hesabın var mı? giriş yap

  • 3 yılda bir maç izleyen ve son 20 dakikadır ütü yaparken yan gözle maça bakan eşim tarafından aşağıdaki tespitlerle şenlendirilmiş maçtır:

    - (izlanda defansı hakkında) adamların hepsinde 2.05 boy var, neden bizimkiler sürekli yüksek top gönderiyor?

    - (ozan tufan hakkında) ala ala bunu mu aldılar oyuna? adam futbolcudan başka her şeye benziyor.

    - (lucescu hakkında) milli takımda madem yabancı oyuncu oynayamıyor, teknik direktör nasıl yabancı oluyor? saçma değil mi? git romanya'dan 70 yaşında adam getir türkiye'de kimse yokmuş gibi.

    - (yılmaz vural hakkında) bu yorum yapan adamı kıraathaneden mi getirmişler? kıs allah aşkına, sinirim bozuldu mıy mıy. dişe dokunur bişey anlattığı da yok. koş arda. durma emre...
    - (eskişehir seyircisi hakkında) kıyamam. hala nasıl da bando mızıka tezahürat yapıyor adamlar. ışık varmış gibi, yazık.

    - (skor hakkında) sen karıştır spora torpili, siyaseti. sonra ye 3 tane otur yerine. sana az bile. hadi anam.

    3 yılda bir diyorum.
    ütü yaparken diyorum.
    daha ne diyim?

  • biz ona halk dilinde haraç kesme diyoruz.

    bir de dostlar alışverişte görsün yapmışlar, bu hareketi görüp de etkilenecek kitle de artık ne bileyim..

    evet en büyük savaş cehalete karşı olanmış. canım atatürk.

  • herşey bitti de doktorun günde 40 saat çalışıyorum lafına mı takıldınız? adam nöbet tutup ertesi gün de mesai yapıyor. ne demek istediği bu kadar belli iken hala algı kasıyorsunuz.

  • benim oğlum henüz 8 aylıkken o çok yakın denen bir şahıstan rsv virüsü aldı. ağzı burnu aka aka geldi bebeğimi mıncıkladı sevdi. şımarıklık olmasın diye ses etmedim. nihayetinde ciğerlerine inen rsv ile günlerce hastanede kaldık. küçük yaşta rsv benzeri hastalıklar geçiren çocukların çoğunda kronik bronşiolit oluyor. şuan oğlum 4 yaşında. bizim ikisi evde ve biri arabada olmak üzere 3 tane nebulizatörümüz var. yazın tatile giderken bile yanımızda taşıyoruz. ciğerleri hırıl hırıl. ventolin taşikardi yapıyor birde ama ne yapalım mecbur kalıyoruz. çok uzun zamandır koruyucu amaçlı kortizonlu fısfıslar kullanıyoruz.

    siz her boku çok iyi biliyorsunuz. biz bilmiyoruz. onlar bizim ciğerimizin en kıymetli köşesi dokunmayın diyorsak dokunmayın. her boka muhalif olmayın ve size söyleneni yapın!

  • bizim zamanımızda fazla naza çekmekti. hemen evet demeyeyim, atlamış gibi olmayayım diye haftalar, hatta aylarca havada bırakır, "çok ısrar etti, çok peşimden koştu da öyle ikna oldum" diyebilmek için flört dönemini sakız gibi uzatırlardı. tabi o arada gururlu, doğru sinyalleri alamayan, ya da "istemiyor galiba" diye düşünüp saygılı davranarak uzaklaşan bir çok iyi taliplerini kaçırmış olurlar, en yapışkan tiplere kalırlardı. şu sıralar ne gibi hatalar yapıyorlar, ben de okuyup öğreneyim bakalım.

  • içimizin yağlarını eriten haldir. herkes kendi adaletini kendisi sağlarsa sonu ne olur diyen duyarcılar gelmeden yapanın ellerine kollarına sağlık diyorum. adaleti sağlamakla mükellef olanlar lgbti nefretinin körükleyicisi, şiddet eylemlerinin azmettiricisidir. unutmayın.

  • ailemle tesise gittim. alkollü bir serseri bana sataşırsa devletin polisi işini iyi yapmıyor demektir. bir sonraki seçim devleti de değiştiririm.

    ayrıca şunu anlamayacak kadar gerzeksin. hiçbir yerde izin vermediğin için o serseriler evinin köşe başında duruyor, o yüzden sen hava almaya semtine çıkmak yerine “sosyal tesis”e gitmek zorunda kalıyorsun.

    (bkz: ibb sosyal tesislerinde bira satışı/@seovi)
    edit: her alkollüye polis mi vereceğiz gibi bin mesaj geldi. salak mısınız çocuğum. heryeri güvenlik kulübesi, güvenlik, polis, zabıta dolu bir sosyal tesisten bahsediyoruz. kaldıki bu yerlerde öpüşen iki gence anında müdahale ediliyor ama alkol olup taşkınlık yapan gruba müdahale etmiyorlarsa bilerek etmiyorlardır. onlara ettirmeyenleri de değiştirirsin,
    etmeye başlarlar. bu kadar basit.

