hesabın var mı? giriş yap

  • (bkz: ihtiyar heyeti)
    ne var olamaz mi? ilkokul ucten beri aklimdan cikmiyor. fakat bu aklimdan cikmayan, kavramdan cok boyle fotografimsi ama kisa film gibi de bir sey diyelim. ilkokuldayken sirf goruntuydu, sonradan diyalog da eklendi. ihtiyarlar bir masanin etrafinda oturmus "biz ihtiyar heyetiyiz, eskiden buralar hep yesildi muhtar" turevi yorumlar yapiyorlar. bayaa yazik olmus bana.

  • tanım: karantina altına alınmak istemeyen umrecilerin özel bir otobüs tutup kaçması olayı.

    erzurum valisi okay memiş: “umreden geldikten sonra karantinadan kaçarak erzurum'a gelmeye çalışan 28 vatandaş çorum'da yakalandı.” — iha

    sorumsuz insanlar. en ağır cezalar ile yargılanmaları gerekiyor.

    kaynak

    sabah

    adalet bakanının ilgili tweet'i

  • bina boşluğuna kuşlar girmesin diye alelade koyulmuş bir malzeme. resmen tuzak. bu cehalet öldürüyor işte. tiktok videolarından nefret ederim ama bu sadece bir kaza. video çekmeseydi de başına gelirdi.

  • hafif bir uykuya sahip olmak. kütük gibi uyuyan, dünya yıkılacak olsa uyanmayan, bıraksalar günlerce yataktan çıkmayacak bünyeniz varsa boşuna kendinizi yormayın. ne denerseniz deneyin başarılı olamayacaksınız, geçmiş olsun. çünkü hiçbir yöntem işe yaramıyor şu bünyede. sabahları kafadan aşağı soğuk su dökmek kaldı denemediğim, ki onu da tek başıma yapamam. insanlara beni uyandırın diyecek yüzüm kalmadı artık. işemeden yatağa girmeyi denedim, uyurken altıma yaparım korkusundan uyuyamadım. kaç farklı alarm kurdum; alarm sesi beynimi delse bile uyumaya devam ettim, böyle azim görülmedi. her gün aynı saatte kalkmayı denedim; iradem buna da elvermedi, kapadım uyudum bütün alarmları.

    ya da en iyi yöntem hiç uyumamak. %100 çalışıyor.

  • adamın biri bara girmiş.

    üç duble viski içtikten sonra barmene dönmüş ve;

    -“ödeyecek param yok, ama cebimde 25 santimlik bir piyanist var. sana istediğin her şarkıyı çalabilir..” demiş.

    barmen sert bir ses tonuyla;

    -“hadi oradan sarhoş” demiş.

    adam o anda elini cebine atmış. 25 santim boyunda gerçek bir piyanist çıkarmış. üstelik piyanosu da önünde...

    barmen şaşkın bakışlarla;

    -“türk marşı” diyebilmiş kısık bir ses tonuyla.

    bir döktürmüş ki sormayın, 25 santimlik piyanist...

    -“bu nasıl iş” demiş barmen şaşkınlık içinde barda içen adama...

    adam cevap vermiş;

    -“hurdalıkta bir lamba buldum, bin yıllık. parlatmak için ovarken içinden bir cin çıktı. bin yaşında, çökmüş ve kulakları da zor duyuyor.”

    elini öbür cebine atmış, çok eski bir lamba çıkarmış. barmenin önüne koymuş.

    -“ovala ve dilek dile” demiş...

    barmen ovalamış lambayı hakikaten ihtiyar, ayakta zor duran bir cin...

    cinin bir eli kulağında; “haa... hii...” deyip duruyor barmene...

    barmen düşünmüş ve hemen bir dilek dilemiş;

    -“burada bu sigara dumanı ve içki kokuları arasında, iki ciğerim de perişan hale geldi. bana iki yeni ciğer” demiş.

    hooop!..

    barın başında, pos bıyıkları, kocaman şapkaları, yeşil kırmızı kılıkları ile iki yeniçeri belirmiş.

    barmen adama dönmüş ve;

    -“bu nasıl bir cin?!.. yeniçeri değil, yeni ciğer istemiştim” demiş.

    adam barmene cevap vermiş;

    -“ya ben 25 santimlik piyanist mi istedim sanıyorsun!.."

    debe için teşekkürler. fıkraların devamı gelecek... :)

    edit: bu fıkra mükerrerdir...

  • daha çok savunma fotoğrafıdır.

    tecavüze uğrayan kadınların sorgusunda bile "neden direnmedin?" sorusuna bulgu olarak eğer direnseydin ve reddetseydin adamda çizikler, tırnak izleri olurdu gibi karşı taraf argümanları sunulur. sen kadını döverken onun da eli kolu armut toplamaz can havliyle iter, tırnak geçirir bir şey yapar herhalde. kendisini korumasın mı?

    utanmaz herif.

  • michael douglas ve alan arkin'in, ama özellikle alan arkin'in harikalar yarattığı bir mini dizi olmuş.

    komedi diye geçiyor lakin değil, hayatın içinden oldukça gerçek bir dizi. gerçek sorunlar, gerçek üzüntüler, gerçek mutluluklar, gerçek kişiler görmek istiyorsanız, dostluğu ve aşkı görmek istiyorsanız muhakkak izlemeniz gereken bir dizi bu. kısacık bölümler, başladığı gibi bitiyor; ama o kadar dolu ki sahneler, zamanda görelilik kuramına canlı şahit oluyorsunuz.

    mutlaka izlenecekler listeniz olsun bu dizi.

