hesabın var mı? giriş yap

  • bir yangın söndürme uğraşında söndürme faaliyeti için yukarı çıkan insanlar aşağıya nasıl indirilir?

    cevap: koridor oluşturularak. çünkü yukarıda cansiperhane yangın söndürmeye çalışan kişiler dumandan etkilenmiş olabilir ve aşağı inerken sendeleyerek düşebilir, yuvarlanabilir.

    bu kıymetli bilgiyi şahan'ın yayınından öğrendim. günlerdir muhalif basının yangınla ilgili yayınlarını izliyorum da hepsi çöp. hele ki bugün fox haberde öyle bir şey izledim ki... yangın bölgesinden yayın yapan gazeteci bozuntusu sanki çatışma ortasında kalmış gibi çığlık çığlığa, nefes nefese arabaya koşuyordu. oysa ki yangın en az bir kilometre ötede, ebesinin a.ındaydı. gelin görün ki şahan dumanların, alevlerin içinden yayın yapıyor. öyle boş bir yayın da değil. yangına ilişkin bir sürü ayrıntı, bir dolu bilgi var. gece sadece gönüllüler tarafından söndürme çalışmaları yapıldığını, helikopter uçmadığını da onun sayesinde öğrendim mesela. ben teşekkür ediyorum kendisine.

  • dünyanin her yerinde bu böyledir, bankalarda fiziki olarak para bulundurulmaz.
    2 ana sebebi vardir;

    1- guvenlik

    2- bankada o paranin durmasi bankaya riskten baska hic bi sey kazandirmaz, banka fiziki parayi merkez bankasi ve diger araclara vakit kaybetmeden yatirarak saatlik&gunluk kazanç elde eder.
    yoksa bir banka fiziki olarak o “dükkan”da parayi tutmasinin hic bir anlami yoktur.

  • reçel kavanozuyla içildiğini gördüğümden dolayı anormal gelmeyen olaydır.

    la adam bildiğin 1 litrelik kavanozla içiyordu. ya şaka gibi mk ilk görünce yuh amk dedim, bizim evde iki üç güne bi paket çayı bitiren bu öküz müydü demiştim.

    ögrenci evinde ilk günlerimdi. ögrenci evinde çayın önemini daha bilmiyordum. kibar, nazik, ailesinin yanından yeni gelmiş körpe bir delikanlıydım.

    sonra bi ocak gördüm aga, aynı anda kaynayan 4 tane çaydanlık var.
    kavanozla çay içen adamlar gördüm aga.
    haftada 4-5 paket çay biten evde kaldım ben bi ara. tanımadığım adamlarla salonda uzanıp çekirdek çitleyip çay içiyorduk.

    adamlar çayla kafayı bulabiliyordu, bilmem anlatabiliyor muyum ?

  • felsefi olmadan tanımlamak gerekirse, umaminin yemeğin lezzet, texture yani; doku ve yoğunluğunun bileşkesinden oluşan bir tat algısı olduğu iddia edilir. japon kimyager kikunae ikedatarafından keşfedilmiştir.

    japon mutfağından bir örnek özellikle sabah kahvaltısında enerji verici olarak pilav üstüne, taze yeşil soğan, hardal, soya sosu ve isteğe göre bir çiğ yumurta kırılarak karıştırılıp tüketilen fermente olmuş soya fasülyesidir. bu lezzeti japon toplumunda dahi ya çok sevenler yada yoğun keskin kokusu ve uzayan yapısı sebebiyle nefret edenler vardır.

    natto nam-ı değer fermente olmuş soya fasülyesi

    tipik bir natto sunumu

    türk yemek kültüründe de umami tatlar bulunmaktadır. genelde kiminin sevip kiminin nefret ettiği sınırda lezzetlerdir. örneğin; bamya yemeği. bamyanın çekirdekli, süngerimsi yapısı ve öz sıvısı umami bir tat yaratır. burada en önemli faktör türk mutfağından bu umami birleşeni olan bamya sümüğünden kurtulma çabasıdır. örneğin; bamyanın başı özellikle çok kesilmez ki bu öz su yemeğe akmasın. halbuki umami tadını keşfeden japon mutfağı özellikle bu sıvıyı yemeğe akıtarak umami unsurunu ön plana çıkarmayı hedefler.

    bildiğimiz türk usulü bamya yemeği

    umami unsuru ön plana çıkarılmış bir japon yemeği: yamaimo okura natto

    son yemekteki beyaz sıvı, bamya kaynaklı değildir. bu yemekte yamaimo yani; yer elması kullanılır. bu sıvı da bamyanın öz suyunun püre haline getirilmiş yer elmasıyla( tororo macunu) karışması sonucu oluşur.