git sen dolabındaki eskilerini ver bi fakire. emin ol yer bezi yapıyorlar.

    birine hayır yapılacaksa, gidilip yeni alınır verilir. "al ben bunları giydim giydim paraladım, şimdi de sen giy" diye giyilmiş kıyafet verilmez insanlara. ayıp denen bişey var yaa...

  • "yalnız 15 dakkadan önce gelmesin, yeni duştan çıktık da - sinemis, ceren, gamze"

    getiren adama da ayıp oldu ama. adam nefes nefese geldi çaldı kapıyı 4 tane erkek çıktı karşısına...