  • geçen yıl aralık ayı. bakü'deyim. bitirdiğimiz bir fabrika projesinde sisteme elektrik verilecek. biz de kontrol amaçlı oradayız, yani şantiyede. hava o kadar soğuk ki, 3 dk dışarı çıkıyorum, 3 dk trafo binasına girip ısınıyorum.
    derken azeri şantiye şefi ''gel ofise geçelim çay içip ısınalım biraz'' dedi. çıktık şantiyede yürüyoruz, her yer toz toprak. sonuçta inşaat halinde bir yer henüz. o kadar sert bir fırtına var ki düz yürümek mümkün değil. ayrıca fırtınadan toz toprak gözlere, kulaklara giriyor.
    neyse zor da olsa yürüyoruz. azeri arkadaş geri geri yürüyor, montunu da gözlerini kapatacak şekilde yukarı çekmiş. bana da aynısını yapmamı söyledi. ben de çektim montumu kafama kadar, geri geri yürüyorum. derken biri dokundu. arkamı dönmemle 1 metrelik çukur, içinde uçları sivri inşaat demirleri dimdik vaziyette çakılı bana bakıyor.
    ama işin tuhaf kısmı arkamda kimsenin olmaması.
    o gün tek bildiğim şey şu; kesinlikle iyilik yaptığım bir şeyin karşılığını aldım. allah beni 6 yaşındaki kızıma ve doğacak oğluma bağışlamıştı. aksi halde o çukura düşseydim feci bir ölüm beni bekliyor olacaktı.
    iyilik yapın arkadaşlar, size kötülük yapanlara da iyilik yapın. ben hep yapıyorum ve hiç yanıltmadı beni. her zaman işlerim rast gitti.

    şunu da ekleyeyim; olaydan sonra çukurun etrafını kapattırdım.

    zorunlu edit: hayat çok tuhaf. bu entride allah beni doğacak oğluma bağışladı yazmıştım ama oğlumu bana bağışlamadı. maalesef dün sabah ani bir komplikasyon sonucu kaybettik. halbuki haftaya doğumumuz vardı. dr. dediğine göre kordon bebekten kopmuş. biliyorum, oğlum cennette beni ve annesini bekleyecek.

    edit 2: siz ne güzel insanlarsınız yaa. destek mesajı atan herkesten allah razı olsun.

    önemli edit: geçen ay teste girmedim ama covid olduğuma eminim. eşime de bulaştığını düşünüyorum. hamilelerde kordon kopmasına neden olabilirmiş. lütfen hamileler dikkat edin kendinize. çünkü oğlumuz anne karnında öldü ama doktorların dediğine göre çok sağlıklı bir bebek.
    inşallah cennette oğlumuzla buluşuruz..

  • eski formunu yakalamış olan yazar/çizer.

    *

    okul, muhtemelen 3., 4. sınıf, öğretmen, öğrenciler:

    öğrt: birinci dünya savaşı kaç yılında başladı?

    öğrencinin biri cevap vermek için kendini yırtar... ama öğretmen görmek istemez...

    öğrn: öğretmenim!! öğretmenim!!
    öğrt : kimse bilmiyo mu?..
    öğrn : öğretmenim! ben ben!!
    öğrt : başka?
    öğrn : öğretmenim!!!
    öğrt : hiç biriniz çalışmadı mı evladım?
    öğrn : öğretmenim öğretmenim!!
    öğrt : nolur lan biri daha kaldırsın parmak!..
    öğrn : ben ben!! öğretmenim!!!
    öğrt : yanlış da olsa kabul edicem... hadi..
    öğrn : öğretmenim!!!
    öğrt : alacağınız olsunlan... peki korhan tamam... sen söyle...
    öğrn : at y.rrağı!!!
    öğrt : memnun musunuz şimdi?

  • esad'ın sahipleri diye ingilizlere küfretmiş. esad'ın sahibi putin oğlum. maçan yiyorsa "dostum putin"'e küfretsene.

  • pop muziginin ne kadar alternatif, ozgun olabileceginin en iyi orneklerinden biri. ders niteliginde okutulabilir.

    sarkida hersey orjinal. bu asiri eglenceli sarkida kate evrensel ilme ulasma istegi ama buna ulasmak icin gereken cabayi harcamak istememe gibi, kapitalist toplum bireylerine cok tanidik bir temayla ilgileniyor. ritim cok yuksek, cilgin perküsyonlara kate'in en deli enstrumani, sesini en dus duzeyde yaraticilikla kullanmasi eslik ediyor.