hesabın var mı? giriş yap

  • 5000 lira para alıp mekanın reklamını yaptığı şeklinde, gördüğüm en adi iftiraya maruz kalmış insan. programı yapan insanlardan biri olarak şunu söyleyebilirim. değil para almak bazen para verdiğimiz bile oldu.. çekim yaptığımız yerin hesap almama ısrarlarını aşıp hesap ödediğimiz de.. ben dahil vedat milor ve tüm ekip ısmarlanan yemeğe bile mahçup olurken bir kendini bilmezin oturduğu yerden saçmalaması hiç bilmediği halde yorum yapması, iftira atması ekşi sözlüğün alehinde konuşanları ne kadar da haklı çıkarıyor maalesef.

  • yıl olmuş 2015, hala insanların giyimlerini etiketlerine göre yargılayan insanlar var. herkes istediğini istediği gibi istediği yaşta giyer aşın artık bunları ya...

  • ay rezalet demiş çekenler arasından bir kadın. teknede deniz kenarında/içinde soyunmak mı rezalet, yoksa bunu izinsiz ve habersiz videoya çekip dünyaya yaymak mı?

  • trigonometri kasmak için mi; yoksa var olan kapı, pencere, duvar gibi şeylerin ölçülerini not etmek için mi kullanıldığı kesin olmayan tablet. adamlar kenar uzunluklarını not etmişler sadece.

    şifreyi çözen elemanlar, "yav bu tabletin kesin kaybolmuş bir kısmı var. orada da muhtemelen not edilmiş değerlerin oranları hesaplanmıştır." diyor. yani "sinüs, kosinüs'ü de hesaplamışlar ama kayıp olabilir." diyorlar
    teori kısmında yunanlıların ve mısırlıların yardırdığı kesin olarak biliniyor sanırsam. şimdi babilliler üzerinde tartışılıyor.

    aha çalışmayı yapan ekibin makelesi:
    http://www.sciencedirect.com/…pii/s0315086017300691

    haber sitelerinin clickbait için kullandığı "günümüzdekinden çok daha gelişmiş" ibaresi de ayrı mallık. gaza gelmeyelim hemen. adamlar sayı tabanı olarak 10 yerine 60 kullandığı için sayıları daha az yuvarlama ihtiyacı hissediyorlar. yuvarladıklarında da hata daha az oluyor. olay bu...

  • evimizde gürcü bir yatılı yardımcımız var. oğlumla iyi anlaşıyorlar. çünkü çok konuşkan, enerjik ve eğlenceli bir kadın. aynı zamanda oğluma normal bir çocuğa nasıl davranılırsa öyle davranıyor. en çok bu yanını seviyorum.

    tam dört çocuğu var. en küçükler ikiz ve dokuz yaşındalar. en son bir yaşındalarmış anneleri buraya geldiğinde. babaları başka bir kadınla gidince bizimki mecburen buraya gelmiş. çocuklar hiç tanımamışlar yani ne anneyi ne babayı. diğer ikisi daha büyük ve her akşam annelerini arıyor ama ikizler konuşmak istemiyorlar. bazen konusu geçiyor. o anlarda neşeli kadın gidiyor yerine kırgın ve kızgın bir kadın geliyor. maaşının çoğunu onlara gönderiyor, iyi eğitim alsınlar iyi yesinler diye gurbette çalışıyor ama bunu o küçük çocuğun anlayamamasına da çok içerliyor.

    normalde her akşam oğlumu ben uyuturum. günün en güzel anlarını da o zaman yaşarım. az önce önemli bir telefon geldi ve biraz uzun konuşmam gerekti. saate dikkat etmedim. görüşmem bitip odaya gittiğimde oğlumun uyumak için yatağa girdiğini ablamızın da gürcüce bir ninni söylediğini duydum. kapı eşiğinde durup izledim biraz. sözleri anlayamıyordum ama çok dokunaklı söylüyordu. sesi de güzelmiş meğer bilmiyordum.

    yıllar önce şimdi adını unuttuğum bir fransız filmi izlemiştim. sabahın kör karanlığında mülteci genç bir kadın beşikteki bebeğini öpüp evden çıkıyor ve çalıştığı eve geliyordu. orada da kendi çocuğu yaşlarında bir bebek vardı. bir beşiğin başında kendi dilinde ninni söyleyerek uyutuyordu baktığı çocuğu.
    hayatın -en çok da acıklı olan- filmlere ne kadar benzediğini gördüm bu akşam.
    dünyanın neresine gidersen git içindeki özlemin ana dilinde bir şarkıyla giderilmeye çalışıldığını, seni görmek istemeyen kendi çocuklarını düşünürken bir başkasının çocuğunun saçlarını okşayacak kadar güçlü olunabildiğini gördüm. ya da belki mecburi bir kabullenişi.