  • mevlana'nın batıni yönünü tamamlayan can dostu. bir anlamda hocası da diyebiliriz. aralarındaki sevgi-aşk ilişkisini anlatmaya sözcükler yetmez. aşağıdaki anekdot fikir verir sanırım:

    şems birgün kaybolmuş ortadan.
    mevlana "şems" deyu deyu ağlar olmuş.
    birgün uzun yoldan bir adam gelmiş.
    "şemsi gördüm, şems'ten haberlerim var" demiş.
    adam mevlana'nın huzuruna çıkmış
    ve anlatmaya başlamış
    ipe sapa gelmez tutarsız şeylermiş ama anlattıkları.
    mevlana çıkartıp hırkasını vermiş adama
    "anlamadın mı adam yalan konuşuyordu" demiş yanındakiler
    niye hırkasını verdiğini merak ederek.
    "ben" demiş
    "yalan haberine hırkamı verdim"
    "doğru olsaydı anlattıkları canımı verirdim"

    bu durumda lafı kesmek düşüyor bana.

  • osmanlı imparatorluğu yerini türkiye cumhuriyetine bıraktıktan sonra eğitim, hukuk, insan hakları, vergi politikaları gibi pek çok konuda yeni yollar çizildi. sanat da yolu yeniden çizilen alanlardan biriydi. çağdaşlık ve millilik ana prensip olarak belirlenerek sanat konusunda batı tarzına kapılar açılmış oldu. bu bir diğer anlamıyla yenilik demekti. bu bağlamda pek çok adım atıldı. bunlardan bazıları; milli kütüphanenin açılması, devlet tiyatrolarının kurulması, dolmabahçe sarayı içerisine resim heykel müzesi'nin açılması, ankara'da devlet konservatuvarı'nın açılması, ayasofyanın ve topkapı sarayı'nın müze olarak halka açılması, türk dili tetkik cemiyeti'nin kurulması gibi.. bu listede sıralananlar, türkiye cumhuriyeti vatandaşlarını güzel sanatlar ile buluşturmanın ilk adımıydı. tüm bu adımlar mimaride, resimde, heykelcilikte, tiyatro, opera ve müzik gibi sahne sanatlarında karşılık buldu ve türk eserleri batı ile harmanlanarak yada batı’dan devşirilerek türkiyeye yepyeni eserler kazandırıldı.

    işte taksim cumhuriyet anıtı da o çizilen yeni yolun ilk sonuçlarından biriydi. çünkü osmanlı yönetimi ve halkı bazen dini, bazen örfi nedenlerle heykelcilikten hep uzak durdu. her ne kadar sultan abdülaziz ilk adımı atmayı denemiş olsa da kendisi bile halkın tepkisinden çekindiği için kendisi için yapılan heykeli gün yüzüne çıkartamadı.

    işte taksim cumhuriyet anıtı bu kısıtlı bakış açısını yıkmak için de yapıldı.

    heykeli zaten kabaca bilmeyen yok sanırım. genelde hep önünde bekleniyor ama pek incelenmiyor kanımca. taksim'in ikinci en popüler buluşma noktasında. her istanbullunun önünden en az 1 kere beklediği ama çoğunun hakkında pek fikrinin olmadığı anıt heykel.

    heykel 1928 yılında pietro canonıca tarafından roma'da yapılmış. heykelin kendisi bronz, kaidesi ise mermerden. kaidesi ile birlikte yaklaşık 4 metre uzunluğunda.

    heykel bildiğiniz üzere 4 cepheden oluşuyor ve her birisinin farklı bir anlamı var.

    birinci yüzde ülkenin düşmanlardan kurtulunmasından sonrası tasfir edilmiş. bu yüzden eserde mustafa kemal atatürkün halkın ve askerlerin arasında gösterilmiş.

    ikinci yüzde cumhuriyetin ilanı bir grup ile tasfir edilmiş. mustafa kemal atatürk sivil bir kıyafet ile cumhur başkanı olarak görünmekte.

    üçüncü ve dördüncü yüzlerde zaferi ellerindeki bayraklar ile ilan eden askerler bulunmakta. aynı zamanda bir yüzünde yüzü kapalı, diğerinde ise yüzü açık kadın bulunmakta. biri türkiyenin cumhuriyetten önceki halini, diğeri cumhuriyetten sonraki aydınlık yüzünü ifade ediyor.

    devletin imkanlarını kullanmamak için istanbul bedeliyesi önderliğinde bankalar, şirketler ve esnaftan bağış toplanarak italyada yaptırılan heykele bir de mimar sinan güzel sanatlardan yarışma sonucunda karar verilerek sabiha ziya isminde stajyer bir öğrenci eşlik etmiş ki heykelin en tepesindeki yuvarlak içinde minik bir portresini görmeniz mümkün.

    heykelin yapımı 1.5 yıl sürmüş ve istanbula getirilerek 23 günde taksim’deki yerine yerleştirilmiş. anıtın içine oturacağı havuz mali sıkıntılar nedeniyle inşa ettirilememiş. anıt 1928’da dönemin tbmm başkanı kazım özalp ile yaklaşık 30.000 kişinin eşlik ettiği bir tören ile açılmış.

    https://seyler.eksisozluk.com/…et-anitinin-hikayesi