hesabın var mı? giriş yap

  • en büyüğün evinde toplanılması geleneğinden ötürü bütün misafir ağırlama yükünün o büyüğün bakımını üstlenen kişilerin üzerine binmesi.
    sürekli yemek yap, tatlı yap, kahve yap, çay yap, bulaşık yıka ve halinden memnunmuş rolü oyna.
    herkes de gelsin yesin içsin sonra da çekip gitsin.

  • sanırım maç öncesi şöyle bir konuşma oldu

    fatih terim- arkadaşlar, caner den başka orta yapanı siksinler miiiii??
    takım: siksinlerrrrrr
    fatih terim: hadi allah yardımcınız olsun..

  • açıklama yaparken sesindeki o öfkeli metalik tınıyı hissettiniz, değil mi? sesin, gerçeği ağızdan bağımsız söyleme gibi bir huyu vardır. bu kadının ağzı "ben diyorum ki ortada sıcak bir konu var, aileler yanıyor, büyük bir ateş var" derken; sesi "ay şekerim ne abarttınız benim ayrıcalıklı oğlumun büyüme sancılarının ayrıcalıksız iki figüranı yutuvermesine" diyor. sesi sadece büyüttüğü katil hakkında "pırıl pırıl pırıll bi çocuk" derken sevgi ve empatiyle tınlıyor. gerisinde duyulan tek şey ise, son 30 yılın yarattığı histriyonik küçük burjuvanın, "sıradan halk, başrolünde bizim olduğumuz görkemli dizide sadece figüran değil miydi, bu tantana da nedir???" şaşkınlığı ve öfkesi. cebi para, şekli şemali estetik görmüş, kendine bir de zengin ama halkla empatik ünlü yazar imajı satın almış, artık sahne onun tabi.

    eylem tok, sosyal zıplayışını eylem gibi biriyle evlenerek taçlandıran kocası, oğlu vb. insanlar için kazada ölenler, aslına bakarsanız yan villada oturmayan herkes, onların çok şahane ve gerçekçi zannettiği kitsch bir dizideki ayak takımı. hizmetçi, aşçı, koruma, şoför. sahnesi gelince pırıl pırıl çocuğun, hayat macerasının 1-2 dakikasında ezip öldüreceği figüran. jenerikte adları yazmaz, cast ajansı o hafta kimi yollarsa o oynayabilir.

    ezilip öldürülenden çok, öldürenin duygu durumunun, iniş çıkışlarının, şimdi ne yapacağının ekranda görünmesi, hislerinin daha iyi anlaşılması için yüzüne zoom yapılması gerek. kahramanımız(!) şimdi ne yapacak? adalete teslim mi olacak yoksa kaçarak vicdanıyla baş başa mı kalacak? vicdan muhasebesi esnasında neler yaşayacak? peki sarhoşken ezip öldürdüğü figüranla ilgili bir sahne daha olacak mı, hayır. tamam, rolü de sahnesi de bitti. ne abarttınız kardeşim, sizin başrolün karakterine ve duygularına odaklanmanız lazım, onun çektiği acıyla empati yapmanız, onun aslında özünde nasıl iyi biri olduğunu, ona nasıl da yazık olduğunu düşünmeniz gerek. öleni düşünmek, hesabını sormak, sıradan izleyici olan sizin haddinize mi? nerede görülmüş bir dizide figüran öldü diye gerçek hayatta adalet istendiği?

    eylem tok, ölen kişiyi daha öncesinde villasında kaçak çalıştırdığı ve zam istediklerinde polise ihbar edip deport ettirdiği zavallılardan farklı görmüyor. yaşamanın, sevmenin, sevilmenin, öğrenmenin, hissetmenin, üzülmenin, sevinmenin, anneliğin, sanatçılığın sadece kendi küçük burjuva topluluğuna hak olduğu üçüncü sınıf bir dizi evreninde yaşayıp, oğlunu oradan oraya kaçırdığı sahnelerin reytinglerini takip ediyor şu an. siz de hala "ama o bir anne" filan diyin.

  • piyasaya ciktiginda yer yerinden kelimenin gercek anlamiyla oynamisti. inanilmaz bir reklam firtinasiyla insanlarin isine gercekten yarayacak bir seyi piyasaya surmus olmalari dunyayi ayaga kaldirmis, bizim ana haber bultenlerinde bile belki tarihlerinde ilk defa bir bilisim urunu ana konu olmustu.

    gercekten de bilgisayari az kisinin kullanmayi becerebildigi elit bir urun olmaktan cikarip herkesin kullanabilecegi bir araca donusturmustu 95. mavili bulutlu gokyuzu temasi bilgisayar fuarlarinda isiltili ve sosyetik gorunurdu. insanlar uzerinde ayni heyecani ve muhabbeti yaratan tek urun iphone olabildi kendinden sonra..

  • hayat büyüdükçe, yaş aldıkça zorlaşıyor, zevk alınan şeyler azalmay başlıyor, hayatın soğuk yüzü kendisini daha çok hissettirmeye başlıyor, sevdiklerinizin sağlık sorunları başlıyor, kayıplar başlıyor, filmin sonunda da kendi sağlık sorunların ve ölüm. hani lisede okula gidip geldiğin, sınavlardan yakındığın, annenin, babanın sağlıklı ve genç olduğu dönem, anneannenin,babaannenin, dedenin, amcanın teyzenin de hayatta olduğu dönem,bir pazar sabahı annenin seni nis gibi bir kahvaltı sofrasına oturtmak için yataktan kaldırışı, işte o yataktan kalkarken söylendiğin an var ya, hayatının en güzel anı…şu an hiç olmadığın kadar yaşlı, ama ileride hiçbir zaman olamayacağın kadar gençsin.