  • ceza almanya’daki can dundar’a degil hala turkiye’de gazetecilik yapanlara verilmistir.

    gozdagidir, korkutmadir, sindirme calismasidir.

  • (bkz: mamba out)

    “20 yılın nasıl geçtiğini hiç anlamadım. tam bir delilik. burada, lakers’ta geçirdiğim yılları hiçbir şeye değişmem. siz taraftarlara desteğiniz ve bana kattıklarınız için teşekkür ederim. 20 yıl önce herkes ‘bana pas ver’ derken, bu gece ‘sakın pas verme’ dediler. her şeyin sona erdiğine inanamıyorum. siz taraftarlar her zaman kalbimde olacaksınız. ne diyebilirim ki, artık mamba gider…”

  • şu anlama gelmektedir:

    1- önce gerekli yere gidip o formu dolduracaksın ve sana her türlü özel harcamalarının hesabını soracaklar. misal ailenden, eşten dosttan, her neredense bir şekilde para almışsan ve onunla harcama yaptıysan sana gelirin var kardeşim senin diyecekler.

    2- bununla kalmayıp evine gelecekler. evet evine gelip evini inceleyecekler, ailenle senin özeliniz olan eşyalarınıza bakacaklar. ve yine ailenin, eşinin dostunun vs. aldığı şeylere bakarak onları senin gelirinin de hesaplanmasında kullanacaklar. yani onları senin gelirin olarak yazacaklar.

    3- bütün bunlar yapılan 26 yaşında, lisansüstü eğitimine devam eden, sadece babası çalışan ve ayda 900 tl alan 3 kişilik bir ailenin çocuğu bir öğrenci var diyelim. o öğrenciye diyecekler ki senin gelirin ayda 300 lira, o yüzden her ay 35 tl ödeyeceksin. bu uygulamayı savunan beyinsizler için tekrarlıyorum; o evde 3 kişi yaşıyor, eve giren para sadece 900 lira, evde çalışmayan 2 kişi var ve bunlardan biri hatırı sayılır miktarda eğitim masrafı (yol parası, lisansüstü eğitim olduğu için okuması gereken bir sürü kitap, okulda yeme içme parası... vs.) olan bir lisansüstü öğrencisi. ve sen o öğrencinin aylık gelirini 300 tl sayıp o gelir için o aileden her ay 35 tl keseceksin.

    daha bunun içinde ev kirasını saymadım, zaten sinema tiyatro falan ne haddimize vatandaş kısmı olarak. belki kira bedeli o 28 kriterden biridir, belki değildir. ama fark etmez. kira ödemediğini varsaydığım bu bahsettiğim durumda olan birinden her ay 35 tl alacak bu uygulama. bunu yaparken de vatandaşın özel hayatına zorla müdahele ederek özelini hiçe sayacak, seni birey olarak yok sayıp sadece ailenin bir üyesi kabul edecek, bunu da kendi zorunlu yükümlülüğü olan vergi/sgk sigorta primi denetimini doğru düzgün yapmayı beceremediği için yapacak. ayrıca bu bahsettiğim durumda olan biri 35 tl ödeyince de bütün sağlık hizmetlerini ücretsiz alamayacak. zaten bu ödenecek paraların büyük bir kısmı sağlık dışında yerlere aktarılacak, devleti soyanların iç ettiği paraları o 5 kuruş geliri olmayan öğrenciden çıkaracak... ve bütün bunlara rağmen hala daha bunu savunabilen beyinsizler/vicdansızlar var. ulan bu ülke hiçbir haltı haketmiyor be. daha da beter olalım anasını satayım.

    not: ayrıca aylık geliri 900 tl olan kişiden 106 tl alınacak. bir de aylık geliri 1800 tl olan kişiden de, 1800 tl üzeri herhangi bir miktar - mesela 30000 (yazıyla otuz bin) tl - olan kişiden de 212 tl alınacak. tam bir eşitlik abidesi çok şahane uygulama. allah padişahımız sayın recep tayyip erdoğan efendi hazretlerinden razı olsun.

    edit: bu entry üzerine gelen ailesi o kadar kazanıyorsa ne işi var yüksek lisansla, doktorayla, gitsin çalışsın, zaten yüksek lisans lüks... temalı mesajlar da devletin yaptığı bu zorbalıktan daha az vahim değil. yalnız ne hikmetse onların hiçbiri devletin böyle yaparak özel hayatı ve bireyi hiçe saymasıyla ilgili hiçbir şey diyemiyor. yeni bir tanım yapalım o halde bu zorba uygulamaya; yüksek lisansı lüks olarak görenlerin savunduğu uygulamadır bu.

  • ilk atandığım zaman bana bir hikaye anlatmışlardı 7 sene erzurum’da görev yaptım .
    kimisi bunun fıkra olduğunu söylüyor ama 7 yıl sonunda bende bu hikayeyi yaşadıklarımın özeti olarak görüyorum.
    hikayemiz şu;

    mahallede iftardan sonra 2 genç parkta içki içtikleri iddasıyla üzerlerine iftira atıyorlar . gençler bunu inkar ediyor ama ocaklardan sağdan soldan toplanan elemanlar parkta içki içiliyor mevzunu duyan geliyor.ve linç girişimine dönüyor polis tomayla müdahale ediyor fakat kimin taraf kimin mağdur olduğu anlaşılamıyor , kafa göz dağılmış 3-5 kişi var ve herkes mağdur durumda herkes şikayetçi.

    hastane’de tedavi altına alınan kişilerle beraber 21-22 kişi olaya karışıyor . sonun savcı alkol testi yapın çıkan iki kişi mağdur diğerleri saldırgan taraf olabilir diyor.
    fakat hastanede kanında alkol tespit edilen 7 kişi çıkıyor.

    yane iftar saati parkta içki içtiği iddia edilen kişileri içki masasından kalkan 5 kişi daha dövmeye gidiyor.

    işin saha kötü senaryosu içki içmeyen iki genci içki içtiği gerekçesiyle 7 sarhoş dövmeye gidiyor ramazan da nasıl içki içersiniz diye.

    bu da böyle bir anım.

  • rbmk reaktörleri, sovyetler birliğine has bir reaktördür. eski bir reaktör tasarımıdır. bildiğiniz üzere, bu reaktör tipi, çernobil nükleer santralinde kullanılmıştır (rbmk-1000 tipi). çağdaş güvelik önlemlerine uymazlar. rus kaynar su reaktörleri adı ile bilinirler. adından anlaşılacağı üzere, su ile soğutulurlar. soğutucu (hafif su), yakıt kanallarına çekirdeğin tabanından girer. giriş basıncı ve sıcaklık sırasıyla 8,2 megapaskal (mpa) ve 270 c'dir. kanaldan geçerken su basıncı yaklaşık 7 mpa'ya düşer ve çekirdek çıkışında sıcaklık 284.5 derece'ye çıkar. sıcaklığın artması ve basıncın düşmesi suyun kaynamasına neden olur. çekirdeğin çıkışında, buhar içeriği ağırlıkça % 14.5'e ulaşır. bu buhar-su karışımı, doymuş buhar ve suyun birbirinden ayrıldığı buhar ayırıcılara (buhar separatörü) akar. ayrılan buhar daha sonra türbinlere akar ve buradan, suya yoğunlaştırıldığı yer olan kondansatörlere gider. bu su (besleme suyu) daha sonra elektrikli besleme suyu pompaları tarafından buhar ayırıcılara pompalanır. burada besleme ve ayrılan su birlikte karıştırılır. bu şekilde ayrılan suyun sıcaklığı 270 dereceye düşer.

    bu tip reaktörlerde nötronları yavaşlatmak için grafitler kullanılır. normalde fisyon reaksiyonunu yavaşlatmak için bu grafitten yapılma çubuklar kullanılır ve uranyum-235 (u-235) 'in tepkime hızını kontrol ederler. çernobilde ise patlayan 4 numaralı reaktördeki nükleer yakıt ve reaktörün çevresinde yer alan grafit ateş almıştır. chernobyl dizisinde de jared harris tarafından canlandırılan valery legasov, etrafa yayılan bu radyoaktif grafitlerden (yaklaşık 700 ton) sıkça bahseder. yangına ilk müdahale eden itfaiyeciler, deyim yerindeyse bu grafitlerin üzerinde cirit atmışlardır.

    normalde uygun bir yavaşlatıcı, ucuz ve bol olmalı bunun yanında kararlı olmalıdır. karbon atomlarının hegzagonal halkalar oluşturduğu grafit, bu özellikleri taşıdığı için rbmk tipi reaktörlerde yavaşlatıcı olarak kullanılmıştır.

    daha fazla bilgi için:
    http://www.rri.kyoto-u.ac.jp/…79/kr79pdf/malko1.pdf

    http://www.taek.gov.tr/…inin-temel-prensipleri.html

    http://www.nukleer.web.tr/…al_turleri/rbmk_ana.html